Millet Mektepleri uygulamasının ortaya çıkardığı öteki sonuç, Türk Devrimi’ni gerçekleştirenlerin, herhangi bir atılıma giriştiklerinde onun başarılı olabilmesi için ne gerekiyorsa hepsini bir plân bir sistem, bir program içerisinde yaptıklarıdır
AV. CEM BAYINDIR
Hazırlıklar
Atatürk Cumhuriyetinin temeli kültür, bilgi ve akılcılıktır. Kültürel anlamda en önemli adımlardan biri de ta Tanzimat döneminden başlayarak tartışılan İkinci Meşrutiyet döneminde daha da alevlenen Latin abecesine dayalı Türk alfabesinin 1 Kasım 1928’de kabul edilmesiyle gerçekleştirilecektir.
Bu devrim sonrası yeni abecenin halka öğretilmesi amacıyla “Millet Mektepleri” kurulması aşamasına geçilerek 1 Ocak 1929 tarihinde de bu adım atılmıştır.
1 Ocak 1929 yılında kurulan “Millet Mektepleri”nin asıl amacı harf devrimini halka benimsetmek, yeni yazıyı halka öğretmek için geniş kapsamlı bir programı uygulamaktı. İşte bu kurum Millet Mektepleri adı altında oluşturuldu. İsmet İnönü 8 Kasım 1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu mekteplerden şöyle söz ediyordu:
“Vatandaşların en müsait zamanlarında ve yanlarında ya iki aylık veya dört aylık kurslar açılacak, şehirde ve köyde mekteplere, muayyen içtima mahallerine gelmeye, vakitleri müsait olmayan vatandaşlar için seyyar muallim teşkilatı yapılacak. Devletin en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün memurları Millet Mektepleri teşkilatında ihtiyaca göre çalışacaklar. Reisicumhur hazretleri Millet Mektepleri teşkilatının umumi reisliğini ve baş muallimliğini kabul buyurmuşlardır. Bu teşkilat ile bir senede vatandaşların maişet hayatındaki düzeni hiç bozulmaksızın geçkin yaşlarda birkaç yüz bin nüfusu kurtarabileceğimizi hissediyoruz”
Eğitim Örgütünün Hiyerarşisi
İsmet Paşa’nın da değindiği gibi Millet Mektepleri kurumunun genel başkanı ve Başöğretmeni Gazi Mustafa Kemal Atatürk idi. Örgütün diğer başkanları ise Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri idi. Tüm bakanlık müfettişleri aynı zamanda Millet Mekteplerinin de müfettişleriydi. Müfettişler bu okulları sürekli denetleyecekler ve eksikliklerle başarıları her ay sonunda örgüt merkezine rapor edeceklerdi.
Merkez, Millî Eğitim Bakanlığı idi. Kuruma yön veren ise, Milli Eğitim Bakanı’nın başkanlığında oluşturulan bir kuruldu. Millî Eğitim Bakanı, her üç ayda bir Millet Mektepleri örgütü Genel Başkanı Gazi Mustafa Kemal’e bir rapor vermekle yükümlüydü.
Bu kurula bağlı olarak Millet Mektepleri il, ilçe, bucak ve köy kurulları oluşturuldu. Bunların başlıca görevleri, dershaneler hazırlamak, ısıtmak, aydınlatmak ve donatmak; kayıt, yoklama defterleri, yazı tahtası, tebeşir, defter, kalem kitap gibi öğretim araç ve gereçlerini sağlamak; yerel ekonomik ve sağlık koşullarını göz önünde tutarak, Millet Mekteplerinin başlama ve bitme zamanlarını belirlemek ve öğrencilerin derslere devamını sağlamaktı. Bunun için gerekirse polis, jandarma, belediye görevlileri, muhtarlar ve esnaf örgütlerinden de yararlanabileceklerdi.
En küçük yerleşim biriminden en büyüğüne kadar her birimin kendi Millet Mektepleri yönetim kurulu vardı. Küçükten büyüğe doğru herkes bir üstüne karşı sorumluydu. Belediyeler, bankalar, demiryolu ve liman işletmeleri gibi kurumlarla, yirmiden fazla işçi çalıştıran şirket fabrika gibi yerler kendi çalışanlarına okuma yazmayı öğretmekle yükümlüydü. Hapishane yöneticileri bile, altı aydan fazla mahkumiyeti olanlara okuma yazma öğretmekle görevliydiler
Millet Mekteplerinde görev alan öğretmenlere iki aylık için 30; dört aylık için 50 lira ücret ödenecekti. Bu ücretleri de aynı kurullar sağlayacaklardı. Gezici öğretmenlerin görevlerini kolaylaştırmak işi de yine yerel kurulların göreviydi. Talimatnameye göre kadın ve erkek her Türk vatandaşı Millet Mektepleri örgütünün yardımcı organları ve öğrencisiydi. Bu örgüt yeni bir Müdafaa-i Hukuk örgütlenmesiydi.
Bu eğitim örgütü, Türk ulusunu yeni harflerden yüksek ölçüde yararlandırmayı ve büyük halk topluluklarını hızlıca okur yazar hale getirerek, halkı aydın bireylerden oluşan bir topluma dönüştürmeyi amaçlamaktaydı.
Önce Millet Mekteplerine gitmekle yükümlü olanlara 16-40 yaş sınırı konulmuşsa da bir yıl sonra üst sınır 45’e çıkartıldı. Bu örgütün çatısı altında A ve B dershaneleri ile Halk Okuma Odaları ve Köy Yatı Mektepleri oluşturuldu.
Açılış
1 Ocak 1929’da yurdun her yanında yapılan coşkulu törenlerle Millet Mektepleri açıldı ve aynı günün akşamı büyük bir heyecanla derslere başlanıldı. Açılış törenleri için okul açılış törenleri için okulların büyük bir kısmında sabah saat 11.00’dan itibaren toplanılarak, harf devrimiyle ilgili konferanslar verildi. Yine bu olayın öneminin vurgulandığı ve öğrencilerin rol aldığı piyesler sahnelendi. Kutlamalar tam bir “bilgi bayramı”na dönüştü.
İstanbul’da, törene katılacak okullar Taksim Meydanı’nda toplandılar. Valiliğin, hazırlıkları denetiminden sonra şehir bandosu tarafından çalınan “Harf Marşı”yla tören başladı. En önde elinde bayrak taşıyan bir kız öğrenci, onun arkasında göğüslerinde yeni harflerle okuma yazmanın önemini vurgulayan yazıların bulunduğu ilkokul öğrencileri; sonra sırayla bando takımı, izciler ve öteki okullardan oluşan tören alayının geçiş çevresini dolduran kalabalık halk topluluğu coşkulu sevgi gösterilerinde bulunuyordu. Geçit töreni saat 18.00’da başlamıştı. Gösteri bittikten sonra saat 19.00’dan sonra dersler başladı.
Geçit törenine yabancı basının da ilgisi yoğundu. Bunlar gösteriyi filme çektiler. Türk harf devrimi çerçevesinde başlatılan okuma yazma seferberliği dış ülkelerde de büyük yankı bularak yabancı basında geniş yer ayrıldı. The New York Times gazetesi’nde, Amerika’da okuma yazma sorununun yüz elli yıldır bütünüyle çözümlenemediği vurgulanarak “Mustafa Kemal’in Türkiye’yi okutmak için gösterdiği ilgi bizde de olsaydı, okullara devamı sağlayacak bir yol bulabilir, gerekiyorsa davul da çalabilirdik.” deniliyordu.
Yoğun İlgi
İstanbul’da halk “Millet Mektepleri”ne hücum etmiş, sınıflar yeterli gelmediğinden 50 kişilik sınıflara 100 kişi alındığı olmuş, yine de birçok insan açıkta kalmıştır. Bunun üzerine Milli Eğitim Müdürlüğü, ilkokulların dışında başka okulları da Millet Mektebi olarak kullanma kararı alacaktır.
Bu konuda Milliyet gazetesinde çıkan yazıda, “Vatanın her köşesin- de millet mektepleri faaliyete geçti. Kadın erkek genç ihtiyar bütün vatandaşlar irfan nuruna doğru koşmaktadır. Millet mekteplerinin baş muallimi olan büyük Gazi’nin davet ve işaretine kim icabet etmez? Onun gösterdiği yol, yalnız selamet medeniyet ve irfan yoludur… Cehaletin mucip olduğu esaret düşman esaretinden daha fena, daha devamlıdır. İşte bunu da yıkmak cehaletin karanlık perdesini yırtarak irfan güneşine kavuşmak lazımdır.” deniliyordu.
Verilen Dersler
Mekteplerde A dershanelerinde dört saat Milli Talim ve Terbiye Heyeti tarafından belirlenen ve gösterilen şekilde alfabe, kıraat, imla ve yazı öğretilecek, iki saat ise matematiğin hayattaki gerekliliği ve faydası anlatılarak sayı sayma, yazma, toplama ve çıkarma işlemleri gösterilecekti. B dershanelerinde ise kıraat, imla, yazı ve tahrirle karışık olarak; hesap, sağlık ve yurt bilgisi dersi verilecekti. Yurt bilgisinde milli tarih ve coğrafya bilgisine özellikle önem verilecekti. B Dershanelerinde okutulan dersler ve haftalık süreleri şöyledir: Kıraat ve Tahrir 2 saat, Hesap ve Ölçüler 2 saat, Sağlık Bilgisi 1 saat, Yurt Bilgisi 1 saat.
Halka okuma yazma öğretilirken sağlık, vatandaşlık, tarih, devletin işleyişi gibi temel konularda da vatandaşların bilgilendirilmesi sağlanmış, eğitim içeriğiyle vatandaşın kendisine verilen bilinçli vatandaş kimliğini algılaması amaçlanmıştı.
Millet Mekteplerini başarıyla bitirenler isterlerse meslek bilgilerini arttırmak için “Halk Dershaneleri”ne girebilirlerdi. Bu mekteplerin yayın organıysa “Halk dergisi”ydi. Derginin ilk sayısında Millet Mekteplerinin niçin kurulduğu, ulusun anlayabileceği şekilde dile getirilmekteydi. Halkın kendi kendisini idare şekli olan demokrasilerde, eğer halk cahilse bu rejimin uygulanamayacağı yalın bir dille anlatılıyordu ve “… milletin kendi kendisini idare etmesi, halk hükümetinin, cumhuriyetin idaresi için dünyanın işleri hakkında birçok bilgilere ihtiyaç vardır. Bu bilgilerin anahtarı da okumak ve yazmaktır. İşte bu sebeplerden batıda eğitim çok ileri gitti. Hemen otuz seneden beri büyük batı uluslarında okumak yazmak bilmeyen hiçbir insan kalmamıştır. …Gazi nasıl on sene evvel düşmanları vatan topraklarından atmak için milleti seferberliğe çağırdı ise şimdi de Türk yurdundan cahilliği atmak kaldırmak için seferberlik ilan etti. Türkiye’de kadın erkek herkes okumak yazmak bilecektir, bu ülkede artık okumak bilmeyen kalmayacaktır… Şimdilik okuma yazma öğreten bu mektepler gelecek devreden itibaren yaşamak için lazım olan diğer bilgileri de öğretecek, tam manasıyla birer mektep olacaktır.” deniliyordu.
Millet Mektepleri Örgütü içinde gerçekleştirilen diğer bir uygulama da, Köy Yatı Dershaneleri denilen okullar idi.
Sonuç
Millet Mektepleriyle, bütün ulusa yeni Türk alfabesiyle okuma yazma öğretmek amaçlanmaktaydı. Yalnız okuma öğretmekten amaç, Millet Mekteplerinin yayın organı Halk Dergisinde de belirtildiği gibi bir tabela ya da herhangi bir yerde gördüğü yazıyı okuyabilmek değil; ulusun sürekli okur hale getirilmesiydi. Böylece halk aydın bir kitle haline getirilecek, demokrasi rejiminin uygulanabileceği koşullara ulaşılacaktı. Bu hedef, 1929’da yayımlanan “Millet Mekteplerinin İkinci Talimatnamesi”nde daha güçlü olarak vurgulanmaktaydı.
Bu konuda Yusuf Ziya Bey, Halk dergisinde yayımlanan yazısında “Okumak bazı insanların sandığı gibi, alfabeyi öğrenip yazıyı sökmek, gazeteyi hecelemek değildir. Okumak daimî olmalı, ardı arkası kesilmemelidir nasıl günde üç öğün yemek yiyorsak, hiç olmazsa bir öğün de okumalıyız. Okumuş diye her gün okuyana her gün bilgisini arttırana derler…” diyordu.
1928-1929 döneminde halkın Millet Mektepleri’ne gösterdiği yoğun ilgi içerde ve dışarıda aydın bir toplum oluşturma amacına ulaşılacağının en büyük göstergesi olarak kabul edildi. Ancak bu yoğun ilgi bir sonraki dönem olan 1929-1930 sürecinde sürmedi. Dershaneye devam eden öğrenci sayısı, 1928-1929 Döneminde 1.045.500 iken %50 bir düşüş yaşanarak 1929-1930 Döneminde 544.534 kişiye indi. 1930 dan sonra ise “Millet Mektepleri”ne ilginin oldukça azaldığı görüldü.
Millet Mektepleriyle, Türkiye’nin aydınlanma sürecinde belirlenen hedeflere tam ulaşılamamış olsa da, Harf devriminin toplumda tutunması sağlanarak önemli bir işlev yerine getirilmiştir.
Bu konuda bir Fransız yazarın şu anıları çok ilginçtir:
“Ankara’dan Diyarbakır’a, Sivas’tan Konya’ya kadar gittim. Hemen her köyde ve kasabada durdum. Büyük bir halk kitlesinin gayretine yakından tanık oldum. Gençlerin ve ihtiyarların yeni yazıyı öğrenmek için gösterdiği gayret pek dokunaklı bir görünüm arz ediyordu. Diyarbakır’da genç bir bahçıvana ders verdim. Bu genç benimle buluşmak ve yeni yazıyı öğrenmek için her gün tam iki saatlik yol yürüyordu”
Atatürk, kurduğu devletin temellerinde yer alan çağdaş ve milli olmak amacına ulaşabilmek için Türk halkına kendi dili ile okuyup yazabileceği bir alfabe vermek gerekliliğine inanmış, bunu gerçekleştirmek için sürekli kamuoyu oluşturmaya çalışmış ve ortamın uygun olduğuna inandığı anda Harf devrimini gerçekleştirmiştir.
Harf devrimi ve bunun tamamlayıcısı Millet Mektepleri ile okuma yazma eğitiminde sağlanan başarı ise azımsanamayacak derecede büyüktür. Bu şekilde yüzyıllardır egemen olan cehalete karşı girişilen savaşımda da başarılı olunmuş, Türkiye kolay öğrenilebilir yeni harfleri ile çağdaş uygarlık yolunda büyük bir adım daha atmıştır.
Millet Mektepleri uygulamasının ortaya çıkardığı öteki sonuç, Türk Devrimi’ni gerçekleştirenlerin, herhangi bir atılıma giriştiklerinde onun başarılı olabilmesi için ne gerekiyorsa hepsini bir plân bir sistem, bir program içerisinde yaptıklarıdır. Harf devrimi yapılmadan önce her türlü bilimsel ve sosyal etütler gerçekleştirilmiş ve devrimden sonra da başarılı olabilmesi için gereken eğitim kurumları kurulmuştur.
Cumhuriyet yönetimi çağdaş uygarlık düzeyini hedeflemiş ve bu hedefe uygun toplumsal yapıyı oluşturmak adına eğitime önemli bir rol biçmişti. Harf devrimi ile birlikte uygulamaya konan Millet Mektepleri de, eğitimin toplumsal rolüne uygun olarak Cumhuriyet rejiminin yeni kimliğini kazanması ve yapılanmasında önemli katkılar sağladı. Okuma-yazma savaşımına sağladığı büyük katkılardan dolayı, Millet Mektepleri Türk eğitim tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Millet Mekteplerinin açılışından bir süre sonra, halk odaları ve köy yatı dershaneleri açılarak halk eğitimi konusundaki örgütlenme derinleştirildi. Bu örgütlenmenin 1932 yılında açılacak Halk evleri ve Halk odalarının altyapısı olduğu gibi aynı zamanda yeni cumhuriyet kimliğine de çok büyük katkısı olduğunu söylemek gerekir.
Kaynakça:
- Ellinci Yılında Türk Harf Devrimi (1928), Harf Devrimi’nin 50.Yılı Sempozyumu, Afet İnan,
- Cumhuriyet gazetesi arşivi, 1 Ocak 1929-31 Aralık 1929,
- Modern Türkiye’nin Doğuşu, Bernard Lewis,
- Amerikan Belgelerinde Türk Yazı Devrimi, Bilal Niyazi Şimşir,
- Türkiye Cumhuriyeti’nde Eğitim ve Atatürk, İlhan Başgöz,
- Türkiye’nin Aydınlanma Sürecinde Bir Kültür Devrimi Millet Mektepleri, Saime Yüceer
- Harf İnkılâbı Ve Millet Mektepleri, 1928-1935 (Konya Örneği), Muhammet Çakır
- Bir Halk Eğitim Çalışması Örneği Olarak Millet Mektepleri, Mustafa Şahin
- Harf İnkılabı ve Millet Mektepleri, Cemal Avcı
- Millet Mektepleri, Mustafa Albayrak
- Millet Mekteplerinin Halk Eğitimi Açısından İncelenmesi, Fezade Bayraktutan
paylaşmanız için