Kadın İlgiyle Beslenir Ya Erkek?

Tamamı kadınlardan oluşan katılımcılar o an nihayet bizi anlayan biri var, duygusuyla derin bir iç geçiriyor. Çünkü çocuklarına verdikleri sevgi, ilgi, şefkat, bakım; ev için yaptıkları onca hizmet; çamaşır, ütü, bulaşık, yemek, üstelik modern hayatta çalışan kadın olmanın diğer yükü öyle ağır geliyordu ki, bekledikleri tek şey…

 

EMİNE SUPÇİN

Erdi yetti şu kadın-erkek ilişkilerinin sonu gelmeyen ve asla tatmin olmayan ihtiyaçları meselesi, öyle değil mi? Bir noktadan sonra insanın içinde “Ööööf, yettiniz len!” bıkkınlığı yükseliyor. Uzunca zamandır kafama takılan bir mesele de değildi hani. Peki, nereden çıktı?

Ebeveynlere yönelik bir seminerde, konuşmacı tahtaya ilkin, “Çocuklar sevgiyle büyür” yazdı. Hani söz uçar yazı kalır derler ya, ardından ekleyeceği açıklamaların da kalıcılığını sağlamak amaçlıydı muhakkak. O kendi açıklamalarını yaparken benim zihnim her yıl bakıcı ailelerden bize gelen tamamen ücretsiz bakım ve eğitimiyle ilgilendiğimiz çocuklar geliverdi.

Evet evet, çocuk sevgiyle büyür, bunun tartışılacak hiçbir noktası yok. Özellikle anne-baba şefkatinden ve sevgisinden uzak büyüyen çocuklarda o yoksunluğun nelere sebep olduğunu yıllardır gözlemliyorum. İlginç olan yeterli sevgi göremeyen çocuklar yoksunluk hislerini iki şekilde kapatıyorlar; ya kendileri çok sevecen oluyor ve herkese karşı aşırı ve abartılı bir sevgi gösterisi sunuyorlar (özellikle kız çocukları) ya da sevginin zıddı sayılabilecek nefret ve yakın arkadaşı şiddetle gösteriyorlar. Ebeveynden alınması gereken sevginin yeri, başka hiç kimsenin vereceği sevgi türüyle doldurulamıyor.

Konuşmacı yukarıda yazdığı cümlenin altına bir satır daha ekliyor: “Kadın ilgiyle büyür.”

Tamamı kadınlardan oluşan katılımcı topluluğu o an nihayet bizi anlayan ve bunu apaçık tahtaya yazan biri var, duygusuyla derin bir iç geçiriyor. Çünkü çocuklarına verdikleri sevgi, ilgi, şefkat, bakım; ev için yaptıkları onca hizmet; çamaşır, ütü, bulaşık, yemek, üstelik modern hayatta çalışan kadın olmanın diğer yükü öyle ağır geliyordu ki bekledikleri tek şey olan ilgiden de o denli yoksundular ki işte o yoksunluk hissi ancak kısık sesli bir iniltiyle ifade edilebilirdi.

Konuşmacı tüm topluluğun iç sesini duymuşçasına üçüncü satıra “Erkek…” yazdığı an, topluluktan “YİYEREK BÜYÜR” avazı yükseliverdi.

Öyle ya, çocuk sevgiyle, kadın ilgiyle, erkek yiyerek büyür. Onlara yiyerek dedirten şey, bir önceki ilgi yoksunluğunun bariz dışa vurulmuş öfkesiydi.

Elbette konuşmacının cümlesi, “Erkek takdirle büyür,” kahkahalar arasında duyulmasa da tahtaya yazıldı.

“Bunca yaptıklarımız yetmiyormuş gibi bir de takdir mi bekliyor herifler?” mırıldanmaları, kendi aralarında kıkırtılı bir serzenişe dönüştü. Konuşmacı gülümsüyordu. Çünkü ona göre gerçek tahtada yazılıydı.

Öyleyse kadın, enikonu büyük bir hata içindeydi. Kendinde yoksunluğunu hissettiği ilgiyi erkeğine gösteriyor; giyeceği iç çamaşırdan, kışın sıcak tutacak atletine kadar düşünüyor, damak tadına uygun yemekler yapıyor yani sağlam bir ilgi gösteriyor ama karşılığını alamıyordu. Çünkü adam ilgi değil takdir bekliyordu. Hay bin kunduz!

Peki…

Hani kişi kendinde hissettiği yoksunluğu karşı tarafa göstererek aslında ne istediğini belli ediyordu ya, ya erkek? Erkek beklediği takdiri kadına veriyor muydu? Ya da kadın takdir edildiğinin farkında mıydı?

Tanrım! Ne tuhaf bir kaos ama! İlgi beklediğin için ilgileniyor, sevgi beklediğin için seviyor, takdir görmek istediğin için takdir ediyorsun.

Ah zavallı insanlık… Keşke tüm renkleriyle duygularımızı görebilsek ve tüm çıplaklığıyla aklımızdan geçenleri okuyabilsek… Mi?

 

paylaşmanız için