Seçim Yazıları-2… Seçimlere girerken 6’lı masada neler oluyor?

Altılı masada mesele cumhurbaşkanı adaylığına gelince nezaketi ve görgüyü aşıp ayak oyunlarına dönüşüyor. Gül sahanın seyirci koltuklarına alınırken saha kenarında duran Mansur Yavaş ve İmamoğlu her an sahaya girme potansiyeline sahip.

METİN CENGİZ

Altılı masa partili cumhurbaşkanlığı sistemine karşı esasen parlamenter rejime dönüş yapmak için kurulmuş partiler arası bir ittifak. Güçlü bir demokrasi, talancı ve enflasyonist politikalara son vermek, Türkiye’nin başta hukuk, adalet, eğitim ve güvenlik olmak üzere her alanda normalleşmesini sağlamak ise diğer amaçlar. Bu masanın ve söylemin (bu söylem pratik hayatın bir dayatması olsa da) mühendisi ise Kılıçdaroğlu.

Ekmeleddin gibi CHP seçmenlerine buz gibi soğuk bir duş aldıran bir adayla cumhurbaşkanlığı için yarışmaya girdiği günden bu yana Kılıçdaroğlu ve CHP’si bu stratejiyi izledi. MHP’nin 180 derece bir dönüş yapmasının ardından çeşitli taktiklerle bugüne geldi. İYİ partinin meclise girmesini sağlamak için yaptığı özveri ise unutulacak gibi değil.

Siyasetin kaçınılmaz oyunları

Siyaset aslında toplumsal sınıf ve tabakaların çıkar mücadelesi verdiği bir arena. Demokrasilerde bu mücadelenin yöntemi centilmenlik (nezaket ve görgü). Kimi zaman sert söylemler görülse de nezaket elden bırakılmaz. Mücadele uzlaşmaz, çetin çelişkilerle kavgaya dönüşse de bu yöntem belirleyicidir. Partilerin çıkar mücadelesinde kıvrak ve çözüm getirici keskin virajlar alabilmesinin yanında siyasi olgunluğun ve insani gelişmişliğin de bir dayatması bu. Altılı masada partiler arası ilişkilerde bu yöntem, mesele cumhurbaşkanı adaylığına gelince nezaketi ve görgüyü aşıp ayak oyunlarına dönüşüyor. 

 

Nitekim altılı masayı oluşturan partilerden zamansız aday açıklamaları istendiği zaman bile açıklıkla şunu söyleyemedi kimse, “masanın bu konuda sıkıntı çekeceğini sanmıyorum, zamanı gelince açıklanacaktır”. Zira bu netlik masanın mühendisini işaret edici bir tavırdır. Aksi ise ayak oyunlarına girmeyi zorunlu kılmaktadır. İYİ parti başkanı defalarca, “ben başbakanlığa adayım” diyerek masadaki yerine açıklık getirirken Kılıçdaroğlu’nun yerini muallakta bırakmıştır. Meral Şener’in seçim sathına girildiği şu ilk günlerde, normal olsa da, CHP’nin bir projesi olan İmamoğlu ziyareti de buna delalettir. İmamoğlu’nun karşılama biçimi ise açık bir “adaylığı isterim” tavrı.

Masadaki diğer partiler

Masadaki diğer partiler ise parlamenter sisteme geçişin ötesinde meclise girme amaçlarını gerçekleştirmenin yolunu elbette altılı masada ve Kılıçdaroğlu’nda görmekteler. Nitekim altılı masa içindeki küçük partiler koalisyonu şeklinde yeni bir altılı masa biçimlenmesi fikri daha baştan kabul görmedi. Ama göstermek istenilen anlamlıydı: Altılı masada daha güçlü bir temsil gücü. Esasen meclise girme şanslarını bile CHP ile ancak gerçekleştirebilecek küçük partilerin mesele Kılıçdaroğlu’nun başkanlık adaylığına gelince başvurdukları ayak oyunları, parmak ısırtan cinsten. Mütemmim cüz olduklarının bilinciyle gövdelerinde taşıdıkları gücün ötesinde bu ayak oyunları. Ama herkes biliyor ki altılı masanın birliği başarısı için zorunlu.

Mühendisin gücü

Kılıçdaroğlu ise masanın mühendisi olarak bütün bu oyunlara karşı kartları elinde tutan ve dağıtan kişi konumunda. Ama buna rağmen o da süreci, resmi ve ortak bir açıklamadan ziyade “hazırım” sözleriyle  topu masaya atarak yürütmeyi tercih ediyor. Rolünün bilincinde biri olarak açık açık adaylığını işaret ederek ayak oyunlarını da geçersiz kılmaya çalışıyor. Kılıyor da. 

Gözüken şu: Kılıçdaroğlu siyasette olgunluk döneminin sınavını veriyor. Ama henüz her şey bitmiş değil. Gül sahanın seyirci koltuklarına alınırken saha kenarında duran Mansur Yavaş ve İmamoğlu her an sahaya girme potansiyeline sahip. Mansur Yavaş şimdilik kenarda durmayı tercih etse de İmamoğlu soyadından dolayı muhafazakâr oylara da güveniyor. Ve hem İYİ Parti hem HDP ile arası iyi. Altılı masada bu sebeple bir esinti olarak varlığını hissettiriyor ve her an sahaya girebilir.

Peki ya HDP?

HDP siyasetin bam teli. İktidar partisi hariç bir partiyi köşeye mi sıkıştırmak istiyorsunuz? HDP konusunu açın yeter.

Peki neden iktidar hariç? Zira o bu tele istediği gibi basıyor. İstediğini söylüyor, PKK uzantısı olduğunu bile. Ama böyle dediği halde siyaseten güçlü bir iktidar olmasına rağmen gereğini yapmıyor. “De jure” ve “de facto” (hukuken ve fiilen) meşru görüyor ama bu meşruiyet gereği diğer partilerin bu partiyle bırakın işbirliğini, dirsek temasını bile söylem olarak sert bir biçimde eleştiriyor. Böylece bir koz olarak kullanıyor. Örneğin CHP’li Gürsel Tekin HDP’ye bakanlık verebileceklerini söylediğinde iktidar partisi her alanda hücuma geçiyor. Muhalefetin iktidara HDP konusunda net tavır takınmadığı için saldırması gerekirken tersi oluyor. Kılıçdaroğlu da bu konuda gerekli tepkiyi gösteremiyor. Oysa YSK onayıyla seçimlere giren, mecliste temsilcisi olan hatta grup kurmuş muhalif bir parti hakkında meşruiyet tartışması yapılması asıl iktidarı yıpratır. Öyle ya, madem PKK uzantısı, siyasetten men edersin. Partiyi kapatır, seçilenlerin mazbatalarını geri alırsın. Bu iktidarın yasal zorunluluğu. Ama böyle değilse muhalefet partilerini bu partiyle münasebetleri dolayımında eleştirmemesi, kınamaması, suçlamaması gerekiyor. 

Bu konu seçimlerin hep ana gündemini teşkil etmiştir, görünen o ki etmeye devam edecek. 

Altılı masanın HDP olmaksızın başkanlık ve meclis seçimlerini kazanması ise mümkün değil. 

Şiirli günler dilerim.