Namluların gölgesinde demokrasicilik oynanmaz

Aşktan, barıştan, sevgiden yana bir dünya kurmak mümkün. Baş başa, düş düşe vererek bunun için bir yol bulmak gerek… İnsan aklı da, onuru da, koşullar da buna çok uygun aslında.

 

 HAYRETTİN GEÇKİN

Açlık, işsizlik, yoksulluk, çevre felaketleri, salgın, sürdürülebilir hayatın giderek zorlaşması işte kapitalizm ve kapitalizmin sonuçları…

Kapitalizmin bir başka tezahürü ise geri kalmış ülkelerde, dünyanın dev tekellerinin işbaşına getirdiği kendisine bağımlı iktidarların uyguladığı baskı ve zulüm sonucu soygunun alenileşmesi…

AYI İLE DANSA KALKMAK

Dünyada 300-500 kişinin büyük kârlar elde etmesine yarayan ama insanlığın çıkarına olmayan bu köhne yapı çatışmalı ortamların sürekli tutulması ile ayakta duruyor. Adaletin, hukukun hatta parlamentonun göstermelik hale getirilmesi, iç ve dış düşmanların yaratılması kapitalizme can simdi oluyor. 

Bu gidişin devam etmesi için devrede pek çok şey var:

Gerici eğitim, tek yanlı basın, ırkçı milliyetçilik ve din… Yetmediği yerde kolluk kuvvetleri.

Artık eskisi gibi ülkeler açıktan açığa işgal edilmiyor.

Anlayacağınız geri kalmış, ya da geri bıraktırılmış ülkelerde namluların gölgesinde bir demokrasicilik oyunudur gidiyor.

Kapitalizm koşullarında ilerici özellikler gösteren guruplar ya da partiler tarafından dünyanın dev tekellerinin iş başına getirdiği kukla iktidarları geriletmek, giderek iktidardan düşürmek ne yazık ki sorunun kalıcı çözümü gibi de gözükmüyor. Çünkü bütün hileleriyle ve yeni oyunlarıyla kapitalizm devrede…

Üstelik ne profesörler ne gazeteciler, ne siyasetçiler, ne televizyon kanalları, parayla tutulmuş daha ne ağızlar emrinde.

Kapitalizmle sistem içinde kalarak mücadele etmek ayı ile dansa kalkmak bir şey…

Dansın, ne zaman ve nasıl biteceğine siz karar veremezsiniz.

BİLGİYE, BİLİNCE, VİCDANA BAĞLI İŞ

Kapitalizme karşı durmaktan söz ediyorum.

Çünkü kapitalizm ne sürdürülebilir bir hayatı sağlayabilir, ne de önerebilir.

Zaten kendisi açlık, işsizlik, salgın, soygun ve çevrenin talanı demek. Dünyanın dev tekelleri kimi, nasıl bir iktidarı iş başına getirirse getirsin o yine kapitalizmin iktidarıdır. Dünyanın bütün mağdurlarının birleşerek kapitalizmi ortadan kaldırmaktan başka çaresi yoktur.

Ama uzun soluklu bir süreç bu: Barışı kenara itmeden, ekonomik ve demokratik mücadeleyi askıya almadan, kadın, inanç ve kimlik sorununu devrimden sonraya bırakmadan işletilmesi gereken bir süreç. Aşkı ve şiiri de kuşkusuz…  

Devrimci, demokrat ve sosyalist olmaktan söz ediyorum. Bu; bilgiye, bilince, en çok da vicdana bağlı bir iş. Yoksulların talan, yalan ve  doğayı ve mahveden sisteme karşı çıkması gerek… Bu bir zorunluluk onlar için. Varsılların karşı çıkması ise vicdani bir zorunluluk…

GELECEK KOKMAK, YENİ BİR YAŞAM ÖNERMEK

Mücadele evet!

Edebiyatla, sanatla donatılmış bir mücadele…

Şenliğe, şölene dönüşmüş mücadele…

Kötülerin yenilebileceğine inanmak gerek önce…

Hiçbir şeye karışmayanların iyi insan olamayacağı bilinciyle…

İnsandan ve doğadan yana olmak…

Barıştan yana olmak. Arka çıkılması gereken düşüncelere arka çıkmak. Bilinenin ötesine merak salmak…

Gelecek kokmak…

Yaşasın aşk, yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm demek…

Yeni bir yaşam önermek…

Kimsenin aç ve açıkta kalmadığı, kendisini öteki hissetmediği bir yaşam…

Şiddetin ve silahların işe yaramadığı, insanın kendisini aşarak gerçekleştirdiği bir yaşam.

Namluların gölgesinde demokrasicilik oyununu bozmak; aşktan, barıştan, sevgiden yana bir dünya kurmak mümkün.

Baş başa, düş düşe vererek bunun için bir yol bulmak gerek… İnsan aklı da, onuru da, koşullar da buna çok uygun aslında.

PAYLAŞMAK İÇİN