Ulu Manitu

Ömrünün ortalama 17-18 yılını temel ve

tıp eğitimi alarak geçirmiş bir insan,

neden ilkokul mezunu olduğu bile belli

olmayan bir başka insana tapınır?

Neden bilimin içinden çıkmış bir insan

hurafeye yönelir?

 

EMİNE SUPÇİN

Kızılderili geleneklerinin bir ürünü olan manitu, kendi ululuğunun farkında mıdır bilinmez ama insan kendi zavallılığından ötürü onu ulu ve yüce kabul etmiştir, kesin bilgi. Ki kutsal ruh anlamına gelir ve daha çok doğayı da içinde barındıran her zerrenin ruhu olarak kabul edilen bir inanışın felsefesidir. Ne var ki vahşi kapitalizm yüzünden soyu tükenmiş bir halk olan Kızılderililer de onların ulu manituları da artık yok. İngiltere’nin küf kokan hapishanelerinden kaçarak ya da sınır dışı edilerek yeni keşfedilen kıtadaki asıl yerlilerin soyunu kurutan ve kendilerine Amerikalı diyen o cibilliyetsizlerden daha büyük soykırımcı olduğunu sanmıyorum. Üstelik Hitler’i de hesaba katarak söylüyorum bunu.

Dur dur… Asıl konu manituydu. Oradan geleceğimiz yer bizim iki bacak arasından çıkamayan dinlerdi. Hayır, dinlerde değil kabahat; dindeki sadece o noktayı kendine referans alan cücük beyinlilerde. O zaman cümleyi yeniden kurmam gerek. Gelelim bizim cücük beyinlilerin ulu manitusuna.

Kim mi? Adına gavs diyorlar. 

Bu sözcüğü ilkin bir yakınımdan duydum. Yakınımın bir yakını (ki kendisi bir hekim ve bir dalda uzman) menzil tarikatına mensupmuş. Yakınımın da bu tarikatın sohbetlerine katılması için ısrarlar etmiş ve o da “Acaba ne konuşuyorlar” merakıyla toplantılarına katılmış. Konu sadece gavs hazretlerinin ne kadar mühim, ne kadar yüce, ne kadar muhteşem bir Allah dostu olduğu üzerineymiş. Yakınım bunu anlatırken şaşkınlığını gizleyemiyor, “Yahu bırak insanlığa dair dertleri, kendi ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılardan bile söz edilmedi. Ne gavsmış arkadaş!” diyordu. Toplantıdan çıktıktan sonra hekime sormuş; kim bu adam? İçinde bulunduğu esrik ruh haliyle ve elleri titreyerek telefonundaki fotoğraflar dosyasını açmış ve menzil tarikatının şeyhi Abdülbaki denen adamın sürmeli gözlü resmini gösterip, “Şu yüzünden akan nuru görebiliyor musun?” demiş. O çirkin ve korkunç bakışlı fotoğrafı görünce, bizimkinin ödü patlamış, ayrı konu. 🙂   

Şimdi ilk soru şu: Ömrünün ortalama 17-18 yılını temel eğitim ve yanı sıra tıp eğitimi alarak geçirmiş bir insan, neden ilkokul mezunu olduğu bile belli olmayan bir başka insana tapınır? Neden bilimin içinden çıkmış bir insan hurafeye yönelir? Daha fetönün ektiği tohumlardan bile tamamen temizlenememişken bu gladyo dedikleri paralel yapılanma, nasıl olur da eğitimli beyinleri hipnotize edebilir? 

İkinci soru: Gavs nedir, kimdir? 

Sözcük anlamı: Allah tarafından âlemi mânen idâre etmekle görevlendirilmiş ve kendilerine olaylara hükmetme izni verilmiş olan velîlerin mânevî derecesi en yüksek olanına kutup, kendisinden yardım istendiği zaman ise kutba gavs denir.

Yani evreni idare edecek bilgiye sahip ve Allah tarafından görevlendirilmiş! Vay anasını sayın seyirciler, biz zavallıların tutunacak tek bir dalı bile yok. El alem çözmüş meseleyi. Cern’de filan boşuna uğraşıyorlar. Gavsı konuştur, anlatsın. Einstein zamanında boşuna uğraşmış, izafiyet teorisi filan. Kuantum fiziğini, termodinamik yasalarını zaten bilen biri var elimizde. Tüm memleket olağanüstü bir mucizeye sahip gavs her sorunumuzu çözebilir. Hatta az sıkıştırsan Mars’a bile götürür bizi. Öyle müstesna bir varlık ve bilgi seviyesi(!) Fakat nedense, onca ilim sahibi bu sürmeli şey, şu gittilçe fakirleşen halkımız için bir parmağını bile oynatmıyor. İlginç olansa kendi sümsük yaşamı için bile ona tapınanların emeklerinden faydalanıyor. O cücükleri sömürüyor.

Var ya, kafayı yiyeceğim en sonunda. Bu nedir arkadaş? Daha beteri de şu: Şeyhin hele de gavs hazretlerinin fotoğrafına bakarak cima etmek gerekmiş. Lütfen hayal gücünüzü kullanın ve şeyhin fotoğrafına bakarak nasıl sevişiyorlardır düşünün. Çok komik yafu 🙂

Ama öyle öğütleniyormuş. Çünkü ola ki kadın gebe kalırsa doğacak çocuk hem hayırlı olur hem de aynı tarikatın yolcusu olurmuş. 

Daha beteri var mı diye baktım, varmış: Doğacak çocuğun tamamen pür-i pak (gerzek) olmasını istiyorsak kadını bizzat şeyh hazretleri gebe bırakabilirmiş. 

Pih!

Tüüü!

Utanmaz rezil herifler!

Tüm geri kalmışlığımızın altında bu cücük beyinliler yatıyor. Hazerfen Ahmet Çelebi’nin kanat takıp uçmasına şeytan işi diyen bunlar, matbaayı onca yıl ülkeye sokmamak bunların aptallığı. Daha nice nice gerzeklikler. Adamların bilimle alıp veremedikleri bir şey var. O şey de kullanabildikleri tek öge olan dinin ellerinden alınması. Çünkü hipnotize ettikleri o yaşayan ölülerden besleniyorlar. 

Bırakın gavslığı filan, bunlar soy kırıma uğramış ulu manitunun tırnağı bile etmezler. Yazık bu pisliklere üşüşen sineklere!