Palmiro TOGLİATTİ (Ercoli)

Togliatti yönetimindeki PCI, hem faşizm hem de faşizmin zeminini ortadan kaldırmak için sağlam bir toplum yaratma gereksinimine ilişkin değerlendirmesi sonrası, İtalya içinde sosyalist demokrasinin kurumlarını bilinçli bir biçimde inşa etti. Ancak zamanla küreselleşmeyle İtalyan işçi sınıfı yenildi, Sovyetler Birliği çöktü, İtalyan toplumu tüketim toplumuna dönüştü, inşa edilen sistem çöktü ve PCI dağılarak neoliberal bir demokrat partiye dönüştü.

AV. CEM BAYINDIR

Palmiro, Palmiro şanlı işçi
Sıcak yaralarındaki barut kokusu
kesik, anaların sütü
Ve kaçmıştır bebelerin uykusu
Koku katedrallerinde yarımadanın
Gün görmüş meydanları Roma’nın
Bizimledir
Mavi mavi eser deniz meltemi
Sicilya’nın güneşli kalçaları
Bizimle kartpostal dalgınlığında Napoli bahçeleri
Bizden yanadır hava
Bizden yanadır su
Bizden yanadır Sinyor de Gasperi’nin
Ve bütün sinyorların korkusu
Ürkmüştür manastır fareleri.
(Ahmed ARİF)

 İtalyan siyaset insanı, gazeteci, parti lideri Palmiro Togliatti ya da bilinen lakabıyla Ercoli 1893’te Cenova’da doğdu. 1915’te hukuk fakültesini bitirdikten sonra Ordine Nuovo adlı haftalık bir gazete çıkaran Antonio Gramsci ile Ocak 1921’de İtalya Komünist Partisi’ne katıldı; Gramsci’nin tutuklanmasından sonra sekreteri oldu ve bu görevi ölümüne değin sürdürdü. 1934 yılında Rusya’ya taşınıp burada Komintern (Komünist Enternasyonal) üyeliğine seçildi.

1944’te yeniden İtalya’ya döndü ve anti-faşist güçlerin iş birliğini destekleyerek önce devlet bakanlığı, bir sonraki Badoglio ve Bonomi hükümetlerinde başbakan yardımcılığı, Gasperi hükümetinde de adalet bakanlığı yaptı. Bu dönemde eski faşistler için bir af da çıkardı. 1948’den sonra 138 milletvekilliği kazanan partisinin bir vekili ve kurucu meclis üyesiydi. İtalyan sosyalizmin en önemli simgelerinden biri olarak tanındı.

YAŞAMI

26 Mart 1893, 21 Ağustos 1964 tarihleri arasında yaşayan Togliatti’nin siyasal yaşamda etkinliği yirmi yıllık Moskova sürgününden sonra 1944’te İtalya’ya dönüşüyle ​​başlamıştır. İlkokul öğretmeni bir anne babanın dört çocuğundan üçüncüsüydü. Önceleri Gaetano Salvemini’nin etkisiyle demokratik müdahaleciliğe bağlı kaldıysa da Birinci Dünya Savaşı ve Rus devrimi onun siyasal düşüncelerinin olgunlaşmasını sağladı.

Nikolay Buharin’in Komintern (Komünist Enternasyonal) sekreteri olduğu yıllarda (1926-1929) onunla önemli bağlar kurdu. 1929’da Buharin’i Komintern liderliğinden devirdi ve Ağustos 1934’te Komünist Enternasyonal’in VII. Kongresi’nin hazırlanmasında iş birliği yapmak üzere Moskova’ya çağrıldı ve Komintern sekreteryasına katıldı. Bu tarihten sonra uluslararası alanda komünizmin en önde gelen adlarından biri oldu.

Temmuz 1937’de PCE’de (İspanyol Komünist Partisi) Komintern’in siyasi komiseri olarak İspanya’ya gönderildi ve Cumhuriyet’in askeri yenilgisine kadar orada kaldı. 1939’da Moskova’ya döndüğünde bir soruşturmanın konusu oldu, PCE arşivini Fransız polisinin eline bırakmak gibi suçlamalara uğradı. 

1944 yılında ülkesine döndüğünde İtalyan hükümetlerinde görev aldı. SSCB ile Mao’nun Çin’i arasındaki sorunlarla birlikte, Togliatti, Soğuk Savaş’tan doğan dünyanın yapısına daha yakın, “çok merkezli” bir yeniden yapılanma ve sosyalist ülkelerin ve komünistlerin farklılıklarının ve özerkliğinin tanınmasına dayalı farklı bir birlik düşüncesi önerdi. İnsanlığın ortak çıkarlarının önceliğinden hareket ederek, barışı vazgeçilmez ve evrensel hedef olarak kabul ederek Marksizm’in derin bir revizyonunu öngördü. 

14 Temmuz 1948’de Temsilciler Meclisi’nden ayrılırken, genç bir faşist saldırganın eylemiyle ağır yaralandı. Olaydan sonra 7 milyon İtalyan genel grev yaptı. Togliatti’nin ameliyat sonrası ilk sözleri sakin olunması ve şiddetten kaçınılmasıydı.  

FAŞİZM ÜZERİNE DERSLER

Birçok kitap da yazan Togliatti’nin en bilinen yapıtı “Faşizm Üzerine Dersler”dir. Bu kitap, Palmiro Togliatti’nin 1935 yılında Moskova’da Lenin Okulu’nun İtalyan bölümünde “Düşmanlar” üzerine verdiği on beş derslik kursun büyük bir özetidir.

Bu dersler gerçek ve tarihsel anlamda çok büyük önem taşır. Uluslararası işçi sınıfı hareketinin, dar anlamda Komünist Enternasyonal’in kuruluşundan bu yana geçirmekte olduğu süreçte faşizmin doğası üzerine tartışmaların önemli bir aşamasını yansıtmaktadır.

Kitabın önsözünde de belirtildiği gibi bu dersler aynı zamanda “güncel”dir. Kapitalist bunalımın, otoriter düzen ve faşizmin çok tehdit edici bir görünüm aldığı dönemlerde güncelliği olduğu ortaya çıkmaktadır. Denilebilir ki, hiç kimse Palmiro Togliatti kadar ısrarla, gericiliğin ve faşizmin somut ve özgün olarak her ülkenin her döneminde incelenmesi gerektiğini savunmamıştır. 

Kitapta Togliatti’nin 1934’te yayımlanmış “İtalyan Faşizminin Gücü Nerededir” başlıklı güçlü yazısı da bulunmaktadır. Orada belirttiği vargı çok önemlidir: “İtalya için geçerli olan tüm ülkeler için de geçerli olmalıdır diye düşünmeyin, faşizm çeşitli ülkelerde farklı biçimler alabilir.”

Bilindiği üzere, 24 Ekim 1922’de İtalya’da Faşist Parti’nin lideri Benito Mussolini, Napoli’de büyük bir kalabalığa “programımız basit: İtalya’yı yönetmek istiyoruz” dedikten bir hafta bile geçmeden Kral, Mussolini’yi iktidara getirmiş ve 1920’de başlayan işçi sınıfı ayaklanmasıyla sarsılmış olan İtalyan sanayi devleri ve ordu, devletin dizginlerini tümüyle Mussolini’ye vermiştir.

Togliatti’nin de içinde bulunduğu Komintern 1922’den 1928’e kadar faşizm sorununu büyük bir coşkuyla tartıştı. Komintern’in Altıncı Kongresi’nde faşizm hakkındaki tartışma şu değerlendirmeyle özetlendi:

“Faşizmin karakteristik özelliği, kapitalist ekonominin çöküşüyle ​​ve belirli öznel ve nesnel koşullarla karşı karşıya kalan burjuvazinin, küçük ve orta ölçekli kentsel ve kırsal burjuvazinin ve hatta bazı sınıfsız proleter tabakalarının hoşnutsuzluğunu istismar etmesidir. Devrime giden yolu kapatmak için gerici bir kitle hareketidir.”

1933’teyse Komintern faşizmin daha kesin bir tanımına ulaştı:

“Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şoven ve en emperyalist unsurlarının açık, terörist diktatörlüğüdür. Faşizm, küçük-burjuvazi arasında, normal yaşam akışından atılan köylülere, zanaatkarlara, memurlara ve özellikle büyük şehirlerdeki sınıfsızlaştırılmış unsurlara hitap ederek, tekelci sermaye için kitlesel bir temel sağlamaya çalışır, işçi sınıfına da sızmaya çalışıyor.”

Komintern’in faşizme karşı mücadelede, Almanya Sosyal Demokratları ve İtalya’da İtalya Sosyalist Partisi ile ilgili yaşanan düş kırıklıkları, bu partilerin güvenilmez müttefikler olduklarının ilan edilmesine neden oldu. Komünistler, faşistlerin iktidarı ele geçirmesinin yolunu açanın sosyal demokratlar olduğunu savunageldiler.

 

1921’de, Floransa’nın proleter mahallelerinde ortalığı kasıp kavuran faşist çeteler, bir demiryolu işçisi ve Komünist Parti lideri olan Spartaco Lavagnini’yi öldürmüştü. Komünist bürolar saldırılarla karşı karşıya kaldılar. 1922’de Roma’daki PCI ofisine Mussolini’nin Kara Gömleklileri baskın yaptı. O gün Roma’daki o ofiste bulunanlardan biri de Palmiro Togliatti’ydi.

Togliatti faşizmi yenmek için geniş bir ittifaka gereksinim olduğunu söylüyor ancak bunun işçi sınıfının ve köylülüğün mücadelelerine ihanet etmeyecek bir ittifak kurulması gerekiyordu. Togliatti, komünizmin işçi sınıfını ve köylülüğü burjuvazinin liberal kanadına teslim etmek gibi bir amacın olamayacağını da savunuyordu. Togliatti’nin yakın arkadaşı Antonio Gramsci de benzer görüşteydi.  

KİTABIN İÇERİĞİ

Faşizm Üzerine Dersler’de Togliatti, faşizm yöntemlerinin zengin bir tanımını sunar ve faşizme karşı işçi sınıfı önderliğindeki bir mücadelenin gerekliliğini tartışır. Faşist sendikalar, faşist eğlence kulüpleri (Opera Nazionale Dopolavoro), çocuklar, gençler, öğrenci örgütleri; spor kulüpleri ve “faşist corporazione” hakkında da değerlendirmeler yapar.

Faşist güçler sivil toplum sahasındaki faaliyetleri sona erdirmeyip onlar tarafından kontrol edilen dernekler yaratarak sosyal ortamı da etkileri altına alırlar. Eninde sonunda herkes faşist ideolojinin ve iktidarın egemenliğini kabul etmek zorundadır. “Faşist Parti’nin özünde tekrarlanan sloganlar (faşizmin her zaman ırkçılık, liberal milliyetçilik, cinsellik, anti-siyonizm, anti komünizm ve dinsel söylemler gibi demagoji ve kitlesel propaganda biçimlerine gereksinimi olur) ve şiddet vardır. Togliatti de, yoldaşı Gramsci gibi, faşist iktidarın sadece yumrukla değil, aynı zamanda kültürün egemenliği yoluyla da inşa edildiğini anlamıştır.

Togliatti birkaç noktada “demokrasinin” faşizme karşı en iyi silah olduğunu öne sürüyor: “Komünistler kesinlikle demokrasinin savunulması ve elde edilmesi için verilen mücadelenin en ön saflarında yer alıyorlar, çünkü mücadele bugün, dünyanın her yerinde faşizm ile demokrasi arasındadır. Demokrasinin bu savunma hattı, mücadelenin kendisini zayıflatabilecek her türlü siyasi geziden vazgeçerek, azami cesaret ve kararlılıkla uygulanmalıdır.” 

SONUÇ

Togliatti yönetimindeki PCI, hem faşizm hem de faşizmin zeminini ortadan kaldırmak için sağlam bir toplum yaratma gereksinimine ilişkin değerlendirmesi sonrası, İtalya içinde sosyalist demokrasinin kurumlarını bilinçli bir biçimde inşa etti. 

Ancak zamanla küreselleşmeyle İtalyan işçi sınıfı yenildi, Sovyetler Birliği çöktü, İtalyan toplumu tüketim toplumuna dönüştü, inşa edilen sistem çöktü ve PCI dağılarak neoliberal bir demokrat partiye dönüştü.

Kapitalizmin korkunç büyüklükte eşitsizlikleri toplumsal kuraklıklarla birleştiğinde bir kez daha insanlığı faşizmin eşiğine getirmiştir. Buna karşın Togliatti’ye göre, otoriter ya da faşist yönetimlere kaçınılmaz bir yöneliş asla bu akımın zaferi anlamına gelmeyecektir hatta faşizm bir ülkede zafere ulaşsa bile bunun geçici bir zafer olacağı mutlaktır.

 

Edinilmesi gereken yapıt “Faşizm Üzerine Dersler”de Togliatti, o dönemlerin yazarları Sinclair Lewis’in “Burada Olamaz” (1935) ya da George Orwell’ın “1984” (1948) gibi yalnızca faşist hareketlerin yakın değerlendirmelerini yapmakla kalmaz, korku barındırmayan; faşizme karşı nasıl mücadele edileceğini de onlatır. Yapıt, onların tersine insanlığa umut metinleri, bir rehber niteliğindedir.