KARİYE’YE DE ‘HOŞGÖRÜ’ DİNİNİN KILICI İNİYOR

eskimiyen / HABER

Doğu Roma İmparatoluğu’nun İstanbul Vefa semtindeki eşsiz ikonalarıyla ünlü Kariye Müzesi, son zamanlarda siyasi iktidarın heves ve arzuları doğrultusunda kararlar almakla ünlenmiş Danıştay’ın 19. Dairesi’nin kararıyla cami yapılıyor.
Kariye Müzesi 14. yüzyıla ait eşsiz mozaik ve fresklerle son dönem Bizans sanatının sadece İstanbul’daki değil, tüm dünyadaki en zengin ve en iyi korunabilmiş örneklerinden birini teşkil etmektedir.
Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan Cumhurbaşkanı kararına göre, Kariye Camii’nin müze ve müze deposu olarak kullanılmasına yönelik 1945 yılına ait Bakanlar Kurulu kararının Danıştay 19’uncu Dairesi kararı ile iptal edilmesi üzerine Kariye Camii’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek ibadete açılmasına karar verildi.

İSLAM DOĞDUĞUNDA KARİYE KİLİSESİ 300 YAŞINDAYDI

Kariye Müzesi veya eskiden Azize Kurtarıcı Hora Kilisesi (Yunanca: Ἐκκλησία τοῦ Ἁγίου Σωτῆρος ἐν τῇ Χώρᾳ), İstanbul‘da Karagümrük semtinde Edirnekapı bölümünde bulunan müzedir. Bizans döneminde kilise, fetihten sonra ise cami olarak kullanılmış tarihi bir yapıdır.[1] 1945’te Cumhuriyet Halk Partisi hükûmeti tarafından müze yapılarak, bütün insanlığa ait bir uygarlık, kültür hazinesi olarak kullanıma açıldı.

Kariye (Chora) Kilisesi, İS. 300’lü yıllarda yapıldı. Günümüze ulaşmış hali Osmanlı döneminde ve 20. yüzyılın ikinci yarısında geçirdiği onarımların sonucudur. Daha önceleri kilise çevresinde, manastır kompleksi de ihtiva etmekteyken bu yapılar geçen zamana dayanamamışlardır.

İlk önce manastır olarak 534 yılında I. Justinianus döneminde Aziz Teodius tarafından yapılmıştır. 11. yüzyılda I. Aleksios‘un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. 1204-1261 yıllarındaki Latin istilasında harap olan manastır Teodor Metokhites tarafından 14. yüzyılda onarılmıştır

Yapının önemi, Bizans İmparatorluğu’nun imparatorluk sarayı ve devlet idare merkezinin, Haliç kıyısında, surlara yakın bir yerde konumlanmış olan “Blakhernai Sarayı”na taşınmasıyla artmıştır. 1296’daki büyük depremden sağ olarak çıkmıştır. Bina Fatih Sultan Mehmet‘in İstanbul’u fethinden 58 yıl kadar sonra 1511 yılında Sultan II. Bayezid sadrazamlarından olan Atik Ali Paşa tarafından camiye tevdi edilmiştir ve “Atik Ali Paşa Camii” veya “Kariye Camii” olarak anılagelmiştir. Bu dönüştürme sırasında bu eski kilisenin duvaraları üzerinde bulunan mozaik ve freskler sıva ile kaplanmıştır. Fakat cami olarak yapıya sadece köşesindeki minare ve içeride güneydoğu köşesindeki mihrap eklenmiş ve yapının orijinalliğinin korunmasına çalışılmıştır.

Kariye Camii Bakanlar Kurulu’nun 29 Ağustos 1945 tarihinde aldığı karar ile müzeye çevrilmiştir. 1948’den 1958’e kadar yapılan çalışmalar sonucunda tüm mozaik ve freskler ortaya çıkarılmıştır.

Kariye Kilisesi, tipik bir Bizans yapısıdır. Dışarıdan tuğla duvarlarıyla oldukça sade görünmekle birlikte içi en süslü kiliselerden biridir.

Kariye mozaik ve freskleri Bizans resim sanatının son dönemine ait (14. yy.) en güzel örneklerdir. Önceki dönemin yeknesak fonu burada görülmez. Derinlik fikri, figürlerin hareket ve plastik değerlerinin verilişi, figürlerdeki uzama bu üslubun özellikleridir. İtalyan Rönesansına paralel ilerleyen Bizans sanatındaki yeni uyanışın önemli örnekleridir.

Frsk ve mozaiklerde İsa’nın hayatı, Meryem‘in hayatı ile ilgili sahneler yer alır. Bu sahneler, Meryem’in ve İsa’nın hayatındaki olaylara göre kronolojik bir sıra takip ederler.

Gerek duvarlarda, gerekse tavandaki mozaik betimlemeler günümüze çok az hasarla ulaşmıştır. Mozaiklerin yanı sıra renkli ve desenli mermer süslemeler de vardır.

İç nartekse geçildiğinde en güzel ve en eski mozaik “deisis”tir. Bu mozaikte İsa’nın sağ ve sol gözleri birbirinden farklı olarak tasvir edilmiştir, Ayasofya‘daki deisis mozaiğinde olduğu gibi. Bu mozaikte de ortada İsa, solunda Meryem, Meryem’in altında İsaakios, Komnenos ve İsa’nın sağında bir rahibe görülür. Bu kadın VIII. Mihail‘in kızıdır. Moğol Prensi Abaka Han ile evlendirilmiş ve kocasının ölümünün ardından İstanbul’a dönerek rahibe olmuştur. Bu bölümde kubbede İsa ve dilimler içinde İsa’nın ataları gösterilmiştir. Ana nefe giriş kapısı üzerinde ortada İsa, sol tarafta kiliseyi onaran ve mozaiklerle süsleyen Theodoros Metokhites kilisenin maketini sunar şekilde gösterilmiştir.

Meryem’in İncil‘de yer almayan hayat hikâyesi ise apokriflere dayalı konulardan alınmıştır. İç nartekste Meryem’in doğumu, ilk adımları, Cebrail‘in Meryem’e bir çocuğu olacağını haber vermesi, tapınağa örtülecek örtü için yün alınması gibi sahneler yer almaktadır. Kilisenin ana nefinde abside bakan duvarda Meryem’in ölümünü betimleyen mozaik, yan duvarlarda ise çocuk İsa’yı taşıyan Meryem ve bir aziz mozaiği yer alır. (Kariye Vikipedi’den)

T. C.KÜLTÜR BAKANLIĞI SAYFASINDAN KARİYE MÜZESİ

TC Kültür bakanlığı’nın Kariye Müzesi ile ilgili Web sitesinde müzenin öneminin altı çiziliyor ve eşsizliğine şöyle vurgu yapılıyor:

Resim sanatının vazgeçilmezi, İstanbul Kariye Müzesi

Kariye Müzesi iyi korunmuş mozaik ve freskleriyle dünya çapında tanınıyor. Doğu Roma resim sanatının son döneminin önemli ve güzel örneklerini sunuyor. Mozaiklerdeki derinlik fikri ve figürlerdeki hareketli üslup; Orta Çağ’da Rönesans Dönemi’ni haber veren üstün bir sanatsal değer taşıyor.

Kariye, Eski Yunanca’da kent dışı (kırsal alan) anlamındaki Chora sözcüğünün Türkçeleşmesiyle ortaya çıkmış bir isim. Çünkü eski kilise ve manastır İstanbul surları dışında kalıyordu. Kariye Müzesi, Farklı dönemlerde çeşitli yapılandırma süreçlerinden geçmiş olan Khora Kilisesi’nin tarihi 6. yy’a kadar dayandırılmaktadır. Yapı manastır komplesksinin bir parçası olarak o zamanlarda kent surlarının dışında kalan Edirnekapı semtinde inşa edilmiş ve günümüzedeki haline 14. yy’daki köklü onarım ve eklemeler ile gelmiştir.

Hz. İSA VE MERYEM ANA’NIN HAYATINA BİR DE BU MOZAİKLERDEN BAKIN

Kariye Müzesi’nin freskleri İncil’in resimlerle anlatılması üzerine Doğu Roma sanatının eşsiz bir örneği

Önemli dini merasimlerde saray kilisesi ve şapeli olarak kullanılan Kariye, sonra da bir süre kilise işlevi görmeye devam etti. 1511 yılında II. Bayezid’in sadrazamı Atik Ali Paşa tarafından camiye dönüştürüldü. O döneme ilişkin detaylar, güneybatı köşedeki minare ve ana mekanın doğusunda yer alan mihraptan ibaret. 1945’te müzeye dönüştürüldü; 1948 ve 1958 yıllarında restore edilen yapının, 2013 yılında başlayan restorasyon çalışmaları da hala devam etmekte.

Müze 14. yüzyılda yapılan hayranlık uyandırıcı fresk ve mozaiklerini Logothetes (hazine sorumlusu) Theodoros Metokhites’e borçlu. Dış nartekste (Doğu Roma bazilika ve kiliselerinde genellikle batı giriş bölümü) Hz. İsa’nın hayatı, iç nartekste ise Hz. Meryem’in hayatını anlatan mozaikler bulunuyor. Canlı bir anlatıma sahip olan freskler de Hıristiyan teolojisinden önemli sahneleri betimliyor. Kariye’nin renkli ve kaliteli zemin ve duvar yüzeylerindeki mermer süslemeleri de ilgiyi hak ediyor.

HAZIR GELMİŞKEN

Ömrünü İstanbul’a adayan müteveffa Çelik Gülersoy, Kariye çevresinde de restorasyon çalışmaları yürüttüğü için bölgenin sevimli bir dokusu var. Fotojenik ahşap evlerin an sıra yorgunluk giderecek kafeler de bulunuyor.

KARİYE CUMHURİYET’E SALDIRININ SİMGELERİNDEN OLACAK

Kariye Müzesi’nin cami olarak bir kullanım değeri yok. Fazla bölümlü ve dar bir mekan. Bölgede camiye de gereksinme yok. Ama siyasal İslam İktidarı 1945’te müze yapılmış bu eşsiz fresklerle süslü kiliseyi cami yaparak Atatürk ve İnönü dönemlerine nefret kusmayı sürdürmekteki azmini gösteriyor.

https://www.youtube.com/watch?v=2Yg7uIfwFPU