şair çünkü onlar

Bir kırılışın iç derinliğinde havasız kalsalar da, hazırlıksız mutlulukların acemi suretiyle etraflarına bir tuhaf baksalar da bütün bir insanlık için yeni toplumsal iklimler, yeni coğrafya tanımları, yeni düş ülkeleri aramaktır onların serüveni.

 

CAFER YILDIRIM

Şairlere ilişkin geniş bir anlam ve çağrışım alanı açan bu başlık aslında bir kitabın adı. Kitap, Enver Ercan’a ait ve modern Türk şiirinin değişik düzeylerde tanınmış on sekiz şairiyle yapılmış görüşmelerden oluşuyor. İşte onlar: İlhami Bekir Tez, Rıfat Ilgaz, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, İlhan Berk, Cahit Külebi, Sabahattin Kudret Aksal, Arif Damar, Attilâ İlhan, Can Yücel, Ahmet Arif, Şükran Kurdakul, Turgut Uyar, Ece Ayhan, Cemal Süreya, Kemal Özer, Özdemir İnce, Hilmi Yavuz.

Bu yazının adı geçen kitapla doğrudan bir ilişkisi söz konusu değildir. Kitabın adının ilk okuyuşta şairlere yönelik olarak bende uyandırdığı çağrışımların izine düşmek istedim. Bu bakımdan “Şair Çünkü Onlar” bu yazının çıkış noktası sayılabilir.

“Şair çünkü onlar” gerçekten de etkileyici bir söz. Reklam diline denk düşen bir uyarıcılığı ve çekiciliği var. Şairlerle ilgili olarak bildiğim, duyduğum, sandığım; onlara toplumca yakıştırdığımız ne varsa hepsini bir anda bellekte canlandırıyor. Ayrıca bizi, belki sezinlediğimiz ama kesinlikle sınırlarını belirleyemediğimiz, bilince çıkartamadığımız, bütünüyle kavrayamadığımız bir anlamı aramaya yöneltiyor.

Duymak, anlamak, birikmek; kuşanmak anlamına gelir bir şair için beklemek.

İLERİLERİ KAZANMAK İÇİN

Peki bu söz hangi gerçeklik üzerinde çağrışımlar yaratmakta, sorular oluşturmaktadır? Hangi etmenlerdir bu sözün varlığını olanaklı kılan ve bizi ötesindeki bir anlam alanına taşıyan?

Sorular çoğaltılabilir.

Deneyimlerimiz, tanıklıklarımız ve edindiğimz birikimlerin bilgisiyle biliriz. Onlar hayatı kavramanın ustasıdırlar. Bazen başlarında bir taç, çoğun ellerinde asa ile dolaşsalar da daima kazanılmış bir incelikle yürürler. Kuşkusuz ötelere ve daha ilerilere… Geri dönüşleri ilerileri kazanmak içindir. Olağanlıkların aralıksız işleyen hızarından savrulan yongaları hiç bıkmadan toplamaları; bozulmuş hayat dekorlarından yeni bir umut oluşturmak için çabalamaları bunun içindir. Bazen seslerinin en yüksek irtifasıyla bazense taşların ve kuyuların mahrem lisanıyla konuşmaları da bunun içindir. Örneğin zamanların tenha kıyılarında, izbeliklerde, arklarda ya da güneşle yıkanan esenliklerde, aydınlıkların içinde, bir aşkın en delişmen günlerinde ya da trenlerde, otobanlarda ve hatta kendi odalarında bir düşüncenin girdabındayken onların duruşu hiçbir olay, durum, mekân ve zamanda değişmez. Yani sürmesi adınadır yürüyüşün, daima varolmak içindir ve aslında bütünüyle  bir varoluş formudur

HERKES BİR UMUTLA UYURKEN

Duymak, anlamak, birikmek; kuşanmak anlamına gelir bir şair için beklemek.

Yaşamlarının çelişkiler harmanı olduğunu düşünürüm. Aşkları güller ve uçurumlara yazılıdır. Aklın izanıyla konuşmaktan vazgeçmezler yine de. Işıtıcı ve paylayıcı, yüceltici ve yıkıcı kelimelerle konuşmaktan da vazgeçmezler.

Herkes bir umutla uyurken, itina ile bir başka sabaha uyanırken, para kazanırken, istikbali kariyerle armalamak için hayaller kurarken onlar yırtılmış bir ipeğin hüznünü okşarlar. Kayan bir yıldızın şavkıyla meraklanırlar. Belleklerinin başkalarından daha sağlam ve kalplerinin daha bağışlayıcı olmalarının sırrı burada aranmalıdır. İddiaların, ithamların, ayak oyunları ve kulislerin, içtenliksiz yargıların ve önyargıların, iki yüzlü ve sakıngan tutumların, katıksız bencillik ve menfaatlerin dünyasında kendilerinden bir pranga ile yaşamayı reddettikleri için hatta bundan dolayı mesut olduklarını düşünürüm onların.

Bir kırılışın iç derinliğinde havasız kalsalar da, hazırlıksız mutlulukların acemi suretiyle etraflarına bir tuhaf baksalar da bütün bir insanlık için yeni toplumsal iklimler, yeni coğrafya tanımları, yeni düş ülkeleri aramaktır onların serüveni.

YÜCELMİŞ BİR SORUMLULUK

Kat kat tarihlerle yoğrulmuş ve makul olmuş değerlerin, kadim dinlerin tekinsiz ahlak dehlizlerinin, iaşeli vatanseverliklerin, neferlerin ölümleri üzerinde ölümsüzlük zırhına bürünen generallerin, hizmet emlakçısı politikacıların ve kurulu düzenin limited aktörlerinin adaletinden leylaklara sıçrayan lekelere rağmen yalın ve berrak birşey olduğunu bilirim onların katında yaşamın.

İletilen tılsım, güçlü kılan duygu; biraz da budur bizi ayakta tutan. Mayınlı coğrafyaların güvensiz ve endişeli ikliminden şiir taşır bizi öteki zamanlar için. Issız bir uğultu halinde inerek uçurumlarımıza, sade ve cesur bir olağanlıkla rendeleyerek fazlalıklarımızı şiir biçimlendirir ruhumuzu.

Yücelmiş bir sorumluluktur: Fısıltı kulaktan kulağa iletilmeli, yeminler ilerlemeli, şiirin gücü birleşmelidir  umudun gücüyle. Dokuları dokulardan, kalpleri kalplerden ayıran, renklerle sözcüklerin vatanını daraltan sahte sınırların silinmesi, köhne hükümlerin yıkılması için gereklidir bu.

Safiyene bir hayat ve onu yaşama isteğidir.

Budur her halden, duruştan, bakıştan, günden ve her sözden öze kalan.

İşte bunlar oldu, bunlardır bir kitap başlığının benim algı dünyamdaki yankıları.

PAYLAŞMAK İÇİN