TÜRKİYE ŞAİRLERİNİ DİNLE- Yalanım varsa söyle, yetinme, beni ateş deneylerine sür

hazırım nerede olursa olsun senin adına her acıyı önce kendimde denemeye
her sürgünü önce kendimde yaşamaya, bana inanmıyorsan
gider faturalarına, gardıroplarına, seyahat programlarına bak onların arsa tapularına bak, yemek yedikleri lokantalara git
eğer yapabilirsen vergi levhalarını incele, duruşlarına bak
konuşma tarzlarını izle, nasıl oturup nasıl kalktıklarını gör
hiç değilse kahve içtikleri fincanlara dikkat et

CAFER YILDIRIM

 

türkiye, benim sevgili ülkem
türkiye, benim yalnız ülkem
bütün kadirşinas beylerin, bütün ağaların, bütün şeyhlerin
şıhların, başvekillerin, vekillerin ve reislerin ve kâhyaların
sultanların,  padişahların, paşaların, muteber tacirlerin
petrolcülerin ve brokerlerin ve siyoların
adına övgüler düzdüğü
kendine demiyorum sadece, dur da bir bak etrafına
ressamların, yazarların, heykeltıraşların, şehir planlamacılarının
udilerin, bestekârların, genetikçilerin, yer bilim profesörlerinin
sana ameliyat masasındaki hekimlerin itinasıyla sesleniyorum
sözlerimin doğruluğunu geçmişinin gerçekliğiyle ölç
sözlerimin doğruluğunu gelecek umutlarınla ağırla
çekinme, tarihin deneylerinden geçir
sözlerimin gerçekliğini sana açılan yoların krallığıyla hükümle
yalanım varsa söyle, yetinme, beni ateş deneylerine sür
hazırım yeniden nadajlı addurrahman olmaya, beni assınlar
yeniden magosa’da namık kemal, aşiyan’da tevfik fikret, bursa hapishanesinde nâzım
yeniden sinop’ta refik halit, anadolu yollarında halide edip
tan matbaasında sabiha sertel ve idama hükümlü bir ülkede, vaiz mehmet âkif
hazırım nerede olursa olsun senin adına her acıyı önce kendimde denemeye
her sürgünü önce kendimde yaşamaya, bana inanmıyorsan
gider faturalarına, gardıroplarına, seyahat programlarına bak onların                                                arsa tapularına bak, yemek yedikleri lokantalara git
eğer yapabilirsen vergi levhalarını incele, duruşlarına bak
konuşma tarzlarını izle, nasıl oturup nasıl kalktıklarını gör
hiç değilse kahve içtikleri fincanlara dikkat et
ne kadar çok yaldızla işlenmiştir ve yüzyıllarla değerlenmiştir
kalbine allahından sağlamlıklar dile fakat asla unutma neyi aradığını
hangi okullarda okuyor bunların çocukları ve niçin onların çocukları
kaç dil biliyorlar, günde kaç emir veriyor, kaç dolar harcıyorlar
bakıcıları kimlerdir, korumaları kimlerden niçin korumaktadır bunları
ve bu çocukların babaları, bu çocukların anneleri
neden iftar açma seansları düzenlerler derme çatma mahallelerde
bozkır ortasında traktöre binerler, ayran içerler toprak çanaktan
valiler ve kaymakamlar da yanlarındadır, karadeniz’de fındık toplanır
konya’da başak festivali düzenlenir, soma’da kömür kuyuları kutsanır
ne kadar çok kalbini kazanırlarsa senin vehimlerinden o kadar uzak kalırlar
kaz tüyü yastıklar uzak kalır kabusların cehenneminden
yol ve yolcu, rahvan at ve binici, ihtişam ve entrika tamamlar birbirini
anla ki diyedir gördüklerin, tanık oldukların, kabul ettiklerin
ve her şair yükümlüdür şeytanın diliyle
neden kuşku duymuyorsun senin için düzenlenen törenlerden
adına yapılan kayıkçı kavgaları neden hâlâ güvenini hak edebiliyor
neden okşuyor gururunu ve seni coşkulandırıyor övgü sözleri
yüksek siyasetin basit parodileri seni neden kendinden geçiriyor
çaresizliğin derecesi midir bu yoksa kendinden bihaberliğin mi
yaralanmak guru mudur, ölmek bir miras mıdır bırakacağın
gazilik arması yaşamını ne kadar kolaylaştırdı
şehitliğin kutsallığı bugününe ve geleceğine ne vaat ediyor
sana merhaba demelerinden, ellerini omuzlarına koymalarından
hiç mi kuşku duymuyorsun takım elbiseli, kravatları ütülü adamların
adına yontulmuş gurur abidelerine daha ne kadar dayanabilirsin
neden senin şivenle konuşmalarından bile mutlu oluyorsun
hayatları senin hayatına hiç benzemeyen insanların
demiyorum sana her esintiden ürküntü duy, bir sincap gibi yaşa
demiyorum sana nezaketsiz ol, kabalık et
demiyorum sana hatta ölmen gereken yerde ölme
senin o en iyi bildiğin sade ve yüksek duygular adına konuşmaktayım
cümleler kurdum sentırlara, plazalara benzer
benim itimat ettiklerime sen de et, sözlerimden asla yüksünme
seni durmadan yüceltenlere, seni ne yere ne göğe koyamayanlara de ki
sizin eşinizde mi yakınıyor pazarın ateşinden,
babanız kuruş kuruş kefen parası mı biriktiriyor
çocuklarınıza yetememek sizin de mi içinizi dağlıyor
hiçbir kaygı, hiçbir söz ukde olmasın içinde, de ki onlara
sizin oğlunuz da mı savaşıyor ve hangi cephede
de ki onlara ben ülkem için kaybedeceklerimi hesap etmem,  etmedim
onlara bir kez daha ve kesin bir dille söyle
ben yoksulluğunuzu paylaşacağım,  babanızın kefen parası için yarın daha çok çalışacağım
yetemediğiniz çocuklarınız için de çalışacağım, de ki onlara
neden tersanelerde işçiler ölüyor ve siz susuyorsunuz
köylülerin ürünleri beş para etmiyor ve domates fiyatları niçin bu kadar pahalı
doktorlar neden bu kadar çok çürük raporu veriyor
neden hem yoksulluk hem de ölümler bize düşüyor
neden ben hâlâ anadolu’yum bütün söylevlerde
de ki onlara neden ben bin bir ihtiyaç içindeyim

 

PAYLAŞMAK İÇİN