Beyaz Türk İnan ile Kara Kürt Baran

‘Sosyalistim, eski Türkiye’ye fena gıcığım, zaten HDP’den seçildim’ diyerek hemen tahlil kasmayacaksın. Senin asla yan yana gelemem dediğin; ulusalcı, laik, beyaz Türk dediğin adam, AKP ve HDP ile ve de Ermeni ve Mormon ile gayet iyi geçinen badem gözlü uzun kirpikli kara Kürt ile iş tutup, Yahudi ortağından kurtulmaya çalışıyor

 

 

RİFAT KORUR

( Baş not: Yazımı okuyacakların Sedat Peker’in videolarını ve sosyal medya yazılarını takip ettiklerini ve Sezgin Baran Korkmaz hakkında asgari bilgiye sahip olduklarını varsayacağım. Yoksa, asla bitmez, Arap’ın Yalellisi gibi uzar gider bu yazı. )

Sedat Peker, bir iş adamının Sezgin Baran Korkmaz’a 40 milyon dolar borcu olduğunu, bu konuda o iş adamına yönelik haciz işlemi yapacakken, Soylu’nun SBK’yı çağırdığını, onu hakkındaki soruşturma konusunda uyardığını, “yurt dışına çık ama bu iş adamının sana olan borcunu da sil” dediğini, SBK’nın böylece kaçtığını anlatmıştı.

O iş adamının kim olduğunu beş ay önce 24 Ocak 2021’de Ahmet Şık KRT TV’de Serdar Akinan’ın programında açıklamış. Koç ailesinin damadı, 84 yaşındaki İnan Kıraç’mış bahsedilen işadamı (1).

Ahmet Şık neredeyse Sedat Peker ile aynı şeyleri anlatıyor: İçişlerine çağrılma, orada hakaret edilip baskı altına alınma, borcu silme konusunda geri adım atmayınca ayrıldıktan sonra tekrar çağrılma, sonuçta yurt dışına çıkması için tedbir kararının ve yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması bölümleri hemen hemen aynı.

Ahmet Şık’a bilgiyi SBK’nın bizzat kendisinin verdiği anlaşılıyor. Zaten Türkiye’deyken yalısına giden gazetecilerden biri de Ahmet Şık. SBK’nın Yurt dışındayken de arayıp kendince bilgi vermeye devam ettiği ortada. Şık Milletvekili olmasına rağmen muhabirliğe devam etmiş.

Şöyle önemli bir fark var ama; Sedat Peker daha üstü kapalı konuşup bir borç ilişkisi olduğunu ve SBK’ya baskı yapıp o borcu sildirdiklerini, hatta borcu tahsil etmek için haciz yaptıracağı gün SBK’nın karısını gözaltına aldırdıklarını söylüyor.

Ahmet Şık ise şu bilgiyi veriyor: İnan Kıraç ile ortağı Nahum ailesi arasında ihtilaf var. Nahumlar belki de son bir kazık atmak için kendi hisselerini Sezgin Baran Korkmaz’a satıyor. Daha küçük hisse parçalarını da SBK’nın toplamasıyla Karsan’ın %45, dolayısıyla da Kıraca Holdingin yaklaşık % 28 hissesi SBK’ya geçiyor.

Şık devamında “İnan Kıraç asla yan yana gelmeyeceğim Ulusalcı bir beyaz Türktür” dedikten sonra İnan Kıraç’ın, kişiliği ve parasının kaynağı belirsiz olan ve HDP’li Kars belediyesine yardım eden bir kara Kürt ile ortak olma fikrinden hoşlanmadığını, SBK’ya geçen hisseleri almak istediğini ve pazarlığa oturduklarını söylüyor.

Şık’a göre İnan Kıraç “senin hisselerin değer 43 milyon al bu parayı ver bana şirketimi” demiş. SBK ise “ben bu hisseleri 80 küsur milyon dolara topladım ver parayı al karoyu” demişmiş. Anlaşamamışlar.

İnan Kıraç, Şık’ın deyişiyle “eski Türkiye’nin adamıysa da milli otomobil girişimindeki katkısı nedeniyle yeni Türkiye’nin kurucusu Reis’in önem verdiği bir kişiymiş. Kıraç bu hukuka istinaden Reise gitmiş ve “bu SBK bana hisseleri satmıyor siz bir el atsanız” diye ricacı olmuş.

SBK’nın AKP ile arası iyi olmasına ve hatta yeni Türkiye’yi temsil etmesine rağmen Reis Kıraç’ın SBK’dan kurtulmasında kolaylaştırıcı olmuş. İşi, tarihin gördüğü en yerli ve milli içişleri bakanımıza tevdi etmiş. İçişleri bakanımızın meseleyi layıkıyla hallettiği anlaşılıyor. Zira SBK hem yurt dışına kaçıyor hem de yurt dışındayken ve henüz mal varlığına tekrar tedbir konmamışken Ocak 2021 başında elindeki hisseleri İnan Kıraç’ın avukatına devrediyor (2).

Ahmet Şık “böylece eski Türkiye ile yeni Türkiye buluştu ve günümüz Türkiye’si oluştu” diyor.

Bizim bu Ahmet Şık türünden solcuların kafasının çalışma şekli bir tuhaf hakikaten.

İnan Kıraç ne münasebetle eski Türkiye oluyor? Ailesinin kadınlarının başının açık olması ve mensuplarını Cuma namazlarında görmüyor olmamız bu aileyi eskitmeye yeter mi? Bu nasıl bir eskime ki Kıraçların ve Koçların kârlılığı ve öz varlıkları AKP iktidarı döneminde defalarca katlanıyor? Şu ana kadar medyadaki birkaç boş boğaz yandaşın Koçlara taciz ateşi açması haricinde aralarında aman aman bir mesele olduğuna da şahit olmuş değiliz.

Üstelik İnan Kıraç’ın bu kara Kürt ile ilişkisinde de bazı tuhaflıklar var.

İnan Kıraç epey bir sustuktan sonra kısa bir açıklama yapıyor. Nahum’ların o hisseleri teamül ve kanun gereği önce ona teklif etmesi gerektiğini, bunu yapmadan SBK’ya sattıklarını, kendisinin de sonradan öğrendiğini söylüyor. SBK’yı tanımadığını, araştırınca onunla birlikte olamayacaklarına karar verdiğini ve araya hiç kimseyi katmadan pazarlık sonucu hisseleri onun elinden kurtardığını ilave ediyor.

Ama Nahum’ların avukatı iki gün önce “İnan Kıraç kanun konusunda doğru söylüyor. Kanun gereği bizim en yüksek hisse sahibi kimse önce ona teklif etmemiz ve onunla pazarlığa oturmamız gerekir. Biz de zaten öyle yaptık. İnan Kıraç bizden bir sene önce kendi hisselerini SBK’ya sattığı için ve SBK en büyük hissedar olduğu için önce SBK’ya teklif ettik” demesin mi? (3)

İnan Kıraç’ın SBK’dan rahatsız olduğunu ve tanışmadığını iddia etmesi Fatih Altaylı’yı da şaşırtmış. Bundan bir iki sene önce SBK’yı Galatasaray Kulübüne üye yapmaya kalkmışlar. Bir grup adam canla başla onun üyeliği için kulis yürütmüş. Bunların başında da İnan Kıraç geliyormuş. “Ben ve birkaç kişi olmasa SBK’yı kulübe üye yapacaktı” diyor Altaylı. Gene daha o zaman Kıraç’ın Nahum’lardan kurtulmak için SBK ile çalıştığı söylentisinin yayıldığını aktarıyor (4).

Altaylı bununla da yetinmedi. Kıraç’ın “tanışmıyoruz” dediği SBK ile bir sergi açılışında yan yana sırıtkan oldukları bir fotoğraf yayınladı. “Eee hani tanımıyordun” diyerek.

Benim gördüğüm şu:

İnan Kıraç, Nahumlardan kurtulmak için önce kendi hisselerini SBK’ya muhtemelen kâğıt üstünde devretmiş. SBK gene muhtemelen Ağar veya Peker gruplarından birini de kullanarak ve artık büyük hissedar benim diyerek baskı kurup Nahum’ları satışa zorlamış. Ardından İnan Kıraç’a geri verme faslında SBK gene kâğıt üstündeki bir borcu, yani Kıraçların hissesini almış görünürken vermiş göründüğü meblağı, yani o meşhur ilave 40 küsur milyon doları tahsil etmeye kalkıp zurnayı zırt ettirmiş.

O sırada Amerika’daki Mormonların davası ilerlemekte. Mormon Kingstonlarla ilişkili her şeyi ABD yargısının zapturapt altına alması ve İnan Kıraç’ın Nahum’lara pirince giderken, SBK’daki bulgurdan olma tehlikesi belirmiş. Zaman daralmış. SBK ise “onca hizmet ettim voliyi tam vurayım bari” diye düşünüp işi yokuşa sürünce devreye âli devlet aklımız girmiş.

Demek ki neymiş?

“Sosyalistim, eski Türkiye’ye fena gıcığım, zaten HDP’den seçildim, bu işleri bilirim” diyerek hemen tahlil kasmayacaksın. Senin asla yan yana gelemem dediğin; ulusalcı, laik, beyaz Türk dediğin; eski Türkiye’nin adamı sandığın adam, AKP ve HDP ile ve de Ermeni ve Mormon ile gayet iyi geçinen badem gözlü uzun kirpikli kara Kürt ile iş tutup, Yahudi ortağından kurtulmaya çalışıyor. Bizim Digor’lu Kara Kürt’ümüz, Lombarcini sahibi bir Ermeni’yi kolundan tutup Türk vatandaşı yapıyor. Reisimiz ise Gezi’deki Divan Oteli hikâyesinden dolayı gıcık olduğunu varsaydığımız Koçların en muteber en aile içinden damadının problemini halletmek üzere İçişleri bakanını görevlendiriyor.

Sonra da her biri bir diğerini çırak çıkarmaya çalışıyor.

Ve bütün bunları, bir yerlerde olaya dâhil olduğu anlaşılan Rabiacı ve Bozkurtçu, Ülkücü ve Turancı gönüllerin Reisi Sedat Peker ortalığa saçıyor.

Ben burada büyük düşünür Barbaros Şansal’ın “içinde boğul” dediği şeyin içine gırtlağına kadar batmış tek bir Türkiye görüyorum. Ne eskisi ne yenisi! Kapitalizmin bizimki gibi ülkelerinde adamın gözüne gözüne giren çalışma biçimi bu işte.  Ne ulusalı ne seküleri!

Ayrıca şunu da görüyorum:

İdris Küçükömer ve Birikim dergisi benzeri iç mihrakların, Şık örneğinde gördüğümüz türden naif okur- yazar dimağlarda yarattığı tahribatı düzeltemeyeceğiz biz. Bu kistik mantaliteyi aşabilmemiz zor bu saatten sonra.

Onları bu ruhi halleri ile baş başa bırakıp Dubaili Reisimizin dediği şeye yani kırk yaş altına odaklanalım.

Ya da gençlere de hiç bulaşmayalım, bırakalım dağınık kalsın. Ne bileyim kararsız kaldım şimdi.

————–

Dipnotlar:

(1) Serdar Akinan, Ahmet Şık programının YouTube linkine şuradan ulaşabilirsiniz: (https://www.youtube.com/watch?v=NcRmqKA3-5Q&t=53s)

(2) İnanç Kıraç’ın bu işleri kotaran avukatı da bizim bildiğimiz bir şahsiyet. Ergenekon davasında yargılanıp hapis yatan, Özel Kuvvetler Komutanlığı subayı emekli Albay Levent Göktaş. Göktaş sonrasında hukuk fakültesini bitirip avukat olmuş. Hapisten çıktıktan sonra 15 Temmuz FETÖ darbesi öncesi Erdoğan’ın onu MİT müsteşarı yapacağı dedikoduları çıkmıştı. Karsan tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamada şu ifadeler yer alıyor:

“Karsan Otomotiv’in yüzde 28,56’sına Silcolux sahiptir. Silcolux paylarının tamamının 28 Ocak 2021 tarihinde İnan Kıraç hesabına Avukat Mustafa Levent Göktaş tarafından imzalanan Pay Devir Sözleşmesi uyarınca Avukat Mustafa Levent Göktaş’a devrolmuştur. Bu bağlamda, Kıraça Holding A.Ş. sermayesinde, Silcolux vasıtasıyla dolaylı olarak payların yüzde 45’ine, şirket sermayesinde, Kıraça Holding vasıtasıyla dolaylı olarak payların %28,56’sına Mustafa Levent Göktaş sahip olmuştur.” Silcolux denen şirket SBK’nın şirketi.

(3) Nahum’ların Barış Yarkadaş’a verdikleri demeç.

(4) Fatih Altaylı’nın ilgili yazısının linki de şu: (http://www.fatihaltayli.com.tr/kose-yazilari/2021/06/07/inside-information)

PAYLAŞMANIZ İÇİN