1965 Kozlu Direnişi ve işçi sınıfının ilk şehitleri

Askeri birliklerin işçilerin üzerine sürülmesi üzerine, açılan ateşle Mehmet Çavdar ve Satılmış Tepe adlı grevciler yaşamlarını yitirir, 10 işçi de yaralanır. Ateş emrini kimin verdiği – her zamanki gibi- hiç bulunamaz. Satılmış Tepe ve Mehmet Çavdar, Türkiye işçi sınıfı savaşımında vurularak öldürülen ilk işçilerdir

 

CEM BAYINDIR

Yine bir 1 Mayıs geldi geçti. Bir zamanlar işçi ve grev 1 Mayısların en önemli sözcükleriydi. İlk kez 1936 yılında İş Yasasında yer verildiğinde Türk insanının adını duyduğu, işçi sınıfının ve hareketinin en güçlü savaşım sözcüğü olan “grev” bugünlerde unutulmuş durumda.
Bugün sendikaların çoğu işçiyi değil işvereni ve siyasetçileri mutlu etme amacıyla var. Ülkedeki işçilerin neredeyse tamamı asgari ücretle yani aylık 2.825 liraya çalışmak zorundalar. Zaten var olan sendikal örgütlerin de grev gibi eylemleri yaptıklarını hatta gündeme getirdiklerini hiç görmedim.

Bilirsiniz zaten bizde, eskilerin “tatili eşgal” dediği işi bırakma eylemleri yani grev 1961 Anayasasına değin uzun yıllar yasaktı.  

İşçilerin sayısız bedellerle yürüttükleri ister kazanılmış ister yitirilmiş olsun tüm savaşımlarını saygıyla anmak gerekir. İşte bu direnişlerden en önemlilerinden biri de 1965 yılındaki “Kozlu Direnişi”ydi.

Kozlu direnişi çok etkili bir işçi direnişidir. 1965 yılının Mart ayında, 5 milyon TL tutarındaki yevmiye zammının (liyakat zammı) dağıtılmasındaki adaletsizlik; zammın yalnızca yönetici ve patron yanlısı çalışanlara ve vardiya amirlerine verilmesi, son derece kötü koşullarda çalışan işçilerin huzursuzluğunu büyütür.

Hem güvencesiz ve katlanılmaz çalışma koşullarının sürmesi hem işçi ücretlerine zam yapılmaması yanında bir de bu haksızlık üzerine; 9 Mart günü Gelik ocağında başlayan grev giderek tüm çevreyi sarar. Karadon İşletmesine bağlı Gelik Bölümünde 1500 maden işçisi, gece vardiyasında ocaklara inmezler.

Direniş ertesi gün Kilimli ve Karadon ocaklarına yayılır. Üzülmez’e bağlı Çaydamar ocağını da etkiler. 11 Mart gecesi Kozlu’daki madenciler de kuyu başını tutarak ocaklara kimseyi sokmazlar. 12 Mart günü sayıları 10 bini bulmuş grevci işçilere Ereğli’den getirilen deniz piyadeleri ile müdahale edilmeye başlanır. İşçilerle deniz erleri arasındaki çatışma büyür.

Olayları bastırmak için bir jandarma birliğiyle bölgeye gelen Zonguldak Valisi, maden işçilerinin kurduğu barikatların önünde bir konuşma yaparak grevin kanunsuz olduğunu, direnişi bırakmalarını ve tüm işçilerin hemen işbaşı yapmalarını ister. Ancak madencilerin kazma ve küreklerle üzerlerine yürümesi ile jandarma geri çekilir, vali de bölgeyi terk eder.  

Aynı gün, Kozlu’ya getirilen askeri birliklerin işçilerin üzerine sürülmesi ve işçilerin de jandarmaya direnmesi üzerine, açılan ateşle Mehmet Çavdar ve Satılmış Tepe adlı grevciler yaşamlarını yitirirken, on maden işçisi de yaralanır. Toplamda çoğu havaya doğru iki bine yakın mermi sıkılır ancak ateş emrini kimin verdiği hiç bulunamaz. Satılmış Tepe ve Mehmet Çavdar, Türkiye işçi sınıfı savaşımında vurularak öldürülen ilk işçilerdir.

13 Mart günü, Bolu’dan gönderilen on bin askerle Zonguldak ve Kozlu’nun tüm giriş çıkışları tutulur. Kentin üzerinde alçak uçuş yapan jet uçakları bildiri atar ve direniş karalanmaya çalışılır. Jet uçaklarının bildirilerine göre olayların arkasında “dış güçler” vardır! İçişleri Bakanı da olayların komünistlerin tahrikiyle olduğunu açıklar: “Bunları yapanlar komünistlerdir. Burada konuşanlar kimi şahsi menfaati için, kimi sakat ideolojisi için konuşuyor. Böylelerinin ağzını tıkayın.”

Kozlu, 10 Mart 1965. 

Olayların yatışmasına karşın, yeniden büyümesinden çekinildiğinden, Karabük, Adapazarı ve Ereğli’den gelen birlikler bir tuğgeneral komutası altında bölgede konuşlandırılır ve yanlarına bir de topçu taburu sevk edilir.

Bu direniş, işçilerin birtakım taleplerini kazanmasına yardımcı olmuştur. O gün İçişleri Bakanı, Çalışma Bakanı ve Enerji Bakanı da Zonguldak’a gelip işçilerle görüşmeler yapar. Pazarlıklar sonunda liyakat zamlarının işçilere eşit ve adil bir biçimde pay edilmesi kabul edilir. Önceden ödenen çocuk ve kumaş paraları da yeniden ödenecektir. Kozlu direnişçileri emek tarihine geçecek eylemleriyle yeniden çalışmayı ve ocaklara inmeyi kabul ederler ve direniş tümüyle sona erer. Bu eylem ve sonuçları bize Orhan Veli’nin şiirini anımsatır:

Güneşli bir günde
Masmavi göreceğiz Karadeniz’i
Balkaya’dan Kapuz’a kadar,
Karış karış biliriz bu şehri;
EKİ’*nin çiçekli bahçeleri,
Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla;
Paydos saatlerinde yollara dökülen,
Soluk benizli insanlarıyla.
Siyah akar Zonguldak’ın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası…
( * EKİ; Ereğli Kömür İşletmeleri)

Abidin Dino’nun çizimi kapağıyla Sosyal Adalet

Nisan 1965 tarihli Sosyal Adalet dergisinin 13. sayısında bu olaylar ayrıntılarıyla incelenir. Dergide Aslan Başer Kafaoğlu, Rasih Nuri İleri yazılarıyla, Hasan Hüseyin Korkmazgil de şiiriyle işçilere destek verirler. Dergideki Tutanak şiirinde Hasan Hüseyin şöyle der:  

güneşin önünden jetler geçiyordu
jetlerin gölgesinde grevciler
ağır
uzun
ve çetin
ağır uzun ve kaygulu ve çetin
kâğıdın biryanında bakkal kasap hesapları ve kira
sendikanın grev fonu
ve beş aylık ödentisi partinin
bir yanında kâğıdın
bir öfkeli şiirin
alevli dizeleri:
kimi mavi
kimi pembe
kimi mor
kanlı bir gömlekti omuzlarında mart güneşi
ellerinde çiğdemçiçekleriyle çocuklar
demirin kömürün petrolün kahrından uzak

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Zonguldak Ağıtı” adlı şiiri direnişçi işçileri şöyle anlatıyor:

bir kömür, bir uzak, bir kara, bir derin,
ellerin, yeraltında yitmiş kocaman ellerin.

yıllarca çalışırsın, gündeliğin on lira,
açsın, susar kuyular bağıra bağıra

ko yamyassı ayakların balçık toprağa girsin,
kim yürürse öldürürler bilirsin.

 

Kozlu direnişine yine devrimciler sahip çıkıyordu. Ankara, Cebeci kampüsünün önü.
TİP’in Sosyal Adalet bildirisi 1965

 

“13 Mart günü ölen madencilerin cenazeleri defnedilmek üzere köylerine yollandılar. Bu klasikleşmiş fotoğraf karesinde madenciler arkadaşlarını taşırken görünüyor. “Milliyet” gazetesinden foto muhabiri ÖZDEMİR GÜRSOY’un çektiği bu kare, uzun yıllar, işçi hareketi ve afişlerde, pankartlarda, yayın organlarında kullanıldı, bir simge haline geldi.” ( Susma, haftalık yerel gazete’den)

 

 

KAYNAKÇA

  • Arslan Başer Kafaoğlu, Kömür ve İşçisi, Sosyal Adalet dergisi 13. Sayı, Nisan 1965, s 10-13,
  • Sosyal Adalet dergisi 13. Sayı, Nisan 1965, s 16,
  • Rasih Nuri İleri, Zonguldak’ta Akan Kan, Sosyal Adalet dergisi 13. Sayı, Nisan 1965, s 32,
  • Gökhan Akçura, Konumuz İşçiler, Toplumsal Tarih dergisi, Haziran 2008, 174. Sayı, s 84,
  • Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER), 21 Ekim 2016, https://uidder.org/mucadele_tarihimizden_yansiyanlar_1965_kozlu_direnisi.htm
  • Cumhuriyet gazetesi arşivi, 11,12,13,14,15 Mart 1965
  • İlhan Selçuk, Cumhuriyet gazetesi, 14590. Sayı, Pencere, Ağlanacak olaylar 15 Mart 1965, s 2,
  • Aziz Nesin, Gözünüz Aydın Efendim, Papipos Milli Dava, Nesin Yay., 2005,s 29-38,
  • Hasan Hüseyin Korkmazgil, Tutanak, Sosyal Adalet İçin Ölenlerin Anısına, Sosyal Adalet dergisi 13. Sayı, Nisan 1965, s 24-26
  • Hasan Hüseyin Korkmazgil, Tutanak, Kavel, Bilgi yay. 1993, s.49,