Deneyimli gazeteci Walter Martinez 2006’da “bu kızıl bereli burjuvalar paralarını Miami’de harcayamaz hale gelince devrimi terk edecekler” öngörüsünde bulunmuştu. Anlaşılan o kızıl bereli burjuvalar devrimi terk etmekle yetinmiyor, Maduro’nun “ipini çekmeye” hazırlanıyor. Maduro yönetimi ise halkın aynen Karayip sahillerindeki kör pelikanlar gibi birkaç balıkla oyalanabileceğini sanıyor.
ÖZGÜR UYANIK
“Türk uyruklu Arjantinli gazeteci. Latin Amerika tarihi ve siyasal hareketleri üzerine yayımlanmış kitap ve çeşitli yazıları bulunmaktadır. Latin Amerika tarihi üzerine Buenos Aires Üniversitesi UBA (2009) ve Lima Katolik Üniversitesi PUC Peru (2010) programlara katıldı. Atilio Boron direktörlüğünde CCC Floreal Gorrini(Arjantin/2013) ve Brezilya Topraksız Köylü Hareketi (MST) Florestan Fernandez Ulusal Okulunda (ENFF/2011) Latin Amerika Sosyal Mücadele Tarihi Formasyonu aldı. Venezuela’da “Alexis Vive” ve “Corriente Revolucionaria Bolivar y Zamora” komünlerinde sosyal çalışmalara, Meksika ve Küba’da uluslararası sempozyumlara katıldı. 2008’den bu yana Latin Amerika’nın hemen her ülkesinde siyasal hareketlerle beraber çalışma
yürütmektedir.”
Venezuela başkenti Karakas’tan kalkan T7-JIS kuyruk numaralı bir jet Cuma gece yarısına doğru Senegal kıyılarının karşısında bulunan Cabo Verde uluslararası havaalanına indi. Uçağın içinde Amerikan güvenlik birimlerinin beklediği önemli bir misafir vardı: Alex Nain Saab Morán adındaki Kolombiya kökenli bu iş insanı ABD’nin Maduro yönetimine yönelik açtığı ve ucu Türkiye’ye kadar uzanacak davaların kilit bir ismiydi.
Lübnan kökenli bir aileden gelen 48 yaşındaki Alex Saab, “Group Grand Limited(Hong Kong)” ve “Asasi Food FZC(BAE)” adlı iki büyük şirketin sahibi. Büyük çaplı uluslararası operasyonlar yapan bu şirketler Maduro yönetiminin ana ithalatçı ve ihracatçısı olarak tanınıyor. İki şirket sadece 2017 ile 2018 arasında Venezuela devletiyle bir buçuk milyar dolarlık sözleşme imzalamış.
Alex Saab’ın şirketleri Venezuela üzerinden içlerinde Türkiye’nin olduğu dokuz ülkede faaliyet gösteriyor. Altın, petrol, ilaç, inşaat, gıda, kömür, lojistik, spor gibi sayısız alanda ticaret yapan bu şirketler faaliyet yürüttükleri ülkelerde başka isimlerle kuruluş gerçekleştirmiş. Örneğin Türkiye’deki şirketlerinin isimleri Mulberry Proje Yatırım(Meksika), Marilyns Proje Yatırım(BAE) ve Glenmore Proje İnşaat(BAE). Kayıtlara göre hepsi Beşiktaştaki bir adreste faaliyet gösteriyor. Adı geçen son iki şirketin sahibi 27 yaşında bir İtalyan olarak görülüyor. Bu şirketler ayrıca Venezuela başkanlık kararnamesiyle kurulan devlet karma ortaklıklara sahip. Örneğin Glenmore Proje İnşaat, Türkiye’ye odun-kömür satan MAVETUR S.A isimli bir devlet şirketinin ortağı. Marilyns Proje Yatırım ise MINERVA adlı Türkiye’ye ham altın taşıyan bir başka devlet şirketiyle ortak.
ALEX SAAB’IN UÇAĞININ İZLERİ
Söylentiye göre Alex Saab, Venezuela’ya giderken durdurulan bir İran tankeri sebebiyle Cabo Verde’ye inmişti. Bilindiği üzere Venezuela’da petrol endüstrisi çökmüş durumda. Benzin yapımı için gerekli kimyasalları da ambargo sebebiyle temin edemiyor. Yakın zamana kadar bu açığı Rus Repsol şirketinden temin ediyordu ama yaptırımlar sebebiyle bu şirket de Venezuela’yı terk etti. Yakıt krizi zaten çok kötü durumda olan Venezuela’da her şeyin durmasına yol açtı. Maduro yönetimi çareyi İran’dan altın karşılığı benzin ithal etmekte buldu. Türkiye’ye olduğu gibi altın transferi yine Alex Saab’ın şirketleri üzerinde yapılmış.
Zaten Alex Saab’ın uçağının izleri takip edildiğinde İstanbul ve Tahran duraklarına sıkça uğradığı görülüyor. Alex Saab’ın Maduro yönetiminin hemen tüm uluslararası ticari operasyonlarını gerçekleştirdiği söyleniyor. ABD’ye göre o gerçek bir iş insanı değil, bir “Straw man”. Yani aslında bu şirketlerin elde edildiği gelir Maduro ve adamları arasında paylaşılıyor. Meksika’dan sahte süt tozu ithal edip halkı aldattığından tutun da, ülkede bir tekel oluşturup haksız kazanç sağladığı, uluslararası operasyonlarla para akladığına kadar çok fazla suçlama var hakkında.
Aslında şaşırtıcı olan Alex Saab’ın tutuklanması değil halen rahatça hareket edip kendini hedef haline getirmesi. Bu durum Kolombiyalının acaba bir “B” planı mı var sorusunu akla getiriyor.
Anlamak için birkaç ay geriye giderek Maduro yönetimi çevresindeki gelişmeleri değerlendirelim.
Bilindiği gibi 26 Martta, ABD Adalet Bakanlığı “Güneş Karteli”(Cártel de los Soles) davasında, Maduro ile beraber on beş üst düzey Bolivarcı yönetici hakkında para ödüllü yakalama emri çıkarttı. 27 Mart günü, bu listede yer alan ve başına 10 milyon dolar ödül konan eski Bolivarcı General Cliver Alcala Kolombiya istihbaratı DNI’ye teslim oldu. ABD’ye yargılanmak üzere götürülen General Alcala Cliver Alcala sıradan bir asker değil. 1992’de Chávez’le beraber silahlı ayaklanmayı başlatan komutanlar arasında. Yani Bolivarcı Devrimin başlıca liderlerinden biri.
28 Martta Reuters’e düşen bir haber ABD’nin arananlar listesinde yer alan bir başka Bolivarcı yöneticinin daha teslim olduğunu gösteriyordu. Chávez’in 1992’deki darbesine katılan komutanlardan ve 2007-14 yılları arasında askeri istihbaratı yöneten General Hugo Carvajal’ın İspanyol istihbaratı CNI’ye teslim olduğu açıklandı.
MADURO’YU ÖLDÜRMEK İSTEYEN ŞİRKET
Bu iki generalle ilgili Amerikan Adalet Bakanlığı 2008’den bu yana Güneş Karteli davasında uyuşturucu geliri elde ettikleri suçlamasında bulunuyordu. O tarihlerde Kolombiyalı gerilla örgütü FARC’ın Venezuela sınırları içinde üsler kurduğu ve uyuşturucu ticaretini bu ülke üzerinden gerçekleştirmeye başladığı yönünde iddialar vardı. Davanın adındaki “güneşler” de Venezuela ordusu FANB’den geliyor. Bolivarcı Silahlı Kuvvetlerde rütbeler yıldız yerine güneşle simgelendiriliyor. İddiaya göre FANB komutanları FARC’ın ABD’ye yaptıkları bu uyuşturucu sevkiyatından pay alıyorlardı.
Bu noktada bir hatırlatmada bulunalım: Cabo Verde’de tutuklanan Alex Saab ilk olarak FARC’ın silah bırakma sürecinde dikkat çekmişti. Hem Chávez hem de Nobel Barış ödüllü Kolombiya Devlet Başkanı Manuel Santos’la yakın ilişkisi olan Alex Saab “Barış süreci”ni finanse eden iş insanları arasında görülüyordu.
Süreç eski Bolivarcı komutanların ABD makamlarına teslim olmalarıyla sınırlı değil. Bolivarcı yönetimi devirmeye yönelik darbe hatta istila girişimlerinde yine Maduro’nun bürokratlarının izleri var.
General Alcala Cliver ABD makamlarına teslim olmadan önce Silvercorp güvenlik şirketinin sahibi ABD’li eski asker Jordan Goudreau ile tahminen 300 Venezuelalıya Kolombiya sınırında askeri eğitim vermekteydi. Bu, 23 Martta Kolombiyalı güvenlik birimlerinin bir kamyon silah ve askeri mühimmat ile 1 milyon dolar para yakaladığı operasyonla ortaya çıktı. General Cliver 26 Martta basına, ele geçirilen malzemenin “Maduro diktatörlüğüne karşı bir operasyonda kullanılacağı”nı söyledi.
Kolombiya makamları yaptıkları soruşturma neticesinde silahların yine Bolivarcı yönetimin bir bürokratı tarafından temin edildiğini tespit etti. Yacsy Alezandra Álvarez Mirabal adındaki bu kişi, Venezuela petrolleri PVDSA’ya bağlı bir şirket olan VENOCO’nun müdürlüğünü yapmaktaydı. Miami’de bir evi ve kendi adına kayıtlı bir şirketi de bayan Mirabal sıkça Kolombiya ile Miami arasında seyahat ediyordu.
3 Mayıs’ta Karakas sahillerine çıkarma yapan paramiliter bir grup ele geçirildi. Yakalananlar içinde iki eski Amerikan askerinin bulunması dikkatleri çekti. Silvercorp adlı bir güvenlik şirketi için çalıştıkları anlaşılan bu eski ABD askerleri, devlet televizyonunda kayıtları yayınlanan ifadelerinde, amaçlarının devlet başkanı Maduro’yu öldürmek ya da kaçırmak olduğunu söylediler. Silvercorp, 2019 Şubatında Kolombiya’da Guaido’ya destek için gerçekleştirilen “Venezuela Aid Live” konserinin güvenliği sağlayan şirketti. Maduro yönetimine karşı paramiliter grupları yönlendirmiş olması muhtemeldi. Fakat bu herkes tarafından “beklenen bir istila”ydı.
DARBECİLERİ FİNANSE EDEN BOLİVARCI İŞ ADAMI
Çıkartmadan iki gün önce, 1 Mayısta, Associated Press’in geçtiği bir makalede Silvercorp’un sahibi Goudreau’nun “başı bulutlar üzerinde olan birileriyle” Venezuela’ya saldırı planları yaptığından bahsediliyordu. Joshua Goodman’ın, AP News’te, 3 Mayıstaki başarısız sızma harekatından tam bir gün önce, “eski yeşil berelinin başarısız Maduro’yu devirme girişimi” başlıklı bir yazısı yayımlandı. Goodman bu yazısında Sivercorp’un sahibi eski ABD askeri Jordan Goudreau ve Venezuela’ya yönelik faaliyetleri hakkında çok ayrıntılı bilgiler vermekteydi.
Ajansın 27 Mayısta yine gazeteci Joshua Goodman’a dayanarak geçtiği bir başka habere göre ise Goudreau ve Venezuela’da yakalanan iki eski ABD askeri, Bolivarcı yönetime yakın iş insanı Franklin Duran’ın uçağıyla Ocak ayında Miami’den Bogota’ya gelmişti. Aynı gün iş insanı Duran’ın Bolivarcı yönetim tarafından istila hareketini finanse etmekten gözaltına alındığı haberlere düştü.
Oysa Duran, Maduro yönetimine en yakın iş insanlarından biri olarak tanınıyordu. Öyle ki Bolivarcıların parasını aklamaktan dört yıl ABD’de hapis yatmıştı.
Duran’ın gözaltına alınması Venezuela’daki gelişmeleri ve Bolivarcı Devrimi yakından takip edenlere 30 Nisan 2019’daki darbe girişimini anımsattı. Karakas’taki La Carlota Hava Üssü’nün ele geçirilmesi girişimiyle başlayan ve başarısız olan askeri kalkışmanın ardında Bolivarcı istihbarat servisi SEBIN’in şefi General Manuel Ricardo Cristopher Figuera’nın bulunduğu ortaya çıkmıştı. ABD’ye kaçan General Figuera The Washington Post’a verdiği röportajda kendisini darbeye ikna eden kişinin Chávez’in kızı Maria Gabriela’nın da arkadaşı Dr. Cesar Omana’nın olduğunu söyledi.
CHÁVEZ’DEN SONRA ABD’YE SIĞINAN BOLİBURGUES’LER
SEBIN’in eski şefinin itiraflarına göre Maduro’nun Küba’ya gönderilmesi planının önemli unsurlarından biri de Raul Gorrin’di. Gorrin daha önce muhalefetin elinde bulunan en büyük Globovision Televizyonunu, 2013’te Chávez’in desteğiyle, satın alacak kadar iktidara yakındı. Bu nedenle ABD’de hakkında yolsuzluk ve para aklamaktan dava açıldı. Açılan dava yine Chávez’in ABD’ye sığınmış eski bir bürokratı olan Alejandro Andrade Cedeno’nun itiraflarına dayanmaktaydı. 2019’da ABD gümrük ajansı tarafından arananlar listesine alındı. Ancak bundan daha önce 2017’de Gorrin’in ABD Başkan yardımcısı Mike Pence ile görüştüğü haberleri çıktı. Bir başka habere göre Gorrin, 30 Nisan darbesinde ev hapsinden kaçarak İspanya büyükelçiliğine sığınan radikal sağcı Leopolde Lopez’in karısı Lilian Tintori’ye 500 bin dolar vermişti.
Gorrin dışında çok sayıda “Bolivarcı Burjuva” (Boliburgues) Chávez’in ölümünden sonra ABD’ye sığındı ve değişik hapis cezaları aldılar. Bunlardan biri de Gorrin’le ilişkili Gabriel Arturo Jimenez’di. Jimenez para aklama operasyonları için Dominik Cumhuriyeti’nde bir banka dahi satın almıştı. Jimenez’e ABD makamlarıyla yaptığı anlaşma sonucu üç yıl hapis cezası verildi.
Venezuela Televizyonu VTV’deki programı kaldırılan deneyimli gazeteci Walter Martinez 2006’da “bu kızıl bereli burjuvalar paralarını Miami’de harcayamaz hale gelince devrimi terk edecekler” öngörüsünde bulunmuştu. Anlaşılan o kızıl bereli burjuvalar devrimi terk etmekle yetinmiyor, Maduro’nun “ipini çekmeye” hazırlanıyor.
Maduro yönetimi ise halkın aynen Karayip sahillerindeki kör pelikanlar gibi birkaç balıkla oyalanabileceğini sanıyor. İran’dan gelen iki tankeri emperyalizme karşı bir zafer olarak sunuyor. Oysa bu propaganda dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip Venezuela’da benzin kıtlığı yaşandığı gerçeğini örtmüyor. Çürüyen altyapı sebebiyle halkın içmeye su bulamadığı, açlığın baş gösterdiği, hastanelerin işlemez halde olduğu ve eğitimden geriye bir şey kalmadığını herkes biliyor.