HATİCE BEKTAŞ
Danimarka’nın büyük gazetelerinden Politiken, 6 Eylül 2015 tarihinde manşetini sadece bir şiire ayırmıştı. Şair Henrik Nordbrandt’ın yazıp gazeteye gönderdiği “Küçük Savaş Çocuğu” başlıklı bu şiir bir saat içerisinde sosyal medyada yüzlerce paylaşım ve 2 binin üstünde beğeni aldı. Dört kıtadan oluşan şiir sadece şair Henrik Nordbrandt tarafından yazıldığı için değil, içeriği ve insanda uyandırdığı duygular yönünden, güncel bir olayı her yönüyle gözler önüne serdiği içindi. Şiir Bodrum sahilinde karaya vuran Suriyeli mülteci ailenin üç yaşındaki çocukları Aylan için yazılmıştı. Gazetenin yayın yönetmenine neden böyle yaptıkları sorulduğunda şöyle demişti:
“Çok basit. Yazacağımız hiç bir haber ya da makale, yayınlayacağımız hiçbir fotoğraf bu dört kıtalık şiirin anlattığını anlatamazdı. Bu şiirin gücü. Bu trajediyi en iyi sadece bir şiir anlatabilirdi. Çünkü şiir böyle bir şey.”
Beş metrelik şişme botta on iki kişi
Şiire konu olan olay Bodrum sahillerinde gerçekleşir. Suriye’deki iç savaştan kaçan dört kişilik bir aile, Kanada’daki akrabalarının yanına gitmek üzere Türkiye’ye gelirler. Bodrum’dan Yunanistan’ın Kos adasına, oradan da Kanada’ya gideceklerdir. İki buçuk kilometrelik deniz yolunu geçmek için insan kaçakçılarına dört bin Avro öderler. Adam başı bin Avro. Bodrum’dan Kos Adasına tüm aile yaklaşık elli Avro ödeyerek feribotla geçebilirlerdi, ancak pasaportsuz feribota binemiyorlardı. Birleşmiş Milletler aileyi mülteci olarak kabul etmemiş, Türkiye’deki yetkililer de aileye geçiş pasaportu vermemişti. Aile çaresiz beş metrelik şişme botta, 12 kişi sıkışarak umuda yolculuğa çıkmıştı.
Dalgalar yükselince insan kaçakçıları botu ve yolcuları açık denizde bırakıp dönerler. Bir saat sonra da bot alabora olur, bütün yolcular suya düşer. Baba Abdullah bota tutunarak iki oğlunu ve karısını suyun üstünde tutmak için çabalar ama dalgalar her birini teker teker elinden alır ve tekrar Bodrum kıyılarına götürür. Hayatta kalan yolcular üç saat sonra Sahil Güvenlik Komutanlığı görevlileri tarafından kurtarılır. Ama hem Aylan ve abisi Galip, hem de anneleri Rehana için yapılacak bir şey kalmamıştır. Üç yıllık kısacık ömründe Aylan savaş ve kaçıştan başka hiçbir şey yaşamamıştır. Buna rağmen iki kardeşin medyaya yansıyan fotoğrafında masum çocuk gülücükleri var.
Henrik Nordbrandt televizyonda yayınlanan röportajında şiir hakkında şunları söylüyor:
“Ben yaşanan mülteci sorununu anlatan bir şiir yazdım. Beni en çok üzen, bu durumdan çocukların etkilenmesi. Ya savaşta ölüyorlar ya da denizde boğuluyorlar.”
Küçük savaş çocuğu
Henrik Nordbrandt Akdeniz ülkelerinin çoğunda, özellikle Türkiye`de uzun yıllar yaşamış bir şair. Sahil Güvenlik yetkilisinin kucağında taşıdığı Aylan’ın cansız vücudu şairi derinden etkilemiş.
“Üç yaşında savaş kurbanı bir çocuğun Bodrum sahillerine vuran ölüsü beni derinden etkiledi. Ben Türkiye’de, özellikle Bodrum’da uzun yıllar yaşadım, o yüzden inanılmaz etkilendim. Sonra oturdum bu şiiri yazdım. Belki çok duygusal bir şiir. Ancak ben insanların bu tür olaylara tepki göstermelerini, kendilerini o insanların yerine koyarak düşünmelerini istiyorum.”
Ödül parası evsizlere
Henrik Nordbrandt 2000 yılında Nordisk Råd Edebiyat ödülüne layık görülmüş. 350 bin Danimarka Kronu olan ödülün büyük bir kısmını Kopenhag’daki evsizlere dağıtmış. “Ben sayılardan fazla anlamıyorum, özellikle para söz konusu olunca. O yüzden bu miktarın ne anlama geldiği konusunda bir fikrim yok. Tabii ki ödülü almış olmaktan gurur duyuyorum, ancak bu kadar büyük bir meblağı aldığım için hem utanıyorum hem de eziliyorum. Bu yüzden bolca evsizlere dağıtıyorum.” diyor.
İlk şiirini 1966 yılında yazan şairin, şiir kitapları dışında bir roman ve Türk yemek tarifleri kitabı var. Uzun ve karanlık kış gecelerinden kaçmak için hayatının büyük bir kısmını Türkiye, Yunanistan ve İspanya`da geçirmiş. Genellikle yasak aşk ve imkansız aşk konularında yazan Henrik Nordbrandt`ın şu mısraları şiirlerinin temasını anlatmaya yetiyor belki de
“Smukkest er du
Når du er borte”
“ En güzel olduğun zaman
Uzakta olduğun zamandır”
(Syvsoveren/Yedi uyuyanlar, 1969)
Nâzım Hikmet Uluslarası Edebiyat Ödülleri jürisinde de görevler alan Henrik Nordbrandt edebiyat dalında sayısız ödüllere sahip. Şiirleri hem resim sanatına hem de müzik sanatına ilham olmuş. Polonyalı ressam Kasia Banas 2007 yılında Henrik Nordbrandt’ın şiirlerinden esinlenen bir dizi resim yapmış, 2008 yılında ise Danimarkalı müzik sanatçısı Mads Wæhrens şairin şiirlerinden uyarladığı müzik CD sini çıkartmıştır.
Kopenhag`da Hüseyin Duygu’nun katkılarıyla hazırlanan “İnsan sıcaklığı ve dostluk” akşamında Fuat Talay ile birlikte söylediği, Nâzım Hikmet’in şiirinden uyarlanan, “Karlı kayın ormanı” şarkısına eşlik eden şairin hem Türk insanına hem de Nâzım Hikmet’e olan saygı ve ilgisini en iyi anlatan karedir.
Link : https://www.youtube.com/watch?v=QPN_ya3JwkE
‘Sanata değer vermeyen toplumların durumu içler acısı’
Danimarka dışında evi gibi gördüğü ikinci ülkenin Türkiye olduğunu söyleyen Henrik Nordbrandt, on yılı aşkın bir süre yaşadığı Ankara’da bir çok yazar ve sanatçıyla tanışmış ve Türkçe öğrenmiş. Danimarka’da yazar, şair ve sanatçıların devleti bir anne olarak algılamalarının aksine Türkiye’de tanıdığı bir çok yazar, şair ve sanatçının hapsedilmesinden duyduğu üzüntüyü şu sözlerle açıklıyor: “Türkiye’de devlet genellikle sanatçının düşmanı gibidir. Türkiye’de yazar olmak zor, özellikle özgürlük yanlısı yazarların hali perişan. Örneğin Nâzım Hikmet, Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük şair hayatının büyük bir bölümünü hapiste geçirmiştir. Sanat ve edebiyata değer vermeyen toplumların durumu içler acısıdır. Ama hiçbir güç sanatı ve edebiyatı öldüremez.”
VUGGEVİSE
Lille krigsbarn, hvor går du hen?
Mod øst eller vest?
Hvor i verden tror du
du finder en ven?
Lille krigsbarn, hvad passer dig bedst:
Et hullet tæppe?
En krydsfinerkiste?
En redningsvest?
Lille krigsbarn, hvor vil du dø?
Hvor bomberne falder
eller i åben sø?
Lille krigsbarn, hvor vil du hen?
Vælg selv. Bare vi aldrig
skal se dig igen.
NİNNİ
Küçük savaş çocuğu, yolculuk nereye?
Doğuya mı batıya mı ?
Dünyanın neresinde
Arkadaş bulursun kendine?
Küçük savaş çocuğu, sana en çok ne yakışır?
Delik deşik bir battaniye?
Kontrplak bir tabut?
Cankurtaran yeleği?
Küçük savaş çocuğu, nerede can vermek istersin?
Bombaların düştüğü yerde mi,
Ya da açık bir denizde mi?
Küçük savaş çocuğu, nereye gitmek istersin?
Kendin seç. Yeter ki seni
Bir daha asla görmeyelim
(Çeviren: Hatice Bektaş)
PAYLAŞMANIZ İÇİN