Yarım imam imandan, yarım doktor candan

EMİNE SUPÇİN

Geçen haftanın devamı niteliğinde liyakat konusunu didiklemeyi sürdürelim.

Liyakatin, işin ehli olmak olduğunu belirtmiştik. İş ehline verilmezse işin batırılacağını da söyleşimize katılan 10 yaşındaki Mehmet belirtmişti. Tam bu noktadan hareket edersek, varacağımız nokta başlık olacaktır elbette. Yarım imam dinden, yarım doktor candan eder. Dini referans aldıklarını söyleyerek yani dini siyasete alet ederek ülke yönetimini ele alanların, memleketteki ateist sayısını artırdıkları gibi. Hatta “Bunlar dindarsa ben değilim, bunlar cennete gideceklerse ben gelmeyeyim,” diyecek kadar dinden tiksindirilmiş yeni bir nesil geliyor. Yarım imamlar, milleti dininden ettiler.

Hastayı canından eden yarım doktor da işinin ehli değil. Eğitiminde ya da stajında bir şeyler eksik. Ne zaman doktorun candan edişi ile ilgili bir mevzu olsa aklıma ilk gelen öğretmen olur. Çünkü işinde iyi olmayan bir doktor tüm meslek hayatı boyunca taş çatlasın 40 insanı öldürebilir. Oysa yarım bir öğretmen, derslikteki 40 öğrenciyi sadece bir yılda öldürebilir. (Buradaki öldürmekten kastın çocuğun psikolojisini bozmaktan, onu korkak, ürkek, sorgulamaktan uzak, biatçi el etek öperek ilerlenebileceğine inanmış kimliğe sürüklemek olduğunu söylememe gerek yok herhalde.)

Öğretmen eğitimine bir doktorunki kadar önem vermeyen her ulus büyük hata içindedir. Oysa bu memlekette mektupla öğretmen olundu, öğretmen olmayanlardan öğretmenlik mesleğine atamalar yapıldı. Şu günün her şeyi bildiğini sanan ama bir tek “bilmiyorum” demeyi öğrenememiş ahmak cahillerin çokluğunu o mektupla öğretmen olmuşlara mı borçluyuz acaba?

Peki ya anne baba olma liyakati? Her insanın üreme içgüdüsüyle doğuyor olması onların hiçbir eğitimden geçmeden anne baba olmalarını mı gerektirir? Tıpkı doğada serbestçe üreyen tüm diğer irili ufaklı canlılar gibi mi olmalı insanın üremesi? Nüfus artışına girmiyorum bile ama dünyaya gelen çocukların yaşam refahları, eğitim şansları, huzurlu bir ortamda büyüme ihtiyaçları düşünüldüğünde ne kadar da acınası bir durumdayız…

Anne baba olma kararı alan çift için ya da kadının gebeliği belli olduktan sonra doğacak yavru için tüm devlet olanakları seferber olması gerekiyor gibime geliyor. Öyle evlilik cüzdanını uzatırken en az üç çocuk demekle olmuyor bu işler. Rasgeleliğe bırakılamayacak kadar önemli değil mi bu konu? Ulusun geleceğini düşünen ülkeler büyük yatırımlarını eğitime yapıyorlar. Bu yüzden bizim gibi “gelişmekte olan ülkeler” (ki aslı gelişmemiş ülkelerdir) konuyu kökten ele alıp daha çocuk doğmadan anne baba eğitimiyle başlamalı ve anne-baba olma liyakati olan bireylerin çocuk sahibi olmasını sağlamalıdır. (Pih! Bilimsel makale olsa kimse yüzüne bakmaz bu yazının. Zira hali hazırdaki eğitimi bile batırmış bir ülke, anne baba liyakatine önem verecek ha? Hadi len, derler.)  

İşin aslı ve özü yine eğitime dayandı gördüğünüz gibi. Zaten nerede bir eksiklik görsek anında, Cem Yılmaz’ın reklam sloganı “eğitim şart”a geliyoruz. Eğitim şart. Yoksa daha yıllarca dinden ve candan olmaya devam edeceğiz. Şunu bir türlü beceremiyoruz: Her iş, o işe yönelik eğitimden geçmiş biri tarafından yapılmalı, her insan kendi yetenekleri doğrultusunda yetiştirilmeli. Sistemleştirilmesi hiç de zor olmayan bu meseleyi neden düzene sokamayız? Aptallığımızdan mı yoksa aptal kalmamızı isteyen iç ve dış güçler yüzünden mi?  

Ya da…

Ya da belki tüm siyasilerimizin milletin vekili olma stajından geçmesi gerekiyordur. Ki hiç de fena bir fikir değildir. Meclisin her dönem başı bir eğitim yuvası haline geldiğini düşünsenize. Memleket sorunlarının ele alındığı geniş çaplı ve belki de görevleri süresince katılım zorunluluğu olan “Kendimden çok vatanımı seviyorum” kursları. Bireysel sermayesinden çok, ülke sermayesini dert edinmiş bilmem kaç yüz insan. Uf!.. Kim tutar bizi?

Hayal kurmak iyidir. Gerçekleşmese bile anın tadını yaşatır. Haydi hayal kuralım. Bir gün bizim ülkemiz değil çağdaş, çağın ötesinde bir ülke olacak ve bunu liyakate önem vermesiyle başaracak. Çünkü liyakat adaletin, verimliliğin, mutluluğun, sağlığın ve huzurun şifresi. Liyakat azizim, liyakat…