Özsaygı ve narsisistik kişilik bozukluğu

Yüksek özgüven sahibi bireylerde toplumsal ilişkiler ‘’işbirliği ile oluşturulan durumlar’’ olarak değerlendirilirken; narsisistik kişilikler dünyayı ‘’zero-sum game’’ (sıfır toplamlı oyun) olarak görürler

 

PROF. DR. GÜLAY MİLLİ LOĞOĞLU

Özsaygı, bireyin kendini (özünü, benliğini) değerlendirdiği bir çeşit duygu durumu olup (kendine ne kadar ‘’değer verdiği, onayladığı, takdir ettiği’’nin ölçüsü); zihinsel ve davranışsal sağlık üzerinde önemli bir etkisi vardır. Özsaygı, en basit anlatımıyla, kişinin kendisine karşı olan tutumunu ifade eder. Bir tanıma göre özsaygı, özümüz hakkında ne ölçüde olumlu veya olumsuz hissettiğimizdir; bireyin kişisel değerinin ve özüyle ilişkili yaklaşımlarının öznel bir değerlendirmesidir. Bazı psikososyal kaynaklarda, yüksek özsaygının, stresin fiziksel sağlık üzerindeki etkilerini tamponladığı bildirilmektedir. Yüksek özsaygıya neşe, iyimserlik gibi olumlu hisler eşlik ederken; tersine düşük düzeydeki özsaygı durumuna, kaygı ve depresyon (çöküntü) gibi olumsuz duygular eşlik etmektedir (9, 4).  

Global (bütünsel, karakteristik) özsaygı, bireyin uzun dönemler boyunca sürdürülegelen, özüyle ilgili değerlendirmesidir; yetişkinlik dönemi süresince tipik olarak kararlı bir seyir gösterir. Bu duygu durumu, olasılıkla, mizaç (huy) ve nörotisizm (nevrotiklik; nevrotik birey, idealleştirilmiş benlik imgesi yönündeki onca uğraşısına rağmen özsaygı ve özgüven hissedemez; kolayca incinir ve sürekli onay arar) ile ilintili genetik bir özelliktir (Neiss, Sedikides ve Stevenson, 2002). Duruma özgü özsaygı (durumsal özsaygı) ise, bireyin belirli bir zaman, olay ve koşuldaki öz-değerlendirmesidir. Bir de, belirli alanlara işaret eden ‘’domain’’ özsaygı söz konusudur ki; her bireyin farklı alanlardaki farklı düzeylerde özduruşuna işaret eder; artistik özsaygı, matematiksel özsaygı… gibi. Bu üç durum kavramsal olarak farklı olmakla birlikte, birbiriyle önemli ölçüde ilişkilidir (Brown, 1998) (14).

Özsaygı kavramına sosyal sinirbilim açısından yaklaşan araştırma sonuçlarının işaret ettiği bulgular şöyle sıralanabilir:
1) özsaygının beyin fizyolojik işlergeleriyle ilişkisi; yüksek özsaygı durumuna eşlik eden daha büyük hacimdeki hipokampus ve ön singulat kortekste bölgesel gri madde hacmindeki artıştır, (Burada çok kısaca hipokampusun, duygulardan sorumlu limbik sistemin bir bileşeni olup, başlıca öğrenme ve bellek işlevleriyle ilintili olduğunu; ön singulat korteksin ise empati, dürtü denetimi, karar verme süreçleri ve duyguların düzenlenmesinden sorumlu olduğunu anımsatalım.)
2) özsaygı aynı zamanda, dinlenim durumundaki ‘’varsayılan mod ağı/olağan durum ağı’’ (default mode network; DMN) ve bazı özgün beyin alanları arasındaki işlevsel bağlantılarla da ilişkilidir, (DMN orta prefrontal korteks, arka singulat korteks ve alt parietal lob gibi bazı beyin bölgelerindeki ve bu bölgeler arasındaki yoğun bağlantılardan oluşan bir beyin ağı. İnsan bilinci ile yakından ilişkili. DMN, kendimiz ve diğerleri hakkında düşünme ve geçmişi değerlendirme, geleceği planlama gibi soyut düşünmeyle ilgili beyin işlevlerinde oldukça önemli. Gözlerimizi kapatıp kendimizi dinlediğimizde, beynimizde bilinç ve yaratıcılıkla yakından ilişkili bir beyin ağının devreye girmesi. Hiçbir şey yapmazken dahi beynimizde kopan fırtınalardan sorumlu sinirsel devreler!)  
3) özsaygı düzeyi düşük olan bireylerde özü tehdit eden uyaranlara daha güçlü sinirsel yanıtlar vermek üzere, özsaygı durumu tehditlere karşı sergilenecek olan beyin aktivitelerini değiştirir, düzenler,
4) özsaygı durumu, özünü değerlendirme süreçleri sırasındaki beyin aktivitelerini değiştirir, düzenler. Bu bulguların birlikte değerlendirilmesi, özsaygının sinirsel (nöral) temeline ve uyumlanabilir (adaptif) işlevlerine ışık tutmaktadır (15).

Özsaygı durumu ve DMN ilişkisini ve DMN’nin prefrontal korteksteki (korteks: beyin kabuğu) sinir ağlarının bir bileşeni olduğunu belirttikten sonra; prefrontal korteksin kişilik (benlik duygusu) oluşumu ve bilişsel denetim, bilişsel işlevlerin yürütücü denetimi (üst düzey işlev; yürütücü veya danışman sistem) gibi bazı önemli işlevlerini vurgulamalıyız. Prefrontal korteks, dış dünyaya ve iç dünyaya ilişkin bilgiyi (enformasyonu) işleyen beyin yapılarıyla bağlantılıdır; bir ilişkilendirme merkezidir. Limbik sistemin bir bileşeni olarak kabul edilen singulat korteks ise, kısaca duyguların işlemlenmesinde, davranışların düzenlenmesinde rol alır. Parietal korteksin ilişkili olduğu bazı işlevler ise, çok kısaca, bazı duyuların işlenmesidir.

 

Anlaşılacağı gibi özsaygı durumu ile ilintili sinirsel devreler; beynin duygularla, duyularla ilişkili alanlarını, ve aynı zamanda beynin yüksek işlevlerini, yani bilişsel işlevlerini ilgilendiren alanlarını da içeren sinirsel bağlantılarla karakterizedir. Karmaşık olan bu konunun ayrıntılı akademik değerlendirmesi, çoğunluk tarafından anlaşılabilir bir genel bakış vermeyi amaçlayan bu yazının kapsamı dışındadır.

Özsaygıda rol alan sinirsel bileşenler üzerinde yoğun araştırma sonuçları bulunmasına karşın; bütünsel (karakteristik) özsaygıya eşlik eden kendiliğinden (spontan) beyin aktivitesi hakkındaki bilgilerimiz sınırlıdır. Dinlenim konumunda ve işlevsel (fonksiyonel) manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) yöntemi kullanılarak yapılan bir çalışmada; prefrontal korteks, hipokampus ve ön singulat korteksin yüksek özsaygı düzeyi ile doğrusal bir ilişkide olduğu gösterilmiş olup; beyin aktivitesine yönelik bu bulgular, yukarıda açıklanmaya çalışılan sinirsel bağlantılara ilişkin araştırma sonuçlarını destekler niteliktedir. Bütünsel özsaygı durumu, DMN’nin ve sosyal bilişsel ağın (özgöndermeci ‘’self-referential’’ işlemleme, otobiyografik bellek ve sosyal bilişten sorumlu) merkezi bölgeleriyle bağlantılıdır (12).

Dehşet yönetimi kuramına göre (terror management theory), özsaygı durumu, varoluşsal kaygı üzerinde de tampon etkisi göstermekte olup; bu etkinin olası sinirsel ağlarına ilişkin çalışmalar da bulunmaktadır (8).

Gerginlik (stres) yaratan deneyimlere verilen duygusal yanıtların düzenlenmesinde önemli bir kişilik özelliği olarak özsaygıya işaret eden bulgular da azımsanmayacak sayıdadır. Bir çalışmada, özsaygı ile ön singulat korteks ve sağ prefrontal korteks gri madde hacimleri, ve sağ hipokampus ve sol hipotalamus hacimleri, ayrıca sağ temporo-parietal kavşak (‘’TPJ’’; onur/gururdan ve zihin kuramından, yani diğerlerinin bilgi, duygu, inanç, niyet ve zihinsel durumlarını anlama becerisinden sorumlu) gri madde hacmi arasında pozitif ilişkiler saptanmıştır. Bu bulgular, özsaygı düzeyi düşük olan bireylerde; duygu/stres düzenlenmesi, onur/gurur ve ‘zihin kuramı’ndan sorumlu beyin bölgelerinde gri madde hacminin azaldığına işaret etmektedir. Bu nöroanatomik bulgulara göre, özsaygı durumu yaşamsal bir ‘’başa çıkma, üstesinden gelme’’ kaynağı olarak işlev görmektedir (1).

Narsisizm (özseverlik) ve özsaygı: birbirinden tamamen farklı duygu durumları

Havuz suyuna yansıyan görüntüsüne aşık olup; yansımasını seyretmekten başka hiçbir şey yapamadan, özünü seyrederek ölen mitolojik karakter Narcissus’u bilmeyenimiz yoktur. Peki; pek çok sanatçının yapıtına esin kaynağı olan Narcissus’u ölüme götüren, bu kendi özüne hayranlığı mıydı? Son çalışmalara göre, Narcissus’un isim babası olduğu narsisistik kişilik bozukluğu; gelişmesi, kaynağı, kökenleri, nedenleri ve sonuçları itibarıyla özsaygı duygu durumundan tamamen farklıdır (2,10).

Caravaggio (1571-1610); Narcissus

Her iki durum da yaklaşık 7 yaşlarında gelişmeye başlamakta; çocuklar kendilerinin diğerlerince ‘’görüldüğünü’’ algılamaya başladıklarında, ‘’ben kaybedenim, başarısızım’’ (loser), ‘’ben değerliyim’’, ya da ‘’ben özelim’’ gibi öz-değerlendirmelere ve başkalarıyla sosyal karşılaştırmalara yönelmektedirler. Ancak özsaygı büyüme çağı döneminde en düşük düzeyde iken; yaşam boyunca yavaş ilerleyen bir artış göstermektedir. Narsisistik duygu durumu ise büyüme çağı/gençlik döneminde zirveye çıkmakta, yaşam boyunca kademeli olarak azalmaktadır(6). Ancak çok çeşitli etmenler, toplumsal durumlar ve çevre koşulları, bu seyir durumunda değişikliklere yol açabilmektedir.

Yüksek özgüven sahibi bireylerde toplumsal ilişkiler ‘’işbirliği ile oluşturulan durumlar’’ olarak değerlendirilirken; narsisistik kişilikler dünyayı ‘’zero-sum game’’ (sıfır toplamlı oyun) olarak görürler (7).

Psikopatolojik bir durum olan narsisistik kişilik bozukluğu (NKB) ile özsaygı duygu durumu arasındaki farklılık, görüntüleme yöntemleri kullanılarak yürütülen çeşitli çalışmalarla da desteklenmektedir. MRI görüntüleri incelenerek yapılan bir çalışmada; sağ prefrontal korteks ile çift taraflı medial (iç) prefrontal ve ön singulat kortekslerde gri madde yetersizlikleri ve sağ frontal lob beyaz maddesinde fiziksel değişiklikler belirlenmiştir (11).

John William Waterhouse; Echo and Narcissus, 1903

Narsisistik olgular bir yandan ‘aşağılık duyguları’ barındırırken, öte yandan kendilerini dış dünyaya kibirli, küçümseyici/aşağılayıcı olarak yansıtırlar ve sadece kendi özleriyle ilgilenen bir durum içerisindedirler. NKB’nin anahtar dışavurumlarından biri, empati yoksunluğudur. Bu olgular, diğerlerinin ne düşündüğünün, ne hissettiğinin çok iyi farkında olmalarına karşın, merhamet hissi duyumsamazlar, ya da yok denecek kadar az duyumsarlar. Yine MRI tekniği kullanılarak yapılan bir çalışmada; NKB olgularında, beynin dış tabakası olan kortekste yapısal bozukluklar ve özellikle merhamet duygusunun işlenip gelişmesinden sorumlu olan bölgesinde belirgin kalınlık azalması saptanmıştır (3,13).

Abartılı bir öz-önemlilik duygusu, aşırı bir diğerlerince hayranlık duyulma arzusu ve diğerlerinin hislerini anlama yoksunluğu ile karakterize olan narsisistik kişilik bozukluğunun en şiddetli tipi olan malign (kötücül) formunda, sadizm de tabloya eklenebilmektedir. Sorunun kökeni çok etmenli olup; biyolojik, psikolojik ve toplumsal/çevresel faktörlerin katkısı vardır(3). Diğerlerine gereksinim duymadıklarını iddia etseler de, nörobiyolojik düzeyde, narsisistik olgular aslında ‘diğerlerine muhtaçtırlar’(5).

Bir değerlendirmeye göre; temelde ön insula ve ön singulat korteksi kapsayan sinir ağının (salience network) işlev dengesizliği sonucunda ön insula (çok işlevli bir yapı olan insula beyin korteksinin küçük bir bölümünü oluşturur, duygulardan ve empatiden de sorumludur) temel fonksiyonu bozulmakta; bu durum DMN’de (olağan durum ağı) sürekli bir etkinleşmeye neden olmakta, bu da bireyin tüm ilgisinin/dikkatinin özüne odaklanmasına yol açmaktadır. Narsisistik olgularda gözlenen, başkalarının duygularını anlama ve paylaşma yoksunluğunun gelişmesine, bu işlergenin neden olabileceği değerlendirmeleri yapılmaktadır(4).

 

Sonuç olarak söylemek gerekirse; yukarıda çok öz olarak, ve profesyonelleri ilgilendiren akademik ayrıntılara girilmeden açıklanmaya çalışılan bilgiler ve değerlendirmeler ışığında, özsaygı duygu durumu ile narsisizm arasındaki farklılıklar net olarak anlaşılabilmektedir. NKB’de, özsaygıya ilişkin nörobiyolojik bileşenlerin yapısal ve işlevsel bozuklukları söz konusudur. Özsaygı düzeyi yüksek bireyler özgüven ve öz disipline sahip, çalışıp üreten, paylaşım bilinci olan, kendisini geliştiren, empati yapabilen; sevecen, dürüst, cömert, vefalı kişiler iken; narsisizm (özseverlik), patolojik bir duygu durumunu yansıtmaktadır.

Bu iki farklı duygu durumuna ilişkin bireysel/toplumsal/siyasal/yönetsel iletişim alanlarındaki örnekleri, farkındalığı olan her birey, yukarıdaki değerlendirmelerin de ışığında, aslında kendi gözlemleriyle net olarak anlayıp, ayırt edebilecektir. Bu anlayışı okurlara bırakırken; narsisistik duyguları olmayan, ancak özsaygısı yüksek bireylerle her alanda yolumuzun kesişmesi dileğiyle!

 

Kaynaklar

1-Agroskin D, Klackl J, Jonas E: The self-liking brain: A VBM study on the structural substrate of self-esteem. PLoS One 9(1): e86430 (2014).

2-Brummelman E, Thomaes S, Sedikides C: Separating narcissism from self-esteem. Current Directions in Psychol Sci, 2016. Doi.org/10.1177/0963721415619737

3-George FR, Short D: The cognitive neuroscience of narcissism. J of Brain, Behaviour and Cognitive Sciences; February 28, 2018.

4-Jankowiak-Siuda K, Zajkowski W: A neural model of mechanisms of empathy deficits in narcissism. Med Sci Monit 19: 934-941, 2013.

5-Jarrett C: At a neurological level, narcissists are needy. Neuroscience; July 8, 2015.

6-Kaufman SB: Narcissism and self-esteem are very different. Scientific American October 29, 2017.

7-Khazan O: The self-confidence tipping point. The Atlantic; October 11, 2019.

8-Klackl J, Jonas E, Kronbichler M: Existential neuroscience: self-esteem moderates neuronal responses to mortality-related stimuli. Soc Cogn Affect Neurosci 9(11): 1754-1761 (2014).

9-Lu H, Li X, Wang Y, et al: The hippocampus underlies the association between self-esteem and physical health. Sci Rep 8, 17141, 2018. (Nature)

10-Markman A: Narcissism is not just high self-esteem. Psychology Today; May 22, 2018.

11-Nenadic I, Güllmar D, Dietzek M, Langbein K, Steinke J, Gaser C: Brain structure in narcissistic personality disorder: A VBM and DTI pilot study. Psychiatry Research: Neuroimaging (2014). Dx.doi.org/10.1016/j.pscychresns.2014.11.001

12-Pan W, Liu C, Yang Q, Gu Y, Yin S, Chen A: The neural basis of trait self-esteem revealed by the amplitude of low-frequency fluctuations and resting state functional connectivity. Soc Cogn Affect Neurosci 11(3): 367-376 (2016).

13-Schulze L, Dziobek I, Vater A, Heekeren HR, et al: Gray matter abnormalities in patients with narcissistic personality disorder. J of Psychiatric Research, 2013. DOI: 10.1016/j.jpsychires.2013.05.017

14-Trait and state self-esteem/Protocol-JOVE. www.jove.com

15-Yang Z, Luo Y, Gu R, Liu Y, Cai H: Self-esteem and brain: A social neuroscience approach. Advances in Psychol Sci 25(5), 788-798 (2017).

 

PAYLAŞMAK İSTERSENİZ