Şeysiz şey: Orhan Pamuk ve son dönem romanları

Oklar, kılavuz çizgileri, renkler, Braille imleri, haritalar, simgeler, moda, vb. nasıl gündelik yaşamlarımızın ayrıntılarını yönetiyorsa Orhan Pamuk tasarımı da, aynı zamanda bir nesne olarak algılanmasını istediği romanlarında kullandığı özellikle görsel gereç ve çocuksu olmasına özen gösterilmiş açıklamalarıyla biz okurlarını öyle yönetmek istiyor.

ZEKİ Z KIRMIZI

Şeysiz şey[1]… Bu çalışmada Orhan Pamuk’un 2016’dan beri yayımladığı üç romanı; Kafamda Bir Tuhaflık[2] (2014), Kırmızı Saçlı Kadın[3] (2016), ve Veba Geceleri’ni[4] (2021) okumaya çalışacağım. Okumam hep olageldiği gibi soru ve tez üretmeye dönük bir eksen üzerinde yol alacaktır. Yazı bittikten sonra geçmişte Orhan Pamuk hakkında yazılarımı da eklemleyerek bir Orhan Pamuk E-Kitap’ı (E-Kitap 33: Orhan Pamuk) yapmak kaçınılmaz olacak. Bu yazıda işimi kolaylaştıracak birkaç noktayı önceden vurgulayayım. Orhan Pamuk neredeyse Kar’dan beri (2002) yakalayıp üstlendiği bir yazınsal (poetik) çizgiyi[5] (hat) hemen hemen hiç zorlamadan ve değiştirmeden sürdürmektedir. 2006 Nobel yazın ödüllü tek yazarımız hakkında en az 30 yıldır deneysel bir arayıştan söz edilemeyeceği gibi kendi yazınsal emeğiyle yarattığı yer ve konumdan hoşnut olduğu ve öyle kaldığı söylenebilir.

Yazarın elini yönlendiren görünmez basınç odaları

Daha önce kezlerce dile getirdiğim üzere, küresel süreçlerin yayıncılık dediğimiz ama bugün sözcüğün asla karşılayamadığı bir dönemde, ulusötesi arayışların öncüleri, ilkörnekleri (prototip), geçiş türleri sahneye çık(arıl)maktadır. Ürünleşme (metalaşma) ve uzmanlaşmanın (profesyonellik) sınır aşan yeni coğrafyası yazarın kişisel dürtülerinden başlayarak evrensel pazarın inceltilmiş (sofistike) uygulamalarına değin A’dan Z’ye tüm yapı ve bağlantıları dönüştürmüş görünmektedir. Dolayısıyla, örneğin ekinlerarası bir geçerlilik/geçişkenlik için gereken aygıtların geliştirilmesiyle de ilgilidir günümüzde sanat ve sanatçı artık. Yani ya yerel kaynaklarla yerel, en çok bölgesel coğrafyaya seslenecek ve sınırlı kalacak ya da küresel amaçlara yönelik üretim yapacaktır. Üretim sözcüğü eskiden olduğundan çok ve ayrı olarak yalnızca yaratıcı bireysel emekle açıklanamaz. Tüm bunları az ileride tartışacağız.

Austerlar, Murakamiler, Mo Yanlar, Pamuklar… Bunlar aynı zamanda başarılı küresel iş insanları da sayılmalı.

Öte yandan Orhan Pamuk roman anlayışının oturuştuğu yazı(n) çizgisi eleştirinin işini bir başka anlamda da kolaylaştırıyor. Ekinlerarası geçerlilik etkeni ve anlayışı, sunumu da geri dönüşlü olarak biçimlendiriyor. Üstelik kitlesel gösteri-sanat evreninin yoğurup biçimlendirdiği alım, tüketim biçimleri (tarz) bir tür görünmez basınç odaları oluşturarak yazarın elini yönlendiriyor, hatta güdümlüyor. Görünmez büyük güç (pazar) yazarın iyi ya da kötü niyetinden bağımsız olarak neredeyse elini yönetiyor diyebiliriz.

Aynı zamanda başarılı küresel iş insanları

Şunu hemen eklemeli. Geçerlilik dediğimiz şeyin uygulamayla (teknik) ilgili olarak bir en azı (asgari) söz konusu. Küresel yazar zaten anlağı (zekâ), becerisi, ustalığı, deneyimi ve öngörü gücüyle küresel durumu çok iyi değerlendiriyor ve yalnızca kitle beklentilerini değil, kitle beklentilerine doğrudan ya da dolaylı bağlanmış tüm yüksek (!) yapıları da karşılayacak donanımı ister istemez üstlenmek zorunda kalıyor. 20. yüzyılın, özellikle savaş ertesinin çoksatar (bestseller) düzenekleri, yazarları ve romanları değil sözünü ettiğim şey. Onlar ayrı ve yeni, güncel bir olgu olarak görülemez. Sözünü ettiğim Austerların, Murakamilerin, Mo Yanların, Pamukların uzak/yakın (stratejik/taktik) yazın öngörüleri. Bunlar aynı zamanda başarılı küresel iş insanları da sayılmalı. Bunu tüm yeteneklerini, yazınsal güçlerini teslim ederek, üstlenerek söylüyorum. Buradan geleceğim yer şu: Tüm bu ve benzeri yazarlarda ortak yan ve eğilim anlatı dilini yer düzeyinde (neredeyse 0 yükseltisinde), en yalın dil koşulunda tutmak ve bu yalınlığı Kafka’nın oldukça ters ya da çarpık bir yorumuyla içerikten bağımsızmışcasına kurgulamak. Burada açılacak aralık başarıyla doğru orantılıdır. Dilin sıradanlığıyla içeriğin düşlemsel (fantasmagorik) karmaşıklığı ama daha çok belirsizliği (muğlak) arasındaki açının büyüklüğü günümüz insanının tekdüzeleş(tiril)miş evreninde yapay, daha doğrusu sanal bir dalgalanma yaratıyor. Sanki roman okumuşluk, sanki okumuşluk deneyimi, yani bir tür simülakrum. (Bkz. Baudrillard.) Bu da türümüzün geçmiş ekinsel (kültürel) belleğinin kazınması pahasınadır. Bir roman uygulayımı (teknik) yerleştirilmektedir aşağı yukarı 40 yıldır. Bunun ardçağcı (postmodern) yorumu yapıldı, yapılıyor, yapılacaktır kuşkusuz.

İşimizi kolaylaştıran verileri yaklaşık olarak belirledikten sonra şimdi Pamuk okumamıza geçebiliriz.

Kitap bir nesne ya da ürün mü?

Yukarıdaki yazın dışı ya da ötesi tezlerimizi somutlaştırarak ilerleyeceğiz ve bizim taş atmamız pek gerekmeyecek zaten. Orhan Pamuk, önümüzü okurun en ilkeline seslenir bir yordam benimseyerek açıyor. Teknolojilerde, özellikle de elektronik olanlarında kullanıcı dostu (smart) denen bir kavram vardır. Kullanıcının ussal (akıl) çabasını gerektirmeyecek denli kolay kullanılır tasarımlardır söz konusu olan. Somut olarak örneğin Kafamda Bir Tuhaflık’ın genel, bir nesne olarak (kitap nesnesi) yazar güdümlü tasarımı da bunun kanıtıdır. Oklar, kılavuz çizgileri, renkler, Braille imleri, haritalar, simgeler, moda, vb. nasıl gündelik yaşamlarımızın ayrıntılarını yönetiyorsa Orhan Pamuk tasarımı da, aynı zamanda bir nesne olarak algılanmasını istediği romanlarında kullandığı özellikle görsel gereç ve çocuksu (naif) olmasına özen gösterilmiş açıklamalarıyla biz okurlarını öyle yönetmek istiyor. Bunu elbette iki uçtan, hem iyiye hem kötüye yorabiliriz. İyiye yorabiliriz çünkü Pamuk romandan anladığı ve bir ölçüde yaratılmasına katkıda bulunduğu indirgenmiş çağcıl kurgu anlayışını bir tez olarak üstlenip öneriyor. Ne olduğunu ileride göreceğiz. Kötüye yorabiliriz çünkü okuruna asla, kendine karşı(n) bir okurca anlama, yorumlama alanı, açıklığı bırakmıyor. Arkasında bir tutarak (kapris), hatta tinsel bir takıntı ve bundan kökenlenen bir elezercilik (sadizm) olduğunu kişisel olarak düşünsem de, çözümlememin bir parçası olarak önyargıya dönüşme eğilimini içinde taşıyan bu yargımı, en azından şimdilik kullanmayacağım.

Şimdi kitaplara kısaca bir göz atalım…

(Sürecek)


[1] Şey sözcüğü yerine herhangi bir sözcük kullanılabilir.
[2] Orhan Pamuk; Kafamda Bir Tuhaflık (2014), Yapı Kredi Yayınları, Birinci basım, 2014, İstanbul, 477 s.
[3] Orhan Pamuk; Kırmızı Saçlı Kadın (2016), Yapı Kredi Yayınları, Birinci basım, 2016, İstanbul, 195 s.
[4] Orhan Pamuk; Veba Geceleri (2021), Yapı Kredi Yayınları, Birinci basım, 2021, İstanbul, 537 s.
[5] Aslında bu çizgi Yeni Hayat’a (1994), daha öncesine de uzatılabilir.

 

PAYLAŞMAK İÇİN