
Amazonların iyi ok çekebilmek için sağ memelerini kestirdikleri söylencesine pek katılmaz Halikarnas Balıkçısı… Amazon’un A’sı şiddet, güç anlamındadır. Mazon da ‘meme’ demektir. Bu nedenle sözcük memesiz değil, erkekçe savaştıkları için güçlü, geniş göğüslü, memeli demektir.
HİDAYET KARAKUŞ
DENİZ KASİDESİ
açıklarda göz gözü görmez fırtınadan anlar gelir
körfeze kocaman ve soğuk pelikanlar gelir
buzlu bir hüzünle yüklü yorgun üzüntülü
kasırga sarsar katedralleri uzaktan çanlar gelir
her biri bir rüzgâra uzanmış ezanlar gelir
görünmez bir nabızdır atar telsizler büyülü
ermiş deniz fenerlerinden aydınlık dumanlar gelir
eski bir şarkıda gemileriyle kaybolanlar gelir
siyah yelkenleri rüya tozlarıyla örtülü
sanki deli bir su patlar çoğul yatağanlar gelir
var mı yok mu anlaşılmaz yağlı korsanlar gelir
kırbaçları kan içinde bıyıkları gürültülü
döner sis anaforları bir imdat çınlar gelir
ıslıkların kemendiyle çekilip boğulanlar gelir
boyunları kırılmış son derece ölü
canlanır liman meyhanelerinde anlatılanlar gelir
inanılmaz ejderhalar kanatlı yılanlar gelir
ihanet gibi kılçıklı kabahat gibi tüylü
bir çatışma parıldar batı’da kanlar gelir
mor uğultularından oyulmuş erguvanlar gelir
vahşi yapraklarında tuz böceklerinin tülü
çözülür şimşeklerin demeti tel tel yananlar gelir
tepeden tırnağa elektrik yeşil papağanlar gelir
billûrdan gagalarında çapraz bir rüzgâr gülü
günler dağılır alt üst olmuş zamanlar gelir
başka başka takvimlerden başka insanlar gelir
ölümlerini tekrar tekrar yaşamaya gönüllü
(Attilâ İLHAN, Tutuklunun Günlüğü)

Attilâ İlhan’ın Deniz Kasidesi’yle başladık. Denizin bin bir yaşantıyı barındırdığını bir kez daha duyumsadık derinden.
Bugün, bize denizlerimizi, deniz insanlarını sevdiren Halikarnas Balıkçısı’nın Anadolu Efsaneleri’ni anlattığı radyo konuşmalarından bir iki söylenceyi paylaşacağım.
Onu bize bıraktığı Anadolu Efsaneleri’yle bir kez daha analım istedim.
Bu arada kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan’ın Bilgi Yayınevi’nden çıkan Anılar Akın Akın kitabını da okurlarımıza anımsatalım. Kızının ağzından Halikarnas Balıkçısı’nın insani yanlarını okumak çok ilginç olacaktır.
Anaerkil çağların alışkanlığı
Anadolu Efsaneleri, Şadan Gökovalı’nın yayına hazırladığı, Balıkçı’nın radyo konuşmalarını içeriyor. Boğazın oluşum söylencesinden, Troya Savaşı’na, Midas’tan Gordion’a pek çok söylence var Balıkçı’nın kitabında.
Söylenceler, bizim yurdumuzun, insanlığımızın binlerce yıl içinde oluşan öyküleridir. O öykülerin gerçekliği bugüne uzanan izlerinde aranmalıdır.
Amazonları hepimiz biliriz. Hani güzel ok çekebilmek için sağ memelerini daha çocukken kestirdiği söylenen savaşçı kadınları anımsarsınız.
Halikarnas Balıkçısı, bu söylenceye pek katılmaz. Amazon’un A’sı şiddet, güç anlamındadır. Mazon da ‘meme’ demektir. Bu nedenle sözcük memesiz değil, erkekçe savaştıkları için güçlü, geniş göğüslü, memeli demektir.
Amazonlar, söylenceye göre, Anadolu’da yaşamış savaşçı kadınlardı. Platon’a, Sokrates’e göre Atina’ya akınlar yapacak denli savaşçıydılar.
Amazonlar, anaerkil dünyanın insanıydılar. Başka söylencebilimcilere göre Maz Türkçe’de olumsuzluk eki, Mazo da dokunmak anlamına gelir. Bu da Amazonların dokunulmaz olduğunu düşündürür. Ne ki Amazonlar bakire değildiler. Tam tersine o çağların toplumsal yaşamı gereği diledikleri genç, yakışıklı erkekleri kendi zevkleri için kullanırlardı.
Bu konuda da ilginç söylenceler anlatır Balıkçı konuşmalarında.
Balıkçı, bugün cenaze namazlarında ölenin anasının adıyla anılmasını anaerkil çağlardan gelen bir alışkanlığa bağlar. İlginçtir bu görüş.
Amazonlardan kalan kent adları
Amazonlardan kalıt kentler vardır. Her kent, bir amazonun adını taşır söylencelere göre. Anadolu’nun kuzeydoğusunda yaşayıp batıya akınlar düzenleyen Amazonların batıda kurdukları kentlere Efesos, Kyme, Mirina, Grineum… gibi adlar verdikleri, bu adların savaşçı kadınların adları olduğu belirtilmektedir.
Söylencebilime göre, Amazonlar savaş Tanrısı Zeus ile perilerin en barışseveri olan uyum Tanrıçası Harmonia’nın sevişmesinden doğan kızlardır. Bu kızlar Yunanlılara göre, İskit iline, Trakya’ya, Suriye’ye, Arabistan’a, Mısır’a akınlar yaptılar. Helen söylencelerine göre Lykia’yı, yani şimdiki Antalya, Muğla dolaylarını ele geçirdiler. Belorophontes, Pegasos’a binerek Lykia’ya giderek, Amazonları yener. Amazonlar, Frigya’ya da saldırdılar, genç Troya kralı Priamos’a akla karayı seçtirdiler. Ne ki Akhalar Troya’ya saldırınca, Anadolu’nun savunucusu olarak Troya’nın yardımına koştular.
Amazonlarla ilgili söylencelerin ardı arkası kesilmez. O çağların bu yiğit kadınları bugün Anadolu’da kentlerimizde iş başa düşünce ortaya çıkıyor.
Hero ile Leandros’un aşkı
Bir aşk söylencesiyle bitirmek istiyorum…
Gerçekte çok bilinen, Anadolu’nun da dünyanın da pek çok yöresinde benzeri söylencelerde karşımıza çıkan bir aşk öyküsüdür bu. Hero ile Leandros’un aşkını anlatır.
Abydos, Çanakkale’nin Anadolu kıyısında Nara Burnu’nda çok eski bir kentti. Boğaz bu noktada daralır, kesin olmamakla birlikte sekiz yüz adım genişliğindedir. Abydos’un karşısında Gelibolu kıyısında İsa’dan yedi yüzyıl önce Miletosluların kurduğu bir Sestos kenti vardı. Sestos’ta berrak sevginin, masum güzelliğin Tanrıçası Afrodit Anadiomene ya da Afrodit tapınağının genç ve güzel rahibelerinden Hero yaşardı. Abydos’ta ise Leandors adlı bir delikanlı vardı. Bir ilkbahar, delikanlı bir Afrodit ve Adonis ayininde Hero’yu gördü. Hero’nun beyazlığına oranla her beyaz kapkara görünürmüş. Leandors, Hero’ya tutulur, Hero da ona. Hero’nun bir rahibe oluşundan mı yoksa anne babasının izin vermeyişinden mi iki genç evlenemezler. Ancak aşkın gücü hiçbir şeyle ölçülemez. Sevgilerini gizlice yaşamaya karar verirler. Leandros, hemen her gece, dalganın çakan beyaz köpüğüymüş gibi karşıya yüzer. Hero da bir kulenin tepesinde elinde tuttuğu yanarca aleviyle denizde yüzmekte olan sevgilisine nereye geleceğini gösterir. Bir başka söylenceye göre de Hero evinin penceresine ışık koyarak yerini belli eder.
Söylenceler yatağı Anadolu
Fırtınalı bir gece deniz kudurur. Leandros, gözünü budaktan sakınmayan bir delikanlıdır, büyük aşkının hızıyla dalgalarla boğuşmaya başlar. Tam kıyıya yanaşacağı zaman gücü kesilip boğulur ya da Hero’nun penceresindeki ışığı rüzgâr söndürünce, Leandros da yolunu şaşırır, suların içinde kaybolur.

Akıntılar, Leandros’un ölüsünü Sestos kıyılarına getirir. Sevgilisinin cesedini gören Hero da kendini kulenin tepesinden atarak canına kıyar.
Benzer bir öyküyü çok uzakta değil Van Gölü’ndeki Akdamar Adası’nda görürüz.
Anadolu söylenceler yatağıdır. O günlerden bugünlere söylencelerin nasıl izler bıraktığını Halikarnas Balıkçısı’nın Anadolu Efsaneleri’ni okuduğumuzda buluruz. Kim bilir sizin yörenizde de bu söylencelerin aktardığı kimi davranışlar, törenler vardır hâlâ.