şiirde de kadın kotası

Kadın şairin öncelikle içinde doğup büyüdüğü “erkekçe”yi yıkması, bilinçaltındaki varlığına son vermesi gerekmektedir. Bu da o kadar kolay bir iş değil. Fatma Aras zoru başaranlardan.

 

 

 MECİT ÜNAL

Bundan önceki yazıda kadının özgürleşmesi sorununun salt ekonomi-politiğin, toplumbilimin, ruhbilimin değil edebiyat ve sanatın da sorunu olduğunu vurgulamış, devamında sözü şiire getireceğimi belirtmiştim.

Evden işe, siyasetten sanata hayatın her alanındaki bir özgürleşmeden söz ettiğim, birinde özgür olmadan diğerinde özgür olunamayacağı ve kadınların toplumsal-siyasal yapının elverdiği ölçüde özgürlüklerini elde edebilecekleri açık.

Şu 2021 yılının 8 Martı’nda kadın örgütlerinin son derece masum ve aynı ölçüde haklı eylemlerindeki polisiye tedbirler, 13 kadının gözaltına alınması bile yeterli, kadınların ne kadar özgür olduklarını görmeye.

Son günlerdeki İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan’a karşı başlatılan zonta-maganda-maço kampanya da, kadına yönelik maddi ve manevi şiddetin hem failler hem de mağdurlar açısından ayrım gözetmediğini ortaya koyuyor. Türkiye’deki kadınlık durumu buradan da çıkarılabilir. Faşizm en önce kadınları hedef alıyor.

KADIN ŞAİRLERİMİZİN DİZELERİ ARASINDA DOLAŞAN RUH

Sözü tekrar şiire çekecek olursam…

Yıllar önce – şura bura yirmi yıldan fazla oluyor,-Papirüs dergisini yönetirken sık sık, şiirlerini yayımlatmak için dergiye gelen genç şairlerle konuşurdum. İçlerinde şair adayı kadınlar da olurdu. Kimisi eşiyle birlikte gelirdi. Belki de birlikte gelmek zorunda kalırlardı. En çok onların şiirlerine dikkat ederdim. Şimdilerde adına çeşitli dergilerde, etkinliklerde rastladığım, her defasında eşiyle birlikte gelen bir genç kadın şair adayını unutamam. Şiirlerindeki tutuk dil dikkatimi çekmişti. Söylemek istediklerini yanında çekindiği biri var da söyleyemiyormuş gibiydi yazdığı şiirlerde. Öte yandan da hissedilir bir beğendirme çabası vardı. Yüreklendirmek için birkaç şiirine yer verdiğimizi hatırlıyorum. Sanırım bir nevi referansı olmuştuk ki, başka dergilerde de görünmeye, tanınmaya başladı. Dilindeki o tutukluk gitmiş miydi bilemedim, çünkü bir yerden sonra izlemeyi bırakmıştım.

Edebiyatımızda “kadın başına” dergi yayımlayabilen kaç kadın yazar ve şair var örneğin? Romanda, öyküde ve şiirde kadın eleştirmen sayısının erkeklere oranı kaçtır?

ZOR BİR SÜREÇ

Ama o genç şair adayı kadın, kadın şairlerimizin şiirlerine o zamana kadarkinden farklı bir gözle bakmama neden olmuş, dizelerin arasında dolaşan sese daha bir dikkatle bakmaya başlamıştım.

Yaralı bir ruha mı aitti bu ses, mutlu, kendinden emin bir ses miydi, bir kadına mı, yoksa bir erkeğe mi aitti?

Kadın şairlerimizin şiirlerinde en önce -şiirden de önce,- evvela kadın olmalarını önemli ve değerli bulmaya başladım.

Bu gözle bakınca kimi kadın şairlerimizde “anne-kadın”, kimisinde “eş-kadın”, kimisinde “sevgili-kadın”, kimisinde “entelektüel-kadın” kimisinde ise “feminist-kadın”la karşılaştığımı da söylemeden geçemem.

Şiirlerinde bunları ve daha başka özellikleri birleştirebilen kadın şairimizin tüm olumsuz koşullara karşın hiç de az olmadığını baştan söylemeliyim. Ancak bunun çok zor bir sürecin sonucunda gerçekleştiğinin altını da kalınca çizmek isterim.

KADIN KOTASI

Şiir gibi edebiyatın tutunulması güç bir alanında var olmak için kadın şairin, toplumsal-siyasal alandaki kadınlardan çok daha fazla emek ve çaba harcaması gerekiyor hem kendi içinde hem de kendi dışında.

En başta kendi yaşamında bir mücadele vermesi şart.

Edebiyat dünyası, sanılan ve umulanın tersine üstü örtülü erkek-egemen bir dünyadır. Şiir dünyası belki daha da fazla öyledir.

Edebiyatımızda “kadın başına” dergi yayımlayabilen kaç kadın yazar ve şair var örneğin?

Romanda, öyküde ve şiirde kadın eleştirmen sayısının erkeklere oranı kaçtır acaba?

Kaç kadın şair şiir antolojisi düzenleyebilmiştir bugüne kadar?

Bugüne kadar yayımlanmış şiir antolojilerindeki kadın şair sayısı erkek şairlerin kaçta kaçıdır?

Ödül seçici kurullarındaki kadın erkek oranı kaça kaçtır?

Kitap fuarlarının onur konukları içinde şimdiye kadar kaç kadın yazar ya da şair yer alabildi?

Daha başka sorular da sorulabilir ama yukardaki soruların yanıtlarının konu hakkında yeterince fikir verebileceği kanısındayım.

Kadın şairler de şiirde kadın kotası talebinde bulunsa bu çok mu uçuk kaçık bir istem olurdu?

ERKEK EGEMEN DİL

Bireysel yaşamında özgürleşmiş kadının şiir yaşamında da kolaylıkla özgürleşeceği düşünülebilir belki. Ancak gerçek hiç de öyle değil!

Şiir, kadın şairin karşısına en başta bir dil sorunu olarak çıkmakta, çemberin daha ilk halkasında erkek egemen bir dil beklemektedir. Arkasında boylu boyunca erkek egemen şiir ve erkek egemen şiir dünyası sıralanmaktadır.

Kadın şairin öncelikle içinde doğup büyüdüğü bu dili yıkması, kırması, bu dilin bilinçaltındaki varlığına son vermesi gerekmektedir.

Bu da öyle basit ve kolay bir iş olmasa gerek. Önce kadınlığının bilincine varacak, sonra tüm şiiri, arkasından kadın şairleri çalışacak ve kendisini, öz kendisini şiirde ancak bu aşamalardan sonra oluşturabilecektir.

TÜM OLUMSUZ KOŞULLARA KARŞIN

Kadın şairler, dillerini “erkekçe”den arındırdıkları ölçüde kendi “kadınca” seslerini bulabiliyorlar. Erkek şairlerin işi bu açıdan çok kolay. Hazır, “erkekçe” bir dilin içinde biçimleniyor ve şiirlerine de bu biçimi veriyorlar. Her türlü argoyu, erotizmi kullanmaları serbest erkek şairlerin. Oysa kadın şairlerin kendi argo veya erotik sözcüklerini rahatlıkla kullanabilmeleri için kırk tekne ekmek yemeleri, “ar damar”larını çatlatmaları, “hamdabaş” olmaları gerekiyor.

Şairimizin bir de anne olduğunu, hatta çalışan bir anne olduğunu, ev işlerini -yemeği, çamaşırı, bulaşığı düşünün!

Yaşadığı muazzam çelişkileri hayal edebiliyor, aradaki eşitsizliği görebiliyor musunuz?

Tüm bu saydığım olumsuz koşullara karşın, yine de kendisini yaşadığı ortamdan özgürleştirmiş, kendi kadınca dilini bulmuş kadın şairimiz, evet, hiç de az değil.

O ŞAİRLERDEN BİRİ

Iğdır’ın aralık ilçesinde doğan Fatma Aras o şairlerden biri. Bir süre Almanya’da yaşamış. MTA’da çalışmış, buradan da emekli olmuş. Emekçi bir kadın şairden söz ediyoruz yani.

Elimdeki “Olduğu Gibi” adlı son kitabında, geçen yıl, koronavirüs günlerinde yazdığı şiirleri biraraya getirilmiş. Salgının şairin –ve toplumun- üzerindeki etkilerini de hissediyoruz şiirlere sızmış bulunan keskin yalnızlık duygusundan.

Fatma Aras’ın yazı ve şiirleri öncelikle Denizsuyukâsesi, Dize, Mühür, Sincan İstasyonu, Şiirden, Üvercinka, Akatalpa, Sarmal Çevrim, Aydınlık, Cumhuriyet Kitap, Evrensel gibi dergi ve gazetelerde yayımlanmış.

“Olduğu Gibi”ye kadar “Saklıyım” (2008), “Göğü Azalan Kuşlar” (2012), “Ağrılı Beklemeler” (2015), “İkiz Acılar” (2019) ve “Söz ve Hançer” (2017)  adlı şiir kitaplarında toplanmış şiirleri.

Şiir dışında “Turna Ağıtı-Mektup” (2015), “Dağ, Su, Korku-Anı” (2017) ve “Aras Boyu Çığlık-İnceleme” (2020) adlı kitapları bulunuyor.

“NASIL DA PARÇALADIM DİLİMDEKİ ZİNCİRİ”

Bir dönem hece şiirleri de yazan Fatma Aras’a “Olduğu Gibi”de toplanan şiirlerine bakarak enikonu kendi “kadın sesi”ni bulmuş diyebiliriz. Bu izlenimi güçlendiren sağlam dizeler ve imgelerle karşılaşıyoruz kitap boyunca.

“Nasıl da parçaladım dilimdeki zinciri” dizesi örneğin ya da “Gömleğimi yarama ilikledim/yeni bir sayfa açıldı/kendim için doğarken” gibi dizeler…

Şairin doğup büyüdüğü toprakları akla getirirsek kolayına varılmış dizeler, “itiraf”lar değil bunlar.

Aşk acısı, yurt acısı, aile acısı, toplumsal acılar şairimizin yoğunlaştığı başlıca temalar.

Kitabın ilk şiiri “Aile” dikkatimi çeken şiirlerin başında yer aldı her okuyuşta. Ve onun “bir yemin gibi birlikteyiz” diyen son dizesi…

Okurun bu şiirde kendinden bir şeyler bulacağından eminim. O yüzden de yazının sonuna ekledim.

İKİ ÜLKENİN ŞAİRİ

Şiirlerinde, sözcüklerini olanca açıklığı ve ağırlığı ile kullanmaktan sakınmıyor Fatma Aras. Salt toplumsal acılara değil, kendi acılarına karşı da açık yürekli. Erotizme bulanmış bir acıyla da karşılaşıyoruz şiirlerinde. “Algının İsyanı”, “Yalnızlık da Bir Ülke” bu şiirlerden. En keskin aşk acısı, erotik acı bana kalırsa, ki Fatma Aras bu acıları dile getirmekten de çekinmiyor.

İyi, sağlam ve güçlü dizeleri en sona saklıyor Fatma Aras. Şiir ve imge, berceste mısra diyebileceğimiz bu dizelerle geniş coğrafyalarda, Ankara’da, İzmir’de, Karabağ’da, Aras boylarında tamamlanıyor. 1915 olaylarını mihenk taşı yapıp Karabağı ve Hocalı katliamını görmeyen kimi şairlerimize karşın Fatma Aras, Karabağ’ın acılarını da şiirlerine taşıyor.

Tek bir coğrafyadır aslında iki ülkeye bölünmüş Aras’ın suladığı geniş topraklar. “Kargış Gibi”, “Kan Çağırdı”, “Süt Kokulu Yeminler”, “Tebriz Iğdır Arası” bu şiirlerden. İki ülkenin şairi, iki çocuklu anne de diyebiliriz Fatma Aras için.

Belki bir gün Aras şiirleri de okuruz Aras’ın kızından.

 

AİLE

 

Evlerdeki soğukluk dünyayı üşütüyor

gittikçe kararıyor itildiğimiz boşluk

bulut olduk, yağmur olduk, buz olduk

tenimiz acı dolu

şimdi daha derin aramızdaki uçurum

 

Gök yırtılıyor

her çığlık kanatıyor hayatı

sevinci öldürüyor babanın yüzündeki karanlık

kör olmuş hüzünlenmekten

yorgunluk olarak eve dönüyor

an/kara, an kapkara, çıkış yok

 

Yavaş yavaş siliniyor gördüğümüz düş

neyi sevdikse yandı, kalbimiz yağmalandı

yan yana birkaç gölgeyiz şimdi

her gece kayboluyoruz birlikte

sabahları ete kemiğe bürünüyor acımız

 

Ama bir yemin gibi birlikteyiz.

 

PAYLAŞMAK İÇİN