Oradaydım… Assos’un bağrına dayamış hançerini

Şu anda Assos antik limanında müthiş bir doğa ve tarih katliamı var. İş makinaları son sürat çalışıyor. İğne ile kuyu kazar gibi çalışılması gereken, ülkemiz ve dünya için çok kıymetli olan bir antik kentte kepçelerle, kırıcılarla hafriyat ve teraslama yapılıyor ve geniş alanlar açılıyor

 

MECİT ÜNAL

Yukardaki başlığın özgün şeklinin “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini/Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?” olduğunu bilmeyen yoktur sanırım.

150 yıl önce Namık Kemal’in “93 Harbi” sonrasında “Vatan Mersiyesi” şiirinde her kıtanın sonunda tekrarladığı redif-sorudur bu. Halide Edip, 1919’da işgal altındaki İstanbul’da düzenlenen Sultanahmet Mitingi’nde tekrarlar. Halide Edip’e cevap Anadolu’da ulusal kurtuluş savaşımızı örgütleyen Mustafa Kemal’den gelecektir:

“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini”.

Halide Edip’ten yüzyıl sonra görünürde hiçbir düşman olmamasına karşın bu soruyu havamız, suyumuz, toprağımız, bütün bir doğamız için soracak hale gelmek çok acı bir durum.

İş söze geldi mi vatan savunuculuğunu kendilerinden başka kimseye bırakmayanların vatanı oluşturan her şeyin parça parça mahvedilmesine izin vermeleri, desteklemeleri, göz yummaları, ses çıkarmamalarının başka bir açıklaması olabilir mi?

İşte Kazdağları, işte Kuzey Ormanları, işte Akbelen, işte İkizdere, işte Akçay Sulak Alanı, işte Ovacık’ta, Yüksekova’da müdahale edilmeyen orman yangınları…

İşte Assos!

Doğa ve tarih katlediliyor

Assos Çanakkale’nin Troya’dan sonra dünyaca tanınan, kalesi, kenti, tapınağı ve limanı ile en önemli antik yerleşim yeri.

“Assos Kaya Islahı”, neredeyse her karış toprağı altın madeni, RES, JES, Kömürlü Santral, taş ocağı için ruhsatlandırılan Çanakkale’nin “ekoturizm” projelerinden sonra başına açılan en son bela. “Assos Kaya Islahı” adı altında doğa ve tarih katlediliyor aslında.

“Antik liman üzerindeki kayaların yerleşim alanı ve insan sağlığını tehdit ettiği” gerekçesiyle AFAD’ın hazırladığı bir rapor doğrultusunda Ayvacık Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği’nce Mart ayında “Ayvacık İlçesi Assos Kaya Islahı Yapım İşi” adı altında ihale edilmiş, derhal inşaata başlanmıştı. İşletmelerin feryatlarına kulaklarını tıkayan Çanakkale Valiliğince birçok turizm işletmesinin bulunduğu liman 500 gün süreyle kapatılmıştı.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları koruma Derneği ile Assos Dostları’ının geçtiğimiz Cuma günü Ayvacık’ta gerçekleştirdikleri basın açıklaması ve Savcılığa yaptıkları suç duyurusuna rağmen Antik limandaki katliam devam ediyor.

Yapılanı yerinde görmek amacıyla Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan, konunun uzmanı bir jeoarkeolog ve bir gazeteci ile birlikte “afet bölgesi” ilan edilerek etrafı tel örgülerle çevrilen inşaat alanına girmeye karar verdik.

Limanın girişi yukarda jandarma tarafından tutulduğu için arka taraftaki açık kapıdan girdik. Hiçbir uyarı levhasının olmadığı tel örgüler boyunca aşağıya iniyoruz. Sık meşe palamutu çalılarıyla kaplı alanda daha el değmemiş, ama birçok yeri kazma kürekle, iş makinalarıyla delik deşik edilmiş yapı kalıntılarıyla, kemerli kapılarla karşılaştık. Antik dönemden bugüne, onca depreme karşın yüzlerce yıl sağlam kalmış döşeme yollar ise anlatmakla bitmez.

Antik kentin bu hiç dokunulmamış kısmını gören bir yere kamera yerleştirildiğini fark ettim.

Büyük olasılıkla, izliyorlarsa görmüşlerdir!

Hızlı olmalıyız!

Tarihin ortasında iş makinaları

Bir yandan da kalıntılarla ilgili bilgi veren jeoarkeologumuz önde, biz arkada keçilerin açtığı çalıların arasındaki patikalardan güçlükle geçerek iniyoruz. Sözümona afet bölgesi ama tel örgüler birçok yerinden sökülmüş, iple bağlanmış. Bıraktıkları izlerden keçilerin buralara kadar girip otladıklarını, çobanların da çok rahatlıkla girebildiklerini anlıyoruz.

Aşağılara inildikçe kırıcı makinaların sesi daha güçlü gelmeye başladı. Çat çat çat vuruyorlar.

Aşağıda bir traktörün geçebileceği genişlikte bir yol ve açık bir kapı daha var. Oradan da geçince geniş bir düzlüğe geliyoruz. Onlarca depremin yıkamadığı kayaları parçalayan dev iş makinalarının harıl harıl çalıştıkları yerin hemen üstündeyiz şimdi. Makinaların çıkardığı ses dayanılmaz! Sarsıntı ise ta yukarılardan hissediliyor… Liman ve inşaat nedeniyle kapatılan işletmeler ise makinalardan sadece birkaç metre aşağıda.

Metrelerce içeriye girilmiş bu kısımda. Kentin doğusuna ve yukarı kısımlarına doğru daha da genişletilecek besbelli ki, kazıklar çakılmış. Yoksa sözü edilen o 12 bin metrekare otopark yeri nasıl oluşturulacak?

Biraz öteye büyük kamyonlar sıralanmış.

En az 8-9 kamyon.

6-7 tane de iş makinası var.

Hızla fotoğraflamaya başladık.

Bir yandan da fotoğrafları hemen paylaşıyoruz,  olur da “yakalanırsak” başlarına bir iş gelmesin diye!

Emir, o malum çaresizlik

Nitekim geliyor da!

Önce tepede iki üç kişi gördük. Arkasından ıslıkları duyduk. Yokuş yukarı çalıların arasından hızla çıkmaya çalışıyoruz. Bir yandan da çektiğimiz fotoğrafları yolluyoruz dernekten arkadaşlara. Çalılar oramıza buramıza takılıyor. Bir ara Süheyla düştü, kalktı. Pantolonumun yırtıldığını yukarda uzatmalı jandarma çavuşunu bizi beklerken bulduğumuzda fark ettim.

Bu arada jeoarkeoloğumuz ile gazeteci arkadaşı kaybettik. Onlar konuşmalarımızı duyup başka tarafa yönelmiş olmalılar. İyi diyorum, bizimkiler yerine ulaşamasa da onların çektiği fotoğraf ve videolar kurtulur hiç değilse.

Jandarma kimliklerimizi aldı, üstüne bildirdi. Burada ne yaptığımızı sordu. Anlattık.

Afet bölgesi ilan edildiği için girmek yasakmış!

Kapıların açık olduğunu, hiçbir uyarı levhasının da bulunmadığını söyledik.

Komutanı, bizi yukarıya, Behram’a getirmesini söylemiş. Antik kentin içinden köye -yolumuzu kaybettiğimiz için- evlerden birinin bahçesinden geçerek geçebildik. Burada Süheyla, evde kadın varsa birden karşılaşınca korkmasın diye öne geçiyor.

Köye vardığımızda gözlemecilerden birine oturtan genç jandarma onbaşısı, su ısmarlıyor, can güvenliğimize dikkat çekiyor. Ya oralardan aşağı yuvarlansaymışız!

Jandarmanın da polisin de baş başa olduğumuzda eylemlerimizi zımnen de olsa onaylaması, hak vermesi –hatta hemen her doğa eylemimizi izlemeye gelen sivil ve resmi görevlilerden emekli olunca derneğimize üye olacaklarını söyleyenler bile oluyor,- rastladığımız durumlardan. Ama söz dönüp dolaşıp o malum çaresizliğe geliyor: Emir!

Uyarı tutanağı

Sonuçta o “emir” sözüyle yine karşılaştık. “Afet bölgesi”ne izinsiz girmekten dolayı uyarı tutanağı tutuldu. Bir daha girecek olursak cezai müeyyide uygulayacaklarını söyledi komutanları. Bir nüshasını istedik vermediler, altında adları yazılıymış!

– E, dedim, yakanızda adınız yazılı ya, eğer gerçek adınızsa!

– …

Telefonumdaki fotoğrafları sildirdikten sonra GBT’mizden de bir şey çıkmayınca kimliklerimiz verip gidiyor, ama bir yandan da sürekli ring yaparak kontrol ediyorlar. Bizi almaya gelecek arkadaşımızı beklerken arkeoloğumuz ile gazetecinin başka bir yoldan göze çarpmadan çıktıklarını öğrenip rahatlıyoruz. İyi, video ve fotoğrafların bir kısmı kurtuldu en azından.

Gözlemecide çalışanlar duyduklarını anlatıyorlar. Diyarbakırlı olduğunu söyleyen bir genç, yerlilerin soruna sahip çıkmamalarından yakınıyor. Diyarbakır’da olsa böyle şeylere halk izin vermezmiş.

Bizi almaya gelince öğrendim, benim çektiklerim de sağ salim ulaşmış yolladığım arkadaşa.

Kazdağı Koruma Derneği’nin açıklaması

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği derhal bir basın açıklaması yayımladı. Açıklama şöyle:

“ASSOS ANTİK LİMANI’NDA KATLİAM DEVAM EDİYOR!

Assos Antik Limanı’nda “Assos Kaya İslahı İnşaatı” adı altında yapılan doğa ve tarih katliamına karşı 24 Eylül Cuma günü Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıları Koruma Derneği ve Assos Dostları olarak inşaatın acilen durdurulması ve sorumlular hakkında işlem yapılması için Ayvacık Kaymakamlığı’na başvurmuş ve Ayvacık Cumhuriyet Baş Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştuk.

İnşaatın durdurulup durdurulmadığını görmek için alana geldik ve ancak ne yazık ki yıkımın son hızla devam ettiğine tanık olduk. Yüreğimiz bir kez daha sızladı.

Şu anda Assos antik limanında müthiş bir doğa ve tarih katliamı var. İş makinaları son sürat çalışıyor. İğne ile kuyu kazar gibi çalışılması gereken, ülkemiz ve dünya için çok kıymetli olan bir antik kentte kepçelerle, kırıcılarla hafriyat ve teraslama yapılıyor ve geniş alanlar açılıyor. Acaba bu kırıcılar ve kepçeler çalışırken neler yok oluyor? Çalışma alanın hemen yakınlarında antik yollar, binalar, yapılar var. Bu durumu aklımız ve vicdanımız almıyor. Tel örgünün dışında ve alandan çıkarken yapılan bir ihbar üzerine kolluk tarafından durdurulduk. Kimliklerimiz istenildi ve ifademiz alındı. “Afet bölgesine izinsiz bir kez daha girmememiz” konusunda bir uyarı içeren bir tutanak imzalattırıldı.  Tutanağın bir kopyasını istememize rağmen alamadık, fotoğrafını çekmemize de izin verilmedi.

Ayvacık Kaymakamlığı’nı, Çanakkale Valiliği’ni, Çanakkale Kültür Varlıkları ve Tabiat Varlıkları Kurulları yetkililerini, müze müdürlüğünü, Kazı başkanlığını, Cumhuriyet Savcılığını, yöremizin vekillerini  ve kamuoyunu bu katliamı bir an önce durdurmaya çağırıyoruz.

Suç duyurusu başvurumuzun çok acilen işleme konulmasını istiyoruz.

#AssosumaDokunma

#KatliamıDurdur

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği”

PAYLAŞMAK İÇİN