Almanya seçim sonuçları ve Türk-Alman ilişkilerine etkisi

Yeni gelen hükümet, içinde muhtemelen yeşillerin de olacak olması nedeniyle, Türkiye’deki hükümetten daha net pozisyonlar bekleyecektir. Örneğin sığınmacıları göndermeme veya NATO konusunda, Rusya ile yakınlaşma gelişmesinde, Almanya’nın içişlerine istihbarat teşkilatı yoluyla müdahale etme gibi konularda daha açık ve net tavır bekleyecektir.

ERSİN DEDEKOCA

Almanya’da geçtiğimiz Pazar günü (26 Eylül) yapılan seçimleri Sosyal Demokrat Parti (SPD) adayı Olaf Scholz kazandı. Daha doğrusu, SPD en çok oy alan ve sandalye kazanan parti oldu. Resmi geçici sonuçlar, SPD’nin birinci parti konumunda olduğunu gösterirken SPD’nin başbakan adayı Scholz, yeni hükümeti, Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) ile kuracağını açıkladı.

Scholz’ın, SPD’nin Almanya’da azalan desteğini ilk sıraya çıkarmakla kalmamış, Avrupa’da sosyal politikalara dönüşün işaretini de verdiği konuşulmaktadır.

SEÇİM SONUÇLARI

Almanya’da 20’nci Meclis (Bundestag) seçimlerini kazanan SPD, yıllardır süren düşüş eğilimini tersine çevirmeyi başararak, oy oranını yüzde 25,7 (+5.2)’ye yükseltmiştir.  Angela Merkel başbakanlığında 16 yıldır iktidarda olan Hristiyan Demokrat Birlik/Hristiyan Sosyal Birlik (CDU/CSU) ise yüzde 24,1 (-8.9) ile tarihinin en düşük oy oranını kaydetmiş oldu.

Seçimlere yüksek hedeflerle giren ancak kısa sürede anketlerde kan kaybeden Yeşiller ise, seçimlerde oyların yüzde 14,8 (+5.8)’ini almayı başararak, ülkedeki üçüncü büyük siyasi güç konumuna yükseldi. Hür Demokrat Parti (FDP)’nin oy oranı ise yüzde 11,5 (+0.7) olmuştur.

Bu durumda SPD’nin parlamentodaki sandalye sayısı, 2017 seçimlerine göre 53 artarak 206’ya yükselmiş olmaktadır. CDU/CSU 246 sandalyeden 196’ya düşerken Yeşiller, 67 olan sandalye sayısını 118’e çıkarmışlardır. FDP 80 olan sandalye sayısını 92’ye yükseltirken, Sol Parti (Die Linke) 69 sandalyeden 39’a gerilemiştir. “Aşırı sağ” oyları temsil eden ve seçimde yüzde 10,3 (-2.3) oranında oy alan AfD ise meclise 83 milletvekili ile girecektir.[i]

KURULACAK KOALİSYON

Resmi geçici sonuçlara göre şansölyeliği kazandığını açıklayan SPD lideri Scholz,”CDU, seçmenden hükümette olmaması gerektiği mesajını aldı. Hükümeti bizim kurmamız gerektiği mesajını verdiler. SPD, Yeşiller ve FDP partilerini güçlendirdiler. Gelecek hükümette bu partiler olmalı” dedi.[ii]

Kurulacak hükümetin önünde “üç büyük zorluk” olacağını söyleyen Scholz, bunları şöyle sıraladı: Toplumda daha çok saygı yaratmak, ülkedeki endüstriyi modernleştirmek, insan eliyle meydana gelen iklim değişikliğini durdurmak ve yavaşlatmak.

Scholz, Almanya’nın temel politika görevinin “güçlü bir Avrupa Birliği inşa etmek” olacağını söyleyerek, bu görevin Almanya’nın uluslararası stratejisini ve dış politikasını belirleyeceğini belirtti.

Olaf Scholz. Eski bir avukat olan Scholz (63), 2011-18 yılları arasında Hamburg Belediye Başkanlığı ve Çalışma Bakanlığı yapmıştır. Angela Merkel’in ilk hükümetinde de bakan yardımcısıydı.

Her ne kadar CDU/CSU lideri Armin Laschet’in seçim sonucunu “yenilgi” olarak kabul etmemesi ve “önemli olan çok oy almak değil, hükümeti kurabilmektir” şeklindeki yaklaşımına ve partilerin sandalye sayılarına göre beş şekilde koalisyon oluşturulabilmesi olasılığına karşın, yeni hükümetin SPD, Yeşiller ve FDP arasında kurulacağı görüşü güçlü durmaktadır.[iii]

YENİ BAŞBAKAN ADAYI OLAF SCHOLZ KİMDİR ve PARTİSİNİ NASIL İLK SIRAYA TAŞIDI?

Hatırlanacağı gibi, bundan bir yıl öncesine kadar Alman sosyal demokratlarına artık siyaset sahnesinden siliniyor gözüyle bakılıyor, seçimin CDU/CSU’un adayı Armin Laschet ile Yeşillerin adayı Annalena Baerbock arasında geçeceği tahmin ediliyordu.

Seçimde en yüksek oy ve sandalye kazanmış olan Scholz, sadece Alman sosyal demokratların aşağıya doğru gidişlerini kırmakla kalmamıştır. Aynı zamanda Covid-19 sonrası “Avrupa’da sosyal devlet ve yeşil ekonominin yükselişinin” işaretini de veriyor olarak değerlendirilebilir. Tabii ki bunun böyle olup olmadığını birlikte göreceğiz.

Bu bağlamda ABD’de Joe Biden’ın seçilmesindeki en başat etkenlerden birinin de, Donald Trump’ın Covid-19 mücadelesini hafife alması olduğunu unutmamak gerekiyor. Keza Scholz’un, Fransız Maliye Bakanı Bruno Le Maire ile birlikte korona salgınıyla mücadele için 750 milyar Euro tutarında fonu oluşturan siyasetçi olduğu ve bunun da Avrupa’da bilindiğini hatırlatmak isteriz. Angela Merkel görevden ayrılmaya hazırlanırken, Fransız-Alman dayanışmasını sürdürme konusundaki sicili de onun lehine işlediği konuşulmaktadır.[iv]

SPD saflarındaki bazı çevrelerde Olaf Scholz “muhafazakâr” olarak görülmektedir. Parti, daha solda yer alan Saskia Esken ve Norbert Walter-Borjans ile birlikte yönetilmektedir. Sol Parti’nin büyük hedefi olan NATO’dan ayrılmak, Scholz’un gündeminde olmadığı bilinmektedir.

Eski bir avukat olan Scholz (63), 2011-18 yılları arasında Hamburg Belediye Başkanlığı ve Çalışma Bakanlığı yapmıştır. Angela Merkel’in ilk hükümetinde de bakan yardımcısıydı. Hamburg Eyaleti Başbakanı olduktan sonra, 2018’de Maliye Bakanı olarak federal hükümete girmiştir.

Televizyonda yayımlanan seçim tartışmaları sırasında rakibi CDU lideri Armin Laschet, defalarca Scholz’u Sol Parti ile ittifakı dışlamamakla suçladı. Fakat seçmenler, Scholz’un Başbakan Yardımcısı olarak Merkel ile uyum içinde birlikte çalıştığını biliyor ve birçoğu partinin yeni liderinden ziyade onu Merkel’in halefi olarak görmekteydi.

Scholz’un merkez sağdan farklılaştığı nokta, asgari ücretin 12 Euro’ya çıkarılmasına verdiği destek olup, bu noktada görüşü Yeşiller Partisi ile örtüşmektedir. Ayrıca yeni konutlar inşa etmeye odaklanırken, kira kontrollerini sıkılaştırma sözü de vermiş bulunmaktadır.

Tartışma programlarında gösterdiği performans, “öngörülebilir bir siyasetçi” olarak görülmüş, güven verdiği için “geniş çevrelerce övüldü” ve “Laschet’in sönük kampanyası” da ona, partisini birinci sıraya yükseltmesine yardım etmiştir.

Scholz kamuoyunda, çekirdekten yetişme, ılımlı ve güven veren bir siyasetçi olarak bilinmektedir. Örneğin geçenlerde, bakanlığını da ilgilendiren bir yolsuzluk soruşturmasında, Türkiye’de yabancısı olduğumuz bir şekilde, rakiplerini “kumpas kurmakla” suçlamak yerine soruşturmayı desteklemişti.

Scholz ve SPD’nın yükselişi konusunda Coventry University Siyaset Bilimi Profesörü Matt Qvortrup’un analizi, bunu üç başlıkta toplamaktadır:[v]

Olaf Scholz, G7 Zirvesi’nde alınan, “çok uluslu şirketlerin faaliyette bulundukları her ülkede belli bir düzeyde vergilendirilmeleri” kararının mimarıydı. Bu, onun Merkel’in gölgesinden çıkmasını sağladı; Alman ekonomisinin iyi ve sağlam durumda olmasında, Scholz’un hakkı teslim edildi.

– Scholz, geçmişte işçi sınıfından müvekkilleri temsil eden bir avukat olarak Almanya’da yüksek bir asgari ücretin belirlenmesini sağlamıştı.

– Scholz’ın bir diğer şansı da, iki rakibinin de seçim kampanyasında yaptıkları hatalar/gaflardı. Yeşiller Partisi’nin başbakan adayı Annalena Baerbock, “CV’sini süsleyerek zenginleştirdiği” gerekçesiyle eleştirilmiş, kitabında da intihal yaptığı iddia edilmişti. Ancak en önemlisi Armin Laschet’in yaptığı gaflardı. Laschet, sel kurbanları için yapılan bir törende şaka yaparken görüntülendi. Bu, Laschet’in kampanyasında attığı bir dizi yanlış adımın sonuncusuydu.

ALMANYA’NIN TÜRKİYE POLİTİKASINDA DEĞİŞİM?

Kökleşmiş kurum ve kuralların egemen olduğu (structural) Almaya, dış politika yönünden de önemli zikzakların yaşanmadığı, ekonomisi güçlü, refahı yüksek bir Avrupa ülkesidir. Keza İngiltere ve ABD’den farklı olarak, çatışmadan (adversarial) daha çok uzlaşma (consensual) politikasının geçerli olduğu bir ülkedir. Zaten yürürlükteki “federal sistem” ve “güçlü bağımsız kurumlar”, söz konusu politika ve uygulamalarda radikal değişiklik yapılmasına karşı direniş göstermektedir. 1989’da Demir Perdenin yıkılması ve iki Almanya’nın birleşmesiyle daha da güçlenen bu olgunun, seçim sonrası SPD öncülüğünde yeni oluşacak koalisyon döneminde de, ufak değişikliklerle sürdürüleceğine kesin gözüyle bakılmaktadır.[vi]

Kısacası Almanya’da hükümetlerin değişmesi ile dış politika hızlıca değişmez. Yönetimler kendi renklerini elbette verir ama Almanya’nın “kalıcı bir politikası” vardır. Bu da: NATO ve AB eksenli politikadır. Yönetimlerin yaptıkları, “ana eksenle uyumlu tali politikalar” geliştirmek olmaktadır.

Her koalisyon anlaşmasında, her koalisyon ihtimalinde belli konularda küçük değişiklikler her zaman beklenebilir. Ancak BM genel Kurulu sırasında Cumhurbaşkanı Steinmeir ve Dışişleri Bakanı Heiko Mass tarafından da vurgulandığı gibi, Merkel-sonrası dönemde “önemli ölçüde devamlılığın”, Alman dış politikasının belirleyici özelliği olacağı beklenmektedir.

Bu bağlamda Türk-Alman ilişkilerinin geleceğine baktığımızda, hangi hükümet kurulursa kurulsun Türkiye’deki mevcut yönetim, “daha zorlu” bir durum ve hükümet ile baş başa kalacaktır. Çünkü yeni yönetimin, Angela Merkel’in “zamana oynayarak”, kendisine “sataşanların kendi kendilerini imha etmelerini beklemesi” politikasını ne kadar sürdüreceği belirsiz durmaktadır.

Merkel sonrasında Almanya’nın Türkiye politikasının nasıl olacağı, nelerin değişeceği, biraz da SPD’nin kimlerle koalisyon kuracağına bağlı.

Çünkü yeni gelen hükümetçe, içinde muhtemelen yeşillerin de olacak olması nedeniyle, Türkiye’deki hükümetten daha net pozisyonlar beklenecektir. Örneğin sığınmacıları göndermeme konusunda veya NATO konusunda, Rusya ile yakınlaşma gelişmesinde, Almanya’nın içişlerine istihbarat teşkilatı yoluyla müdahale etme gibi konularda daha açık ve net tavır bekleyeceklerdir.

Merkel’in Türkiye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik politik yaklaşımını iki döneme ayırabiliriz: Birinci dönem, Erdoğan ile Türkiye arasında ayırım yapmadan Erdoğan’a şahsi eleştirilerde bulunduğu, Erdoğan’ın “Nazi” türü ağır suçlamalarına da aynı sertlikte yanıt verip, gerilimin uzamasına yol açıldığı dönemdir. Ancak bu dönemin, Frank-Walter Steinmeier’in Cumhurbaşkanı seçilip görevi devralırken yaptığı konuşmayla sona erdiği söylenebilir. Söz konusu dönüşüm sonrasında, Erdoğan’ın şahsen hedef alınması ve bu yolla gerilime yol açılmasıyla, müttefik ülke olarak Türkiye’nin Erdoğan’a yönelik eleştirilerden ayrı tutulması söz konusu olmuştu.[vii]

Almanya’nın Türkiye politikasının nasıl olacağı, nelerin değişeceği, biraz da SPD’nin kimlerle koalisyon kuracağına bağlıdır. Yeşiller ve liberallerle bir üçlü koalisyon mu, yoksa zayıf bir olasılık olsa da, Hristiyan Demokratlarla ikili “büyük koalisyon” mu? Keza her iki durumda da Dışişleri Bakanlığını hangi partiden, kimin üstleneceği önem kazanmaktadır.

Yeni hükümet konusunda gündeme gelmesi muhtemel ve belirsizlikler taşıyan bir konu da “silah satışıdır”. Alman tarafının tanesi 6 milyar Euro değerinde iki adet denizaltı satmak ve Türkiye’nin de bunları almak istediği bilinmektedir. Konunun finansman nedeniyle geciktiği anlaşılmaktadır. İşte bu silahların satışları gündeme geldiğinde, yeni koalisyon hükümetini zorlayacağını ve muhtemelen “biz bir önceki hükümet döneminde alınmış kararları uyguluyoruz” diyerek işin içinden çıkacaklarını düşünmekteyiz.

Alman sosyal demokratları her zaman Türkiye’nin Avrupa ile yakınlaşmasına daha yakın, yabancı düşmanlığına ise uzak durmuşlardır. Scholz döneminde, özellikle Yeşiller ve liberallerle koalisyon olursa Avrupa’ya Türkiye üzerinden göçmen akınından yatırımlara, demokratik özgürlüklere dek bakış nasıl değişir?

Scholz, seçilmeden birkaç gün önce bir basın toplantısında Almanya’daki Türkler için “Siz artık bizdensiniz, ayrı gayrımız yok” gibilerinden konuşarak Almanya’daki Türkleri rahatlattı. Bu söyledikleri, Murat Yetkin’in de belirttiği gibi, “ya Türkiye’de ya burada oy kullanacaksınız” gibi, Erdoğan’ı çok rahatsız edecek bir gelişmeye yol açar mı?

Bu soruların yanıtları, koalisyonun kurulması ve toz dumanın dağılmasıyla ortaya çıkacaktır.

30 Eylül 2021


[i] Philip Oltermann, “Germany: SPD intends to form coalition with Greens and liberals”, The Guardian, 27.09.2021,  https://www.theguardian.com/world/2021/sep/27/olaf-scholz-intends-three-way-coalition-germany

[ii] “Almanya’da resmi geçici sonuçlara göre birinci parti olan SPD’nin adayı Olaf Scholz, koalisyonu kimlerle kuracağını açıkladı”, T24, 27.09.2021, https://t24.com.tr/haber/almanya-da-resmi-gecici-sonuclara-gore-birinci-parti-olan-spd-nin-adayi-olaf-scholz-koalisyonu-kimlerle-kuracagini-acikladi,981502

[iii] Paul Kirby, “Germany elections: Centre-left claim narrow win over Merkel’s party”, BBC News, 27.09.2021, https://www.bbc.com/news/world-europe-58698806

[iv] “Almanya seçimleri: Olaf Scholz kimdir, Sosyal Demokrat siyasetçi partisini nasıl seçimde ilk sıraya taşıdı?”, BBC News-Türkçe, 27.09.2021, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58705718

[v] “Olaf Scholz, Almanya siyasetinde nasıl yükseldi?”, Artı49.com., 26.09.2021, https://www.arti49.com/olaf-scholz-almanya-siyasetinde-nasil-yukseldi-2358017h.htm

[vi] Hans Kundnani, “The Merkel Consensus Will Live On”, Foreign Affairs, 28.09.2021, https://www.foreignaffairs.com/articles/germany/2021-09-28/merkel-consensus-will-live

[vii] Murat Yetkin, “Almanya’da Scholz dönemi: Türkiye politikası değişecek mi?”, Yetkin Report, 27.09.2021, https://yetkinreport.com/2021/09/27/almanyada-scholz-donemi-turkiye-politikasi-degisecek-mi/

PAYLAŞMAK İÇİN