TÜRKİYE ŞAİRLERİNİ DİNLE- rüyalarım öldü diyenlerin sesi bana ezanlar kadar yakın geliyor

kimse seni gerçekliğinle tanıyamadı

kimse seni olduğun gibi tanımlamadı,

geçmişin karmaşık yollarını ve zalim zamanlarını

geçerek nasıl düne ulaştıysan

bugünü de yaşanmışlıkların sana sunduğu

donanımla göğüslemeyecek misin

CAFER YILDIRIM

önünde bir bir yıkıldığında o yıkılmaz sanılan kaleler

sen ardında ne kadar ihtişam öyküsünün harabesini bırakmıştın

çetelesini bile tutmadın, atını daima yeni ufuklara doğru sürdün

deneyimlerini biriktirmekten ve her yola o birikmiş kendinle çıkmaktan

sen ki hiç geri durmadın, hayatın disipliniyle sınanmaktan yorulmadın

çekinmemiştin, tereddüt göstermemiştin zaferlerini yenilgilerle tartmaktan 

kalbinde sezgiden bir kılavuz ve iradenle atlanmıştın

her şafakta dinçtin, her karanlıkta tetik, her mola için adalet

koskoca bir dünya düzeni içinde önünde kaç hayat tercihi ve üstelik

onca haydut, hangi tarihin eşiğinden inmiştin

nereye doğru, niçin yürümek isterdin

 

kimse seni gerçekliğinle tanıyamadı

kimse seni olduğun gibi tanımlamadı,

geçmişin karmaşık yollarını ve zalim zamanlarını

geçerek nasıl düne ulaştıysan

bugünü de yaşanmışlıkların sana sunduğu

donanımla göğüslemeyecek misin

artık yoruldun mu, artık düşmanların 

senin baş edemeyeceğin kadar mı hünerli oldular

senin taşıyamayacağın kadar bir zorluk mudur

her gün biraz daha ağırlaşan bu dünya hali

yoksa sen gerçek bir tarih figürü değil misin

oyun sahası dışına sürülmüş bir itibarsıza mı dönüştün

artık kuşku duyuyorum sana ait hülyalarımdan

artık türkiye rüyalarım öldü diyenlerin sesi

bana ezanlar kadar yakın geliyor

çanakkale mucizesine, ittihatçıların atılganlığına,

mustafa suphi’nin vahyine, mustafa kemal’in ihtişamına

inanmak için sürekli anlamlar arıyorum gözbebeklerinde

kendine çeki düzen vermenin zamanı gelmedi mi

aslına dönüp bakmanın gelmedi mi zamanı

 

kaç vakittir seni çalışıyorum türkiye

        yoksul ve varsıl hallerinde, lümpen fotoğraflarında, ekran fragmanlarında

        gündelik nüktelerinde, küfürlerinde, kahve konuşmalarında, konukluk sohbetlerinde

        demem o ki seni okuyorum, seni dinliyorum, seninleyim  sabah akşam

        bana  hiçbir düşmana teslim olmaktan seni alakoyan sendeki o yetiyi göster

        bana medine şehitlerinin ahlakındaki o sıradan düsturu göster

        kapanmamış iklimlerinden haber ver ve serez’den bir nefes üfür

        bana deniz’in duyarlığına karşılık düşen bir hikâye anlat

 

karşılıksız bir aşkın derinliği gibi sızlayan yoksulluğunla birlikte yürümekteyim

         kaç zamandır büyük şehirlerin caddelerinde, kış uzaklıklarındaki kasabalarda

         artık destanlarını da yitirmiş köy evlerinin antenlerle donatılmış damları altında

         sen ki  yaşamın rahmine düştüğümde bana o hayatı yazan gerçekliksin

         doğduğumda babamın kimlere söylediğini bilmediğim

         ama hissettiğim ilk kelimesin, dostlarına ısmarladığı rakısın meyhanede

         babaannemin eteklerini tutuşturan telaşsın avlu ortasında

        anneannemin büyüttüğü gurursun kendi halinde

        seni artık benim de taşımam gerekiyor senden öte bir sınıra

        çünkü ben senden ne kadar bir parçaysam

        sen benim yegâne ganimetimsin

PAYLAŞMANIZ İÇİN