Özge Dirik’in Öpücüğü

Bir borç ödeme sayılsın şairin alacaklar hanesine; Özge Dirik “genç bankacı” değildi. Olgun ve eşsiz güzellikte pek çok şiirin şairiydi. Yirmi altı yaşında ölmedi. Yirmi altı şiir yılı yaşadı

 

 

ELVAN ÇUBUKÇU

Kimisi ölmeye doğar. Bunun için çabalar. Bir külfet, sızım sızım sızdıran bir yaradır hayatı onun için. Daha ilk soluktan sırttan atılması, kurutulması gerekir.

Özge Dirik’in deneye deneye nihayetinde 26 yaşında kurtulmayı başardığı o yükten, bir görünmezlik destanı gibi yaşadığı o incecik hayatından geriye kalan ufak tefek parçaları topladığımızda elimizde devasa bir şiir kalıyor.  

Şiir Olimposu’nun irili ufaklı yüzlerce tepeciğine tırnaklarını geçirmiş, etrafında kaburgasından yarattığı yancılarına sürekli kendini alkışlatan şairler şürekâsının, Türk şiir dünyasına yana yakıla bir Rimbaud arayıp bulma inadında elbette ki ısrarla es geçilmiştir. Eh Özge Dirik’in buna çok uygun şiiri olsa da, biyografisi uygun görülmemiştir muhtemelen. Özge Dirik, ODTÜ’de iktisat okumuştu, bir bankada kredi kartları bölümünde çalışıyordu, pek çok anlamda bir başkaldıran, bir asi değildi, çok arkadaşı yoktu, çok fotoğrafı da. Eşcinsel değildi, Cihangir barlarında barmenlik de yapmamıştı. Evliydi. Bilmem kaçıncı kattaki evinin balkonundan atlayıp gittiğinde sadece şiir ve ölüm peşinde bir hayat bırakmıştı. Bir şairin hayat hikâyesinde, dürüst olalım, afili durur intihar, biraz irtifa bile hediye eder, Özge’ye etmedi. Birkaç gazeteye üçüncü sayfa haberi oldu ; ‘Genç bankacı, balkondan atlayarak intihar etti.’

Bir borç ödeme sayılsın şairin alacaklar hanesine; Özge Dirik “genç bankacı” değildi. Olgun ve eşsiz güzellikte pek çok şiirin şairiydi. Yirmi altı yaşında ölmedi. Yirmi altı şiir yılı yaşadı. 1978’te Manisa’da bir sonbahar günü yeryüzüne düşüp, 2004’te İstanbul’da bir yaz günü buğusu gibi yükseldi gökyüzüne. İşte bu denli kısa sürse de biyografisini okumak,  şiirleri edebiyat ikliminde ölümsüz olacaktır.

Vasiyetinde, Varlık, Kuzey Yıldızı, Hece gibi dergilerde yayınlanmış, bir kısmı da hiç yayınlanmamış parçalar olarak bulunan şiirlerinin, düzyazılarının birleştirilip kitaplaştırılmasını istemişti. Nokta Durağı işte böyle girdi şiir dünyamıza.  Nihat Ziyalan şair için şöyle yazmıştı: “ ‘Nokta Durağı’ Avrupa’da örneğin Fransa’da yayınlansa yılın bombası olarak gösterilirdi. Kısa sürede okullarda ders kitabı olarak okutulur ve klasikleşirdi. Kendi şiirinden başkasını beğenmeyen büyük şairler, “Nokta Durağı”nı okuyun! Okuyun da şiir zihniniz gelişsin biraz.”

Özge Dirik’in Nokta Durağı, şiirin nihayetsiz yolculuğunda pek çok güzel duraktan biridir, es geçmeyin.

“ Öpücük sesi”.

 

 

VASİYET

“ki en kötüsüdür,
ölümden sonra da istemek.”

Benden firar eden dünyadan,
son isteklerimi taşırken bana,
dikkat et; aynı olmasın torbanın rengi,
ayağına giydiğin galoşlarla.

Şu bizim yan odada,
Kürt kaşlı kız çok inledi dün gece,
boştu yatağı,
bugün iyileşmiş, tahliyesi olmuş,
inandıramadılar bana.

Bir uçlu sakla da göğsüne,
teninin kokusu olsun izmaritinde.
Bu yalnızlığı biz yaratmadık,
bilakis tütünü bile dost eyledik kendimize.

Ya sen,
ellerini yıkıyorsun bana her gelişinde,
benimle aynı gün ölecek olan alyansında,
bir sabun parçası,
ne demekse.

Yarın belki de son kez,
ziyaret saatini özleyeceğim yine,
yemek yiyeceğim
tadını tuzunu alıp, öyle veriyorlar yemeği,
mercimeğin içindeki böceğin bile hesaplı kalorisi.

Giydiğin eteğin yırtmacı ilk defa dokunuyor bana,
beni yolcu eden akciğer
kediye atsan yemez
geç kalmayacak randevusuna.

Gidince çürümeyeceğini bilsem,
ellerimizi değiştirelim derdim.
Ellerimin ellerinde verdiği güzel ve uzun mola,
ayrılık Allah’ın emri,
ölüm olmasa…                             

 ( 29.03.2002)

 

paylaşmanız için

1 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*