Bırakalım Venedik batsın mı?

eskimiyen / BİLİM

İklim değişikliği raporlarda yer aldığı gibi durağan değil, gün geçmiyor ki dünyanın herhangi bir coğrafyasında küresel ısınmadan kaynaklı yeni bir gelişme gözlenmesin.

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye dünya kültür mirasının bir parçası olan “Ayasofya Kilisesi Camii”ni konuşurken neredeyse eş zamanlı bir şekilde geçen ayki afet ile birlikte son bir yılda ikinci kez sular altında kalan Venedik, kültür mirası yapıları ve bölgeleri yeniden tanımlamak gerekebileceğini akıllara getirdi. ABD’nin Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesinden bir grup bilimci yayınladıkları bir yazıda dünya kültür mirasının parçası olan ve Venedik gibi iklimsel değişikliğin yoğun etkilerine maruz kalan yerlerin statüsünü ve geleceğini tartışmaya açtı.

Profesör Seekamp

Uluslararası Kültür Varlıklarını Koruma ve Restorasyon Çalışmaları Merkezi’nde Dünya Mirası Liderlik Programı Koordinatörü Eugene Jo ve Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi’nde Parklar, Rekreasyon ve Turizm Yönetimi profesörü Erin Seekamp’ın ortak kaleme aldığı bir makalede, Seekamp ve Jo, iklim değişikliğinden “ciddi şekilde etkilenen” kültürel miras alanlarının, küresel ısınmanın “anıtsal kanıtları” olarak hizmet etmesi ve bu yapıları modern dünyanın neden olduğu zarar ve dönüşümden korumaya çalışmak yerine, küresel ısınmanın doğal gidişatına bırakılarak tüm dünyanın yaşanan bu tür büyük kayıplar karşısında gerçeği görmezden gelmelerinin durdurulabileceğini savundu.

Makalenin sonunda Seekamp ve Jo, “İklimsel Dönüşümde Dünya Mirası Alanları” olarak adlandırdıkları Venedik ve benzeri miras alanlarına atfen yeni bir sınıflandırma yapma çağrısında bulundu. Biyo çeşitlilik alanında deneyimlediğimiz nesli tükenmekte olan türlerin korunmasına benzer bir şekilde söz konusu bu yeni kültürel miras kategorisi, yaşanan değişikliği önlemeye devam etmeyi zorlamak yerine kaynakların bu tür alanların kendilerine olduğu kadar çevreye de yarar sağlayacak şekilde yönetilmesini öngörüyor.

Seekamp, ​​”Bunun kalkınma veya turizm için kapıyı açmak” amaçlı olmadığının altını çiziyor. “Diyoruz ki, yeni bir sınıflandırma oluşturalım ve bu yerlerin sadece kalıcılık odaklı bir uyumlandırma değil, dönüştürücü bir uyumlandırmaya yoğunlaşmasını sağlayalım. Alternatifler hakkında düşünmeye başlayalım.”