Bizim bayram sofralarımız

Bazı kadınlar kendi anaçlıklarını yeme içme üzerinden sürdürüyorlar. Sofra kurup beslemek, geleni gideni ağırlamak herkesin gönlünü hoş etmek anaçlığın görevi olmuş onlar için. Benim annem de o anaçgillerden. Ay bir de demez mi; “benden sonra siz devam ettireceksiniz bu sofraları…”

AŞÇI FOK
NURDAN ÇAKIR TEZGİN

Bayramların alışılmış ritüellerini ısrarla sürdüren kadınlar olmasa bayramlar anlamını çoktan yitirmiş olurdu. Gerek dini gerekse milli bayramların erkeklerce kotarıldığını sananlar büyük bir hataya düşerler. Tabii istisnaları ayrı tutmalı. Her ne kadar erkekler kendilerini her şeyin kotarıcısı sansalar da!

 Büyük ninelerimizin, annelerimiz ve yaşını başını almış kadınlarımızın sürdüre geldiği bayram hazırlıkları ve bayrama dair kutlama biçimleri geleneklerimizi ayakta tutan yegâne yerleşik alışkanlıklarımızdır. Annem, günler önceden başlardı bayram hazırlıklarına, halen de öyle. Yaşlılıktan ötürü şimdilerde kendisi yapamasa da, bayram hazırlıkları için etrafındakileri pervaneye çeviriyor maşallah! Ön hazırlıklar çoktan başladı. Bembeyaz pamuk saçlarına ve ellerine kına yaktırdı. Perdelerini halılarını yıkatıp bayram temizliğini çoktan yaptırdı. Mutlaka yeni bir kıyafet, eşarp, terlik giyer bayramda, onları da aldırdı, hazır etti. Gelene gidene vermek üzere çorap, çikolata, harçlıklarını da ayrı bir çekmeceye yerleştirdi.

Bizler, nispeten daha genç olanlar mutfaktan çıkmıyoruz günlerdir. Annemin gözetiminde ve her fiske tuza bibere karışmasıyla dolmalar sarmalar sarıldı, ıspanaklı börekler, poğaçalar tepsiler dolusu pişirildi. Bayrama özgü cevizli lokum halkaları ile tatlılar sipariş edildi. Tatlı faslında onu ikna etmek için epey uğraştık zira “öküz ünüğü tatlısı yapalım” diye tutturdu. Öküz ünüğü Karacabey’e özgü bir deyim. Cevizli saray burma ya da oklavadan sıyırma tatlısıdır kendileri!

Tatlı yapma işini savuşturduktan sonra Girit kurabiyelerini de pişirdik, oh dinlenelim derken şimdi bayram yemeklerine geldi sıra demez mi! Etli nohut yapalım bir tencere, tavuk suyu çorbamız da hazır olsun çorbasız olmaz diye mırıldanırken, zeytinyağlılara sıra geldi der demez hepimiz birer köşeye savrulduk. Yorulduk tabii günlerdir, ama o hiç yorulmazdı gençliğinde. Tek başına hazırlardı her ikramlığı. Sanki orduyu besleyecekmiş gibi pişirirdi yemeklerini.

Bazı kadınlar kendi anaçlıklarını yeme içme üzerinden sürdürüyorlar. Sofra kurup beslemek, geleni gideni ağırlamak herkesin gönlünü hoş etmek anaçlığın görevi olmuş onlar için. Benim annem de o anaçgillerden. Ay bir de demez mi; “benden sonra siz devam ettireceksiniz bu sofraları...”

Benim annem de o anaçgillerden. Ay bir de demez mi; “benden sonra siz devam ettireceksiniz bu sofraları…”

Şimdi tepki gösteriyorum ama bir gün eminim ben de gördüğüm bildiğim şeyleri uygulayacağım, elbette kendi tarzımla!

İster Kurban Bayramı olsun ister Ramazan Bayramı, bizim aile bayramın ilk günü sabah kahvaltısı ile öğle yemeği arası brunch tarzındaki bayram soframızda bir araya geliriz. Çok büyük bir sofra kurarız. Aile fertlerimiz ve çok yakınlarımız bu bayram soframızda hazır bulunurlar. Tatile gidecek olan varsa bile yerine vekil tayin eder, bayram sofrası asla on kişiden aşağı kurulmaz. Bayram soframızda ve bayramlaşma faslında aile fotoğrafları çekeriz, büyükler küçüklere mutlaka harçlık ve hediyeler verir. Her iki bayramda da sofrada illâ ki kavurma olur. Böreklerin hamur işlerinin çeşidi, tüm kahvaltılıklar, dolma sarmalar, cevizli ekmekler, çeşitli reçeller ve çayın yanı sıra bizim aileye özgü haşlanmış katı yumurta ile haşlanmış patates mutlaka bulunur sofrada. Bunlardan biri eksik olsa aile fertleri şaka yollu hesap sorar hani şu filanca yok mu diye.

Çocukluğumdan beri süregelen annemin bayram coşkusu, sanki bayram anneme geliyormuş hissini uyandırırdı bende! Anlayamadığım zamanlar çok olmuştur, sonraları giderek anlamaktan vazgeçtim. Böyle olması gerekiyorsa ve bu telâşeden hoşlanıyorsa öyle olsun dedim, elimden gelen yardımı yapar oldum. Tüm benliğiyle istiyor, yapıyor, yaptırıyor ve o istenci kuşaklar ötesine aktarıyor. Kadının gücü bu olsa gerek! Doğuran kişi doğurduğunun yaşaması ve yaşatılması için tüm gücüyle direniyor. Bütün bunların ışığında kadınlarımızı besleyen eğitim ve göreneğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha algılıyoruz. Onlar, bildikleriyle sahip oldukları değerler uğruna son nefeslerine kadar ışık saçıyorlar. Ya da maazallah tam tersi!

Kadın analarımızın gücü adına nice bereketli bayram sofralarında buluşalım. Özgür, sağlıklı ve insanca sofralarda…

İyi bayramlar.

 

paylaşmak için