eskimez hiç güneşin hep doğudan yükselişi…
göğün mavisi eskimez…
eskimez yağan yağmur, esen yel…
tohumdaki yaşam, yaşamdaki tohum; su, hava, toprak eskimez…
dünyayı, üzerinde yaşadığımız bu toprakları güzelleştirmek için söylenmiş, yazılmış ve yapılmış ne varsa…
ve hâlâ varsa…
sınıfsız toplum çağına kadar uzanacak dönüp geriye bakmalardan ne kalmışsa…
doğaya, tüm yaşama, kurda-kuşa, ağaca…
insana… kadına ve erkeğe, yaşlıya ve çocuğa, engelliye ve sayrıya sunacağımız her şey…
eskir mi hiç özgürlük – eşitlik – kardeşlik!
eskir mi cumhuriyet, bütün devrimlerin anası Fransız Devrimi’nin şiarı?
adalet-müsavat-hürriyet!
Şinasi, Namık Kemal, Fikret…
kendi halkına kan kusturmuş zorbalara karşı eskimiyen bir hikâyemiz hep var olmayacak mı?
1908 Devrimi’nin şiarı eskir mi?
eskimiyen imgesiyledir…
“yediveren bağımsızlık gülü” eskir mi hiç?
aydınlanmanın, bilimsel bilginin, laikleşmenin özgürleştirdiği her şey için eskimiyen bir mücadele verdiğimiz, vereceğimiz açık değil mi? görünen, görünmeyen tüm zincirlerden kurtulmak üzere, eskimiyen bir bilinç, bir akış ve tarih edinme uğruna…
zulüm ve zorbalığın rağmına yalnızca gerçekten yana olmak eskir mi?
29 Nisan, Kavel, 15-16 Haziran, Tariş…
eskimiyen’dir zulme karşı koymanın muhteşem günleri… geleceğimize işaret etmiyor mu; gezi direnişi eskir mi? sokaklar eskir mi? ya meydanlar?
eskimiyen’dir Haziran.
gülden terazi tutulan, gül alıp gül satılan, çarşı pazarın gül koktuğu bir dünyaya özlem eskir mi?
Nâzım’lardan, Sabahattin Ali’lerden, Aziz Nesinler’den öğrendiklerimizle…
Suphi’lerden, Deniz’lerden, Mahir’lerden, Bora’lardan, İbrahim’lerden beri aynıyla sahipleniyoruz, eskimiyen’dir; “tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye” eskir mi?
“bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin!” çağrısının eskimiyen sadasında birlik olmak eskir mi?
bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm…
ekmek, gül ve özgürlük eskir mi?
yeni bir dünyayı eskimeyen değerler ve düşüncelerle yaratmak…
eskimiyen bunun için var.