Doğa talanına karşı çıkan piyano

Hayrettin Geçkin’in dokuzuncu şiir kitabı, adını Fazıl Say’ın Kaz Dağları’nda verdiği konserden alıyor. Kısıtlı salgın günlerinin düş ve emeğinin ürünü. Elbette salgın günlerinin edebiyata ve sanata yansımaları önümüzdeki süreçte irdelenecek ve sonuçlar daha ayrıntılı bir şekilde ortaya konacaktır.

CAFER YILDIRIM

Dağa Çıkan Piyano Hayrettin Geçkin’in dokuzuncu şiir kitabı. Kitap adını Fazıl Say’ın Kaz Dağları’nda verdiği konserden alıyor.

Anımsatmakta yarar yarar var: Dünyaca ünlü sanatçımız Fazıl Say, maden çalışmalarının bölgeye verdiği zarara tepki olarak 26 Temmuz 2019’da Çanakkale’de Kirazlı’da başlatılan nöbete destek vermek ve Kaz Dağları’ndaki çevre katliamına dikkat çekmek için 18 Ağustos’ta piyanosuyla birlikte Kaz Dağları’na gelerek konser vermişti. Kirazlı’daki nöbet bir yılı aşkın süre bir avuç yaşam savunucusunun direnişiyle sürmüş, 22 Eylül 2020 günü yapılan jandarma müdahalesiyle sona ermişti.

Bu bakımdan piyanonun dağa çıkması bir gerçeklik ve kitap, adıyla bu gerçekliğe işaret ediyor. Diğer taraftan ise ironik bir gönderiyi içeriyor.

Doğa talanına, tahribatına karşı piyano özelinde sanatın ve sanatçının dağlara çıkması, protestosunu oralarda ortaya koyması, karşı duruşunu yükseltmesi kuşkusuz seçkin bir tarih kesitinin işaretidir. Ve aynı zamanda özgün bir toplumsal halin ifadesidir.

İçtenlikle bütünleşmiş yalınlık

Adı “Dağlara Çıkan Piyano” olan bir kitabın tematik açılımlarını okurun tahmin etmesi zor olmasa gerektir. Derin bir tabiat duyarlığı, onu ne pahasına olursa olsun koruma duygusu ve tabiatın tahribine karşı duruş…

Hayrettin Geçkin’in şiirlerinin etrafında örgülendiği temel temaların bunlar oluğunu belirtmeliyim. Yalınlıktan keyif alan okurlar için müjde de verebilirim. Geçkin’in anlatımı oldukça yalın, duru; okurun zihnini yormaktan oldukça uzak. Yalınlığın özünü ise içtenlik oluşturuyor. İçtenlikle bütünleşmiş yalınlık Gerçek’in anlatımının temel özelliği olarak öne çıkıyor.

Kitap kapsamında yer yer rastladığımız imgeler şairin imgeye uzak durduğunu ve bunların tesadüf eseri oluştuğu izlenimini veriyor.

Bağdaştırmalar, özellikle uzak bağdaştırmalar için de aynı şeyi söyleyebilirim. Bütün bunlar bir şiir tekniğinin sonucu değil, şairin doğal anlatımının bir parçası halindedir. İşte birkaç örnek: “kaçan ormanlar gördüm”, “kendini söndürmeye kalkan evler kül gibi”, “sincapların öfkesine yaslanıp yazsam”, “ve siyanürle boğazlanacak dereler”…

Genel anlamda tabiat temasının yanında bazen bu temanın bir açılımı olarak bazen de bağımsız halde şair umut ve aşk temalarına da eğildiğini görüyoruz. “Düşçe” şiiri umudun gücünü duyurduğu kadar kitabın genel düzeyinin üzerine çıkmış şiirlerinden biridir şairin:

 

“uzak durma benden
                              yüzünü çevirme
düş düşe, baş başa vermeliyiz
                                 bu kıstırılmışlığı
                                  bu kuşatılmışlığı yarmak için
sonsuz ve gelecek aslında bizim ellerimizde

başka da bir yolu yok çünkü
işe kendimizden başlamalı sevgili
ilk etapta bilgimiz kadar
                       bilincimiz kadar yol alırız
çok sürmez ışıkları vurur alnımıza karşı kıyının
dağ çiçekleri açar yolumuzun üstünde

sonra başkaları başkaları
başka seslerle buluşunca ne güzel olur insan ağzı
bakmışsın bir karnaval
bir şenlik yeri
                   al sana işte devrim
bizimle başlayan, bizden başlayan

şimdi sarıl bana
bu şiir kadar sarıl
             açabildiğinden daha fazla aç kollarını”

Kısıtlı günlerin düş ve emeğinin ürünü

“Aşkın İncelttiği, Yarı Çıplak, Gülüşünle” adlı şiirler ise aşkın değişik halleriyle ilgilidir! Besinini yaşanan gerçeklikten alan bir şairdir Geçkin. Bu bakımdan bütün dünya ile birlikte Türkiye’nin yaşadığı salgın da girmiştir onun şiirine. Bir, iki, üç… diye numaralandırılmış yedi “Korona Günlükleri” yer almaktadır kitapta. Bir bölümü toplumsal hadiselerle bir bölümü şairin kendi çocukluğuyla ilişkili olan bu şiirlerin bir numaralı olanını aktarmak isterim:

“sokağa çıkmadım bugün de
ama size renk renk çiçekler topladım
en derin
en yaralı
en sarp yerlerinde
kalbimim

yarın düşlerimdeyim
ay ışığına karışıp gideceğim bu gece
çocukların öldürülmediği dizeler kurmak için
kapı kapı dolaşacağım sözcükleri

size o kadar anlatacağım şey var ki
bitsin hele şu korona günleri”

Anlıyoruz ki “Dağa Çıkan Piyano” bu kısıtlı günlerin düş ve emeğinin ürünüdür bir tarafıyla. Elbette salgın günlerinin edebiyata ve sanata yansımaları önümüzdeki süreçte irdelenecek ve sonuçlar daha ayrıntılı bir şekilde ortaya konacaktır.

“Kötülüğe” şiirle karşı koymak

Bu yazının Hayrettin Geçkin’in şiiriyle ilgili saptamalardan oluşmasını ve onun şiirine dönük bir güzelleme olmasını istemem. Geçkin’in bazı şiirleri zamanında bitirmediğini, fazlasıyla uzattığını söylemeliyim. Aynı duygu ve düşüncelerin hiçbir yenilik katılmadan tekrarlanması o şiirlerin gücünü zayıflatmaktan başka bir işlev görmüyor.

Bazı şiirlerde yine bu uzatmalardan kaynaklanan, gerekli damıtıma gidilmemesi sonucu yazılmış bazı bölümlerin hangi anlamın iletisi olduğunu çözemedim. Birkaç örnekle meramımı anlatmak isterim:

“bana sorulmadan verilen adımla
dibime çağrıldım kaç kez
uçurumlar denedim kendime
ne kolay/ ne korkunç”
(Dünyanın Sakini şiirinden)

*

“kuşlar olmazsa olmaz
çocuklar süsler düşlerimizi
ama bir de ressam lazım bize
kusursuz yansıtan/öpüşlerimizi”

(Aşkın İncelttiği şiirinden)

*

“uzun süreden beri
gölgelerin nedenini araştırıyorum
en güçlü yanıtı
en güçlü soruyla değiştirip
yüzüne çarpmak için bildiklerimin”
(Eksik Etme Gülüşlerini şiirinden)

Şairimizin bu değindiğim konularla ilgili elbette bir cevabı vardır kendi iç evreninde ve kurmuş olduğu şiir bütünlüğü içinde bir işleve sahiptir benim olumsuzluk olarak öne çıkardığım bu bölümler.

Hayrettin Geçkin’in “Soru” adlı bir şiirinden söz ederek yazımı sonlandırmak istiyorum. “Soru”da şöyle bir bölüm var:

“ama çorbada tuzum olsun istiyorum
çünkü kuşların böceklerin yuvalarını bozanlara dur demeli
bir can koca bir dünya
dilinin tersiyle davranmadan yanıt ver lütfen
şiirle karşı çıkılır mı kötülüğe”

Şiirin son dizesindeki soru aslında cevabını içinde taşıyan bir sorudur. Kötülüğe belki de en fazla şiirle karşı konulabileceğini biliyoruz. Zaten “Dağa Çıkan Piyano”da da Hayrettin Geçkin’in yaptığı bundan başkası değildir. Eline, yüreğine, bilincine sağlık.