Elit misiniz yoksa zengin mi?

“Şu gördüğünüz granitler var ya, onları İtalya’dan getirttim.”  Biz fakirler birbirimize baktık ve gözlerimizle, kesinlikle granitlere dokunmamalıyız dedik. Ardından devam etti beyefendi. “Üstüne bastığınız karolar Fransız.” Oha’ Abi n’aptın? Hep birlikte sanki ayağımızın altından elektrikli süpürge geçecekmiş de biz kaldırınca süpürme tamamlanacakmış gibi ayaklarımızı kaldırdık

 

EMİNE SUPÇİN

Son günlerde kulağımı tırmalayan bir elit kavramı var. Yok bunlar elitist zaten, vay efendim siz de mi elitistsiniz vs. Elit sözcüğünün anlamı seçkin olmak. Peki kimdir seçkin? Yalılarda oturan sonradan görme zenginler mi yoksa başka birileri mi? Bunu yanıtlamak için iki eve götüreceğim sizi.

Birinci ev ziyaretimiz:

Bundan bin yıl evvel, bir meslektaşımızın daveti üzerine, yine aynı meslekten yedi-sekiz arkadaşla akşam yemeği için evlerine gittik.

Davet edildiğimiz ev, varlıklı kimselerin oturduğu, şehrin dışında geniş bahçeli bir villaydı. Bahçe bir bahçıvanın elinden çıktığını her haliyle belli ediyordu; yemyeşil çimlerin içine yerleştirilmiş birbirine tezat renklerde açan çiçekler, müthiş bir renk harmonisi ve evin etrafına dağ havasını getiren çam ağaçları… Eve hayran kalmamak mümkün değildi ama biz fakirler gök görmemişlik yerine olağan davranıp; erkek olanlar barbekü (ki adı barbeküydü,) başına; kadınlar sofranın kurulmakta olduğu masanın etrafına dizildik. Yaz günüydü ve elbette yemek o harikulade bahçe içindeki, uzun masada yenecekti.

Yemekte, oradan buradan, havadan sudan ve tek cümlelik sözümona sohbetimsi konuşmalar devam ederken arkadaşımızın eşi, başladı evi anlatmaya. “Şu gördüğünüz granitler var ya, onları İtalya’dan getirttim.”  Biz fakirler birbirimize baktık ve gözlerimizle, kesinlikle granitlere dokunmamalıyız dedik. Ardından devam etti beyefendi. “Üstüne bastığınız karolar Fransız.” Oha’ Abi n’aptın? Hep birlikte sanki ayağımızın altından elektrikli süpürge geçecekmiş de biz kaldırınca süpürme tamamlanacakmış gibi ayaklarımızı kaldırdık. Peşi sıra evin iç dekorasyonunda kullandığı bilumum malzemeleri nerelerden getirttiğini dinlemeye başladık. Anlattıkça anlatıyor, beynimizin en fakir hücrelerini övünmeleriyle şe’diyordu.

Offf! Yazarken bile sıkıldım. Çünkü hem o an aklımdan geçenleri, hem de şu an hangi cümleleri yazacağımı seçerken yine milyon tanesinin arasından cımbızlamaya çalışıyorum ve yazmadıklarım yoruyor beni.  Şiştim şiştim! Hepimiz şişmiştik o akşam. Aklımda kalan arkadaşımızın bizi uğurlarken,  kocası yüzünden hissettiği mahcup bakışlarıydı. Adamın öylesi böbürlengeç (bunu ben uydurdum) olduğunu bilsek hayatta gitmezdik.

Soru şu: İtalya’dan, Fransa’dan getirttiği malzemelerle övünen o adam seçkin miydi?

İkinci ev ziyaretimiz

Yine bin yıl evvel, yüksek lisans yaparken, tez danışmanım, birkaç kaynak verecekti ve evine davet etti. Gittiğim ev ne villaydı ne de abartılı bir yanı vardı. Nezih bir mahallede, hoş bir site içindeki bir apartman katı. Hocamla eşi karşıladılar ve kaynakların olduğu kütüphaneye aldılar beni.

Kütüphane!.. Ufff! Kapı girişinin dışındaki tüm duvarlar hem boydan boya hem de tabandan tavana kitap doluydu. Üst raflardakilere ulaşabilmek için merdiven bile koymuşlardı. Ağzımın suları aktı ama çaktırmamak için hüüp deyip geri çektim. Nutkum tutuldu. O gün için sayısı binleri bile bulmayan kendi kitaplığımdaki kitap sayısından için için utandım.

Hocam kitaplarıyla övünmek şurada dursun, kitapların yazarlarına duyduğu saygıyı her halinden belli ediyordu. Raflardan bir kitap alıyor, “Bunu Harvard Üniversite’sindeki bir arkadaşımız doktora tezi olarak yazdı, bak bu senin çok işine yarar,” diyor ardından şunu şu kişi şunun için yazdı vs vs diyerek hem bana kaynak ayarlıyor, hem de milyon dolarlık bir nesneyi tutar gibi özenle indiriyordu raflardan. Nihayetinde sağlam bir koliye koyduğumuz kitaplarla çıkarken, “Bunları oku, sindir, sonra tezin üzerinde tekrar düşünelim,” deyip uğurladı.

Soru şu: Tüm zenginliği kütüphanesinden ibaret olan hocam seçkin miydi?

Seçkin kimdir? Elit kimdir?

Kimdir sorusundan çok, kim değildir derseniz cevaplayabilirim.

Memleketi soyup soğana çevirip, en lüks yerlerde oturanlar seçkin değildir. Memleket soyulup soğana çevrilirken biz de nemalanabilir miyiz umuduyla pervane olanlar değildir. Okumayan, öğrenmeyen, öğrendiklerini analiz edemeyen; düşünce, sanat, bilim üretmeyen hiç kimse elit değildir.

O kadar!