Yaşarken nasıl bir eylem içinde bulunduğunun farkında olmalı insan

Zaman zaman durup hayat içindeki varlığına, etrafındakilerin objektifindeki görüntüsüne bakmak kendisine dönük bir farkındalık içinde olmak isteyen herkese sayısız yararlar sunacak en kolay yollardan biridir.

 

CAFER YILDIRIM

Toplumun sürekli olarak gözünün önünde olan bir sima idi Mehmet Ali Birand. Saat on dokuz olduğunda ülke ve dünya ahvaliyle ilgili en ilgi çekici haberleri o iletirdi bize. Senli benli bir eda ile sanki evimizin içinden biriymiş gibi konuşurdu.

Yine kendisinin basit bir operasyon diye duyurduğu ameliyattan canlı olarak aramıza dönemeyişinin şokunu yaşadık. 17 Ocak 2013 tarihinde artık o cıvıl cıvıl konuşan adam evimizin bir üyesi değildi.

İki gün sonra ise Toktamış Ateş’in ölüm haberini geçti ajanslar. Samimi bir Atatürk sevgisiyle açık oturumlarda her söyledikleriyle bizim adımıza konuşan, içimizdeki birikmişliği soğutan inkılap tarihi profesörümüz de çıkmıştı artık gündelik hayatımızdan.

Tertemiz bakışları, mahcup eden içtenliği ve her fırsatta depremden söz eden, depremden nasıl korunabileceğimizle ilgili çocuksu coşkusuyla bıkıp usanmadan yollar gösteren, uyarılarda bulunan Ahmet Mete Işıkara’sız listemin eksik kalacağını biliyorum. Türkiye’nin en fazla ihtiyacı olan şahsiyetlerden Işıkara’yı da 21 Ocak 2013’te kaybettik.

Yetkin şantör ve piyanistliği yanında adam gibi adamlar sırasındaki konumunu hiç ihlal etmemiş bir müzisyendi Ferdi Özbeğen. 2013, onun da ruhunu ebediyete teslim ettiği yıl oldu. Ocağın 29’unda uğurladık onu da.

ÖLÜM İKSİRİNİN TADI DUDAKLARIMA BULAŞMIŞKEN

Bütün bu yolculuklar kolonoskopi yaptırdığım ve şüpheli sonuçlar içeren bir raporla eve döndüğüm günün ön hazırlığıymış meğer, diye düşündüm. Ölümün soğuk ve her gücün üstündeki rüzgârını fazlasıyla hissettim. Gözlerim yaşardı ıpıssız bir yolda. Konuşmak durumunda olsam sesim kendi içinde boğulup kalırdı herhalde. İyi ki kimseyle konuşmak durumunda değildim. Ve zaten bana benzeyen her canlıdan o kadar uzaklaşmıştım ki. Artık ben onların bir benzeri değildim.

Ölüm iksirinin tadı dudaklarıma bulaşmışken gülümsemeye çabalıyordum, gülümseyemiyordum. Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum. Bütün bu anlattıklarımdan sonra nasıl bir özlü sonuçla karşılaşacağını merak eden okurların sabrını zorlamak istemem.

Mehmet Ali Birand, Toktamış Ateş, Ahmet Işıkara, Ferdi Özbeğen adlarını seçmemin nedeni 2013 Ocak’ının yitikleri olmalarıdır. Fakat tek neden aynı ay içinde ardı ardına bu dünyaya veda etmiş olmaları değildir. Hayatları içindeki eylem ve duruşlarıyla bizim hayatımıza da farklı boyutlarda, renk ve yararlıkta zenginlik katmış olmalarıdır.

Bir Urfa hoyratının formatına sığdırdığı o duygulu ve etkili üslubuyla son yazılarından birinde ne demişti Bekir Coşkun:

“Yazı bilmem

Yazarım yazı bilmem

Bu yaz böyle geçti

Gelecek yazı bilmem…”

İnsan geleceği bilemiyor. İnsanın doğumla ölüm arasında kat ettiği mesafede temel sorunsallarından biri de budur: Meçhule doğru yürümek. Onca plan ve programa rağmen hiç ummadığı geleceklerle karşılaşmak.

CESUR BİR KARŞI KOYUŞ

Yazımın bu aşamasında seçmediğim fakat haber bültenlerinin bize ilettiği bazı isimleri anmak durumundayım: Hasan Ali Toptaş, İbrahim Çolak, Bora Abdo, Hüseyin Kıran, Metin Üstündağ, Refik Tabakçı, Fatih Kutan, Vedat Özdemiroğlu, Sefa Kaplan, Mehmet Özer, Harun Atak, Nevzat Çelik. (Cumhuriyet gazetesi, 11 Aralık 2020)

Daha da eklemelerin olacağını öngörebildiğim bu isimlerin ortak paydalarından biri tümünün edebiyat dünyasının içinde olmaları. Bir diğer ortak paydaları ise sosyal medya üzerinden Leyla Salinger adlı kullanıcı tarafından yapılan beyanda Hasan Ali Topbaş’ın tacizcilikle suçlanması sonrasında diğerlerinin de aynı suçun faili olarak adlarının farklı sosyal medya kullanıcıları tarafından ifşa edilmesidir. Kadınlar tarafından önce ürkek kelimelerle yapılan ama kısa sürede cesur bir karşı koyuşa dönüşen ifşalar kısa sürede şaşırtıcı sonuçlar da üretti.

Hasan Ali Toptaş “eril faillik” üzerinden bir özür beyanında bulundu.

İbrahim Çolak, artık eşi ve çocuklarının yüzüne bakamayacağını da bildirdiği bir not bırakarak intihar etti.

Nevzat Çelik canının çok sıkkın olduğunu, yakın zamanda bir açıklamada bulunacağını bildirdi.

Everest Yayınları, Hasan Ali Toptaş’la bütün ilişkilerini kestiğini açıkladı. Benzer bir açıklama da İletişim Yayınları’ndan Bora Abdo ile ilgili olarak yapıldı.

İFŞA EDİLME KORKUSU

PEN, erkekleri kadınlarda yarattıkları travmalar nedeniyle özür dilemeye çağırdı.

TYS “Taciz, tecavüz suçlarıyla mücadele konuşunda, ödül yönetmeliklerinde ve telif sözleşmelerinde taciz ve tecavüzle ilgili maddelere yer verilmesini istedi.

Süreç bütün sıcaklığıyla devam ediyor. Gözde Öney’in (@gozdeney-9 Aralık) paylaşımı konunun gündemdeki yerini uzun süre daha koruyacağını gösteriyor: “Kadınlar birbirinden güç alarak konuşuyor, daha da konuşacaklar. Bizim korkacak bir şeyimiz yok. Şu an bir sürü erkeğin bir köşede, sıra ne zaman bana gelecek diye ifşa edilme korkusuyla beklediğinden eminim. Bu tacizcileri de, onların sırtını sıvazlayanları da unutmayacağız.”

Ezgi Yılmaz’ın (@rhizomic-9 Aralık) paylaşımı ise erkekler açısından oldukça yol gösterici bir işlevsellik ve taciz alanının sınırını işaret etmesi bakımından da tayin edici bir kesinlik taşıyor: “… Haddinizi bileceksiniz, çok zor değil. Karşınızdaki insanın özel alanına girmeyeceksiniz, onu herhangi bir şeye zorlamayacaksınız, rahatsız etmeyeceksiniz. Sizi reddediyorsa uzatmadan çekip gideceksiniz.”

BİR EYLEM OLARAK YAŞAMAK

Zaman zaman durup hayat içindeki varlığına, etrafındakilerin objektifindeki görüntüsüne bakmak kendisine dönük bir farkındalık içinde olmak isteyen herkese sayısız yararlar sunacak en kolay yollardan biridir. Yaşarken nasıl bir eylem içinde bulunduğunun farkında olmalıdır insan. Yaşamak eylemi ancak o zaman anlamına kavuşur, öznesinin sahiplendiği bir hayatın kuruluşunda sarf edilen emek ve terin ödülü olur.