Tunus’ta Başladı Tunus’ta Bitti

AKP liderliği Mısır ile yaşadığı sorunlardan sonra, Tunus’ta yoğurdu üfleyerek yiyecek gibi duruyor. Ancak Mısır’dan sonra Tunus’ta da siyasal İslam’ın kalelerinden Nahda Hareketi’nin sonunun gelmesi AKP için de son ikaz olabilir

Tunus’un kulağı güllü liman işçileri

 

DR. ABDULLAH KÖKTÜRK 

2010 sonu ve 2011 yılı başlarında Arap ülkelerinde başlayan ayaklanmaların ilki, Aralık 2010’da seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin kendini yakması ile Tunus’ta başlamıştı.

Bu süreçte, Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen’de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta küçük çapta olmak üzere tüm Arap dünyasında mitingler, protestolar, halk ayaklanmaları ve silahlı çatışmalar baş göstermişti.

ABD ve Müttefikleri Libya ve Suriye’nin Baharını Kışa Çevirdi

Tunus’ta devlet başkanı Zeynel Abidin Bin Ali ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, Mısır’da Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek istifa etmişti. Bu süreçten en çok etkilenen üç ülke olan Libya, Suriye ve Yemen’de ise ABD ve müttefiklerinin kışkırtmaları ile iç savaş başlamıştı. Suriye ve Libya’da ABD kuvvetleri ve NATO’da kullanılmış, Libya’da Devlet Başkanı Kaddafi feci şekilde öldürülürken, Suriye ordusunun çetin ceviz çıktığını gören Rusya bir müddet sonra Devlet Başkanı Esad yanında tavır alınca Suriye devleti milyonlarca vatandaşı göç edip yüzbinlercesi öldürülmesine rağmen yıkılmamıştı.

Suudi Arabistan, ABD ve İsrail Sisi’den Memnun

On sene önceye bugünden bakılınca, sanki bu ayaklanmalar İsrail’in en büyük düşmanı Libya ve Suriye rejimleri zayıf düşürülsün diye yapılmış gibi duruyor. Mısır’da Mübarek yıkıldıktan sonra yapılan seçimde Müslüman Kardeşler’in desteği ile iktidara gelen Mursi 1 yıl gibi kısa bir zaman sonra Silahlı Kuvvetler Komutanı General Sisi’nin darbesi ile yıkılıp Mısır yarı-askeri bir diktatörlük ile yönetilmeye başlanmıştı.  

Sisi yönetiminden ABD ve İsrail memnun kalırken, Mısır’ın yeni yönetimi Suudi Arabistan ve BAE ile de iyi ilişkiler oluşturdu. Türkiye’nin kendini İhvan ve Müslüman Kardeşler’e yakın gören yönetimi uzun süre Mısır’ın Sisi rejimine soğuk kalırken, son zamanlarda ikili ilişkiler yumuşama sinyali veriyor.

Tunus’ta Darbe mi oldu?

Tunus’ta 2011 yılında yapılan seçimlerde Siyasal İslamcı Nahda Hareketi oyların yüzde 37 sini almış (1.5 milyon oy) ve 217 üyeli parlamentoda 89 milletvekilliği kazanarak birinci parti olmuştu. 2014 yılında ise Nahda Hareketi, Nida Partisinin peşinden yüzde 28 ile ikinci sıraya düşmüş (1.3 milyon oy) ve 69 milletvekilliği alabilmişti. 2018 yerel seçimlerinde 517 bin oya kadar düşen Nahda Hareketi, 2019 parlamento seçimlerinde yüzde 19,6 oy almasına rağmen, Tunus’un seçim sistemi sonucu birçok partinin milletvekili çıkarması üzerine 52 milletvekili ile yine birinci parti olmuştu. Lideri Gannuşi ise Meclis Başkanı seçilmişti.

Yine 2019 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise, ilk turda yüzde 18 oy almasına rağmen ikinci turda Nahda Hareketi’nin desteği ile yüzde 72 oy alan seküler, muhafazakar bir hukukçu olan Kays Said Cumhurbaşkanı seçilmişti. Seçimin ilginç bir yönü ise Nahda Hareketinin ilk turda zayıf bir aday çıkararak yüzde 13 oy alabilmesi ve ikinci turda Said’i desteklemesi idi.

2020 yılında Tunus’u da kıskacına alan Covit19 salgını yönetimin basiretsizliği ve ekonomik sorunların yakıcılığı ile birleşince ülkede kıpırdanmalar başlamıştı. 26 Temmuz sabahı Cumhurbaşkanı Kays Said yapımında kendi emeği de olan 2014 anayasasının 80. Maddesini kullanarak meclisi 1 aylığına kapattı, milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı ve başbakanı görevden aldı. Said’in açık bir şekilde 80. Maddeyi zorladığı görülmesine rağmen bu faaliyet başta Fransa olmak üzere AB ülkelerince darbe olarak görülmedi. Neredeyse en büyük tepkiyi Nahda Hareketi’ni kendisine yakın gören AKP iktidarı verse de, günler geçtikçe tepkilerin yumuşadığı görülüyor.

AKP Tunus’ta Yoğurdu Üfleyerek Yiyiyor

AKP liderliği Mısır ile yaşadığı sorunlardan sonra Tunus’ta yoğurdu üfleyerek yiyecek gibi duruyor. Ancak Mısır’dan sonra siyasal İslam’ın kalelerinden Nahda Hareketi’nin sonunun gelmesi AKP için de son ikaz olabilir. Ekonomik sorunlar ve dış politika başarısızlıkları ile tükenmekte olan AKP Kuzey Afrika’daki en büyük müttefiklerinden birini kaybederek, koşmakta olduğu sonuna daha hızlı yaklaşacak gibi görünüyor.

Kays Said’in dayanak yaptığı 80. Madde 30 gün içinde belli sayıda milletvekilinin başvurusu ile Tunus Anayasa mahkemesinin karar vermesini de söylüyor. Bu karar, Said’in dayandığı olağanüstü koşulların oluşup oluşmadığı konusunda olacak. Görünüşe göre Anayasa Mahkemesi ne karar verirse versin Tunus’ta karışıklıklar durmayacak. Sonuçta siyasal bir tabanı olmayan Kays Said orduyu göreve davet edebilir. Tunus Ordusu da yarı askeri bir rejim ile yönetime orta olmaktansa askeri bir diktatörlük ile ülkeyi yönetmeyi tercih edebilir.

1988 yılında ilk defa gördüğüm Tunus, 1987 de gördüğüm Cezayir’in aksine, siyasal İslama teslim olmayacak kadar laikliği özümsemiş bir ülke idi. Tarihin gördüğü en büyük sosyologlardan İbn Haldun’un doğduğu Tunus’u saçlarına gül takan liman işçileri ile hatırlıyorum. Bu güleç yüzlü güzel insanlar çok daha iyisini hak ediyorlar.  

PAYLAŞMANIZ İÇİN