Avusturya Alevileri, resmîleşirken neden bölündü

Avusturya Alevileri, resmî tanınma sürecinde üç farklı yol ayrımıyla yüz yüze kaldı. Üç temel konuda bir türlü fikir birliği sağlayamadılar. Süreç bölünmelerle sonuçlandı. Alevi kurumlar, birbiriyle 13 yıl boyunca anayasa ve yüksek mahkemeler nezdinde davalı kaldılar. Ayrı ayrı resmî tanınma statüleri geçen Nisan ayında üçe çıktı.

HÜSEYİN A. ŞİMŞEK

Avusturya, Alevi inancını ülke bazında resmîleştirmede (2013), dünyada ve tarihte ilk örnektir. Ki ilkler bununla da sınırlı değil: Adında “Alevi” ibaresi yer alan ilk dernek, özgün bir mimariyle temelden inşa edilen ilk cemevi, tapu kayıtlarında “ibadet yeri” yazılı ilk cemevi… Hal böyle olunca, önceki iki yazıda Avusturya’da din-devlet ilişkilerinin uzak tarihlerden bugüne kadarki akışını ve dinî azınlıkların güncel resmî statülerini ortaya koymakta fayda görmüştüm. Bu üçüncü yazıyla, asıl konumuza gelmiş olacağım. Avusturya Alevileri, resmî tanınma sürecinde neden ve ne tür yol ayrımlarıyla yüz yüze kaldı?

AABF Temsilciler Meclisi Toplantısı (Sankt Pölten, Vorarlberg, Wels Alevileri birarada)

Avusturya Alevileri, resmî statü hedefine 2007’de Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun (AABF) çatısı altında yöneldiler. O süreçte dernek ve federasyon statüsüyle ülke bazındaki örgütenmelerinde şöyle bir saflaşma vardı:

  • Mart 1998”de oluşturulmuş üst kurum AABF ve bileşeni 7 dernek ile 2 birlik
  • Bir üst kuruma üye olmama anlamında, 4 “bağımsız” dernek
  • CEM Vakfı’na ait 2 dernek
  • Kürt Alevilerin kurduğu Avusturya Alevi Kültür Merkezi (AAKM)
  • Alevilerce yerel ad ve amaçlarla kurulmuş 10 kadar dernek

AABF’nin 24 Kasım 2007’de yapılan 6. Genel Kurul’unda belirlenen iki temel hedefinden biri, Aleviliği resmî bir inanç statüsüne kavuşturmaktı. Bunun için kendini yeniden yapılandırmalıydı. İlk iş olarak da “eksiksiz bir tüzüğe sahip olma”yı koydu önüne. 15 Mart 2008’de ülkedeki bütün Alevi derneklerini Wels’de biraraya getirdi. Toplantıda, Alevilerin yerel ad ve amaçlarla kurduğu dernekler de yer aldı. “Toplantı Sonuç Bildirgesi”nde, resmî tanınma çalışmalarında “güç birliği” kararı deklare edildi.

4 Nisan 2009 günü Wels kentinde yapılan Temsilciler Meclisi Toplantısı

Resmî İslamî kurum IGGiÖ’deki değişimle çakışma

1979’dan beri faal olan Avusturya İslam İnanç Toplumu (IGGiÖ), hem Avusturya Müslümanları hem de genel kamuoyu açısından yoğun tartışmaların odağındaydı. “Kapalı kutu”ydu, gerçek anlamda bir tüzüğe bile sahip değildi. Suriye kökenli ciddi bir nüfus yoktu o yıllarda, ama IGGiÖ”nün başında Suriye kökenli bir başkan vardı. Kitlesel bazda Mısırlılar, Araplar, Afganlar, Pakistanlılar, Nijerya gibi Kuzey Afrika ülkelerinden gelmiş Müslümanlar etkindi. Başkanın görev süresi doluyordu. 2008’in sonunda seçime gidilmeliydi.

Avusturya devleti, siyasi iktidar, medya ve bunlar tarafından yönlendirilen genel kamuoyu, IGGiÖ’de içindeki muhalif ve o güne kadar dışarıda bırakılmış (Şiiler, Liberal Müslümanlar İnisiyatifi ve Türkiye kökenlilerin İslamî kurumlarındaki) Müslümanlar, gündemleşen seçimleri köklü bir değişim için fırsata çevirmek istedi. Bu çerçevede, Din İşleri Dairesi ile IGGiÖ arasında “tüzük düelloları dönemi” başladı. Seçimler bilinmeyen bir tarihe ertelendi. Dairenin, IGGiÖ’ye verdiği sıradaki tarih, 30 Mart 2009’du.

Aleviler, başvuruyu ne zaman ve nasıl yapmaları gerektiği konularında henüz fikir birliği sağlamış değildi. Tanınmanın, IGGiÖ çatısı altında gerçekleşmesini savunanlar da vardı, karşı çıkanlar da. Müslüman Kardeşler’e yakınlığıyla bilinen Suriyeli bir başkanın, IGGiÖ’de Alevilere de bir alan açmayacağı kanısı ağırlıktaydı. IGGiÖ çatısı altında tanınma seçeneği, giderek zayıfladı.

Aleviler, süreci ilerletmekte zorlanıyor

AABF, Ocak 2008 içinde bir “AABF Tüzük Komisyonu” oluşturmuş, aynı yılın 29 Mart’ında bir “Tüzük Kurultayı” yapmıştı. Ama istenilen ilerleme kaydedilemiyordu. 2009’a gelinmiş, ortada yeni bir tüzük yoktu. Aleviliğin nasıl tanımlanması ve hangi yolla tanınması gerektiğinde, federasyona üye derneklerin hepsinin üyeleri arasında değişen oranlarda farklı görüşler söz konusuydu. Kurum bazında saflaşma şöyleydi: AABF ve bileşeni 5 (St. Pölten, Berndorf, Wels, Linz, Vorarlberg) derneğin temsilcileri bir tarafta, aynı çatı altındaki 2 derneğin (Viyana, Tirol) temsilcileri diğer tarafta. Tüzük toplantılarındaki kararlar, 6 temsilcinin onayı, 2 temsilcinin itirazı şeklinde alınmaktaydı. Fikir birliği sağlanamayan üç önemli nokta vardı:

  • Başvuru dilekçesinde, inancın tanımı nasıl yapılmalıydı?
  • Resmen tanınması istenen kurumun adı ne olmalıydı?
  • Kurumun başında, “ocaklı biri”nin olması şartı konulmalı mıydı?

Bir uzlaşı sağlanamadı, Viyana AKB ile Tirol AAKM, Şubat 2009 itibariyle tüzük çalışmalara katılmama kararı aldı. Bu, fiili bir kopuştu aslında.

Dernek, federasyonundan ayrı ve erken başvuruyor

Viyana AKB, üst kurum iradesi ve bağlayıcılığını bir kenara bırakıp, 23 Mart 2009’da ilk başvuru dilekçesini veren taraf oldu. Dilekçe, bir cümleden ibaretti. AABF ve bileşen olarak kalan 5 üye dernek, 4 Nisan 2009’da “AABF Temsilciler Meclisi”ni topladı. Yeni tüzük onaylanacak, birkaç gün sonra da başvuru yapılacaktı. Toplantıya, tüzük komisyonundan çekilmiş Viyana AKB ile Tirol AAKM de katıldı. Katılımcıların ezici çoğunluğu, Viyana AKB’nin tek başına yaptığı başvurudan bihaberdi. AABF yöneticileri ise başvuruyu son birkaç gün içinde öğrenmişti. Bu beklenmeyen gelişme, AABF 4. Temsilciler Meclisi’nin gidişatını alt üst etti.

Viyana AKB’nin tavrını, kendi yöneticileri dışında savunan olmadı. Partneri sayılan Tirol AAKM de dahil! “Yanlış” ve “geri çekilmeli” dendi. Toplantı, uzlaşma sağlanamayan tartışmalara sahne oldu. Viyana AKB temsilcisi, ilgili itirazları yine aynı üç noktada topladı:

  • Oluşacak resmî kurumun adında, “İslam Alevi” (“Alevi İslam”) ibaresi olmalı.
  • Aleviliğin tanımındaki “kendine özgü”, “bağımsız”, “senkretik” gibi tanımlamalar çıkarılmalı; Aleviliğin “İslam”ın özü”, “en bozulmamış hali”, “İslam”ın yorumları arasında Peygamber”e ve Kuran’a en uygunu”, “İslam”a bağlı bir mezhep” olduğu vurgulanmalı.
  • İnancı, resmî temsil gücüne erişecek yeni kuruma, kesinlikle bir “dede” başkanlık etmeli.

AABF”nin inisiyatifi altında hazırlanan tüzükte ise aynı noktalarla ilgili şu görüşler vardı:

  • Kurumun adı, Avusturya Alevi Din Topluluğu olmalı.
  • Tanım: “Alevilik, İslam’la özel bağları olan, kendine özgü, senkretik (farklı akımların birbiri içerisinde eridiği); İslamiyet’in içinde bağımsız bir büyüklüğü olan bir inanç.”
  • Yeni oluşacak kurumun başındaki kişinin “mutlaka bir ‘dede’ olması” şartı yoktu.

“Oybirliği”yle bir karar alınması yönünde bir ilerleme kaydedilemedi. Tirol AAKM temsilcileri toplantıdan ayrıldılar. Onları, Viyana AKB temsilcileri izledi. Toplantı, geriye kalan 7 kurumun temsilcileriyle sürdü. Hazırlanmış tüzük taslağı onaylandı. Viyana AKB’nin, AABF Disiplin Kurulu’na verilmesi karar altına alındı. AABF heyeti, resmen tanınma başvurusu dosyasını, 9 Nisan 2009 günü Din İşleri Dairesi’ne verdi. Aleviler adına tanınma başvurularının sayısı ikilendi böylece.

Viyana AKB, üyesi olduğu federasyondan neden önce ve ayrı bir başvuru yapmıştı?

Birinci faktör: Süreç içinde, IGGiÖ muhalifleri arasında ciddi yakınlaşmalar yaşanmıştı. Şiîler ve Liberal Müslümanlar, ortak hareket etmekte netti. Bunlar, Alevi üst kurum AABF’nin kapısını da çaldılar, ama olumlu bir cevap alınamadı. Onlar da diyaloglarını, Viyana AKB nezdinde sürdürdüler. Viyana AKB yönetimi, IGGiÖ’yü tanınma hesabının tamamen dışında tutmaktan yana değildi. IGGiÖ’nün kapılarını Şiîlere, Liberal Müslümanlara da açması mücadelesine, Alevi kurumlar da müdahil olabilirdi.

İkinci faktör: AABF’nin resmîleşme sürecini, “Aleviliğin İslam’ın dışında ayrı bir din olduğu” üzerine oturtma amacında olduğuydu. İlgili komisyonun çalışmalarında oybirliği değil de oy çokluğu esasına göre kararlar alan böyle bir üst kurumun önünü kesmenin tek yolu, ondan önce başvuran kurum olmaktı. Böyle bir başvuru da ancak gizli yapılabilirdi.

Wels Alevi Kültür Merkezi.

Viyana AKB ilgili basın toplantısını, Şiî “İslam İnformasyon ve Dökümantasyon Merkezi” (IIDZ) ve Sünnî “Liberal Müslümanlar İnisiyatifi”nin (ILMÖ) desteğinde düzenledi. Ardından, Alevi derneklerine yönelik bir çalışma içine girdi. Tirol AAKM de AABF’yle yolunu ayırıp, Viyana AKB’nin başvurusuna imza koydu. Onu, CEM Vakfı’nın (St. Pölten ve Vorarlberg”deki) iki derneği, çalışmalarını “bağımsız” sürdüren Perg AKD ve Jenbach AAKB izledi. Bu bileşim 13 Haziran 2009’da bir “inanç önderleri kurultayı” organize edip, “Avusturya Alevi İslam İnanç Toplumu Platformu”nu kurdu. AABF Disiplin Kurulu, Viyana AKB’yi “üç ay hak mahrumiyeti cezası”na çarptırdı ama o da, Tirol AAKM de, federasyonun üyesiydi hâlâ. İki üye derneği, AABF’ye alternatif kurumlaşmanın başını çekiyordu. AABF ise, başvurusuyla ilgili basın toplantısını 15 Nisan 2009’da yaptı.

İki tarafın başvurulardan sonraki pratikleri, ayrılığı derinleştirdi sürekli. Alevi derneklerinin önemli bir kısmı, bölünme sürecine girdi. Federasyona üye Viyana AKB, Tirol AAKM; bağımsız Jenbach AAKM ve Perg AKM gibi. AABF’nin başvurusunu destekleyen üyeler, ayrılıp yeni dernekler kurdular.

Aleviler adına başvurular “üç”leniyor

Kürt Alevilere ait AAKM, 8. Genel Kurulunu Ekim 2012de yaptı. Çıkan karar gereği, “Eski Aleviler/Kızılbaşlar” olarak tanınma başvurusu yapılacaktı. Kurumun yeni adı “Eski Aleviler İnanç Topluluğu” şeklinde belirlendi. Başvuruların sayısı üçe çıkarken, Aleviliğin İslam’ın dışında tanımlandığı ilk başvuru oldu bu. Alevilik, “çok eski bir doğa inancı (doğa dini)” olarak tanımlandı. Ne kadar eski? “Kökleri Musevîlik, Hıristiyanlık ve İslam’dan oluşan semavî dinlerden çok önceki tarihler”e dayanacak kadar! Ağırlıklı beslenme kaynağı olarak da Zerdüştîlik zikredildi.

Kızılbaş Aleviliği (Eski Alevilik) ile İslam arasındaki ilişki şöyle tanımlandı: Alevilik, uzun asimilasyon süreçlerinin sonucunda “İslam’ın içinde” sayılır hale geldi. Daha önce, kendine has bir dindi. Ki “Eski Alevilik” denilmesi de o asimilasyon öncesi Aleviliği sahiplenmek içindi. Eski Aleviler, kendilerine “Kızılbaş” da dediklerinden, “Kızılbaş Alevilik” tanımı da kullanılabilirdi.

Jenbach-AAKB.

Din İşleri Dairesi’ne verilmiş, dilekçe sayısı “üç”lendi böylece: Viyana AKB ile çatı kurumu AABF’nin yaptığı, “İslamî girizgâh”dan yasallaşma başvurularıydı. Bu çerçevedeki ortaklıkları ve kurumsal alt-üst ilişkileri, iki kurumu “mahkemelik” etti. Başvuruda “İslamî bir girizgâh” kullanmayan ve federasyonun üyesi olmayan Kürt Alevilere ait AAKM, benzer bir sorun yaşamadı.

Üç farklı başvurunun akıbeti

Din İşleri Dairesi, Viyana AKB’nin başvurusunu (“İslam dairesi” içinde yapıldığını, “İslam Yasası”nın aynı dinî çerçevede ikinci bir kuruma izin vermediğini belirterek) 4 Eylül 2009’da reddetti. Viyana AKB konuyu, 7 Ekim 2009’da Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Din İşleri Dairesi konu üst mahkemeye taşındı diye, AABF’ye ait ikinci başvuru hakkında ise “işleme ara verme kararı” aldı. Bu, “ilk başvuran olma”nın önemini göstermiş oldu. Kararını 1 Aralık 2010’da açıklayan Anayasa Mahkemesi, ilgili dairenin (“mevcut resmî İslam Toplumu”ndan başka bir İslamî topluluk olamayacağı” gerekçesiyle) Viyana AKB’ye verdiği red kararını, hem ülke yasalarına hem de “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”nin “Din Özgürlüğü Maddesi”ne aykırı bularak iptal etti. Din İşleri Dairesi, 13 Aralık 2010 tarihli kararıyla, Viyana AKB önderliğinde yeni oluşturulan “Avusturya İslam Alevi İnanç Toplumu”na, talep edilen “resmî kayıtlı dinî cemaat” statüsünü tanıdı. Beklemeye aldığı AABF’nin başvurusunu ise 17 Aralık 2010’da reddetti.

Bu sefer AABF, 31 Ocak 2011’de Anayasa Mahkemesi’ne gitti. İki karar çıktı: Din İşleri Dairesi’nin “red kararı” ilgili kanunlara aykırıydı ve fakat karar vermesi gereken makam da Anayasa Mahkemesi değildi. Bir “görevsizlik kararı”yla yüz yüze kalan AABF, Yüksek İdare Mahkeme’ye taşıdı davayı. Bu süreçte, bir heyetle Din İşleri Dairesi’ni ziyaret de etti. İlgili açıklama 26 Mayıs 2012’de yapıldı.[1] Dairenin başkanı tarafından kullanılan ifadeler şöyle aktarıldı: “Önce onlar (Viyana AKB) başvurdu, kabul ettik. Her şey yasalara uygun. Onlar, Alevilik mezheptir, diyor; siz ise, kendine özgü inançtır, diyorsunuz. Gidin kendi aranızda halledin.”[2]

Viyana AKB öncülüğünde kurulan “Avusturya İslam Alevi İnanç Toplumu”nun, “resmî kayıtlı dinî cemaat” statüsünde kalmayıp “resmen tanınmış dinî cemaat” olması için yapması gereken en önemli iş, 17 bin kadar imza toplamaktı. Bu iş, 25 Kasım 2012’de tamamlanıp imzalar ilgili daireye sunuldu. İlgili daire 22 Mayıs 2013 günü, “resmen tanınmış dinî cemaat” statüsünü de tanıdı.[3] Aynı daire, Kürt Alevilerin Eski-Aleviler” başvurusuna ise 23 Ağustos 2013te, “resmî kayıtlı dinî cemaat” statüsünün kabulüyle cevap verdi. Kurum, “Avusturya Eski-Alevilik İnanç Birliği” adını aldı.

AABF ve bileşenlerinin Yüksek İdare Mahkemesi’nden olumlu bir karar alması ise Nisan 2022’ye kadar sarktı. Bu süreç içinde AABF, Alevilik tanımında bir dizi değişiklik yaptı. Aleviliğin “İslam dinini kendine göre -Sünni inancının dışında- yorumlayan”, “peygamber Muhammed ve Ali döneminde yaşanan “ilk İslam”la ilişkisi” bulunan, “Emevî ve Abbasî İslamı”yla ilişkilendirilemeyecek, dinî ayinler ve ibadetlerin mensuplarının anadilinde (Türkçe, Kürtçe, Arapça vs.) yapılagelen bir inanç olduğu gibi eklemeler…  

AABF yöneticileri de medyaya benzer açıklamalarda bulundu. AABF Genel Başkanı Mehmet Ali Çankaya bir demecinde, Tabii ki İslam’ı reddetmiyoruz, ama Aleviliğin İslam’dan aldıklarının yanında farklı yönleri de var… Yeni bir din demek doğru olmaz, ama kendine özgü bir inanç toplumu olarak tanınmak istiyoruz” demekteydi.[4] Tanınmadan sorumlu Deniz Karabulut: “Viyana AKB, Sünnî ve Şiî İslam’ın yanında Alevi İslam’ın da tanınmasını hedefledi. AABF ise Aleviliğin, İslam kökenli ve kendine özgü bir inanç olarak kabul görmesini amaçlıyor.”[5]

AABF, tanınmasını istediği Aleviliği “İslam’ın dışında” tanımlamaya, davanın Yüksek İdare Mahkemesi”nde görülüşünün son yılları içinde başladı. “Alevi İnanç Toplumu” adı da yeni dönemde “Özgür Alevi Toplumu” şeklini aldı.

AABF, 21 Nisan 2022 tarihindeki basın toplantısında, 2009’da başlattıkları tanınma başvurusunun “resmî kayıtlı dinî cemaat” statüsü elde edilmesiyle sonuçlandığını duyurdu. Viyana AKB’nin başını çektiği bileşenlerin 13 Aralık 2010’da, Kürt Alevilerin ise (Eski-Aleviler adıyla) 23 Ağustos 2013de sahip oldukları statüydü bu. “Resmî kayıtlı dinî cemaat” statüsü için AABF’nin önünde en az beş yıl olmak üzere on yılı bulacak bir zorlu süreç duruyor şimdi. En zor koşul şu: Ülke nüfusunun en az yüzde 0,2”si (yaklaşık 20 bin) kadar Aleviden imzalı beyan alınması.


[1] AABF 13. Temsilciler Meslisi Toplantısı
[2] Hüseyin A. Şimşek, Avusturya Alevileri, Belge Yay., s. 376
[3] Kurum, 2015’te isiminden ‘İslam’ ibaresini çıkardı; Avusturya Alevi İnanç Toplumu (ALEVİ) şeklini aldı. Bkz. age
[4] www.postgazetesi.com, 2 Nisan 2012
[5] Zaman Avusturya, 19.12.2010  tarihli nüsha

 

paylaşmak için