Doğu Perinçek, emperyalizm ve Taliban

Emperyalizmin sömürmek istediği bir ülkede en büyük ihtiyacı olan cehalet ve fanatizmi tesis etmeye Taliban zaten teşnedir. Taliban’ın emperyalizmin düşmanı olabileceğine kargalar bile güler, ama kargaların gülmesi gereken bir diğer kişi de Doğu Perinçek’tir.

KAAN POLATLAR

12 Eylül darbesinden sonra, aynı ilkel kabilelerdeki gibi kelimelerin tabulu olduğu uzun bir 80’li, 90’lı yıllar yaşadık. Bu dönem içerisinde bazı kelimeleri dillendirmek gerçekten zordu, çünkü sizi yaftalamaya, etiketlemeye yeter de artardı. Bu sıralarda “devrim” kelimesine televizyon ekranında ilk defa bir reklamda rast geldiğimi hatırlıyorum. Reklamın nesnesi veya içeriği değil de sadece reklamda rahatça kullanılabilmesini hatırlıyorum, çünkü bu beni hayli şaşırtmıştı. O zamanlar inandırıcı bir suçlamayla birleşirse kişiyi hapse kadar götürebilecek sosyalist veya “gomonist” olmanın alamet-i farikası olan, içinde hayli anlam yükü bulunan bir sözcük, alelade bir reklamda rahatlıkla kullanılabiliyordu. Falanca ürün, hayatımızda bir “devrim” yaratıyordu. Devrim; kitlesel ve sosyolojik bir olgu olmaktan çıkmış, kişisel gelişimimizde bir dönüm noktası olma kıvamına dönüşmüştü. Hatta bu bile değil, basit bir ürün kullanarak yaşamımıza kattığımız bir yenilik, bir konfor mertebesindeydi.

milliyetçi refleksleri akla uygun hale getirmenin en kullanışlı biçimi

Devrim kelimesinin başına bu geldikten sonra diğerlerini kullanmak, daha doğrusu “sulandırmak” artık çocuk oyuncağıydı. Sosyalizme ilişkin kavramlar havada uçuşmaya başladı. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz “emperyalizm” kavramıdır. Bugünün Türkiye’sinde tedavülde olan emperyalizm kavramı, elbette Lenin’in tanımladığı emperyalizm kavramından hayli farklıdır. Bugünün emperyalizm kavramını, geçmişin sosyalizm düşmanı ülkücüler bile rahatlıkla kullanabilmektir. Çünkü milliyetçi reflekslere mazlumluk kisvesi giydirerek rasyonelleştirmenin, akla uygun hale getirmenin en kullanışlı biçimi haline gelmiştir. Elbette 12 Eylül darbesini yapan cunta, yok etmek için uğraştıkları sosyalist muhalefetten böyle bir kelimeyi devralarak ideolojik bir zaafa düşmek istemezdi. Bu nedenle onlar kendi kavramlarını türetme yoluna gittiler. Cuntacılara göre düşman, “dış mihraklar” idi. Bu ibare, “emperyalizm” kelimesinin muadili gibi kullanılmaya çalışılsa da gayet basit, yavan, sığ bir anlam yüküne sahip olduğu için istendiği kadar işlevsel değildi. Bir tür komplo teorisi tadında bir kavramdı bu. Çünkü söz konusu “dış mihrak” asla şu ya da bu ülke ismi verilerek tarif edilmediği gibi, bu tarife tek tek kişiler de kolaylıkla sokulabilirdi. O, bu, öteki… hemen herkes dış mihrakların adamı olmak için doğal bir potansiyele sahipti! Dolayısıyla bu kavram, tam da kendinden bekleneceği gibi, siyasetten ziyade psikiyatrinin, paranoya ya da şizofreni tanımları içinde dolaşmaya müstahak bir anlama dönüşmeye başladı. Kavram eskimeye başladıkça, içi daha dolu yeni bir tanesiyle yer değiştirmesi gereği ortaya çıkıyordu. Aranan sadece bir fırsattı. Nihayet bu fırsat da bir gün birilerinin ayağına geldi.

Perinçek’in gelip gelebileceği son nokta

Irak’ta, Süleymaniye kentinde Türk askerinin başına Amerikan askerleri tarafından çuval geçirilince, başta Doğu Perinçek olmak üzere pek çok eski sosyalist, emperyalizm kavramını milliyetçi bir içerikle birleştirme fırsatı buldu. Çünkü yıllar yılı müttefik bildiğimiz ABD’nin Irak’ta yaptığı insaf bilmez nobranlıklara şimdi de biz muhatap oluyorduk ve bu bizi rencide ettiği için, özü duygusallık olan milliyetçi bir tepkinin yükselmesine neden olmuştu. Zaten sol-sosyalist çevrelerde epeydir üzerinde durulmayan emperyalizm kavramı, bir anda Perinçek’in adeta öz malı oluverdi. Perinçek, emperyalizme (ABD emperyalizmine) bayrak açmış, yetmişli yılların gözden düşmüş devrimci tarzını tedavüle yeniden sokarak sosyalist cenah arasında bir dalgalanma yarattı. Ama bu yıllar hâlâ Kürt sorununa kafa yorduğu, çözüm aradığı yıllardı. Dolayısıyla emperyalizmin milliyetçilikle özdeşleşmesinin önünde, o zamanki partisinin Kürt sorunu konusundaki duyarlılığı hâlâ büyük bir engel teşkil ediyordu. Bugün bildiğimiz gibi, Kürt sorununun sadece emperyalizmin bir enstrümanı olduğu tezlerine gelene kadar henüz milliyetçilikle istediği özdeşleşme tamamlanamamıştı. Ama artık kendisi ve partisinin önünde milliyetçilikle birleşmesinin önünde sadece ufak tefek pürüzler kalmıştı.Türkiye’de emekçilerin yarısının asgari ücret şartlarında, karın tokluğuna çalıştığı gerçeğine sırtını dönmesinin önündeki engeli kaldırmakla işe başladı. Partisinin adını değiştirdi. Ona göre artık önemli olan Türkiye’deki vahşi kapitalizm şartları değil, emperyalizmin Türkiye’ye saldırılarıydı. Amerikan emperyalizmini Türkiye’de yenmesi için birtakım yasakçı tedbirler alması hususunda iktidara akıl almaz destekler sunarken, şimdi de son bombasını patlatıverdi: Taliban’ı, tıpkı Mustafa Kemal ve Kuvayi Milliye’nin ülkemizde bir benzerini yaptığı gibi, ABD emperyalizmini Afganistan’dan söküp atan bir tür özgürlük savaşçısı ilan etti. Sosyalist olduğunu iddia eden bir hareket, işçi ve emekçilerin meşakkatli ama kararlı mücadelesine sırtını dayamaktan vazgeçip burjuvazinin piyasa uyanıklığına yelken açtığında, gelip geleceği son noktayı da gözler önüne sermiş oldu.

neyi bilip neyi bilmediğinin bir önemi kalmamış adam

İlk gençlik yıllarımda izlediğim reklam metnindeki gibi bu tam bir “devrim”dir! Taliban militanlarını Che Guevara’ya bile benzetebiliriz. Efendim, kadınların evlere tıkılacak olmasını, çocukların medrese eğitiminden başka bir eğitime ulaşamamasını, ülkenin tek ihracatının uyuşturucu olmasını niye umursayalım ki. ABD emperyalizmi güya Afganistan’da yenilmiştir ve yerine tüccar Çinliler daha şimdiden yatırım sözü vermişlerdir. Emperyalizmin gerçek yenilgisinin ancak kalkınmayla mümkün olduğunu ve bağımsızlığın tek garantisinin bilim ve teknolojide çağı yakalamaktan geçtiğini Doğu Perinçek bilmiyor mudur? Elbette biliyordur ama artık onun neyi bilip neyi bilmediğinin bir önemi kalmamıştır. Çünkü o, bu tahliliyle, artık burjuva fırsatçılığıyla piyasada yer kapmaya çalışan bir piyasa oyuncusu olmak istediğini en sağır kulaklara bile haykırmış olmaktadır.

Afganistan, yüzünü geleceğe değil de geçmişe çevirdiği sürece ne ABD ne de başka emperyalist ülkelerin oyuncağı olmaktan asla kurtulamayacaktır. Çünkü emperyalizmin sömürmek istediği bir ülkede gerçekten en büyük ihtiyacı olan cehalet ve fanatizmi tesis etmeye Taliban zaten teşnedir. Taliban’ın emperyalizmin düşmanı olabileceğine kargalar bile güler, ama kargaların gülmesi gereken bir diğer kişi de Doğu Perinçek’tir.

PAYLAŞMAK İÇİN