“Sel suları bastığın toprağı alıp götürmeden denizlere çabuk ol”

Bir akvaryum balığı, sınırlarını keşfetmek istercesine cam fanusa günde belki binlerce kez nasıl dokunuyor ve kendi varlık alanına dönüyorsa tıpkı onun gibi, içsel dünyasını bir fanus gibi kuşatan toplumsal dokuya her dokunuşundan sonra kendi varlık alanına dönmek zorunda kalan kişilerdir aydınlar.

Üzerinde düşünce birliğine ulaşılamayan konulardan biri de aydın kimliğidir. Her düşünce sahibi, aydına kendi bulunduğu yerden, kendi ideolojik penceresinden baktığı için ortaya koyduğu tanım da daha çok kendisiyle ilgili olmaktadır. Öyle görünüyor ki ortak bir aydın tanımında buluşmak aydınlar arasında bile mümkün olmayacaktır.

Amacım aydın üzerine kavramsal bir tartışma açmak değildir.

EN SEÇKİN TÜRK AYDINLARI

Ben kendi adıma aydını, bilgi ve birikimini vicdanıyla bütünleştirmiş biri olarak düşünürüm. Benim için aydın kavramı söz konusu olduğunda ayrıntı, kültürel donanımla vicdan arasındaki bu sınır hattında saklıdır. Demem o ki aydın bilgi, birikim ve yetkinliğini kayıtsız koşulsuz halkının hizmetine sunan kişidir.

İbrahim Şinasi, Beşir Fuat, Hüseyin Cahit, İlhan Selçuk, Aziz Nesin, Yalçın Küçük, Çetin Altan, Türkan Saylan ve Bekir Coşkun…

Bu isimler benim nazarımdaki en seçkin Türk aydınlarıdır.

15 Mayıs 1984. Aydınlar Dilekçesi’ni Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne veren 6 kişilik aydın heyeti. Başkan Prof. Fehmi Yavuz, sözcü Prof. Hüsnü Göksel, Bilgesu Erenus, Esin Afşar, Prof. Bahri Savcı, Aziz Nesin.

Listemin oldukça eksik olduğunu biliyorum. Listem hatta birçok kişiye kapsam bakımından zayıf da gelebilir. Bütün bunlara hiçbir itirazım yoktur. Çünkü ben şair, yazar, ressam, müzisyen, sinemacı ve bütün sanatçıların doğuştan aydın olduklarına inanırım. Çünkü sanatçılar eserlerini her tür koşul ve hesabın dışında üreten kişilerdir. Ve aynı zamanda hiçbir gerçek sanat eseri, kararmış ya da kaybolmuş bir vicdanın ürünü olamaz.

Bu nedenle örneğin Halide Edip’i, Tevfik Fikret’i ya da Fikret Kızılok’u, İlham İrem’i veya Yılmaz Güney’i saydığım adlar arasına katmadım. Esas meselem, “aydın” kavramı üzerine bir ışık huzmesi düşürmektir.

GİARDANO BRUNO

Bir akvaryum balığı, sınırlarını keşfetmek istercesine cam fanusa günde belki binlerce kez nasıl dokunuyor ve yeniden ve yeniden kendi varlık alanına dönüyorsa tıpkı onun gibi, içsel dünyasını bir fanus gibi kuşatan toplumsal dokuya her dokunuşundan sonra kendi varlık alanına dönmek zorunda kalan kişilerdir aydınlar.

Aydınların politikacılarca sıkça olduğu gibi halkın en cahil kesimleri tarafından da hoyratça küçümsendiği ve bu küçümsemelerin sahiplerine hiç hak etmedikleri ikballer, kazançlar, kariyerler ve avantajlar sağladığı gerçeğini aklımızın bir kenarında tutarsak, aydınların işlerinin ne denli zor ve bir işkenceye kendiliğinden talip olmak türünden oldukça yüksek bir karakter taşıdığını da görmüş oluruz.

O yüksek karakter bütün insanlık tarihi boyunca varlığını her zorluğa, her zorbalığa rağmen korumuş ve sürdürmüştür.

Mesela Bruno terk etmediği için düşüncelerini, aslında bir tarafıyla da sımsıkı sarıldığı için kendisine 1600 yılında yakılmıştır. Ve Rıfat Ilgaz Tükiye’de 1968 yılında “Aydın mısın” diye bir şiir yazmak gereğini duymuştur:

AYDIN MISIN

Kilim gibi dokumada mutsuzluğu

Gidip gelen kara kuşlar havada

Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden

Tabanında depremi kara güllelerin

Duymuyor musun

 

Kaldır başını kan uykulardan

Böyle yürek böyle atardamar

Atmaz olsun

Ses ol ışık ol yumruk ol

Karayeller başına indirmeden çatını

Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm

Alıp götürmeden büyük denizlere

Çabuk ol

Tam çağı işe başlamanın doğan günle

Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden

Her satırında buram buram alın teri

Her sayfası günlük güneşlik

Utanma suçun tümü senin değil

Yırt otuzunda aldığın diplomayı

Alfabelik çocuk ol

 

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış

Tel örgüler çevirmiş yöreni

Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende

Benden geçti mi demek istiyorsun

Aç iki kolunu iki yanına

Korkuluk ol.

 

Kendisine, kendi geleceğine düşman edilmiş toplumların aydınlarına dünyanın bütün tanrıları yardım etmelidir!