David Harvey’in ortaya koyduğu ‘Dünyanın Halleri’

David Harvey yaşayan Marksistler içerisinde en sıkı izlediğim ve benimsediklerimden… Dünyanın Halleri Harvey’in 2016 öncesinde yazdığı ve dünya literatürüne girmiş önemli makalelerini bir araya getiren bir seçki. Önemi, seçkiyi doğrudan kendisinin düzenlemiş olması. Bunun anlamı: Düşünce çizgimi izlemek istiyorsanız bu metinleri dikkate almak zorundasınız.

ZEKİ Z. KIRMIZI

David Harvey yaşayan Marksistler içerisinde en sıkı izlediğim ve benimsediklerimden… Türkçeye oldukça iyi kazandırılmış İngiliz toplumbilimcinin dilimizdeki epeyce yapıtını okudum denebilir (şu an anımsamasam da). Dünyanın Halleri[1] kendisinin 2016 öncesi yazdığı ve dünya alanyazımına (literatür) girmiş önemli makalelerini (bağımsız ya da kitaplarından seçilmiş bölümler) bir araya getiren ve küçük eklerle yorumladığı bir Harvey seçkisi. Önemi, seçkiyi doğrudan kendisinin düzenlemiş olmasından kaynaklanıyor. Bunun anlamı: Düşünce çizgimi izlemek istiyorsanız bu metinleri dikkate almak zorundasınız.

Türkçe baskının sorunu ise, kimi makalelerin daha önce değişik çevirmenlerce çevirisi yapılmış kitaplardan derlenmiş olması, yani çeviri tutmazlığı… Gönül, tüm yazıların Şükrü Alpagut’ça çevrilmiş olmasını isterdi.

Epeyce de dizgi yanlışı var.

Girişte, “Hızla biriken sermaye fazlalarını absorbe etmek için dünya coğrafyasının nasıl sürekli düzenlendiğini, yeniden düzenlendiğini, hatta bazen imha edildiğini göstermek için bu hikâyeleri anlattım,” (14) diyen Harvey’in ilk yazısı Coğrafyada Devrimci ve karşı-Devrimci Kuramlar ve Getto Oluşumu Sorunu; Coğrafya düşüncesinde bir devrimi nasıl ve neden gerçekleştireceğiz?” sorusuyla başlıyor. Yazı Harvey’in Sosyal Adalet ve Şehir (Social Justice and the City, 1973) adlı çalışmasından. Bilimin yapısı ve evrimi üzerine tartışıyor. Tartışmayı kent(leşme) bağlamına oturttuktan sonra günümüzde varsıllığın (zenginlik) kıtlığa dayalı bir dizge (sistem) içerisinde üretildiğini belirtiyor. (41) O zaman kıtlığın ortadan kalkması anamalcılığı neden sonlandırmıyor? Harvey’in tüm yapıtı az çok bu sorunun yanıtlanmasıyla ilgili denebilir.

Marx’ın 18. Brumaire’ini anımsatan parlak bir tarihsel anlatı 

Kapitalist Birikimin Coğrafyası: Marx’ın Teorisinin Yeniden İnşası Sermayenin Mekânları’ndan (Spaces of Capital: Towards a Critical Geography, 2001). Harvey’in özellikle ilk çalışmalarında, yazı başlığından da anlaşılacağı üzre, bazen ileri gitmiş bir savlılık anlayışla karşılanabilir. Çünkü yazısı ilerledikçe aslında ‘yeniden kuruluş’ savının yersizliği ama yine Harvey’in katkısının çağcıl özgünlüğü de kendini gösteriyor. “Bu makalede, birikim teorisinin mekânsal yapının anlaşılmasıyla nasıl bir ilgisi olduğunu ve Marx’ın oluşturduğu özel konumsal analiz biçiminin birikim ve emperyalizm teorileri arasındaki kayıp bağlantıyı nasıl sağladığını göstermeye çalışacağım.” (51) Harvey’e göre, “kapitalist üretim sisteminin faaliyet alanının evrensel olamadığı ve olamayacağına inanmak için uygun teorik sebepler var.” (71) Marx’a dönük soyut kuramsal örneklem ile tarihsel uygulama arasındaki öngöremezlik yaratan çelişkiler eleştirisi, örtük de olsa konunun yöntembilimsel yanını görmezden gelen bir tutum. Harvey’in bunu anlamaması olanaksız elbette. Tabii Luxemburg yorumu öne çıkıyor (sermaye birikimi tartışmasında). Bir tür Marx’ın kuramsal onarımı gibi. Lenin ise Marx’ın genel kuramını tüm yönleriyle kucaklamak yerine tek yönlü olarak geliştirdi. (80) Birikim kuramı gözden yitirildi. Harvey kuramı tarihsel gerçeklikle bir arada yorumlamayı öneriyor (haklı olarak).

Kapitalist Sistemde Kent Süreci: Bir Analiz Çerçevesi, Kent Deneyimi (The urban experience, 1989) kitabı içinde yer alan bir bölüm. Sermaye döngüleri çözümlemelerini Marx çizgelerine uygun özetleyen Harvey, sermayenin üç döngüsünü sırayla açıklıyor. Sonra bir bütün olarak sermaye dolaşımı ve çelişkilerini aktarıyor. Konu doğal olarak sermaye bunalımları (kriz) ile doğrudan ilgili. Her bunalım biçiminin yol açabileceği sonuçlar ele alınıyor. Deyişiyle, makaledeki “sermaye döngüleri çözümlemesi, sermayenin büyüme yoluyla üretim ve yeniden üretimi hakkında Marx’ın organik, ekosistemik ve evrimci düşünme tarzıyla tutarlıdır.” (102)

Anıt ve Mit: Sacré-Coeur Bazilikasının İnşası yine Kent Deneyimi’nden (1989), Marx’ın 18.Brumaire’ini (Der 18te Brumaire des Louis Napoleon, 1851-2) anımsatacak biçimde parlak bir tarihsel anlatı. Çok etkileyici… 

Kentleşme sürecinin toplumbilimsel boyutu

Zaman-Mekân Sıkışması ve Postmodern Durum, David Harvey’in Postmodernliğin Durumu (The condition of postmodernity, 1989) kitabından bir bölüm. Esnek birikime geçiş anlatımıyla da dile getirilen bir yeni durum çözümlemesi yapıyor Harvey. En önemli makalelerinden ve eleştirilerinden biri. Konunun birçok boyutu var. Yer-kimliğinden tutun sermayenin yeni uzam-zaman kavramıyla ilişkilenme biçimine değin kapsamlı bir sorun. Jameson’a da bir eleştirisi var: “Jameson bu deneyimin benzersizliği ve yeniliği konusunu bir ölçüde abartmaktadır.” (166) Aslında uzam-zaman dönüşümleri açısından durum çok da yeni sayılmaz.

İşletmecilikten Girişimciliğe: Geç Kapitalizmde Kent Yönetiminin Dönüşümü, 6. bölümün başlığı ve kaynak yine: Sermayenin Mekânları (2001). Kentleşme sürecinin toplumbilimsel boyutunu öne çıkaran makalede yerel (kentsel) yönetimlerin de küre ölçeğinde bir yana (taraf) dönüştüğünü söylemesi önemli. Kent yönetimlerinin küresel çekim odakları etkisiyle özerkleşmesi konusunu özenle çözümlüyor yazar. Kendisi de söylüyor. Bu makale en çok alıntılanan makalesiymiş…

Çevrenin Doğası makalesi Kozmopolitlik ve Özgürlük Coğrafyaları adlı kitabının (Cosmopolitanism and the Geographies of Freedom, 2009) bir bölümü. Bu makalede Jared Diamond’un Tüfek, Mikrop ve Çelik (Guns, Germs, and Steel, 1997) adlı dünya ölçeğinde ve bizde de çok ünlenmiş, okunmuş kitabının anlamlı ve haklı bir eleştirisine odaklanıyor Harvey. Ama ‘coğrafyayı yazgı’ gibi yorumlayan J. Sachs vb. de payını alıyor yeterince. Tartışma ‘çevresel belirlenimcilik’ konusu dolayında yürütülüyor. Devrimci, yeni görünen gerici yorumlar kolayca sermayeyi devreden çıkarıyorlar. Sorun tam burada. Siyasetsizlikte… Öte yandan teknoloji; doğa; üretim; gündelik yaşamın sürdürülmesi; bireysel ve toplumsal ağlar; basamaklanımlar; dünyaya ilişkin anlıksal kavramlar eleştiriden geçirildikten sonra ‘teknoloji’nin “başat toplumsal ilişkilerimizin ve o ilişkilere eşlik eden zihinsel mefhumların bir yan ürünü” olduğunu anlıyoruz. (256) Marx’ın doğa ve çevre kavrayışını anlamak için kesinlikle okunması gerekiyor bu makalenin. 

Harvey’i günümüz Marksistleri içerisinde özel kılan şey 

Militan Tikelcilik ve küresel İhtiras makalesi de Sermayenin Mekânları’ndan (2001). 1988’de Oxford’dayken Harvey Rover Otomobil Fabrikası’nın kapatılmasıyla ilgili üniversiteyle işçi sendikasının birlikte yürüttüğü bir çalışmaya katılır ve bu deneyimi çok önemli bu yazıda dürüstçe paylaşır okuruyla. Solun genel (soyut) tutumu ile özel (somut) tutumu ve olgu arasındaki ilişkilere odaklanan ve bir zamana yayılan bağlamlar tartışmasını öne çıkaran yorum ve yaklaşımlar hepimizi günün geldiği yerde ciddi bir hesaplaşmaya taşıyor. Sol ne zaman ve hangi bağlamın içinde kendisi olur, sol olur? Harvey’i günümüz Marksistleri içerisinde özel kılan şey de işte bu soruları yanıtlama çabasıdır. Konuyu ele alırken aynı sorunsalın (paradigma) anlatılarını ana izleği olarak kullanan Raymond Williams’ın özenle ve açıklıkla çözümlemesi ayrıca öğreticidir. Özellikle Williams’ın Brecht’i üstlenme biçimini şu alıntıyla gösteriyor Harvey: “Özgün alternatifleri sahnelemenin yolları: alternatiflerin geleneksel dramada olduğu gibi, çatışan karakterlerde değil, bir kişide beden bulması. Bu kişinin alternatifler üzerinden şu ya da bu şekilde yaşaması ve bizi kendi sonuçlarımızı çıkarmaya davet etmesi, Raymond Williams.” (282) Bir yerdeki ve zamandaki dayanışma her yerde ve zamandaki dayanışmanın ideali olabilir mi? Williams’ın ‘militan tikelcilik’ kavramıyla önerdiği kurgu diline dayalı yaklaşım konusunda Harvey yeterince kanmış değildir, önemli bulsa da. Bir şeyler ister istemez yitmeyecek midir? (288) Her yerde görünür Brechtçi uzakgörü (strateji), gerilimlerin hiçbir zaman çözülemeyeceğini gösterdiği gibi asla çözülmelerini beklemememiz gerektiğini de söyler. Sanırım sorunun bamteli Harvey’in bu yargısında saklı. (295) Onun önermesi şudur: “Militan tikelciliklerin eski ve yeni formlarının, sosyalist siyasetin daha farklı bir versiyonuna zemin oluşturacak yeni bireşimlerini aramalıyız.” (299) Sürdürür: “‘Yer’ nerede başlar ve biter? Ötesine geçildiğinde, ‘militan tikelciliğin’ bırakın devam ettirilmeyi, temellenmesinin bile imkânsız olacağı bir ölçek var mıdır? Sosyalist siyasetin sorunu, bu tarz soruları cevaplamak için yollar bulmaktır. Bunlar, nihai cevaplara giden yollar olmasa da, tam olarak farklı soyutlama türleri ve seviyeleri arasında iletişim kurma ve tercüme etme tarzları tanımlayan yollardır.” (300) Makalesini; kuram aynı zamanda somuttur, uygulamadır, önermesiyle bitirirken Fredric Jameson’u anımsamamak olanaksız. Harvey bu makalesiyle aynı zamanda yöntem üzerine düşünmemizi sağlamaktadır.

Yeni Emperyalizm: Mülksüzleştirme Yoluyla Birikim’ makalesi de ayrıca kuramsal bir katkı niteliğinde. Yeni Emperyalizm (The New Imperialism, 2003) adlı kitabının bir bölümü. Bu konuda Ernest Mandel’i de anmamız yerinde olur. Bu makalenin, ‘emperyalizm’ üzerine düşüneceksek kesinlikle kaynaklarımız arasına girmesi gerekir. Sonuna doğru şöyle diyor Harvey: “Bu nedenle, herhangi bir yeni emperyalizmin alacağı şekil ve uygulanma tarzı, her türlü tahmine açıktır. Kesin olan tek şey, küresel sistemin nasıl işleyeceğiyle ilgili büyük bir geçişin tam ortasında bulunduğumuz ve terazinin kefesini kolaylıkla şu ya da bu yönde ağdıracak çeşitli güçlerin faaliyette olduğudur. Mülksüzleştirerek birikim ile genişletilmiş yeniden üretim arasındaki denge bugünkü durumda ilki lehine dönmüştür ve bu eğilimin derinleşip yeni emperyalizmin alametifarikası haline gelmesi (bunun sonucunda da, yeni emperyalizmin ve imparatorluğun gerekliliği savlarına büyük bir ideolojik anlam kazandırması) dışında bir olasılık görmek zordur.” (336)

Teknolojiyi, devlet aygıtını yerli yerine oturtan önemli bir makale 

Asi Şehirler (Rebel Cities: From the Right to the City to the Urban Revolution, 2012) kitabının içinde bir bölümü oluşturan Kapitalist Sistemin Krizlerinin Kentsel Kökenleri başlıklı yazı, günümüz kentlerinde yaşanan yapılaşma krizini ve kapitalizmle ilişkisini irdelerken tuhaf bir tümce de kuruyor (Çeviriden kaynaklanabilir tabii.): “Sonuç olarak kriz tutkunu Marksist kuramcıların çoğu, son dönemde yaşanan çöküşü, pek sevdikleri Marksist kriz teorisinin apaçık bir somutlaşması olarak ele alıyorlar (kâr oranlarında düşüş, tüketimin gerilemesi, vb.).” (351-2) ‘Kriz tutkunu Marksist’ ne demek? Ayrıca Kapital boyunca çevre ile ilgili meselelerin varla yok arası kalmasını da bir eksiklik, kusur olarak görmesini açıkçası yadırgıyorum. (352) Arkasından düzeltiyor yargısını ama böyle söylenmeleri önemli. (Ve yanlış.) Öte yandan ‘konut sektörü’nü yakın tarih dünya görüngesi içinde ele alışı hayranlık verici. Yazıda verdiği Çin örneğinin de epeyce uyarıcı olduğunu belirtmem gerek. Harvey konuyu ‘değişmez (sabit) sermaye’ bileşeni üzerinden günümüzün küresel finansal sömürü aracına değin adım adım ilerletiyor. Verdiği örnek ve yaptığı yorum tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de paranın yapım (inşaat) işlerine yönelişini açıklıyor: “Çin’in son yirmi-otuz yıllık kentleşme serüveni kelimenin tam anlamıyla bir hadisedir, hem de sonuçları bütün dünyayı sarsan türden bir hadise. Likidite fazlası ve sermayenin aşırı birikiminin kentleşme aracılığıyla emilmesi, kârlı seçeneklerin nadir olduğu bir dönemde kuşkusuz yalnız Çin’de değil, dünyanın geri kalanında da son kriz yıllarında sermaye birikimini mümkün kılan şeydi. Böyle bir çözümün ne derece istikrarlı olduğu ise tartışmaya açık.” (382-3)

Son yazı Sermaye Evriliyor, Sermaye Muamması (The Enigma of Capital, 2008) içinde yer alan bir makale. Şöyle diyor: “Şayet bu dünyayı bilinçli müdahalelerle kolektif olarak daha rasyonel ve insani bir yapıya doğru değiştireceksek, o zaman önce bu dünyaya ne yapmakta olduğumuzu, bunların ne gibi sonuçlar doğuracağını şimdi olduğundan çok daha iyi anlamamız gerekir.” (394) Ona göre, kapitalizmin sürmesi %3 bileşik oranlı büyümenin sağlanmasına bağlı. Teknoloji ve diğer büyüme öğelerini bu yüzdenin içinde değerlendirmek gerekir. Teknolojiyi, devlet aygıtını, vb. yerli yerine oturtan önemli bir makale Sermaye Evriliyor.

Mart 2022


[1] David Harvey; Dünyanın Halleri (The Ways of the World, 2016), Çev. Kollektif, Sel Yayınları, Birinci basım, 2019, İstanbul, 432 s.