Osman Hocanın Tarhanası

Dr. Osman Nuri Koçtürk, Cia’nın hedefi haline geldikten sonra profesör unvanını hiçbir üniversiteden alamadı, üniversitelerde iş bulamadı. 12 Eylül darbesinde gözaltına alındı. Emekli olduktan sonra içine kapandı ve 1994’te aramızdan ayrıldı. Beslenmenin kişisel tercihlerden çok, üst düzeyde verilen politik kararlarla şekillendiğini savunur. Bir beslenme politikasından söz edilebilirse bunu Osman Nuri Koçtürk’e borçluyuz

 

 

ALİ HAN EREÖRNEK

Tarhana Osman: Emperyalizme Karşı Bir Bilim İnsanı 

Osman Nuri Koçtürk ya da yaptığı radyo programında halka tarhana yemeyi öğütled

iği için bilinen adıyla “Tarhana Osman” şimdi daha da çok anılması gereken bir kişilik ve bir bilim insanı olarak çalışmalarıyla hâlâ toplumumuza ışık tutuyor.
İlginç akademik kariyeri 1943 yılında Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden askeri veteriner olarak mezun olduktan sonra 1948 yılında biyokimya üzerine yaptığı doktorayla başladı.
Beslenme konusundaki çalışmaları, 1949-1954 yılları arasında ABD’deki Missouri Üniversitesi’nde Beslenme Kürsüsü’nde ziyaretçi profesör olarak görev yapmasıyla sürer. Ülkeye döndükten sonra da sivil hayatı tercih edip Et ve Balık Kurumu, Milli Eğitim Bakanlığı ve Ziraat Bakanlığı’nda, beslenme uzmanı olarak görevler alır.

O dönemde beslenme konusu çok bilinen bir bilimsel dal olmamakla birlikte, bu konuyu anlatmak için halka dönük bilimsel yayınlar yazıp konferanslar vermeye başlar. Beslenmenin kişisel tercihlerden çok, üst düzeyde verilen politik kararlarla şekillendiğini savunur. Çalışmalarının Soğuk Savaş dönemine denk düşmesi onun fikirlerine katkı yapar. İki kutuplu dünyada kültür ve besin baskısıyla hem ABD’nin hem de Sovyet Rusya’nın az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeleri sömürdüğüne işaret eder. 1950’li yıllarda Public Law 480 Yasası’yla ABD’nin Türkiye’ye gönderdiği süttozu ve unların ülkeye verilen zararlarını anlatmak için çabalar, az gelişmiş ülkelere gıda yardımı adıyla üretim artıklarının pompalandığını anlatır ve bunun ardında başka amaçların olduğunu vurgulayarak o dönem oldukça ses getirir. Bugün bile bu bilim insanının çalışmaları ve itirazlarına göz atmakta fayda var.

Soyayağına karşı zeytinyağı-Yabancı buğdaya karşı yerli buğday

1960’ların başında soya ithaline de benzer tepkiyi verdi. Soya ithaliyle ülkemize giren margarin de aynı senaryonun bir parçasıydı. Margarinin damar sertliğine yol açacağını dile getirip ona karşı zeytinyağı tüketimini savundu. Yeşil devrimin başlangıcı olarak bilinen Meksika’da Rockfeller Vakfı’nın fonlarıyla üretilen Sonora 64 Buğdayı’nın ülkeye gelmesine de şiddetle karşı çıktı. Halkı bilinçlendirmek için kamuoyu yarattı ve kitaplarında sıkça bu konuları dile getirdi. Bize yeten yerli buğdayın yerine, ileride ithalat yapmak zorunda kalacağımız konusunda uyardı ki bu konu hâlâ gündemini koruyor. Bu arada TÖS ve o dönemdeki DİSK’teki çalışmaları vasıtasıyla besinde oynanan bu küresel senaryoları emekçilerin büyük kesimine bilgi olarak aktarmayı başardı.

27 Mayıs devrimi’nin önderlerinden, sonra Tabi Senatör Haydar Tunçkanat ve o yıllarda Türkiye’yi çalkalayan kitabı


1966 yılında senatör Haydar Tunçkanat tarafından açıklanan gizli bir CIA raporu olayında Türkiye’de ABD çıkarlarına aykırı davranan Koçtürk’ün de hedeflendiği ve listedeki kişilerin etkisizleştirilmesi gerekliliğinin söz konusu raporda yer aldığı öğrenilir.

Kuzey-güney çelişkisi ve açlık korkusu  

Koçtürk, özellikle Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi kitabında kuzeyin güneyi sömürmesine dikkat çeker. Dünya savaşları sonrasında silahlı mücadelelerin pahalıya geldiğini anlayan emperyalist devletler, sömürgeciliğin yeni tarzını keşfetti. Açlık korkusu yaratılıp yardım bahanesiyle ülkelere sızılacaktı. Gıda tüketimi başta olmak üzere birçok alışkanlığın, sömürülecek ülkelere kabul ettirilmesi hem ucuz, hem daha kârlı bir yoldu.
Bu fikrini de Açlık Korkusu kitabında biyopolitika olarak temellendirdi.
Ona göre açlık, emperyalist ülkeler tarafından kurgulanmış bir oyundur ve tamamıyla yapaydır. Ülkemiz anayasasında yazılı 52. madde vasıtasıyla yurttaşların beslenme hakkının devletin sorumluluğunda ve planlamasında olması gerektiğini savunur. Kitapları o yıllara ait bilimsel verilere ve istatistiklere yer verir. Kitaplarında, yazılarında ve radyo programlarında sıkça kendine yeten coğrafyamızın, yapılan ithalatlarla bağımlı hale geleceği konusunda uyarılar yapar. Günümüz koşullarında bile bakıldığında pek de haksız değildir.


Katıldığı radyo programlarının sonunda halka tarhana yemeyi öğütlediğinden adı halk arasında “Tarhana Osman’a” çıkar.
Sendikalarda yaptığı çalışmalarda işçilerin beslenme sorunlarını da ele almayı da ihmal etmez. Bu konuda da “İşçiler, Sendikalar ve Beslenme” kitabını kaleme alır.

Bergama’dan sonra 2016 yılında İzmir Karşıyaka Belediyesi de Tarhana Osman’ın büstünü diker.

Karşıyaka’daki büstü açılırken. Neden bu ülkenin tarhanasıyla ünlü illeri, kasabaları birer “Tarhana Osman” büstü açmıyorlar? Ya da bir sokağa, bir okula, bir binaya adını veremiyorlar, neden?


Bu vesile ile hayat hikâyesi ve mücadelesi bazı yazarlar tarafından tekrar gündeme gelir. Toprakların pestisitler-gübreler-yabancı tohumlarla kirlenmeyeceği, su kaynaklarımızın, ormanlık alanlarımızın madenlere peşkeş çekilmeyeceği, HES, termik ve diğer nükleer santrallarla sanayiye yetiştirilecek enerji kaygılardan çok, insan bünyesine enerji katacak besinlere ucuz ve sağlıklı yoldan erişmek için Koçtürk gibi daha birçok bilim insanına ihtiyaç var. İnsanın temiz gıdaya erişmesi hakkında yazdığı yetmişe yakın kitap ve birçok makale, üzeri örtülü birer bilgi kaynağı olarak arşivlerde duruyor. Kitaplarının en önemlilerinden Gıda Emperyalizmi ve Açlık Korkusu kitabı TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’ndan sınırlı sayıda tekrar basıldı; ancak bulamayanlar için PDF formatında da okumak mümkün. Siz en iyisi onun kitaplarını okuduysanız bile bir kez daha okuyun. Belki ben de o arada yaşadığım köy evimde, ne kadar tarhanam kalmış ve anısına bir taşım kaynatabilir miyim onu kontrol edeyim.

Başlıca Yapıtları:
Açlık Korkusu
Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi
Sessiz Savaş
İşçiler, Sendikalar ve Beslenme
Türk Halkının Beslenme Sorunu