Sal Gitsin!

Başka bir lisan konuşuyormuşum gibi bakıyor sevgili yeni dünya? Yanmak ne, aydınlık ne? Uğruna, ideal vs… Ne aptal sözcükler çıkıyor ağzımdan benim öyle? Ne diyorum ben?

 

EMİNE SUPÇİN

İntihara meyilli sözcükler var, tanıdığım. Mesela sal gitsin, diyen yeni anlayış. Gençler arasında, salla versiyonu daha popüler.

Bir başkası, akışına bırakmak. Neyin akışına, neyi bırakacağım? Uğruna ölürüm dediğimiz ırmağının akışına mı? Hani şu etrafında piknik yaptıktan sonra tüm pisliklerimizi çevresine ve içine boca edip gittiğimiz ırmak ha? Len, akacak hali mi kalmış ki ırmağın, ona bırakayım?

Temelde hepsi şu boş vermek kavramının çocukları. Birinin modası geçince, yerine konacak yenileri geliyor demek. Çünkü biliyorsunuz, boş vermek intihar edemeden bir kadının ince topuklusu altında ezilip gitmişti daha evvel. Zira boş ver diyen kadın aslında, İnce ince not ettim hepsini, hepsinin intikamını almazsan ne olayım diyordu. Sözcük intihara meyilli olabilirdi ama onu kullanan katilin ta kendisiydi.

Olacak olanın önüne geçilmez, akacak kan damarda durmaz, öyleyse sal gitsin. Hatta koy g.tüne rahvan gitsin de uygun gibi.

Oysa benim kuşak sorunum var. X’mişim ben. Sorun çözme manyaklığı bizim kuşağa hasmış. Ve kontrolü elden bırakmaktan ödümüz patlarmış. Boşuna kendime “Control freak” tanısı koymamışım demek.

Kuşağın diğer özelliklerine şüpheci, bağımsız, rekabetçi, girişimci sözcüklerini de eklemişler.

İşin normal yanı, her kuşak kendisinden sonra gelenle çatışıyor. Tarihsel, sosyo-kültürel ve psikolojik gerçeklik. Fakat dramatik olan tarafı, x’in kendinden sonra gelen ikinci kuşakla bir şekilde yollarının kesişmesi ve aynı ortamda çalışmak zorunda kalmaları.

Elbette kuşaklar her zaman bıçakla kesilmiş gibi net ayrılmıyor birbirinden. Ben biraz Y’den tırtıklamışım, Y bir sonraki Z’den araklamış filan. Fakat kusursuz gerçeklik çatışma noktasında; arenanın ortasında, sırtında kanlı mızraklarla göz göze gelmiş boğa ve matador konumunda kendimizi buluvermemiz oluyor.

Sırtında delici mızraklarla o güne kadar dayanmış boğa, “Kontrol sende olmalı, verdiğin sözün ardında durmalısın, sorunu çözmeden işe koyulamazsın,” gibi kuralları sıralarken, kendini cesur yeni dünyanın yenilmez gücü sanan matador, “Ben özgür ruhluyum, sal gitsin” diyor.

Ne? Nasıl?

Sen salarsan, ben salarsam, kim yanar ideallerin uğruna ve nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?

Başka bir lisan konuşuyormuşum gibi bakıyor sevgili yeni dünya? Yanmak ne, aydınlık ne? Uğruna, ideal vs… Ne aptal sözcükler çıkıyor ağzımdan benim öyle? Ne diyorum ben?

“Bu şartlar altında ben yokum,” diyor ve zerre mücadele etmeden çıkıp gidiyor kapıdan. Tıpkı bir kameranın odak noktasından uzaklaşarak gözden kaybettiği minik bir obje olarak kalakalıyorum diğer kıyıda.

“Zamanımız geçmiş” diyordu değil mi o şarkı? Harbi öyle. Sorun çözücülerin zamanı geride kalmış artık. Şimdi biraz sal gitsin deme zamanı.

Kameranın beni unuttuğu kıyıdan izleyeceğim bundan böyle. Bıyık altından gülümsemek kârım olacak.

 

paylaşmanız için