Şimdi cehenneme avuçlarımızla su taşıma zamanı

Herkes kendi çapında bir şeylerin ucundan tutmaya çalışıyor. Kimi bedenen koşuyor yardıma kimi kalemiyle, sesiyle, cebindeki parasıyla, kimi sanatıyla, örnek olup duruşuyla. Fethiye, Ovacık, Hisarönü ve Kayaköy’ün gençlerinin orman nöbetindeki uykusuz mücadelesine hürmet etmemek mümkün mü, onlara gönül madalyaları takmamak olur mu?

AŞÇI FOK
NURDAN ÇAKIR TEZGİN

 

Fethiyelilerin beraberlik ruhuna teşekkürlerimle  

Bazı küçük yerleşimlerin insanları süzme bal gibi bir araya toplanmışlardır. Kendi içlerinde küçük sıradan çekişmeler yaşasalar da doğal afetler ve dış dünyadan gelen tehlikeler karşısında tek yumruk olup tehlikeye karşı birlik ruhuyla omuz verirler.

Ülkemizde yaşamakta olduğumuz cehennemi yangınlar bu birlik duygusunu tüm çıplaklığıyla açığa çıkardı, çıkarmaya devam ediyor zira alevler hâlâ kontrol altına alınamadı. Süreç bir haftayı geçti. “Ciğerlerimiz yanıyor” söylemi bile itibarını kaybetti. Vatanın güneyinde canlı hayat yandı bitti, endemik çeşitliliğin kökü kazındı. Velev ki toprak altından kadim tohumlar yeniden can bulup yeryüzüne çıkabilirse ne âlâ!

Kadim uygarlıkların beşiği Anadolu’muz yanıyor, acımız büyük.

Herkes kendi çapında bir şeylerin ucundan tutmaya çalışıyor. Kimi bedenen koşuyor yardıma kimi kalemiyle, sesiyle, cebindeki parasıyla, kimi sanatıyla, örnek olup duruşuyla… Her kişi kendi dünyasının penceresinden ağıt yakıyor alevler altındaki canlara. Çağın araç gereçleri çok ötemizde de olsa pek çok ayrıntıyı gözümüzün önüne seriyor. Yangın cehennemini ve ona direnen insanlarımızın gayretini an ve an takipteyiz günlerdir. İletişimde olduğum Anacığımın köyünün insanlarıyla konuşuyorum, görüntülü mücadele kareleri yolluyorlar günlerdir. Onlarla ağlıyor, onlarla su serpiyorum yüreklerimizdeki yangınlara.

Fethiye, Ovacık, Hisarönü ve Kayaköy’ün gençlerinin orman nöbetindeki uykusuz mücadelesine hürmet etmemek mümkün mü, onlara gönül madalyaları takmamak olur mu? İşte o birlik olma halinin gerçek kişileri onlar. Çok güzel örgütlenip yaşam alanlarını korudular. Her yerden her an çıkan yangınları cansiperane söndürdüler.

Köklerimin köyü olduğu için Kayaköy’ün ve tabiİ Fethiye’nin gidişatıyla yakından ilgiliyim. Gerek yerel insanımız gerekse dışarıdan gelenlerin Kaya Çukuru’nu ve çevresindeki ormanları korumak için istikrarlı çalışmaları beni hep duygulandırmıştır. Onlar cam şişelerini ormana tarlaya atmazlar, bilirler çünkü orman yangınlarıyla çölleşen dağların acınası halini.

Kayköy’ün iki ana giriş yollarından biri olan eski Fethiye yolunu çocukluğumda dedemin eşeğiyle az arşınlamadım. Anılarım var o ormanlarda. Anılarımın bekçiliğini yapmak gibi nedensiz bir sorumluluğum da var; Köklerine sahip çıkmak mı, kendi varlığını kazıyarak iz bırakma kaygısı mı, bilinmeyeni anlayabilmek için bilinenden medet ummak mı bilemiyorum!  

Hisarönü ve Ovacık yolu daha uzun gelirdi eskiden. Biz Fethiye’ye inerken hep Pıynarlık yolunu yani Küllü sarnıçlı yolu kullanırdık. Son yıllarda o yola çöp kutuları ve olası yangın bidonları koymuş olmalarına hep sevinmişimdir. Çöplere, yangınlara dikkat çekmek için ne güzel çalışmalar yapmışlardı… Halâ da ellerinden geleni yaptıklarını biliyorum; Haziran ayında oradaydım.

Güzeli iyiyi örnek alınması için tanıtmak anlatmak insani görevimiz. Fethiye’nin Kayaköy’ü Anadolu’nun en alt köşesinin sınır karakoludur. Etrafı dağlarla çevrili olup dağların hemen bitimi Akdeniz’in maviliği olduğundan biz ona Kaya Çukuru deriz. Yemyeşildir. Kendine özgü büyüleyici bir atmosferi vardır. Köklerimin asırlardır bildiği tohumlar olan Kayaköy nohudunu, bamyasını, dağlarının kekiğini, dağalmasını (dağelması – bir tür adaçayı), çavuş üzümünü, balamıt, karamık,  keçiboynuzunu, çitlembiğini yangınlardan korudukları için, yangına siper oldukları için bütün kardeşlerime binlerce teşekkürler…

Bu satırlar içinde olumsuz şeyler yazmak haksızlık olur. Kayaköy’ün betonlaşmasından Ölüdeniz – Ovacık yolunun genişletilip asfaltlanmasından, körleşen susuz kuyulardan söz edip yapılan özverili çalışmaları gölgelemek istemem. Şimdi cehenneme avuçlarımızla su taşıma zamanı!

Hani derler ya; emeği geçenlerin ayağına taş değmesin. Değmesin evet, yangınlara su sıkan, yollardaki cam şişeleri ve çöpleri toplayan elleri yüreklerinden öpüyorum. Marmaris, Milas, Köyceğiz, (Fethiye) Beşkaza’nın, Manavgat’ın güzel insanları dayanışma ve insanüstü yardımlaşmanız kutsal ötesi. Tanrı yardımcınız olsun.

Geçmiş olsun güzel ülkem çok geçmiş olsun…

(Fotoğraflar: Aşçı Fok arşivinden)

PAYLAŞMAK İÇİN