Müslüman kadın haklarını önce Kur’an’da aramalıdır!

Taliban’ın Afganistan’da iktidarı ABD ve müttefiklerinin elinden alması sonrası yaşananlar, özellikle de kadınların durumu yeniden aynı tartışmaları gündeme taşıyor: Gerçek İslam bu değil! Öyle mi? Tam tersine, İslam tam da Taliban’ın uyguladığı şeydir. Özellikle kadınlar üzerinde

 

MAHMUT AYAZ 

“Evlerinizde oturun.” (Ahzab 33)

12 Eylül’den sonra Türkiye’nin gündemine “oturtulan” ve hemen her çevrenin az ya da çok katıldığı “laiklik-şeriat” tartışması dallanıp budaklandıkça (özellikle 1990-2000 yılları arasında), İslamcı terör azgınca güç gösterilerinde bulundu. Laiklik-şeriat tartışmasına daha çok kadın-erkek ilişkileri düzleminde katılacağım. Kadın-erkek ilişkileri deyince insanın aklına hemen şimdi hızla unutulmaya başlanan meşhur bakan Cemil Çiçek’in tarihe geçen o parlak sözü geliyor: “Flörtün fahişelikten farkı yoktur.

Çok doğru! İslama göre flörtün fahişelikten farkı yoktur.
İslamiyet kadın-erkek beraberliğini, kadınla erkeğin yalnız olarak bir arada kalmalarını yasaklamıştır. Bu yasağı dile getiren bir hadis aktaralım: “Sizden biriniz, yanında bulunmayan (nikahına düşebilecek) bir kadınla bir arada yalnızca kalmaya görsün, onların üçüncüleri mutlaka şeytan olur.”, “… şeytan da her birinizin kan damarında (kanınız gibi iradenizin dışında) akar.” (S. Tirmizi K. Reda B. 16,17 (Hn. 1171-2), Et-Tac 329). “İslam dininin yukarıda değinilen beraberlik yasağı akraba fertlerini içine aldığı gibi eğitim ve çalışma düzenini de içine alır. Ayrıca nişanlı çiftler de bu yasağın kapsamı içindedir.(İslama Göre Cinsel Hayat. Ali Rıza Demircan, Eymen Yay. 1995. Cilt 2/80).

Müslüman kadınlarımız haklarını önce Kur’an’da aramalıdır!

Bir zamanlar türban yasağına karşı, Ankara Üniversitesi DTCF’de toplu eylem yapan 500 civarındaki kız öğrenciden birisi yaptığı konuşmada: “Sözde demokrasi ve insan hakları savunucuları nerede?” diyerek türban yasağına karşı çıkmış ve “Bu yasağı koyanları Allah’a havale” etmişti. (Cumhuriyet 26 Ekim 1989).

Hemen belirtelim; kamu kurumları dışında kimsenin saçına, sakalına, türbanına, kısacası, kılık-kıyafetine yasak getirilmesinden yana değiliz. Ama ne yazık ki, İslamcılar “her türlü” yasak ve baskıya karşı koyacak konumda (ideolojik esneklik ve hoşgörüye sahip) değildirler. Tersine, kendileri baskıcı ve yasakçıdır. Sadece kendi canları yandığında insan haklarını anımsıyor ve feryat ediyorlar.

İslamcı camianın retoriği ne denli yumuşak ve hoşgörülü olursa olsun, özde ne denli fanatik olduğu açıktır. Özgürlük, eşitlik, insan hakları, demokrasi gibi kavramların İslamiyet’te yeri olmadığını, farklı fikirlere ve yaşam biçimlerine şeriatla yönetilen ülkelerde ve ülkemizde de İslamcıların güçlü olduğu yerlerde nasıl baskı ve zulüm uygulandığını bilmiyor değiliz. Özellikle Ramazan ayında Erzurum, Elazığ, Konya gibi kentlerde arttırılan baskılar basına bile yansıyor. İslam’a uymadığı, en azından oruç tutmadığı için dövülen ve öldürülen insanların kanları henüz kurumadı. Orta ve yakın tarihli birkaç örnek, İslamcı camianın yapısını açıkça ortaya koyuyor: “Kanlı Pazar” adıyla anılan 16 Şubat 1969’da ABD’nin 6. Filosu’nun ülkemize gelmesini protesto eden yurtsever insanların üzerine, ırkçı-dinci grubun sopalı-bıçaklı saldırısı sonucu iki gencin ölümü… 1988’de Van’da, oruç tutmadığı için tehdit edilen ve sonra da öldürülen Mehmet Şirin Tekin… Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, 2 Temmuz Sivas katliamı… Bu örnekler dinci fanatizmin değişmeyeceğini gösterir ve aslında bu fanatizmin altındaki zeminin İslamiyet (Kur’an) olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekir. Dinci gericilik güçlü olduğu yerlerde gerçek yüzünü göstermekten çekinmez. Zayıf olduğu yerlerde mazlum ve demokrat, güçlü olduğu yerlerde bağnaz ve despottur. Kısacası, İslam’ın kılıcından hala kan damlıyor. İslamcı kesimin bir kısmını etkileyen İran İslamcılığı, saçlarını tamamiyle örtmeyen kadınlara sokak ortasında 72 kırbaç vurduruyor. Hani özgürlük? Hani insan hakları? Tüm solcu aydınlarımıza Kur’an’ı dikkatle ve İslamcı kadınlara da yeniden ve akıl ve vicdan süzgecinden geçirerek okumalarını öneriyorum.

Müslüman kadının hakları 

Şimdi Kuran’da ve hadislerde kadın-erkek ilişkilerine, kadına ne gibi haklar verildiğine şöyle bir kuşbakışı gözatalım. Kaynaklarımız başta Kur’an ve hadisler olmak üzere, güvenilir müfessirler ve İslamcı yazarlardır. Elimden geldiğince yorum yapmaktan kaçınıyor ve sözü kaynaklara bırakıyorum.

İslamda kadına verilen haklar 

Evlenme:

“Müslüman kadın, erkeğinin birden fazla kadın alabilme hakkına sahip olduğunu kabullenmek zorundadır, bunu reddetmek müslüman kadını kafirliğe götürür.” (İslama Göre Cinsel Hayat. S. 1/329 Ali Rıza Demircan).

“Bakire kadınla evleniniz, çünkü onlar genç oldukları için doğurgandırlar, daha tatlı dilli, dudaklıdırlar.” (Hz. Muhammed. İ. C. H. S. 1/108 A.Rıza Demircan).

Müslümanlar için koyulan 4 kadınla evlenme sınırı Muhammed’e gelince kaldırılmıştır. (Bkz. Ahzab 50-51).

”Kocası olan kadınlarla da evlenmek haramdır. Ancak sahibi olduğunuz cariyeler müstesnadır. Bunlar Allah’ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. İçinizden hür ve inanmış kadınları almaya gücü yetmeyenler, ellerindeki inanmış cariyelerden alsınlar. Ücretlerini geleneğe göre güzellikle verin.” (Nisa 24-25).

Boşanma:
Boşanmalar erkek tarafından gerçekleştirilir. Kadının boşanma hakkı yoktur. Çocuk anneye değil, babaya verilir. Annenin çocuk üzerinde bile, baba kadar hakkı yoktur. (Bkz. Talak 1-6).
”Boşanma iki defadır…”, “… Bundan sonra kadını boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz.” (Bakara229-230).

Tanıklık:
”Erkeklerinizden iki şahit tutun, eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden razı olacağınız bir erkek -biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak- iki kadın olabilir.” (Bakara 282).

Miras:
”Erkeğin hissesi, iki kızın hissesi kadardır. Kızlar ikiden fazla ise mirasın üçte ikisi onlarındır.” “Erkeğe kadına göre iki hisse verilir.” (Nisa 11-176).

Kadına dayak:
”… Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü, mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah’ın korumasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün.” (Nisa 34).
”… Kadınların hakları, örfe uygun bir şekilde vazifelerine denktir. Erkeklerin onlardan bir üstün derecesi vardır.” (Bakara 228).

Cinsellik:

“Kocasının kadın üzerindeki baş hakkı, doğum için kırsal alana giderken deve üzerine bindiği sırada bile olsa arzulanması halinde kendisini kocasına sunmaktan kaçınmamasıdır.” (Hz. Muhammed. A. Rıza Demircan. İ. C. H. s-1/78. 1/228).

“Hiçbir kadına nefsini kocasına sunmadan uyuması helal değildir.” (A. R. Demircan. İ.C. H. S-1/154).

“Kişi karısını yatağına çağırdığı zaman kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebepten ona kırgın ve kızgın olarak gecelerse melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler… (kocanın) kırgınlığı ve kızgınlığı devam edip dururken, kocasının cinsel arzularına karşı diretmeye devam eden kadının namazı kulaklarını aşmaz (Allah katına yükselip kabul olmaz ).” (İ.C.H. S-1/229).

“Allah’a kulluğunun gereği olarak, ahlaki değerleri ve kadınsı özellikleriyle kocasını mutlu etmeye çalışması gereken kadının, sebepsiz olarak kocasına karşı cinsel direnişe geçmesi, onun arzularını basite alıp çiğnemeye kalkışması elbette ki büyük bir suç, azim bir günahtır.” (İ.C.H. S-1/228).
“Size cennetlik kadınları tanıtayım mı? Onlar bir hata ettikleri veya kocaları tarafından bir haksızlığa uğratıldıkları zaman kocalarına karşı şöyle diyebilen kadınlardır: Seni hoşnut etmedikçe uyumayacağım.” (Hz. Muhammed. İ.C.H. S-1/227).

Kafada ve kalpte kadın arzusu oluştuğu zaman derhal eşe gelinerek cinsel ilişkide bulunmasını öğütlemiştir, kadının çekimser kalmasını da haram kılmıştır.” (Hz. Muhammed. Aktaran A.R. Demircan. İ.C.H. S-1/16, 17,49).

Toplumsal ilişkiler:

“Eğer bir kimseye, Allah’tan başka birine secde etmesini emredecek olsam, kadınlara, kocalarına secde etmelerini emrederdim. Bunun sebebi Allah’ın erkekler için kadınlar üzerinde kıldığı haklardır.”
“Cehennem bana gösterildi. Bir de baktım ki cehennem halkının çoğu kadınlardır.” (Hz Muhammed, Aktaran, Bekir Topaloğlu, İslamda Kadın, Yağmur Y. İst. 1984. s. 75-76 -. Ayrıca bkz. Toplumumuz ve Eğitimimiz, Sabri Akdeniz, İstanbul Mat. 1982).


“Peygamberimiz (s.a.v.), işlerinizde kadınlarla meşveret ediniz. Onlar bir iş böyle olmalı dediği zaman, doğru olması için aksini yapınız buyuruyor. Onların akılları tam olsaydı, Peygamberimiz aksini yapın buyurmazdı.” (Nizamülmülk, Siyasetname, Dergah Y. S.250)


“Kadınların parlamento azası olmaya ve parlamento azası seçmeye hakları yoktur.” (Ezher Fetva Komisyonu, 1952, Aktaran, B. Topaloğlu).


“Kadın başıboş sokağa çıkınca, cemiyette umumi bir bedbahtlık, yıkıcı bir perişanlık olmuş, ne ev kalmış, ne aile, ne istikrar!.. Kadının fıtri ve tabii memleketi-yurdu olan evinden çıkarak, behimi arzularla kuduran kadın-erkek karışık bir cemiyetin hummalı havasından, onu kolayca elde etmek maksadıyla, ‘Efendim, medeniyet asrında kadının evinden çıkması lazım’dır diyen habis erkeğin kötü niyetleri, bu iddiaların ne kadar yersiz ve saçma olduğunu bize gösteriyor!…” (Muhammed Kutup, Yirminci Asrın Cahiliyeti, Hilal Y.S.325-26).


“Kadını evin dışına çıkardınız mı ev çöker.” (Prof. Mehmet Kaplan, Milli Eğitim ve Din Hayatı, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı (Tebliğler, Müzakereler). Boğaziçi Y. İst. 1981.S.221).

Kadın cennette de erkeğin hizmetinde

Cennet üzerine iki hadis:
”Mümin, bir günde yüz bakire ile cinsel ilişkide bulunacaktır.” (M.İ. Kesir. 3/434).
”Mümine yüz erkek kuvveti verilecektir.” (S. Tirmizi. K. Sifatil Cenneti B. 6. Aktaran A. R. Demircan).
İslami kaynaklarda, cennette erkeklere sunulacak kadınların özellikleri şöyle özetlenebilir: “İnciler gibi el değmemiş, beyaz tenli, gözünün beyazı bembeyaz, siyahı da simsiyah, ahu gözlü, bakire ve her cinsel ilişkiden sonra tekrar bakire olan, kocalarına aşık, işveli, sevişme sırasında aşk nağmeleri fısıldayan, otuz üç yaşında ve hiç yaşlanmayacak şekilde yaratılan, yalnız eşlerine bakan, eşlerine başka dilberlere bakmak ihtiyacını duyurmayacak şekilde bakışları etkili ve çekici olan, hiçbir erkeğin eli dokunmamış ve gözü değmemiş, yanakları kırmızılıkta yakut gibi, vücutları berraklık ve beyazlıkta mercan benzeri, yüzleri güzel mi güzel, tenleri zar gibi ince ve şeffaf, memeleri yeni oluşmuş, kübik şeklinde turunç memeli, vücutları her türlü kirden arınmış, temiz, güzel ve tatlı dilli olan, eşlerini, içi boş bir inciden yaratılmış 60 mil uzunluğunda özel döşenmiş cennet çadırlarında, özel yatak odalarında ağırlayan kızlar sunulmuştur.” (Bakara 25, Saffat 48, Rahman 56-58-70-72, Vakıa 22-24-35-38, Nebe 31-34. Ayrıca bkz. M.İ. Kesir-Et Tac-Taberi-Kurtubi- Hak Dini Kur’an Dili).
”Cennetliklerin en alt derecelisinin seksen bin hizmetçisi ve yetmiş iki hanımı olacaktır.” (M.İ. Kesir, 3/425).
”Kadınlar sizin tarlalarınızdır, tarlanıza istediğiniz gibi gelin.” (Bakara 223).
Evet, son bir ayetle yazımızı bitirelim: Ahzab 33’de kadınlara tanrı evde oturmalarını emrediyor: “Evlerinizde oturun.”
İslamiyet’in kadına bakışı işte tamı tamına budur. Şimdi soralım: İslam’da hani özgürlük ve eşitlik? Hani insan hakları ve demokrasi? Konumuz, İslamiyet’te kadının yeriydi ve kadının konumunu da gördük! Müslüman kadınlar önce dogmatizmi ve fanatizmi bir kenara koymalı ve İslami ideolojiyi sorgulayarak, haklarını önce Kur’an’da aramalı ve istemelidirler. 

IŞİD’in kadın köle pazarı. İslam’daa kölelik var, köle pazarı var, cariye var, hepsinin Kitap’ta yeri var ve Işid, El Nusra, Taliban vd. var

PAYLAŞMANIZ İÇİN