Sivas Kongresi: Cumhuriyet’in Temeli Atılıyor

 

 

 

AV. CEM BAYINDIR

 

Sivas’a Giriş

2 Eylül 1919 günü kentteki tüm arabalarıyla kimi de yaya olarak yola çıkan Sivaslılar, Mustafa Kemal Paşa’yı, coşkun sevgi gösterileriyle, kent merkezinin uzağındaki Kılavuztepe’de karşıladılar.

Paşa’nın Sivas’a iki ay sonra yeniden gelişi ilk gelişine hiç benzemiyor; yurtlarına bağlı olan Sivaslıların  heyecanı ve desteği “Millî Mücadele”de artık O’nu gerçek önderleri olarak benimsemiş olduğunu gösteriyordu.

Kalabalık, bir süre Kılavuztepe’de dinlendikten sonra sevgi gösterileriyle birlikte Sivas’a gelindi, kongrenin yapılacağı lise binası önünde, vali Reşit Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı karşıladı, boz renkli avcı kesimi giysisi içinde Mustafa Kemal Paşa Sivaslıları bir kez daha selamladı.

Solda Rauf Orbay, Atatürk, sağda Rüstem Bilinski kongrenin yapıldığı Sivas Lisesi binası önünde

Bu karşılama, Sivas Kongresi delegelerini günlerce kendi evinde barındırmış olan Şekerzade İsmail Efendi, Mazhar Müfit Bey’e anlattığı gibidir: “Sivas’ta yapılan bu büyük karşılama töreni Sivaslıların, Mustafa Kemal Paşa’nın kişiliğinde, milli mücadeleye ne büyük ölçüde bağlandıklarını göstermeye yeter bir olaydır.”

Açılış

 

Kongre günü 4 Eylül 1919 Perşembe kent bir bayram havası içinde idi. Halk, saatler öncesinden kongrenin yapılacağı lise binasının önünde toplanmış, binaya giden yolları doldurmuştu. Öğleden sonra saat üç gibi, 25-30 kadar delegenin bulunduğu bu toplantının düzenleyicisi ve davetçisi Mustafa Kemal Paşa geçici başkanlık görevini üzerine alarak, açış konuşmasıyla kongreyi açtı.

Mustafa Kemal, açış konuşmasında da belirtilmiş olduğu üzere, Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi’nde temeli atılan milli birliği tamamlamak ve bu nedenle bu kongrede alınan kararların Batı Anadolu ve Rumeli illerinin delegelerince de benimsenip kabul edilmesi için yetkiyi genelleştirmek amacı ile yapılıyordu.

Belirttiğimizi gibi gelenlerin sayısı az olduğundan, Paşa yanındakilerin bazılarını birer ilin delegesi olarak Kongre’ye katmaya karar verdi ve böylece kimi “illerden gelme” kimi de “Sivas’ta atanma” toplam 25-30 kişiden oluşan delegenin katılımı ile Sivas Kongresi açılmış oldu.

Delegeler

 

Bir hafta süren toplantılar sırasında Kongre’ye gelen bazı delegeler de olacak ve kesin olmamakla birlikte toplam delege sayısı 38’e kadar çıkacaktı. Kongreye katılanlar şu kişilerden oluşuyordu:

A – Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliye üyeleri:

I. Erzurum Kongresince seçilmiş olanlar:

1 – Mustafa Kemal Paşa (Atatürk)
2 – Hüseyin Rauf Bey (Orbay)
3 – Bekir Sami Bey (Kunduh)
4 – Raif Efendi (Dinç)
5 – Fevzi Efendi (Fırat)

II. Heyet-i Temsiliye tarafından seçilmiş olanlar:

6 – Refet Bey (Bele)

B – İllerden gelen delegeler:

7 – İsmail Fazıl Paşa (Cebesoy), İstanbul delegesi (Ali Fuat Cebesoy’un babası, Emekli general)
8 – İsmail Hami Bey (Danişment), İstanbul delegesi (Mülkiyeli, gazeteci)
9 – Hikmet (Boran) Efendi, İstanbul delegesi (Askeri tıp öğrencisi)
10 – Başağazade Yusuf Bey (Başkaya), Aydın’ın Denizli delegesi
11 – Küçükağazade Necip Ali Bey (Küçüka), Aydın’ın Denizli delegesi (Hukuk öğrencisi)
12 – Dalamanlızade Mehmet Şükrü Bey, Aydın’ın Denizli delegesi
13 – Hakkı Behiç Bey, Aydın’ın Denizli delegesi (Eski mutasarrıf)
14 – Macit Bey, Aydın’ın Alaşehir delegesi (Hâkim, Şarkışlalı)
15 – İbrahim Süreyya Bey (Yiğit), Aydın’ın Manisa delegesi (Eski mutasarrıf)
16 – Mehmet Tevfik Bey, Ankara’nın Çorum delegesi (Müftü, Malatyalı)
17 – Sâbıkzade Abdurrahman Dursun Bey, Ankara’nın Çorum delegesi (Lise öğretmeni)
18 – Tatlızade Yusuf Bahri Bey, Ankara’nın Yozgat delegesi (Tüccar, çiftçi)
19 – Tatlızade Nuri Efendi, Kastamonu delegesi (Genel meclis üyesi)
20 – Sami Zeki Bey, Kastamonu delegesi (Emekli binbaşı)
21 – Kesrizade Salih Sıtkı Bey, Afyonkarahisar delegesi
22 – Mehmet Şükrü Bey (Koçzade), Afyonkarahisar delegesi (Hukukçu, gazeteci)
23 – Bekir Bey, Afyonkarahisar delegesi
24 – Ahmet Nuri Bey, Bursa delegesi (Eski mutasarrıf)
25 – Osman Nuri Bey (Özpay), Bursa delegesi (Davavekili)
26 – Asaf Bey, Bursa delegesi
27 – Siyahizade Halil İbrahim Bey, Eskişehir delegesi (Taşocakları sahibi)
28 – Bayraktarzade Hüseyin Bey, Eskişehir delegesi (Tüccar)
29 – Hüsrev Sami Bey (Kızıldoğan), Eskişehir delegesi (Ordudan ayrılma)
30 – Râtıpzade Mustafa Efendi (Soylu), Niğde Merkez delegesi (Çiftçi)
31 – Dellalzade Hacı Osman Efendi, Niğde’nin Nevşehir delegesi
32 – Halit Hami Bey, Niğde’nin Bor delegesi (Mal müdürü)
33 – İmamzade Ömer Mümtaz Bey, Kayseri delegesi
34 – Kâtipzade Nuh Naci Bey (Yazgan), Kayseri delegesi (Tüccar)
35 – Kalaçzade Ahmet Hilmi Bey (Kalaç), Kayseri delegesi (Eski mebus, mülkiyeli)
36 – Kara Vasıf Bey, Gaziantep delegesi (Emekli kurmay albay)
37 – Boşnakzade Süleyman Bey, Samsun delegesi
38 – Mazhar Müfit Bey (Kansu), Hakkâri delegesi (Eski vali)

Görüşülen Konular

4 Eylül’den 11 Eylül’e kadar sekiz birleşim biçiminde gerçekleştirilen Sivas Kongresi Kurban Bayramına denk gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın Mondros Mütarekesi’nden sonra gelişen olayları özetlediği açış konuşmasıyla başlayan toplantıda Mustafa Kemal Paşa ittifakla kongre başkanlığına getirilmiş, öncelikle, kongrenin iç yapısı ve çalışma yöntemiyle ilgili, sonra dış siyasetle ilgili ve ülkenin iç durumuyla ilgili konular konuşulmuştur.

5 Eylül günü padişaha ve Türk milletine hitaben iki ayrı beyanname yayınlanmış, kongre heyeti böylece ilk günden ulus adına hareket ettiğini, onun meşru haklarının koruyucusu ve yöneticisi olduğunu kamuoyuna göstermiştir. 8 Eylül’de İsmail Hami Bey, 25 kişinin imzasıyla kongreye Amerikan mandasının kabul edilmesini isteyen bir önerge sunmuş, kongreye katılanların bazıları mandayı savunurken kimi de karşı çıkmış, bu sorun şimdilik Rauf Bey’in Amerikan Senatosuna bir tahkik heyeti gönderilmesi üzerine bir yazı yazılması önerisiyle çözülmüştür.

10 Eylül 1919 Çarşamba günü Ali Fuat Cebesoy Umum Kuvayi Milliye Komutanlığı’na atanmış, malî konular görüşülmüş ve kurulacak teşkilatın maddi gereksinimleri üzerinde durularak, İrade‐i Milliye adlı bir gazete çıkarılmasına karar verilmiş, 11 Eylül 1919 Perşembe günüyse Heyeti Temsiliye oluşturulmuştur.

Rauf Orbay, Atatürk, Ali Fuat Cebesoy

Böylece Osmanlı hükümetinin herhangi bir dış baskı karşısında dağılması halinde Heyeti Temsiliye, hemen saltanat ve hilâfet makamının ve milletin varlığını korumak için geçici bir yönetim kurabilecektir. Yine, tanınan geniş askerî yetkilerle de, Türk milleti adına Millî Mücadele hareketini örgütleme görevi de üstlenilmiştir. Sivas Kongre’siyle, yurt genelinde kurulmuş olan bütün millî cemiyetler, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir.

Kararlar

Sivas Kongresi, aldığı kararları ulusa ve tüm dünyaya duyurmak üzere 11 Eylül 1919’da bir beyanname yayımlayarak çalışmalarını tamamlamıştır:  

1.Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı 30 Ekim 1918’deki sınır içinde kalan ve ezici çoğunluğu Müslüman olan Osmanlı ülkesi toprakları birbirinden ayrılmaz ve hiçbir bahane ile bölünmez bir bütündür. Osmanlı ülkesinde yaşayan bütün Müslümanlar birbirlerine karşı saygı ve fedakârlık duygularıyla dolu, ırkî ve içtimaî haklarına ve mahallî şartlarına riayetkâr öz kardeştirler.

2. Osmanlı toplumunun bütünlüğü ve millî bağımsızlığımızın sağlanması, yüce hilâfet ve saltanat makamının korunması için Kuvayi Milliye’yi amil ve iradeyi milliyeyi hâkim kılmak esastır.

3. Osmanlı ülkesinin herhangi bir bölgesine karşı yapılacak saldırı ve işgale bilhassa vatanımız dâhilinde bağımsız Rum ve Ermeni devletleri kurulmasına karşı Aydın, Manisa ve Balıkesir cephelerindeki Millî Mücadele gibi birlik içinde müdafaa ve direniş esası kabul edilmiştir.

4. Öteden beri aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız bütün gayrimüslim unsurların her türlü hakları tamamıyla korunduğundan bu unsurlara siyasî hâkimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilmesi kabul edilmeyecektir.

5. Osmanlı hükümeti, dış baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk etmek zorunda kaldığı takdirde hilâfet ve saltanat makamıyla vatan ve milletin korunmasını ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü tedbir ve kararlar alınmıştır.

6. İtilaf devletlerinden 30 Ekim 1918’deki sınırlarımız içinde kalan, ezici Müslüman çoğunluğunun yaşadığı, kültürel ve medenî üstünlüğün Müslümanlara ait olduğu ülkemizi taksim etme düşüncesinden tamamen vazgeçmelerini, bu topraklar üzerindeki tarihî, coğrafî, siyasî ve dinî haklarımıza riayet etmelerini, buna aykırı girişimleri terk ederek hak ve adalete dayanan bir karara varmalarını beklemekteyiz.

7. Devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak şartıyla 6. maddede belirtilen sınırlar içinde milliyet esaslarına saygı gösteren ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen herhangi bir devletin fennî, sınaî ve iktisadî yardımını memnuniyetle karşılarız.

8. Milletlerin kendi kaderlerini bizzat tayin ettiği bu tarihî devirde merkezî hükümetimizin de millî iradeye tâbi olması zaruridir. Çünkü millî iradeye dayanmayan bir hükümetin aldığı keyfî ve şahsî kararlara milletçe uyulmadığı gibi dışarıda da itibar edilmediği ve edilemeyeceği şimdiye kadar yaşanan olaylardan anlaşılmıştır. Bu sebeple merkezî hükümetimizin hemen millî meclisi toplaması, millet ve memleketin geleceği hakkında alınacak bütün kararları meclis denetimine sunması zorunludur.

9. Tamamen millî vicdandan doğan ve aynı amaç için kurulan bütün millî cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir. Bu cemiyet her türlü particilik akımlarından ve şahsî ihtiraslardan tamamen arınmıştır. Bütün Müslüman yurttaşlarımız bu cemiyetin tabii üyesidir.

10. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan genel kongresi tarafından kutsal gayeyi izlemek ve genel teşkilâtı yönetmek için bir Heyet-i Temsiliye seçilmiş ve köylerden il merkezlerine kadar bütün millî kuruluşlar birleştirilmiştir.

Sivas’ın Etkisi

Sivas Kongresi’nde alınan kararlar daha sonra ortaya çıkacak siyasal ve hukuksal gelişmelerin habercisi olmuş, gerek Misak-ı Millî gerek TBMM’nin açılışında bu kararların geniş etkileri görülmüştür.

Kongre Nedir Ne Değildir  

Sivas Kongresi’ni yasalar hükümlerine harfiyen uyan bir toplantı gibi düşünmek ve incelemek doğru olmaz.

Kongreyi, bir “İhtilal Komitesi” toplantısı olarak görenler arasında aslen Polonyalı olan ve yurduna bir Türk gibi bağlı olan Alfred Rüstem Bey de vardı. Rüstem Bey: “Paşa, unutmayınız ki, burada Cemiyetler Kanunu’na göre teşekkül etmiş bir heyet değiliz. Bizim bir ihtilal heyeti olmaktan başka hüviyetimiz yoktur” diyecek, Kayseri delegesi Ahmet Hilmi Bey de anılarında, “Sivas’a vardığımızda muhite hâkim olan ihtilal havası idi” biçiminde yazacaktı. Aslında iki görüşte de haklılık vardı çünkü Türk Millî Mücadelesi, zaman zaman bir ihtilâl niteliği göstermiş, Mustafa Kemal Paşa, gerektikçe, ihtilalci yöntemlerden de yararlanmıştır.

Sivas Kongresi’nde de kongre sonrası “Heyeti Temsiliye”nin tutum ve davranışlarında ihtilali andıran yönler, çalışma düzeninde de ihtilalci yöntemlerin belirtileri görülecek olsa da bu dış görünüşe bakarak, Sivas Kongresi’nin ve Heyeti Temsiliye’nin tutum ve davranışını bir tam olarak bir “ihtilal” olarak nitelendirmek, Mustafa Kemal Paşa’yı da “ihtilalci” gibi değerlendirmek isabetli bir değerlendirme sayılmamalıdır.

Sivas Kongresi, Heyeti Temsiliye ya da Cumhuriyet ihtilalcileri

Kurtuluş Mücadelesi

 

Mustafa Kemal Paşa kendisine, “Paşa, biz bir ihtilal komitesiyiz. Bu hüviyetimizin bize verdiği cüretle her şeyi yapabiliriz.” diyen yakın arkadaşı ve Heyet-i Temsiliye istişari üyesi Alfred Rüstem Bey’e, açık ve kesin olarak, “Hayır Beyefendi, ben bunu yapamam” diye yanıt vermiş, delege olarak Sivas’a gelen İstanbul milli mücadelecilerinin başı, İttihatçı Kara Vasıf Bey’e de, “Bizim aramızda ne ‘Babıali Baskını’na, ne ‘Yıldız Yağması’na ve ne de herhangi bir maceraya yer verecek kimse yoktur. Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı’nın hedefi evvelâ memleketi düşman istilâsından kurtarmak, sonra da müstakil ve hür bir milletin lâyık olduğu devleti kurmaktır” sözlerini açıkça ifade etmiştir.

Erzurum Kongresi’nde de Sivas Kongresi’nde de tasarladığı hedeflere varabilmek için yürürlükteki usûl ve yasaların dışına çıkmamaya çalışan Mustafa Kemal Paşa, iki kongrede de tüm davranışlarında bunu göstermiştir.

Mustafa Kemal Paşa bir devrimcidir (inkılapçı) ancak, o bir ihtilâl ile dengeli bir toplum düzeninin sağlanabileceğine inanmamış ve Nutuk’un Vesikalar bölümünde de görüleceği üzere, düşman işgali altındaki yurtlarını kurtarmak için ihtilal yapmak isteyen Batı Trakyalılara bile, “ihtilal ile esaslaşmak mümkün değildir” diye bir yanıt vererek bu konudaki düşüncesini açık ve kesin olarak ortaya koymuştur. 

Mustafa Kemal Atatürk, Sivas Kongresi’nin, dıştan bakıldığında bir ihtilal gibi görünmesinin bir zorunluluk olduğunu belirterek  Nutuk’ta şöyle der: “İşe köyden ve mahalleden, mahalle halkından, yani tek kişiden başlıyoruz. Aşağıdan yukarıya, temelden çatıya doğru yükselen bir kuruluş elbette kuvvetli olur. Biz memleketimizin içindeki seyahatlerimizde bu tarzda başlamış olan milli kuruluşların gerçek başlangıç noktasına, yani tek kişiye kadar indiğini ve oradan yukarıya doğru teşkilatlanarak geldiğini gördük. Fakat bunun tam olarak gerçekleştiğini ileri süremeyiz. Bu sebeple, tekrar aşağıdan yukarıya doğru bir oluşu sağlamaya çalışmalıyız. Bu çalışmalarda, her işin başlangıcında olduğu gibi, aşağıdan yukarıya olmaktan çok, yukarıdan aşağıya doğru olmak zorunluluğu vardır.

İhtilalin Tanımı

 

“İhtilal”, Anayasanın, kanuni ve düzenli usullerle değiştirilmesi yerine birdenbire ortadan kaldırılması ya da halkın zor kullanarak düzeni değiştirmesi olarak tanımlanabilir. Buna göre, ne Erzurum Kongresi’ni ne de Sivas Kongresi’ni bir ihtilal ya da bir ihtilal başlangıcı olarak kabullenebiliriz. Her iki kongrede de Mustafa Kemal Paşa, yürürlükteki anayasayı ortadan kaldırmak, hatta değiştirmek gibi bir amacın peşinden koşmamış tersine İstanbul Hükümeti’ni yürürlükteki anayasayı uygulamamakla suçlamıştır.

Mahmut Esat Bozkurt Atatürk İhtilâli yapıtında, tam ve olgun bir ihtilalden söz edilebilmek için, mevcut politik, sosyal ve ekonomik düzenin yerine politik, sosyal ve özellikle ekonomik yeni ve fakat ileri bir düzenin zorla ve çoğu zaman silah gücüyle getirilmesi gerektiğini belirterek Millî Mücadele’nin 1919 yılındaki devresinde, ihtilalin bu unsurlarından hiçbirinin olmadığını yazar. Özellikle Erzurum Kongresinde, bazı muhalif tanınmış delegelerin, ihtilal unsurları içeren önerileri de Mustafa Kemal Paşa’dan yana olan delegeler tarafından reddedilmiştir.

Atatürk’ün açık ve kesin olarak belirttiği gibi, o sırada, “Türk milletinin en bariz arzusu ve imanı ‘kurtuluş’ idi. Erzurum ve Sivas kongrelerinde bu milli arzu tebellür ettirilmiş ve ifade olunmuştur.”

Devrimci Özellikler

Görülüyor ki, Türk milletinin, 1919 yılında başlayan bu yok olmaktan kurtulma çabası yani “Milli Mücadele” sonunda, bir savaş devresini içine aldığı gibi, bir ihtilal için gerekli unsurları da kapsamış olmakla beraber aslında hiçbir şeyi yıkmak amacı ile başlamamış ama kendiliğinden yıkılan ya da yıkılacak duruma gelen eski kötü düzenin yerine de, her alanda, “daha yeni” ve “daha ileri” bir düzen getirmiş “devrimci” bir nitelik taşır. “Altı Atatürk ilkesinin sonuncusu olan ‘‘Devrimcilik’’ Türk devlet ve toplum yaşamının yapılandırılmasına ve işleyişine temel oluşturan ilk beş ilkenin ana düşüncesidir.

Atatürk’ün devrimciliği her alanda, aklı ve bilimi öne çıkarmayı, dogmaların tutsağı olmamayı, çağın ve toplumun gerektirdiği tüm yenilikleri kabul etmeyi, uygar ve insana yakışır bir yaşamı savunmayı da ifade eden bir anlayıştır.

 

Sonuç

Sivas Kongresi Kararları, özgün belge

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dünyanın en güçlü ordularını dize getiren, dünya tarihinde antiemperyalistlere tek yenilmeyen; tüm hücreleri çökmüş bir imparatorluktan tam bağımsız, çağdaş bir ulus devlet yaratan büyük bir devrimcidir. Kendisinden sonraki birçok mazlum halka da örnek olmuş, Afganistan’da Amanuallah Han, Hindistan’da Muhammed Ali, Gandi ve Nehru, İran’da Şah Rıza Pehlevi, Mısır’da Cemal Abdülnasır, Küba’da Fidel Castro, Çin’de Mao Zedung gibi liderleri bile etkilemiştir.

Sivas’ta Eylül 1919

103.Yılını kutladığımız Sivas Kongresi’nin yıldönümünde söylemeliyiz ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir “ihtilalci” değil; büyük bir asker, büyük bir devlet adamı, büyük bir önder ve büyük bir “devrimci”dir ve o bir “hükümet darbesi hazırlayıcısı” değil, bir sonsuza değin yaşayacak “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin eşsiz kurucusudur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Sivas Kongresi’nin tüm yurtsever üyelerini rahmetle, şükranla, saygıyla anıyorum. 

 

 

  • Mahmut Goloğlu, Milli Mücadele Tarihi II, Sivas Kongresi, 2006, T. İş Bankası Yay.
  • Enver Behnan Şapolyo, Mustafa Kemal Atatürk, 2018, Kopernik Yay.
  • Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkileri, 2016, T. İş Bankası Yay.
  • Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, 2020, Remzi Yayınevi,
  • Halil İnalcık, Atatürk ve Demokratik Türkiye, 2020, Kronik kitap Yay.

 

paylaşmanız için

1 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*