Vay Haline O Namaz Kılanların!

Öylece bakıyor ve dinliyorduk. O sohbetini devam ettiriyordu. Aklımda kalanları yazıyorum elbette. Hoş bir andı çünkü. Yıllar sonra asıl namazın o tarz sohbetler olduğunu anlayacaktım. Daha daha sonra ise namaz denen ibadetin hatırlatması gereken insani davranışların evrensel kriterler olduğunu yakalayacaktım

 

EMİNE SUPÇİN

Patronununuz karşısına pijamayla çıkar mısınız?”

“Hayır, ayıp olur.”

“Valinin karşısına eşofmanla çıkar mısınız?”

“Hayır, terbiyesizlik olur, yüzümüze bakmaz.”

“Öyleyse şimdi cevap verin: namaz kılarken kimin karşısına çıkıyorsunuz?”

“…”

Yukarıdaki sohbete çocukken şahit olmuştum. Ailemizin büyüklerinden biri nasihat ediyordu. Konu namaz ve altında yatan ilahi gerekliliklerdi. Sohbetin ilerleyen dakikalarında büyüğümüz, namaza kimin ihtiyacı var diye sordu. “Allah’ın mı, kulun mu? Allah siz namaz kılmayınca yok mu olur?”

“Haşa!” sesleri yükseldi topluluktan. Sahi, bu bir tarikat toplantısı filan değildi. İl dışında yaşayan, dini yanı güçlü, hepimizin sevdiği orta yaşlı bir insandı konuşan amca. Ben ortaokul yaşlarındaydım, çevremizdekiler de sülalenin gençleri işte. Bir bayram ziyaretiydi yanlış hatırlamıyorsam.

“Namaz kula kulluğunu hatırlatır. Yani kulun namaz kılmaya ihtiyacı vardır. İçinde kin, düşmanlık, çekememezlik, kıskançlık, hırs gibi nefsine yenik düşüren ya da doğrudan zaten nefsi olan huyları varsa, bunlardan arınması gerektiğini hissedebileceği bir andır namaz zamanı.”

Öylece bakıyor ve dinliyorduk. O sohbetini devam ettiriyordu. Aklımda kalanları yazıyorum elbette. Hoş bir andı çünkü. Yıllar sonra asıl namazın o tarz sohbetler olduğunu anlayacaktım. Daha daha sonra ise namaz denen ibadetin hatırlatması gereken insani davranışların evrensel kriterler olduğunu yakalayacaktım. Günde beş vakit zorla hatırlatılmasının asla işe yaramadığını ise bugün hep birlikte görüyoruz.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Namaz kılan insanlar kötülük yapmaz, hak yemez,” demiş. Harfiyen katılıyorum! Namaz kılma anı, insana; insan olduğunun ve diğer insanlara da kendine yapılmasını istemediğini başkalarına da yapma emrinin hatırlatıldığı andır. Ne okunan ayetlerin önemi vardır, ne de yönünün Kâbe’ye dönük olup olmadığının.

Fakat!…

Erbaş farkında mıdır ki; gösteriş için namaz kılıp halkı aldatanların, hırsız damgalı alınlarıyla secde edenlerin, kısaca Allah’la aldatanların çokluğunu?. Ve bu yüzden Cumaları Mâun Suresinin Türkçe mealini hutbe konusu yapmak yerine, “Fiyat artışları Allah’tandır” şeklinde tamamen etik dışı, bilim dışı hutbeler düzenlemekte zerre sakınca görmez.

Mâun Suresi ne mi diyor?

“Vay haline o namaz kılanların ki onlar namazlarının özünden uzaktırlar. Halka gösteriş yaparlar. Ve hayra da engel olurlar.”

Peki, koskoca Profesör (!) Erbaş, namazın ya da Mâun suresinin anlamını bilmediğinden mi böyle söyler yoksa Mercedes ve mevkii daha mı tatlı gelmektedir? Hı?

 

paylaşmanız için