Ne tuğlaymış ama!

Bir tuğla çok şeyi değiştirir. Çünkü orada sözü edilen “bir tuğla” kilit taşı niteliğindedir. Hani domino taşlarını dizersin ve tek birini, tek bir fiskeyle vurduğunda, uzunluğu ne kadar olursa olsun hepsini yere serersin ya, kilit taşları da aynı işi görür

 

EMİNE SUPÇİN

İleride yazılacak bir kitabın girişinden:
“Her şey bir kız çocuğunun gözyaşı ile başladı. En kalpsiz insanın bile içini burkacak o gözyaşları, devlete çöreklenen sinsi yapıların delilleri üstüne, devleti illegalleştiren süreçlerin fotoğrafları üzerine dökülüyordu. Her delil, her kare memleket üstünde nefes alıp veren, ruhu temiz, elleri kirlenmemiş, aklı aydın yüzbinlerce insanın gözleri önüne serildi. Kezzap gibiydi gözyaşları; değdiği yeri yakıyor fakat çelik kadar güçlü, lağım kadar pis kokulu bir örüntü içinde dizayn edilen kötülüğü dağıtmaya yetmiyordu.”

Eh bu kitap ancak bir tuğla kalınlığında olur herhalde. Çünkü “Bir tuğlayı çekersek devlet çöker,” cümlesindeki kadar ağır, karmaşık ve derin konuları içeriyor. (“Derin” sözcüğünden nefret ediyorum artık. Ben gençken pek nadir kullanılan “derin devlet” kavramını, devleti yönetenleri denetleyen, görünmez güçler sanırdım. Tam tersineymiş. Devleti olması gerektiği gibi yönetenlerin ayağına çelme takmak, mümkünse kirli işlerine alet etmekmiş maksadı. Derinliğiniz batsın e mi?)

Tuğla meselesine dönelim. Jenga oyununu bilirsiniz. Birbirine eşit boyutlardaki küçük ahşap çubuklardan bir kule örülür ve sonra kuleyi devirmeden çubukları çekmek gerekir. Rakip bir tane çeker, siz bir tane çekersiniz. En son devrilmesine neden olan çubuğu çeken oyunu kaybeder. Memleketin kurucusu büyük Atam, bir ülke inşa etti. Tıpkı oyundaki gibi muazzam bir kule. Ölümünün hemen ardından hatta 09.06’da harekete geçti karşı devrim hainleri. Yine de öyle sağlam örülmüş olmalı ki içten ve dıştan onca tuğla kaybedilmesine rağmen 2018’e kadar gelebildi. O yıl tamamen yıkılmasına sebep olacak son tuğladan bir önceki tuğla çekildi ve parlamenter sistem çöpe atıldı.

Ya… Bir tuğla ne kadar önemli değil mi? Bir bakmışsın memleketi çökertiyor, bir bakmışsın kirli organizasyonların dağılmasına sebep oluyor. Kilit taşı gibi mübarek, çektin mi yıkılıyor. O gün, Uğur Mumcu’nun eşine “Bir tuğla çekersek, memleket yıkılır,” diyen Ağar’ın sözünü ettiği memleket miydi yoksa içinden irin ve kan akan, aşağılık bir organizasyon muydu? Yanıtı hepimiz biliyoruz.

Bir tuğla çok şeyi değiştirir. Çünkü orada sözü edilen “bir tuğla” kilit taşı niteliğindedir. Hani domino taşlarını dizersin ve tek birini, tek bir fiskeyle vurduğunda, uzunluğu ne kadar olursa olsun hepsini yere serersin ya, kilit taşları da aynı işi görür.

Örneğin eğitim sistemini baştan ayağa yenilerken öğretmen niteliğini yükseltecek projeleri başlatmak son tuğladır ve tüm sistemi ayakta tutacak olan nüvedir. Bir de tersinden düşünelim. Bizim eğitim sistemimizdeki kilit taşı da Köy Enstitüleri değil miydi? Hani o en sağlam tuğlamız?

Gözünü sevdiğimin tuğlası! Koca yapıdan öyle bir tuğla çekiyorsun, gerisi yerle yeksan…

Bir türlü demokratik bir anayasa yapamadık diye gelenin geçenin orasından burasından tırtıkladığı anayasaya musallat olmak yerine, evrensel hukuku göz önüne alıp tek bir anayasa yaptıktan sonra, hukuku özgür bırakmak son tuğla değil midir? 2018 bunu da yerle yeksan etti. Günlerdir ülke Sedat Peker’in iddialarıyla çalkalanıyor ama tek bir savcı hareket edemiyor. Çünkü artık bağımsız yargı diye bir gerçeklik kalmadı.

Gözünü sevdiğimin tuğlası! Bir tanesini çekince organizasyonlar yıkıyor, bir tanesini ekleyince muazzam yapılar ortaya çıkarıyor.

İnsanın kirlenmesi de “bir tuğla” ile başlar. Bir kere yalan söylersen, bir kere vergi kaçırırsan, bir kere boyun eğersen, bir kere rüşvet alırsan, bir kere adam kayırırsan… gerisi gelir. İnsanın kilit taşı dürüstlüğüdür. Bir kere kaybedersen tövbe tutmazsın… 

Neyse…

Gökten üç tuğla düşmüş. Hangisi kimin kafasına denk gelirse, memleketi yeniden dizayn ederiz varın siz hesap edin.

PAYLAŞMAK İÇİN