Perinçek’in Bilimsel Sosyalizmi: Marksizmin Bütünlüğünün Bozulması

Lenin’in ve Mao Zedung’un demokratik devrim teorisinin nihai amacı en sonunda kapitalizmi alt etmek ve sosyalizmi inşa etmek içindir. Ne Marx’ın teorisinde ne Lenin’in teorisinde ne de Mao Zedung’un teorisinde genel bir demokratik devrim teorisi bulunmamaktadır

CEM KIZILÇEÇ
Sayın Perinçek, son günlerde bir yazı yazdı, yazısında kısaca bilimsel sosyalizmin teorisini Mao Zedung’un kurduğunu iddia ediyor. Diğer yandan Marx ve Lenin ile Mao Zedung’u karşı karşıya getirerek Marx’tan ve Lenin’den geriye sosyalizme ilişkin gelişkin bir teori kalmadığını söylüyor. Çünkü, Doğu Perinçek’e göre; Lenin sosyalizmi inşa pratiğinin başlarında öldüğü için Lenin’den bize gelişkin bir sosyalizm teorisi kalamazdı. Perinçek’e göre dahası Lenin’den bize gelişkin bir sosyalizm teorisi kalması olanaksızdı, çünkü Lenin Sovyetler Birliği’nde kapitalizme geri dönüş sürecini görmemişti.  Perinçek devamla, Mao’nun, 20. yüzyıl sosyalizminin pratiğini teorileştirdiğini yazıyor, dolayısıyla Perinçek’e göre Marx’tan 19.yüzyıl kapitalizmini, Lenin’den ise sadece 20.yüzyıl kapitalizmini ve emperyalizmi öğrenebiliriz, Lenin’den sosyalizmi öğrenemeyiz. Oysa Perinçek’e göre Mao’dan sosyalizmin kuruluşuna ilişkin ilk deneyimlerin teorisini öğrenebiliriz. ( Bkz. https://www.aydinlik.com.tr/arsiv/marxtan-kapitalizmi-leninden-emperyalizmi-maodan-sosyalizmi-ogrenebiliriz )

Sayın Perinçek’e göre Marx’ın sadece sosyalizme ilişkin “programı“ vardı. Herhalde Perinçek farklı bir program kavramına sahip, Marx’ın sosyalizme ilişkin bir teorisi yoksa, sosyalizme ilişkin bir programı nasıl olabilir. Teori olmadan program olabilir mi? Şüphesiz Perinçek, son 20 yıllık serüveni içinde Marksizmin üçlü bütünlüğünü parçaladığı için için, Marksizmin yerine “bilimi” koyduğu için sözde Mao Zedung üzerinden kafa karıştırmaya çalışıyor.
Oysa Mao Zedung, bu üçlü bütünlüğün önemini şöyle vurgulamıştı: “Marksist-Leninist felsefe, Marksist-Leninist ekonomi ve Marksist-Leninist devrim teorisi… bu üç bileşen birbirinden ayrılamaz. Bunlar Marksizm-Leninizmin üç organik bileşen parçası olarak kavranmalıdır”. (ÇKP Merkez Komitesi Tarihi Yayınlar Araştırma Merkezi Yayını, 1999, s. 5)
Tüm dünya komünist partilerinin bilimsel sosyalizmin teorisinin kurucularının Marx ve Engels olduğunu savunmalarını bir çırpıda silen Perinçek, dar deneyci-ampirik bir “bilim” yaklaşımı ile bu yerleşmiş tarihsel gerçeği Marksist sosyalistlerin zihninden ve inancından silmeye çalışıyor.
 
Marx’ın Bilimsel Sosyalizmi
Şöyle bir düşünelim, proleterya diktatörlüğü devlet sistemini kurmadan, Paris Komünü benzeri sovyet meclislerini kurmadan, eski devlet aygıtını parçalamadan sosyalizmi inşa edebilir misiniz?
Üstyapıda sosyalist düşüncelerin ve sosyalist ahlaki düşüncelerin önderliğini hedeflemeden, tüm halka parasız sağlık ve eğitim fırsatı sağlamadan sosyalizmi inşa ettiğinizi söyleyebilir misiniz?
Bu teoriler Marx ve Engels’in bilimsel sosyalizm teorisinin köşe taşları değil midir?
Bankaları, tekelleri, demiryollarını büyük sanayi halkın mülkiyetine geçirmeden, mülksüzleştirenleri mülksüzleştirmeden, uzmanları hatta bazı burjuva tabakaları satın almadan, eğitim ve kültür işlerini kamulaştırmadan ve tüm halkı parasız eğitmeden sosyalizmi inşa edebilir misiniz?
İşçilerle devlet memurlarının aynı maaşı almasını, onların istenildiği zaman geri çekilmesi önerisi kimindir?
Komünist toplumda pazar ilişkilerini ortadan kaldırmayı, meta ekonomisini ortadan kaldırmayı, emek katkısına göre bölüşümü, ihtiyaca göre bölüşümü, emek kuponlarına göre ihtiyaç maddelerinin satın alınmasını, işgücünün meta olmaktan çıkarılmasını savunan Marx ve Engels değiller miydi?

Almanya Demokratik Cumhuriyeti’nin Gotha Kongresi’nin 100. yılı anısına 1975’de çıkardığı pullar
Gotha Programı’nda Alman sosyalistlerine tüm ürünleri bölüştüremezsiniz diyen, sosyalist/komünist toplumdaki sektörleri üretim araçları üreten ve tüketim araçları üreten sektör olarak ayıran; Çin de 60’lı yıllarda tartışılan “bölüşümde burjuva hakkı” meselesini ilk tartışan Marx değil miydi? Planlı ekonomiyi ilerici ütopik sosyalistlerden alarak geliştiren ve savunan Marx değil miydi? Köylülerin kazanılmasını onların ikna yoluyla kooperatiflerde örgütlenerek, sosyalizme kazanılacağını yazan Marx değil miydi?
Sovyetler Birliği demokratik devrimin ötesine geçemedi mi?
Doğu Perinçek’in “bilimsel” görüşünün dayanağı ise; Marx’ın ve Lenin’in sosyalizmin inşa pratiğini yaşamamış olmaları gerçeğidir. Peki, Lenin’de, Stalin’de veya Mao Zedung’da böyle bir teorik kabul var mı? Onların herhangi bir önermelerinde Marx’ın sosyalizmin inşa pratiğini yaşamamış olmasından dolayı onun bilimsel sosyalist bir teoriye sahip olmadığını ima eden bir ifade bulunmakta mıdır?
Burada Doğu Perinçek’in savunur göründüğü Mao Zedung’dan Lenin-Stalin ve Sovyet sosyalizminin inşası üzerine bir değerlendirme getirelim: Mao Zedung 1956 yılında şöyle yazıyordu:
“Sadece dünyanın ilk sosyalist ülkesi olan Sovyetler Birliği değil, sosyalizmin inşası sırasında her ülke hata yapabilir. Sovyetler Birliği’nin uzunca bir süre ayakta olması dolayısıyla, çeşitli hatalar yapması pekala kaçınılmazdır.”
Devamla; “Sovyetler Birliği’nde ortaya çıkan hataların doğası nedir? Aslında, bu hataların hepsi kısmi ve geçici hatalardır. Var olan bazı hatalar 20 yıldan daha fazla sürmüş olduğunu duyuyoruz, buna karşın bu hatalar kanımca, kalıcı değil, kısa vadeli hatalardır ve düzeltilebilir niteliktedirler. Dolayısıyla Sovyetler Birliği’nin pratiğinin hakim yönü ve bu pratiğin büyük bir kısmı doğru ve hatasızdır. Rusya, Leninizm’i doğurmuştur, Ekim Devrimi’nden sonra ise Rusya ilk sosyalist ülke oldu. Rusya sosyalizmi inşa etti, Alman faşistlerine karşı mücadelede zafer kazandı ve güçlü, sanayileşmiş bir ülke haline geldi. Rusya’dan öğreneceğimiz çok şey var”…
“Stalin’i değerlendirmeye gelince ise, onu tamamıyla yadsıyamayız, çünkü bazı hataları olsa dahi, onun yaptıklarının büyük bir kısmı doğru ve yararlı işlerdi. Yediye Üç…” (Seçme Eserler, cilt7)
Bu ifade eğer doğru ise bu takdirde, ya Perinçek’in Mao Zedung’u anlamadığını, ya da Perinçek’in deyişi ile Mao Zedung’un da “19.yüzyılda kaldığını” söylememiz gerekecektir. Çünkü burada Mao Zedung açıkça Lenin ve Leninizm’in ve onun yolunda ilerleyen Rusya ve Stalin’in sosyalizmi başarılı bir biçimde inşa etmiş olduğunu savunmaktadır ve bu bir hakikattir. Oysa Doğu Perinçek ısrar ediyor, Sovyetler Birliği sosyalizm pratiği yaşamamıştır! Sovyetler Birliği aslında Doğu Perinçek’e göre hiçbir zaman demokratik devrimin ötesine geçememiştir: Çünkü Sovyetler Birliği “zamanından önce” sosyalizme geçmeyi düşünmüş fakat savaş gerçeği onu tekrar Milli demokratik devrim yoluna sokmuştur. Perinçek’in kendisinden okuyalım:
Sovyetler Birliği, 1929 yılına kadar gerçekte bir Milli Demokratik Devrim pratiği yaşadı. 1929’dan sonra köylük alanlarda, kentlerin aç kalması ve yaklaşan dünya savaşı tehlikesi nedeniyle “zamanından önce” tarımda kapitalizmi tasfiye ve kolektifleştirme pratiğine geçti. Arkasından da dünya savaşı geldi ve vatan savunması ön plana geçti. … Yaşadığı dönemde sosyalizmi kurma pratiğinin yetersizliği nedeniyle Lenin’den sosyalizme ilişkin gelişmiş bir teori kalmadı, kalamazdı.
En önemlisi Lenin, Sovyetler Birliği’nde kapitalizme geri dönüş sürecini görmedi. Stalin de görmedi. O pratik yaşanmadan sosyalizmin kuruluşuna ilişkin gelişmiş bir teori üretilemezdi.”
Perinçek’e göre Lenin döneminde sosyalizmi kurma yönünde yeterince inşa pratiği olmamış ve “aslında, 1929 yılına kadar”  Milli Demokratik Devrim pratiği yaşanmıştır. Diğer deyişle Perinçek’e göre yeterince sosyalizm pratiği olmayınca otomatikman Milli Demokratik Devrim pratiği yaşanmış oluyor. Fakat bunu kanıtlayamaz.
Lenin ve sosyalist toplumun inşasına başlangıç
Lenin, Şubat 1920’de daha sonra Gosplan adı verilen devlet planlama örgütü GOELRO’nun kuruluşu ile ilgili 8. Sovyet Kongresinde yaptığı konuşmada şu ifadelere yer vermişti: “ Eğer tüm Rusya yoğun bir elektrik santralleri ağı ile donatılır ve güçlü teknik düzeye sahip fabrikalarımız olursa, komünist ekonomik gelişmemiz geleceğin sosyalist Avrupası ve Asyası için bir model olacaktır. ”
Lenin büyük çaplı sanayinin önceliğine inanıyor, öncelikle de elektrifikasyona dayalı sanayinin, sosyalizm ve komünizmin maddi ve teknik temelini oluşturacağına inanıyordu.
Lenin 1921 yılında , NEP kararının alındığı kongrede büyük çaplı sanayinin en iyi koşullarda 10 yıl alacağını belirttikten sonra şöyle devam ediyordu: 
“ Sorunun merkezine gelmiş bulunuyoruz, proletaryaya düşman sınıflar var olmaya devam edecektir, dolayısıyla pratikte şimdi Engels’in sözünü ettiği şeyi şimdi yaratamıyoruz. Dolayısıyla proletarya diktatörlüğü olacaktır. (Ç.N “zorunludur” demek istiyor)
Bunun ardından sınıfsız toplum gelecektir. Marx ve Engels sınıf farklılıklarını göz ardı ederek, üreticiler, halk, emekçi halk kavramını kullananlarla sert bir biçimde mücadele etmişlerdi.” 
“Yalnızca proleterya, kendi kontrolü altında bir büyük çaplı sanayi ve onun ürettiği ürünlere sahip olarak, köylülerin ihtiyaçlarını ve geçim araçlarını tamamen karşılayabildiği takdirde, onların koşullarını iyileştirebildiği takdirde, kapitalist sisteme kıyasla elle tutulur bir iyileşme sağlanabildiği takdirde, normal tarzda işleyen bir sosyalist toplumun temeli yaratılmış olacaktır.”  
Yukarıdaki ifadelerden ve genel olarak diğer araştırmacıların da kabul ettiği gibi Lenin aslında NEP’i sosyalist devrimin ve sosyalist inşanın bir parçası görmüştür. NEP sürerken 1923 yılında GOELRO (tüm ülkeyi elektrik santralları ile donatmayı hedefleyen devlet planlama örgütü), Gosplan’a dönüştürülür. Sovyetler Birliği 1920-1923 yılları arasında Marx’ın düşündüğü gibi tüm ekonomik yaşamın merkezi bir plana göre yönlendirildiği  planlı ekonomik sistemin ilk aşamasına geçer. Şüphesiz sosyalist inşa sadece  büyük sermayenin ve büyük toprak sahipliğinde özel mülkiyetin kaldırılması ve planlı ekonomik sistemden ibaret değildir. Sosyalist inşanın (sosyalist toplumun inşası) Marx’a göre diğer iki önemli ayağı; birincisi çeşitli üstyapı alanlarında sosyalist düşüncenin ve sosyalist ahlakın önderliğinin  sağlanması, ikincisi eski devlet aygıtının parçalanarak yerine halkın aktif bir biçimde katılabileceği bir proleter devlet sisteminin çeşitli aygıtları ile birlikte kurulmasıdır.

Stalin dönemi: Sosyalist ekonominin inşası ve gelişim afişlere yansıyor
Lenin’in bu üç alanda da teorik ve pratik önderlik yaptığı, daha sonra bayrağın Stalin tarafından devralındığı kesindir. Rusya Marksistleri çeşitli nedenlerle devlet iktidarını ne küçük burjuvazi (ezici çoğunluğu köylülüktür ) ile ne de burjuvazinin çeşitli katmanları ile (çoğunluğu kulak zengin köylülüktür)  paylaşmayı düşünmemiştir. Birincilere karşı kazanma, önderlik etme ve dayanma politikası, ikincilere karşı ise NEP döneminde geçici uzlaşma ve geçici taviz politikası benimsenmiş, daha sonra ikinci politikadan vazgeçilmiştir. Dolayısıyla Sovyetler Birliği’ndeki toplumsal yapı inşasında proletarya önderliğinde demokratik devrim-ve demokratik toplum modeli hiç bir zaman benimsenmemiş, doğrudan sosyalist inşaya girişilerek demokratikleşme sorunlarının bu süreç içinde çözülmesi hedeflenmiştir. Mao ve ÇKP ise 1953’e kadar proletarya önderliğinde demokratik devrim-ve demokratik toplum  modelini benimsemesine karşın onlar da ani bir değişilikle sosyalist inşaya girişmişlerdir.
Diyelim ki, bazılarını Lenin’in sosyalist toplumun inşasına girişmiş olduğunu ikna edemedik, fakat Stalin ve Sovyet Komünist partisi’nin sosyalizmin inşasına girişmiş oldukları ve büyük başarılar kazandığını inkar edebilir miyiz? Şüphesiz ki hayır. ( Not: Aşağıda Stalin döneminde yapılan dört parti kongresi kararlarını veriyoruz. Burada da sosyalist inşada Lenin’in belirlediği mevzilenme ve yönün ve ekonomik inşa anlayışının devam ettirildiği açıkça görülmektedir. Büyük çaplı yüksek teknolojiye dayalı sanayileşme ve planlı ekonomi.)
Şüphesiz, Mao Zedung’un yukarıdaki önermesi de doğrudur ve içinde bulunduğumuz dünyaya “bilimin” penceresinden değil Proletaryanın bilimsel Marksist ve Leninist bakış açısından bakmaktadır.
Dünya hâlâ sosyalizm çağına girmedi mi?
Perinçek, bir başka yazısında da bugünkü Çin’in sosyalizmi inşa etmediğini, hâlâ milli demokratik devrim çağında yaşadığını ve milli demokratik devrim sorunları ile boğuştuğunu yazmıştı :

Evet devrimin odağı Lenin’le, birlikte… Doğuya kaydı ama aslında bugün hâlâ Demokratik Devrimler çağındayız. Bu kez de sahnede Doğu Milletlerinin Millî Demokratik Devrimleri var ve insanlık Çin devriminin kişiliğinde” sosyalizme açılma tecrübelerini de yaşıyor.
Perinçek’in bu çarpık Milli Demokratik Devrim teorisi çağımızda sosyalizm için mücadeleyi ve sosyalizmin inşasını yasaklamayı amaçlamaktadır. Bu nedenle Sayın Perinçek, kendisini dünyada sosyalizm adına ne varsa demokratik devrim ve vatan savunmasının hanesine sokmaya zorluyor.
Marx’ın, Lenin’in ve Stalin’in fikri takip içeren bilimsel sosyalizm teorileri ve sosyalizm inşa teorileri vardır. Dolayısıyla bilimsel sosyalizmi Mao’dan öğrenebiliriz, Marx ve  Lenin’in bilimsel sosyalizm teorileri yoktur önermesi savunulamaz.
Şüphesiz bu yazı daha uzatılabilir, fakat sorunun özü şudur: Doğu Perinçek Marksist Milli Demokratik Devrim teorisinin asıl özünü ve onun asıl amacını gizlemeye çalışmaktadır. Marksist MDD teorisinin özü, geçiş çağımızın en temel çelişmesinin, proletarya ile uluslararası mali sermaye olduğundan hareketle bu devrimin proletarya önderliğinde yürütülerek kesintisiz bir biçimde sosyalizme bağlanabileceğini öngörmesidir. Marksizmin yol göstermediği ve sosyalizmi hedeflemeyen bir demokratik devrimin, emperyalizmi-mali sermayenin hakimiyetini alt etmesi ve devrimden daha sonra adım adım sosyalizmin inşasına girişmesi olanaksızdır.
Bugün dünyada, içinde bulunduğumuz alt dönemde çeşitli çelişmeler (dört başlıca çelişme) bulunmaktadır, fakat büyük çağın temel karakteri olan kapitalizmden sosyalizme geçiş çağı olduğu gerçeği değişmemiştir. Fakat burada asıl konumuz bu olmadığı için bu çelişmelerin analizine girişmiyoruz.
Lenin’in ve Mao Zedung’un demokratik devrim teorisinin nihai amacı en sonunda kapitalizmi alt etmek ve sosyalizmi inşa etmek içindir. Ne Marx’ın teorisinde ne Lenin’in teorisinde ne de Mao Zedung’un teorisinde genel bir devrim, genel bir demokratik devrim teorisi bulunmamaktadır.
Perinçek’in Marksizmine yön veren düşünce idealizmdir, onun bilim ve teori üzerine görüşü muhafazakar bir bakıştan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle o Lenin ve Mao Zedung’un Marx’ın bilimsel sosyalizm üzerine ve yine Marx’ın sosyalizme bağlanan demokratik devrim teorisini (Sürekli Devrim) zenginleştirdiğini gözlerden gizlemektedir. Marx bu teoriyi Almanya, Rusya ve geç kapitalist ülkeler için önermişti.
Oysa Marx daha 19.yüzyılda burjuvazinin feodal monarşi ile uzlaşma eğilimini dikkate alarak proletaryanın demokratik devrime önderlik ederek sosyalizme doğru ilerlemesini savunmuştur. (Bkz. Marx’ın sürekli devrim teorisi)

Vera Zasulich’e yazdığı mektupta Rusya’da proletaryanın “kapitalizmin yapabileceği şeyleri yapmayı üstlenerek” kendi hegemonyası altında sosyalizmin inşasına girişebileceğini yazmıştır. İşte Lenin ve onun Bolşevik partisi onun bu düşüncelerinden esinlenerek, henüz kapitalizmin çok geri olduğu bir ülkede sosyalizmin inşasına girişmeyi programlarına koymuşlar ve sosyalizmi inşa etmişlerdir.
Perinçek, kendi dışındaki herkesi işçi sınıfının dünya görüşünden ve diğer görüşleri sınıf çıkarlarından hareket ettikleri için 19.yüzyıl Marksizmini savunmakla ve sahte sol olmakla itham ediyor.
Fakat kendisi Marksizmin temel çıkış noktasını terk etmiş göz ardı etmiştir. Marksizm-Leninizm’in (Marksizmin) bir bileşeni olan bilimsel sosyalizm proletaryanın kapitalizmi aşma ve yerine sosyalizmi kurma bilimidir. İşçi sınıfı partilerinin eylemlerine Marksizm-Leninizm yol gösterir.  Marksizm-Leninizm herhangi bir bilim değildir, onun proleter sınıfsal özünü boşaltırsanız geriye bir şey kalmaz. Marksizm-Leninizm’in (Marksizmin) üçlü bütünlüğüne dayanan bilimsel sosyalist teoriler olmazsa devrim bir hayaldir.
Doğrudan kendi deneylerimiz ile sınırlanan bilgi teorisi Marksist bilgi teorisi değildir:  
Mao Zedung bunu şöyle ifade etmiştir: 
“…Bütün gerçek bilgi, dolaysız pratiklerden doğar. Fakat, insan, her şeyi doğrudan doğruya deneyemez, örneğin tüm bilgi geçmiş zamanlardan ve yabancı ülkelerden gelir… Gerçekten de, bilgilerimizin çoğunu, dolaylı pratiklerden elde ederiz… Dolayısıyla, insanın bilgisi sadece iki bölümden oluşmaktadır: doğrudan pratiklerden gelenler ve dolaylı pratiklerden gelenler. Dahası benim için dolaylı olan başkaları için dolaysız deneme olabiliyor. Sonuç olarak, bilgiyi bütünü ile ele alırsak, ne çeşit bilgi olursa olsun, dolaysız deneyimlerden ayrı düşünülemez.”
(Mao Zedung,Teori ve Pratik, s.14-15,Sol Y.)
 
Ek 1. Lenin’in ölümünden sonraki SBKP(B) ilk dört kongre kararları:
14.Kongre, 1925: MK Kararı, partimizin geçtiğimiz dönemde kesin bir biçimde Leninist genel çizgiye bağlı kaldığını onaylamıştır: Ağır sanayiyi  ekonomik alandaki sosyalist dönüşümün  temeli olarak ele alan çizgi. MK’nin ağır sanayinin geliştirilmesini tercihli bir biçimde izlenmesi tutumu onaylanmıştır. (Parti kararları Ansiklopedisi 3.Cilt s 247.)

15.Kongre, 1927
: Partimiz sosyalizme Leninist yoldan ilerleme çizgisini benimsemektedir.
Kongremiz, Sovyet tarımının topyekun kolektifleştirilmesini öncelikli görev olarak benimsemiştir. Kırlarda temel görevimiz bireysel köylü çiftliklerinin büyük kolektiflere dönüştürülmesi bugün kırlarda partimizin temel görevidir. Kongremiz kulaklara karşı kararlı bir saldırıyı öngörmektedir. Kırlarda kapitalizmin gelişmesini sınırlamak  için bazı yeni önlemler alınması ve böylece köylü ekonomisinin sosyalizme ilerletilmesi gerekmektedir. (Aynı eser s 342.)
16.Kongre, Temmuz 1930: Tüm alanlarda topyekun sosyalist saldırı başlamıştır. Kongremiz hedef olarak sosyalizmin maddi ve teknik temelinin yaratılması çabasını hızlandırmayı ve kırlarda kapitalist öğeleri tasfiye etmeyi benimsemiştir.
17.Kongre, Şubat 1934: Kongremiz Birinci Beş Yıllık Planın 4 yıl içinde başarıyla tamamlanmış olmasını selamlar, aynı zamanda: Leninist genel politika olan birincisi sosyalist sanayileşme, ikincisi köylülüğün kooperatiflerde örgütlenmesi, Sovyetlerde sömürücü sınıfların tasfiyesi kesin zafere ulaşmıştır. Sosyalist ekonominin temelleri yaratılmıştır, son kapitalist sınıf olan kulaklar tahrip edilmiştir, ve köylü kitlesi (kolhozcular) kırlarda Sovyet iktidarının güvenilir destek üssü haline gelmiştir.
(Aynı eser, cilt 5, s. 129)
PAYLAŞMANIZ İÇİN