Veysel Çolak’tan şair adayına öğütler; Bay Z. Üzerine Kronikler

Bay Z. Üzerine Kronikler, şiir heveslilerinin en çok sordukları soruları yanıtlamakla, birçok şairi bu sorulara defalarca cevap vermek derdinden de kurtarıyor. Zaten şiir üstüne sorulan bu sorular Veysel Çolak’ın da ayrı ayrı, pek çok kez cevapladığı sorular. Bir tür tepki var yazarın cevaplarında bu yüzden.

ASLIHAN TÜYLÜOĞLU

Veysel Çolak, okumak ve yazmakla geçen elli yıllık tecrübesini, şiir üzerine düşüncelerini, şiirlerden çıkarttığı şiir bilgilerini,  eğitim odaklı yazılarıyla kitaplaştırmaya devam ediyor. Bay Z. Üzerine Kronikler[1] onun şiir üstüne yazılmış son düzyazı kitabı.  “Şiir Sanatı ve İnsan Sorunsalı üzerine “ oluşturduğu kitap, şairin hayali olması muhtemel bir şiir heveslisi olan, yolun başındaki Bay Z. ile günü gününe yaptığı söyleşilerden oluşuyor. Kısa bölümler halindeki her yazı, ele aldığı konuda boyutunu aşan bir etki yaratmasını derin düşünme ürünü olmasından alıyor. Şiir üzerine bilinen konu ve tartışmaların ötesinde yeni bir bakış açısı sunuyor Veysel Çolak;  çok tartışılmış veya hiç tartışılmamış konulara çarpıcı bir biçimde açıklık getiriyor. Bu bağlamda bir öğretiler kitabı bu. Okurun dikkati ister istemez kitaptaki kurguya ve öğütlerin muhatabı Bay Z.’ye odaklanıyor. Bu da bir özdeşimle her okuru Bay Z.’ye dönüştürüyor. Şiir yazmak isteyen, şiiri öğrenmek isteyen, içindeki yakıcı sorulara cevap arayan bir adam Bay Z. Bazen yaşlı bazense genç olduğunu düşünüyoruz onun. Oysa Bay Z. hepimiz olabiliriz. Hepimizin adına soruyor, araştırıyor Bay Z. Ona verilen cevaplar bizim sorularımızı karşılıyor böylece. Veysel Çolak genellikle şiirin nasıl yazılması, nasıl olması gerektiği ile ilgili düşüncelerine yer verir yazılarında. Bu kitapta ise tersinden gidiyor. Öncelikle şiir üzerine çokça dillendirilen yanlışlar üzerinden giderek ‘şiirin ne olmadığına’ açıklık getiriyor. Kendisi bu kitaptaki yazıları şöyle değerlendiriyor: “Şiir sanatıyla ve insan sorunsalıyla ilgilenmenin yazıları. Öğretici (didaktik) ve eğitici. Yaşanmış olguların yüzleştiren hikâyeleri. Hız çağının dayattıkları ve buna karşı usun (akıl) eyleme geçişi. Bir edebî tür olarak kronikler.”

TEMATİK KATMANLAR

Kitabında da belirttiği gibi Veysel Çolak, Bay Z. ile konuşma fikrini Brect’in Bay K.sından alıyor. Bertolt Brecht, “Bay Keuner’in Öyküleri’ni ilk kez 1930 yılında, Berlin’de yayımlamaya başladı. Bu yayın, yaşamı boyunca sürdü. Bu öyküler, Brecht’in kendi dünya görüşünü, yaşamın türlü yansımalarına yedirerek dile getirdiği bir araç niteliğindedir. Brecht açısından bir tür “beyin cimnastiği” de sayılabilecek bu öyküler, meraklısına, Brecht’in düşünce dünyasının kapılarını açabilecek en değerli anahtarlardan biridir.” deniliyor bu öykülerin Türkçeye çevrildiği kitapta. Aynı şeyi Veysel Çolak’ın Bay Z ile yaptığı söyleşiler için de söyleyebiliriz. Şiir üzerine gerçekleştirilen bir “beyin cimnastiği” bu da Veysel Çolak için. Aynı zamanda Bay Z. Üzerine Kronikler, şiir ortamını, ülke insanını, yazar ve okurun zaman zaman düştüğü açmazları ele aldığı ikinci bir tema da içeriyor. Kitapta her günün bir öyküsü bulunması, gerçekleştirilen buluşmalar ve mekânları, az da olsa yazarın günlük hayatına ilişkin yansıttıkları; iki insanın tanışması, zamanla ilişkilerindeki değişim, gelişim; yazarın önceleri konuşmaya istekli olmayışı; Bay Z.’nin geri çekilip küsmek yerine daha çok çalışıp araştırıp iyi sorularla gelişi, kitabın arka planda, insan sorununu eşeleyen bir nitelik kazanmasını sağlıyor.

Bu kitaptaki yazılarının iki temel noktasını Bay Z.’nin oluşumunu ve yazılara Kronikler adını verişini ise şöyle açıklıyor kitabın önsözünde Veysel Çolak:

“Bertolt Brecht’in Canavar[2] adlı kitabını okuduğumda on sekiz yaşındaydım. Brecht’in farklı kitaplarından seçilmiş, değişik bir anlayış ve anlatışla yazılmış, öykülü yazılar vardı bu kitapta. Çok etkilenmiştim. Bilmeyi dayatan, düşünmeye zor­layan yazılar … Düşündürücüydü, düşünce üretmesi için çokça olanak sunuyordu insana. Yazıların kısa oluşu da önemliydi benim için. Tez canlı oluşum, bu yazıları okumama engel ol­mamıştı. Bu hız çağında onlarca sayfada anlatılacak bir konuyu birkaç cümleyle anlatmak önemli. ‘Zaman’ denilen belâ bunu gerektiriyor.”

Tam da o öyküleri okurken düşündüklerini gerçekleştiriyor yaptığı bu kurgusal yanı olan kitapta Veysel Çolak. Yazıları bir tür olarak “kronik” şeklinde adlandırmasının nedenini ise şöyle açıklıyor:

Batılılar, olayların günü gününe, tarih sırasına göre yazılmasıyla oluşan tarihe, kronik diyor. Elbette bu kavramın anlamını genişletebiliriz. Şiir üzerine oluşan düşüncelerinizi günü gününe yazabilirsiniz. Böylece şiir sanatına ilişkin kendi düşünce tarihinizi oluşturabilirsiniz. Ben “Şiir Diyalektik Değilse…” ve “Som Şiiri Aramak”   adlı kitaplarımda bunu yapmıştım. “Bay Z.,Üzerine Kronikler” adlı bu kitapta da, biçim ve üslup değiştirerek aynı şeyi yapıyorum. Şiire ve şiir sanatına ilişkin bilgilendirici, eğitici bir kitap olsun istedim. Öyle oldu. Bütün amacım şiir üzerine düşünmeyi işleyişe sokabilmektir. Şimdi­lerde şiir sanatının en çok buna gereksinmesi var. Umarım anlaşılır.

Hepimizin adına soruyor, araştırıyor Bay Z. Ona verilen cevaplar bizim sorularımızı karşılıyor böylece.

Bay Z. üzerine Kronikler, şiir heveslilerinin en çok sordukları soruları yanıtlamakla, birçok şairi bu sorulara defalarca cevap vermek derdinden de kurtarıyor. Zaten şiir üstüne sorulan bu sorular Veysel Çolak’ın da ayrı ayrı, pek çok kez cevapladığı sorular. Bir tür tepki var yazarın cevaplarında bu yüzden. Ama Bay Z.’nin anlatılanları çabuk kavraması, dahası araştırıp okuyarak yeni ve güzel sorular üretmesi yazarı da düşüncelerini aktarmak için hevesli hale getiriyor. Böylece Bay Z. aranacak, buluşulacak değerli bir arkadaşa dönüşüyor. Veysel Çolak sadece yazıp çizen, işin içinde olan kesim için yazmıyor, muhatabını daha geniş tutuyor. Tıpkı Bay Z’nin gelişmesi gibi sıradan fakat şiire ilgili, ama pek bilgisi bulunmayan geniş bir kitleye sesleniyor. O yüzden sistematik bir öğretme yoluna gidip önce yanılgıları düzeltiyor, sonra karşısındakini adım adım geliştirecek soru ve sorunlara odaklanıyor. Potansiyel şiir okuruna ulaşmayı önemsiyor. Bir entelektüel ve bir düşünür olmasına rağmen, eğitimci kişiliğini daha öne çıkararak yazılarında, her kültür katmanından gelebilecek sıradan, şiirsiz kaldığı için yalnız olduğunun bilincine de varamamış savunmasız kitleyi yeniden eylemli hale getirip edebiyatın özüne çekebilmeyi sağlayacak biçimde tam bir öğretmen duyarlılığıyla kuruyor dilini. O Yüzden tanımlara, terimlere boğmuyor yazılarını, sözcükleri açık ve anlaşılır şekilde mümkün olduğunca dilimizdeki karşılıkları ile kullanıyor. Bu tavrını da Bay Z. nin “Versus Şiir” hakkında sorduğu bir soruya cevap verirken açıklıyor. Bu bölümün tamamını okumakta fayda var:

“ENTELEKTÜEL HAZ

Bay Z. ile Bay Q. karşılaşsın istiyorum.  Her ikisi bilgilerini ortaya koyup o bilgilerin ışığında ortaklaşa düşünce üretebilirler mi? Merak ediyorum. Çünkü Türk toplumunda kimse başaramıyor böylesine ortaklaşa düşünmeyi. Bunları aklımdan geçirirken çıkıp geliyor Bay Z. İyi görünüyor, neşeli de üstelik. Acelesi var. Oturur oturmaz, “Versus şiir hakkında ne düşünüyorsun?” diye soruyor. Bay Z., benim canımı sıkmakta çok başarılı. Sanki biliyor da kasıtlı yapıyor. Gerekli olmadığı halde Batı kaynaklı sözcüklerin kullanılması hep itici olmuştur benim için. ‘Versus’ sözcüğü de onlardan biri. “Türkçesi ‘karşı’ sözcüğü olduğuna göre ‘versus şiir’ yerine ‘karşı şiir’ dense daha uygun olmaz mı?” diye soruyorum. “Olmaz, o zaman entelektüel haz alamaz insan. Hem ‘versus şiir demek’ daha fiyakalı.” diyor Bay Z.

Anlıyorum ki ‘entelektüel haz’ hakkında zerre kadar bir fikri yok. Açıklama gereği duyuyorum: “Merak edersiniz, bıkmadan usanmadan araştırmalar yaparsınız, olay, olgu ve durumların nedenlerini sorgularsınız, ele geçirdiğiniz veriler üzerine derinliğine düşünür; düşünsel sonuçlar çıkarırsınız.  Alçakgönüllüsünüzdür,  özerk bir dünya kurmuşsunuzdur.  Entelektüel olmanın koşullarıdır bunlar. Eğer böyle bir yaşam biçiminiz varsa bundan haz alabilir, mutlu olabilirsiniz. ‘Entelektüel haz’ böyle bir yapılanmanın sonucu alınabilir ancak. Yani entelektüel haz alabilmek için iyi bir entelektüel olmak gerekir. Ondan bundan duyulan birkaç sözcükle entelektüel olunmaz”

Düşünmeye başlıyor Bay Z. İzin isteyip kalkıyorum ben de.”[3]

Veysel Çolak, daha önce Şiir Diyalektik Değilse, Som Şiiri Aramak adlı kitaplarını da günü gününe yazdığı ve internetteki sayfasında paylaştığı, ele aldığı konuyu açıklığa kavuşturan, özet değil aksine pırıl pırıl bir öz sunan yazılarını kitaplaştırarak hazırlamıştı. Kısa olduğu için kolaylıkla okunabilen dolayısıyla kendi deyimiyle bu hız çağına uygun, okuyanı düşünme eylemine yönlendiren yeni düşünce uçları da taşıyan bu yazı dizilerine bir yenisini eklemiş oldu. Bay Z. ‘üzerine Kronikler de aynı şekilde günü gününe paylaşılan yazılardan oluştu. Bu paylaşım, Veysel Çolak’ın interaktif (etkileşimli) bir metot izleyerek bir yandan yazıp bir yandan yazdıklarına gelen yorumları, soruları görerek yazılarının yönünü, konularını, bu yazıların etkileşimine göre seçip ve yönlendirip kurması açısından farklı bir yazma pratiği denemesini sağladı. İnternet ortamının şu ana kadar yaşanagelen insan hayatını değiştirdiği, hastalık derecesinde bağımlılık yaptığı, insanların bütün vaktini alarak, kendilerini geliştirecek faaliyetlerden, örneğin şiir ve edebiyattan uzaklaştırdığı, okumaya zaman bırakmadığı vb. birçok tartışma sürüyor. Böylece internet’in şiir ve edebiyatın karşısında olduğu, insanları oyaladığı düşünülen bir zamanda bir dezavantajı edebiyat lehine avantaja dönüştürdü, yine bir “Öncü Geyik” olarak eleştiri alanında yeni bir başarı sağlamış oldu Veysel Çolak.  Bulduğu her mecrada öğretmekten, anlatmaktan yılmayan; şiir için, insan için, emek ve sanat için söyleyecek sözü bulunan; iflah olmaz bir öğretme tutkusu ve sarsılmaz bir şiir sevgisi taşıyan, şairlik ve öğretmenlik vasfını yan yana iki nehir gibi akıtan bu azimli ve samimi eğitmenin; türlü videoların, fotoğrafların, yerli yersiz her şeyin açık edildiği, gerekli gereksiz bazen de çirkinleşen tartışmaların yapıldığı, her şeyin yağmalandığı garip bir ortamı, bir kürsü gibi kullanarak ciddiyetle, kocaman bir etkinlik merkezine çevirdiğini hep birlikte gördük. Şimdi Bay Z. Üzerine Kronikler* elimizde duruyor. Bu bir ‘şiir fanatiğinin’ bizim için hazırladığı son ‘şık’lık. Dahası yazarın yazmadığı ama yazılması için fikir verdiği ortaklaşa düşünmenin, çoğalmanın, beyin fırtınası yapmanın kapısını açan bu kitap Veysel Çolak’ın diğer düzyazı kitaplarından biçimsel olarak farklı ama içerik olarak yine çok zengin. Her birimizin birer şiir fanatiğine dönüşmemiz için ekilmiş minik bir tohum. Bayan A Bay B, Bayan C, Bay D, Bayan E…. Bay Z hep birlikte şiir düşünüp şiir solusun. Bay Z’nin kaygıları hepimizin kaygıları, ona verilen öğütler hepimize ışık tutacak bu yolda. Şiiri seven her insanı bilgilenmenin erincine ulaştıracak yazılar bunlar. Ayrıca muhatabına, ‘balık yemeği değil balık tutmayı” öğretiyor bir bakıma. Genç şair için “Şiir üstüne düşünme eylemi nasıl gerçekleştirilir?” Bunun yolunu Bay Z ile Ercument Behzat Lav üstüne konuştukları bölümde bulmak mümkün. Aynı zamanda şairin kendi kendine öğrenebileceğini, okuyarak kendisi için nasıl bir atölye kurabileceğini vurgulaması açısından da önemli.

Veysel Çolak, Şiir Diyalektik Değilse ile Som Şiiri Aramak’ı da günü gününe yazdığı ve facebook sayfasında paylaştığı yazılarını kitaplaştırarak hazırlamıştı.

Kitaptan Bir Bölüm; Bir Atölye Çalışması:

“GENÇ ŞAİR İÇİN ZAR ATMAK

Alaybey’deki kahvehanede oturacağız bugün. Güvercinlerin toplandığı alanda buluşuyoruz. Buğdayları serptikçe bir kanat şakırtısı. Olağanüstü bir müzik. Bay Z. de mutlu, ben de. İşimiz bitince gidip masamıza yerleşiyoruz. Bay Z.‘nin elinde 1970’li yılların ilk yıllarında Doğan Hızlan’ın yönetiminde yayımlanan Yeni Edebiyat dergisi var. Bu genç adamın araştırıcılığı hoşuma gidiyor. Ben de öyleydim o yaşlarda. Özellikle 1976 yılında bütün günlerimi İstanbul’da sahaflarda geçirirdim. O yıl bu derginin neredeyse bütün sayıların edinmiştim. Bay Z.‘nin getirdiği dergiyi alıp gözden geçiriyorum. Kimler yok ki: Behçet Necatigil, Melih Cevdet Anday, Adnan Bin Yazar, Pertev Naili Boratay, Ferit Edgü, Metin Eloğlu, Konur Ertop,  Ceyhun Atuf Kansu, Bilge Karasu, Kemal Tahir, Ercument Behzat Lav, Demir Özlü, Cemal Süreya, Hilmi Yavuz… ” Güzel sayıymış. Bu şair ve yazarların tümü kalıcı olmuş Türk edebiyatında.” deyince Bay Z. “Ben de bu konuda konuşmak istiyorum sizinle. Behçet Necatigil dört genç şairden şiirler seçip yayımlanmalarını sağlamış. Ama onların hiçbiri sürdürmemiş şiiri.” dedikten sonra onlardan biri olan Kemalettin Koç’un şu şiirini okuyor:

EKMEK VE AŞK/KEMALETTİN KOÇ

İnsanlar işe gidiyor gün ucunda

Ağızlarında bir tutam nefes

Bir kara yaprak maden

Bir mavi ürperdi boşlukta yapı

Elleri gözleri

Saçları

Taranmış fabrika dumanı.

 

Ayakları aşka gidiyor şu kızın

Usunda

Koklaşan iki dağ çiçeği.[4]

Devam ediyor Bay Z.: “Behçet Necatigil Süleyman Okay, Hasan Mandal, Kemalettin Koç ve Hikmet Önpeker’den şiirler seçmiş. Hiçbiri şiiri sürdüremedi. Necatigil’i açığa düşürdüler. Onların kaybolması hiç iyi olmadı. Ne dersiniz bu konuda?”

Diğer şiirleri de dikkatle okuyorum. Derginin aynı sayısında Ercument Behzat Lav’la yapılan söyleşide şu yanıt ilişiyor gözüme. Okuyorum Bay Z.‘ye: “S.O.S’te ileri teknolojinin sorunlarına değinen, toplumcu, yakıştırıdan, söz oyunlarından arınmış örnekler verdim. Uzay çağıyla ilgili temalar üzerinde durdum. Bir imparatorluğun çöküşünü anlattım. Tüm tiyatro sanatçılarının traji-komik serüvenine ele adım. Toplum sorunlarıyla ilgilendim. Maden işçilerinin sorunlarını dile getirdim. İnsan-doğa-toplum ilişkilerine geniş yer verdim.” Sonra şunları söylüyorum: “Demek ki şiir yazmak geçici bir hevesmiş onlar için. Şiir bunu kabul etmez. Behçet Necatigil’in şiirlerini beğenmesi itici bir güç olmalıydı onlar için. Daha önemlisi, yazdıkları şiirler bütünüyle hayatın dışında olmamalıydı. Böyle olunca, şiirin dışına düşmek de kaçınılmaz oluyor. Ercument Behzat Lav’ın el attığı içeriklerin paralelinde hiçbir içerik yok bu şiirlerde. 1970’li yıllarda şiir iyice politikleşmişti. Apolitik şiirlere yer yoktu. Bu da bir etken olabilir şiiri bırakmalarında. Yaşananı dışlayan şairler varlığını sürdüremez. En azından insansız kalır. Sen Ercüment Behzat Lav’ın yaklaşımını unutma bence.”

Dergiyi Bay Z.‘ye uzatıyorum. Kalkıyoruz bir şiire oturmak için.”[5]

“Şiir bir oyalanma” değildir! Şairin yaptığı yapmak zorunda olduğu başka her iş onu oyalayan, yoran, asıl işinden alıkoyan bir şeydir. Şiir oyalanma değil şairin yaşamının temel amacıdır. Şiir bir oyun değil bir mecburiyet olarak çıkar şairin hayatından. Kitaptan bir bölüm ile son verelim yazımıza. Daha fazlası Bay Z. Üzerine Kronikler’de…

ŞİİRLE OYALANMAK…

Kaç zamandır görüşüyoruz ama Bay Z., hâlâ tedirgin. Bir şeyler söylemek istediğini belli ediyor. Sözü ona bırakıyorum. Şunları söylüyor: “Düşüncelerinizi öğrenme çabamdan anlamışsınızdır. Benim ki bir heves değil. İnsana ve şiir sanatına sonuna kadar saygılıyım. Kıyıya, köşeye itilmiş şairlerden, onların şair tavrından edindiğim, benimsediğim bir görgü bu.  Olacaksam, onlardan biri olayım istiyorum. Durmadan kirletilen ve beni boğan bir şiir ortamı var. İyi olan, güzel olan görünmez oluyor kirlilikten.  Binlere kişi, sahici şiiri hayatın dışına itiyor. Sizinle konuşmak isteğimin nedeni biraz da arınmak için.”

Bay Z.‘nin sonuna kadar haklı olduğunu düşünüyorum. Doğru saptamalar yapıyor. Ben de şunları söylüyorum ona: “Şiirden, şiir sanatından her çağda ödün verilmiş, şiir adına yanlışlar yapılmıştır. Verilen ödünlerin, yapılan yanlışların hiçbiri kalıcı olmamıştır ama bu yanılgılara düşenlerin davranışı, tavrı kalıcı olmuştur. O hastalık bulaşıcı olmuş, günümüze kadar gelmiştir. Sanal ortamda, kariyerist nedenlerle çıkartılan niteliksiz dergilerde yayımladıkları sözüm ona şiirleri kitaplaştırmaları da hiçbir zaman belirleyici olmadı. Bir günlük ömrü bile olmadı öylesi şiirlerin.  Kumdan kuleler. İğreti. Onlar şiirin ne olduğunu bilmiyor, öğrenme gereği de duymuyorlar. Şimdilik başka bir şey bulamadıkları için şiirle evcilik oynayarak oyalanıyorlar. Yarın başka bir oyuncak bulduklarında, çekip giderler. Hep öyle olmuştur. Sen şiir sanatından ödün vermeden yaz şiirlerini. Çelikten bir iskelet oluştur önce. Sonra o iskeleti insana dönüştür. O zaman çok güzel şiirler yazdığını göreceksin.”

Rahatlıyor, bir dinginlik iniyor Bay Z.’nin yüzüne. Göz göze gelince gülümsüyor.  Ben de…”[6]


[1] Veysel Çolak, Bay Z. Üzerine Kronikler (Şiir Sanatı ve İnsan Sorunsalı Üzerine), Klaros Yayınları, Aralık 2020)

[2]Age., s.33

[3] Age., s.107

[4]Age., s.33

[5]Age., s.107

[6] Age., s.64