Müzisyenin Sahnesine ve Onuruna Saldıramazsınız!

Topyekun bir örgütlenme olsaydı, maestro denen orkestra şefleri elini taşın altına koyup dik dursaydı, aşağılamaları sineye çekmeseydi, bu gün bu manzaraları yaşar mıydık?

 

HASAN BALAN

Akşama düğün var. Hem para kazanacak hem de sahne keyfini sürecek.
En güzel takım elbisesini giyip, sadece sahne için kullandığı ayakkabıları ayağına geçirip çıkar evden.
Trafiğe filan takılmamak için, daha garsonlar bile gelmeden varmıştır çalacağı yere.
Sahneye çıkana kadar hiç kimse bakmaz yüzüne. Tecrübeyle sabittir zaten.
İzbe bir yeri, güya kulis olarak gösterirler.
Ki, mekanın ön tarafı yani vitrinine inat, yazın sıcak, kışın buz gibi bir yerdir burası genelde.
Su bile vermezler genelde.
Sazlarını ayarlar, sahneyi kurar.
Sonra oturup bekler sessizce.
Düğün başlamıştır artık. Sahneye çıkınca tüm bu rezalet unutulur. O kendini sazına ve sözüne kaptırır.
İstekler asla bitmez.O onu oynamaz, bu şunu oynamaz, sabreder.
Dün Diyarbakır’da Erdal Erdoğan adlı bir müzisyen arkadaşımız, davetlilerden birinin tekme tokatlı saldırısına uğrayıp canını zor kurtardı.

Yerel sanatçı Erdal Erdoğan sosyal medyada gündem oldu! Şarkı söylerken yüzüne tekme attılar

Sebebi istediği şarkıyı biraz sonra çalabilecegini söylemesi.
Görüntüleri sosyal medyada da paylaşılan olay önce “Türk düğününde Kürtçe türkü çaldı” diye paylaşıldı.
Ancak, sonra bunun yine istek şarkı meselesi olduğu ortaya çıktı.
Bir kaç yıl evvel de Mersin de bir barda istediği çalmadıgı için  Sarp Öztürk adlı gencecik bir arkadaşımız kurşunların hedefi olup hayatını kaybetmişti.


Elbette bunlar sosyal medyaya yansıyan olaylar.
Birde yansımayan, duyulmayanlar var.
Ki yıllardır bu tür olaylara ben de tanığım.
Ekmeğini enstrümanından, sesinden kazanan, elinde sazı, enstrümanı savunmasız birine yapılan saldırı, eli kolu arkadan bağlanmış birine yapılan saldırıyla aynı derecede alçak ve haince bir harekettir.
Bir sahne emekçisi olarak bu olayı kınıyor, müzisyen arkadaşıma geçmiş olsun diyorum
.
Ve Tutsak Misafirlerin Akıbeti
Bülent Ersoy orkestrası hâlâ Kıbrıs’ta mahsur.
Bu arada Ersoy’un büyük bir kanalda Mustafa Keser ile birlikte yaptığı program da yayından kaldırıldı.

Yok, müzisyenler yüzünden değil. Bülent Ersoy’un kaprislerinden.
Program partneri basına zehir zemberek açıklamalar yaptı.
Ama o da tutsak müzisyenlere değinmedi.
Bir ara programa müzisyen bulunamadığı için kaldırıldığı paylaşılsa da sosyal medyada, öyle bir şey yok maalesef. Keşke öyle olsaydı!
Keşke müzisyen camiası bu olaya daha sert bir duruşla karşılık verseydi.
Zaten yıllardır bu tip star bozuntularına eşlik eden saz sanatçılarının yediği azarları küfürleri duyup durduk camiada.
Topyekun bir örgütlenme olsaydı, maestro denen orkestra şefleri elini taşın altına koyup dik dursaydı, aşağılamaları sineye çekmeseydi, bu gün bu manzaraları yaşar mıydık?

PAYLAŞMANIZ İÇİN