Selim Sırrı Tarcan

CEM BAYINDIR

Bu yazıda aile köklerini yöremizden, Harput’tan almış eğitim uzmanı, sporcu ve siyasal kişilik Selim Sırrı Tarcan’dan söz edeceğim. Adına, Ankara’da bir spor salonu da bulunan bu önemli insanın, İstanbul’da 1946 yılında basılmış “Canlı Tarihler” adlı yapıtının 84. sayısındaki anılarını içeren yazıyı beğeninize sunuyorum:

Ordu Milletvekili Bay Selim Sırrı Tarcan 1874 yılında Yenişehir’de doğmuştur. Babası Elazığ vilayetinin Kesrik köyünden “Uzun” lâkabı ile anılan Albay Yusuf Bey’dir.

İlk tahsilini Harput’ta, orta ve yüksek tahsilini de İstanbul’da yapan Yusuf Bey; binbaşı iken Müşir Çerkes Abdi Paşa’nın yaveri olarak Manastır’a gitmiştir.

Orada 1859 tarihinde Kesriyeli Yazıcı Selim Efendi’nin kızı Zeynep Hanımla evlenmiş, 1876 (Rumi 1292) senesinde Karadağ’daki Bileke Kalesinin geri alınması ile ödevlendirilmiş ve burada şehid düşmüştür. Selim Sırrı Tarcan doğduğu zaman; babası, Mora Yenişehir’inde kumandan olan Müşir Hidayet Paşa’nın maiyetinde bulunuyordu.

Selim Sırrı Tarcan’ın anne-babası Selim Efendi, zamanının iyi kâtiplerinden imiş.

Kızı Zeynep Hanımı da okutmuş, hattâ ona Fuzûli ve Nedim’i anlayacak kadar edebî bir terbiye dahi vermiş. Zeynep Hanım, seksenbeş yaşına kadar (doğumu 1839, ölümü 1924) yaşamıştır.

Uzun Yusuf Bey’den 1860 ve 1862 yıllarında iki kızı olmuştur.

Selim Sırrı Tarcan’ın küçük ablası İsmet Hanım, on altı yaşında iken veremden ölmüştür. Büyük ablasının adı Hürmüz’dür.

Selim Sırrı lise tahsilini Galatasaray’da, yüksek tahsilini harp okulunda tamamlamış ve “Mühendishane-i Berri Hümayun” dan mezun olmuştur. İsveç’te jimnastik ihtisası yapmış, Milli Eğitimimize öğretmen ve müfettiş sıfatı ile hizmet etmiş; Meşrutiyet İnkılâbına karışarak İstanbul’da fevkalâde komiserlik görevinde bulunmuş ve Sarızeybek oyununu icat etmiştir. “Tre Trallande Jäntor” adlı İsveç halk şarkısını “Dağ Başını Duman Almış” ya da “Gençlik Marşı” olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne kazandıran da odur.

Memlekete asker, terbiyeci, sporcu, inkılâpçı ve milletvekili sıfatları ile hizmet etmiş bulunan Selim Sırrı Tarcan’ın elliyi aşkın basılmış yapıtı, 2500 makalesi ve yine pek çoğu spor konusunda 1520 konferansı bulunduğundan erişilmesi güç bir rekoru da vardır. 2 Mart 1956 tarihinde ölmüştür.

HATIRALARIM

Babamın Mirası: Babamdan bana miras olarak anama yazdığı son mektupla bir de türkü kaldı. Bu mektubun, kâğıdının rengi gibi, yazıları da soluk.

Fakat bende yaptığı tedailer bakımından çok canlı. Onu ne zaman elime alsam, gözlerimin önünde uzun boylu, yeşil gözlü, kır bıyıklı, Albay elbiseli “Uzun Yusuf Bey” canlanır. Babamın tanımadığım sesini duyarım! Annem kocasına ait hatıraları anlatırken derdi ki:

-Yakova’da, yüksek bir tepenin yamacındaki bir kulede oturuyorduk. Baban, bütün gün karşı sırtta askerleriyle meşgul olurdu. Akşamüstü at üzerinde dönerken, karşı tepelere akseden gür sesiyle “Paşam Oğlan” türküsünü söylerdi. Onu sen de ezberle:

Selim Sırrı İttihat ve Terakki militanı bir subayken

‘Ben babamın evin yıktım
Beş yüz altın alıp çıktım
Dönüp de ardıma baktım
Bin gidelim Paşam oğlan.
Anan duyar baban duyar
Ardımızdan atlı koyar
Gelen atlı cana kıyar
Ben gidemem Türkmen kızı.

Anam duysun babam duysun
Ardımızdan atlı koysun
Gelen atlı cana kıysın
Bin gidelim paşam oğlan.
Kır atımın nalı yoktur
Arkasında çulu yoktur
Bir gecelik yemi yoktur
Ben gidemem Türkmen kızı.
Bileziğim nal ederim
Feracemi çul ederim
İncilerim yem ederim
Bin gidelim paşam oğlan.’

İşte babamdan kalan miras! Beş yaşına gelinceye kadar, babamın öldüğünü benden saklamışlar.

Bunu bir tesadüfle öğrendim. Bayramda, komşumuz ve babamın arkadaşı Erkânı- harp kaymakamı Ömer Rüştü Bey’in (Meşrutiyetin ilânı sırasında harbiye nazırı olan Müşir Ömer Rüşdü Paşa) evine, elini öpmeğe gitmiştim. Yanında oturan zat:

-Bu yavrucak kimin nesi? Diye sordu. Ömer Rüştü Bey de:

– Allah gani gani rahmet eylesin… Karadağ’da şehit düşen Miralay Yusuf Bey’in oğlu cevabını verdi. Şaşaladım, koşa koşa eve döndüm; içimi çeke çeke ağlayarak anneme:

“Senin haberin yok! Babam ölmüş! Ömer Rüştü Bey söyledi” dedim. Bu tarihten sonra anacığım bana hem baba; hem de anne oldu…

Kesrikli Şehit Yusuf Bey’in oğlu Selim Sırrı Tarcan’ın, sporcu kimliğini çok güzel özetleyen bir alıntıyla yazımızı bitirelim:

“Kurtuluş’ta Rum pehlivanları ile güreşiyor, Tepebaşı’nda Üniyon Fransez’de (Union Française) İtalyanlarla eskrimde boy ölçüşüyor, Fener deniz hamamında yüzme yarışına giriyor, Büyükada’da Celâl Esat’ın evinde insanları gülle gibi havaya kaldırıyor, Şakirpaşazâde Asım’a boks dersi veriyordum…”