Kimliği, Sanatı ve Ölümü: Mayakovski

 37 yıllık yaşamında, olağanüstü yapıtlar üreten,  kendinden sonraki tüm ozanları etkileyen şiir, oyun, film, tiyatroda üstün yapıtlar çıkaran, eski sanat anlayışının kökten yıkılması gerektiğini savunan Mayakovski, Pantolonlu Bulut, Omurganın Flütü, 150.000.000, Lenin Destanı gibi çok önemli şiir kitaplarının da sahibi

 

CEM BAYINDIR

Çağdaş dünya şiirinin en büyük ozanlarından olan Vladimir Vladimiroviç Mayakovski 1893 yılında Gürcistan’da doğdu. Genç yaşlarda devrimci eylemlere katıldı, tutuklandı. Şiirde gelecekçilik (fütürizm) akımına bağlı olarak yeni bir şiir anlayışı geliştirdi. Yakın dostu Sergey Yesenin’in 1925 yılında intiharından sonra 14 Nisan 1930’da kendisi de bu yolla ölmeyi tercih etti.

Moskova’da Nâzım’ın da gömülü olduğu Novodeviçi Mezarlığına gömülen Mayakovski’nin cenazesi, Lenin ve Stalin’in ardından Sovyetler Birliği tarihindeki en kalabalık cenaze törenidir.

Bağlı olduğu Rus fütürizmi, İtalyan kökenli fütürizmin etkisiyle 1912’nin sonlarına doğru, David Burliuk ve kardeşlerinin 1910 yılında kurduğu ve kısa sürede Vasili Kamenski, Velimir Khlebnikov, Aleksey Kruçenik ve Mayakovski’nin katıldığı “Hylaea” diye bilinen edebi grubun  “Genel Zevkin Suratına Şamar” adlı manifestolarıyla gün yüzüne çıkmış ve İtalyan fütürizminden tümüyle ayrı bir kulvarda yol almıştır.

Mayakovski öleli seksen iki yıl geçse de güncelliğini, etkisini bugün de sürdüren, yaşamı, yapıtları, eylemleri, şiirleriyle diri bir sanatçıdır.

Otuz yedi yıllık yaşamında, olağanüstü, baş döndürücü yapıtlar üreten hem ülkesinde hem dünyada kendinden sonraki tüm ozanları etkileyen şiir, oyun, film, tiyatroda üstün yapıtlar çıkaran “Sokaklar fırçamız, alanlar paletimizdir” sloganı ile sanatı halka, sokağa indiren ve eski sanat anlayışının kökten yıkılması gerektiğini savunan Mayakovski, Pantolonlu Bulut, Omurganın Flütü, 150.000.000, Lenin Destanı gibi çok önemli şiir kitaplarının da sahibidir. 

Ürettiği oyunların üçü de yine tüm dünyada çağdaş tiyatronun baş ­yapıtları arasında. Senaryolar, makaleler, afişler, desenler, posterlere imza atmış. Senaryolarını kendisinin yazdığı, Sovyet sinemasında yeri olan filmlerde başrol oyunculuğu var, tiyatrolarda başarıyla oynamış. Ülkesini ve neredeyse tüm dünyayı dolaşarak şiir üstüne konferanslara, eylemlere katılmış, Fransa, Amerika, Küba, Meksika gibi ülkeleri ziyaret etmiş, yolculuklar yapmış. Yüz yılda yapılamayacakları otuz yedi yıla sığdırmış.

Maksim Gorki’nin karısı Maria anılarında şöyle der: “1918’de Mayakovski’yi sahnede izledim. Bana göre o eğer bu meslekte ilerlese idi müthiş bir oyuncu olabilirdi”. 

Türkçenin en büyük ozanı Nâzım Hikmet’i de derinden etkileyen devrimci düşünce ve eylem insanı Mayakovski’nin şiirlerinde insanı hayran bırakan, sarsan, düşündüren, etki bırakan yönler var. Dizelerin birbirlerine zincirleme bağlanışındaki yetkinlik, akıcılık, uyum, uyak, benzetmeler bir dil sihirbazı gibi veriliyor okuyucuya. Gerçekten de çağdaş Türk şiirinin en çok etkilendiği bu biçemle tanışması da Nâzım Hikmet’in Mayakovski’den ve şiirlerinden aldığı bu esinle olmuştur.

“Bir gün Şura’yı görmek için odasına gittiğimde, baktım sesler taşıyor küçük bir odadan. Bütün seslerin üstüne çıkan görkemli bir ses ise hepsini bastırıyor. İçeri girdiğimde, bu görkemli sesin, iri yarı, geniş omuzlu, kafası usturayla tıraşlı genç bir adamın sesi olduğunu gördüm. Herkese sövüyormuş gibi geldi bana. Şura Yoldaş beni onunla tanıştırdı.”

Nâzım Hikmet, “öğretmenimdir” dediği Mayakovski ile ilgili şöyle sürdürüyor sözlerini:

“Başlangıçta, Rus dilini de henüz iyi bilmediğim sıralarda, şiirlerini anlayamıyordum. Şimdi de hepsini anlayabiliyor değilim. Fakat, basamak biçimindeki dizelerini taklit ediyordum. Düşüncelerini her zaman böyle yazdığını sanıyor, ben de kendiminkileri aynı biçimde yazmaya çalışıyordum. Ancak bana müsvedde defterlerini gösterdiklerinde, her zaman ille de basamak biçiminde yazmadığını gördüm. Demek, iş daha karmaşıktı…

Mayakovski’nin şiiriyle benimki arasında ortak yanlar; ilkin, şiir ve düzyazı, ikincisi, çeşitli türler (lirik, yergisel vb.) arasındaki kopukluğun aşılması; üçüncüsü, şiire siyasal dilin sokulmasıdır. Bununla birlikte, farklı biçimler kullanıyoruz onunla. Mayakovski öğretmenimdir, fakat onun yazdığı gibi yazmıyorum ben… Moskova’da öğrenim gördüğüm dönemde, Mayakovski gibi bir tribün şairiydim ben de. Bir nefesli sazlar orkestrası gibi ses veriyordu şiirlerim. Topluluk önünde okuyordum onları.

Sonra, Türkiye’de, bir tek kez şiir okuyabildim topluluk önünde. Bir iki kişiyle konuşabiliyor, şiirlerimi ancak kulaklarına fısıldayabiliyordum. Bu nedenle yumuşak sözcükler bulmam gerekiyordu. Hapisteyken halktan insanlarla, benim gibi özgürlükten yoksun bırakılmış bu insanlarla yakınlaştım. Şiirlerimi onlara okuyordum. Şimdi yine geniş dinleyici kalabalığına seslenebiliyorum. Şiirin bütün türlerinden ve olanaklarından yararlanmak gerekir.”

Onun şiir ustalığı değin içtenliği, doğallığı da bir o denli dikkat çekici. Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi, gerçek anlamıyla yaşanmamış, acısı çekilmemiş, se­vinci ya da kaygısı duyulmamış herhangi bir duygu ya da düşün­ceyi, salt şiir zanaatının hüneriyle şiirleştirebileceklerini sanan­ların da gerçekten yaşadıkları, kaygısını duydukları bir düşün­ce ya da duyguyu şiir zanaatının hünerlerine boş vererek söylemekle şiire varabileceklerini sananların, kısaca herkesin Mayakovs­ki’den öğreneceği çok şey var.

Nâzım Hikmet Muazzam Şair Mayakovski Neden İntihar Etti?” başlıklı yazısında 14 Nisan 1930’da ölen Mayakovski’nin neden bu yolu seçtiği sorusunun yanıtını arıyor:

“Bunu en doğru bir surette şair Damyan Bedni şöyle izah ediyor:

‘Ağır bir hastalık, tesâdüfi bir yalnızlık ve şahsî bazı ıstırapların birleştiği bir anda, eski, ferdiyetçi insiyaklar harekete geldiler. Eski Mayakovski, yeni Mayakovski’yi bir zayıf anında yakalayıp öldürdü…’

Mayakovski ölümünden evvel bir mektup bıraktı. Bu mektupta: “İntihar hiçbir şeyi halletmez. Vatandaşlarıma bu işi kat’iyyen tavsiye etmem” diyor…

Bu mektup yeni Mayakovski’nin eski Mayakovski’nin eliyle ölürken bile vatandaşlarına verdiği mükemmel bir “hayata”, “yeniye”, “yarına” inanma dersidir…”

Lili Brik ile

İntiharında yaşamı boyunca sevdiği kadın Lili Brik’e olan aşkının etkisi de var mıydı? Yanıt bulabilmek için Onun “Lili Brik’e Mektuplar”ında da ipucu arıyoruz. Önsözde şöyle diyor Brik:

“1915’ten ölümüne dek. tam on beş yıl ortak oldum Vladimir Mayakovski’nin yaşamına.

Kısa bir süre için ayrıldığımız zaman bile yazardı bana. Mektuplarının kimisini ben yabancı ülkelerdeyken, kimisi­ni de dış ülkelerden Moskova’ya yazmıştır: çünkü, hemen her yıl dış ülkelere birlikte yolculuğa çıkar, zaman zaman da birbirimizden ayrı giderdik.

1926’dan sonra, Mayakovski, Sovyetler Birliği’nin bir­çok kentinde konferans gezilerine çıkıyor ve her gittiği yer­den bana mektup atıyordu.

Telgraflarının ancak bir bölümünü verdim, bu konuda yinelemeler oluyordu çünkü: adresini bildiriyor, başka bir kente hareket ettiğini ya da dönüş tarihini haber veriyordu.

Vladimir Vladimiroviç mektuplarını “Çen” diye imza­lardı. Birçoğunun altında çizgi resimler vardır, kendisini köpek beni de kedi biçiminde çizerdi – aramızda birbirimi­ze bu adları takmıştık.

Bu mektupların bazıları daha önce kesintilerle yayım­lanmıştır.

Mayakovski mektuplarının çoğunda O.M. Brik’ten söz etmiştir. Osip Brik ilk kocamdı. Kendisini on üç yaşın­da, ilk devrim sırasında, yani 1905’te tanımıştım. Lisemde­ki siyasal iktisat derslerini yönetmekteydi. 1912’de evlen­dik…”

Lili Brik, Aragon’a “Elsa’nın Gözleri” kitabını ve “Mutlu aşk yoktur” dizesini yazdıracak olan Elsa Triolet’in kız kardeşiydi. Mayakovski tam on beş yıl, 1930 yılında ölümüne değin Lili’ye âşık olarak yaşadı.

Mayakovski’nin yaşamı boyunca en ciddi aşkı da bu ilişkisiydi. Son dönemlerinde, yirmi iki yaşında ve bir başkasıyla evli oyuncu Veronika Polonskaya ile tanıştı. Kimileri, Mayakovski’nin öldüğü gün, bu sonu getiren olayın nedeninin Veronica kimileri de Lili Brik olduğunu ileri sürdü. Ancak annesi ve kız kardeşleri, Mayakovski ailesi, ölümünün sorumlusunun Veronica Polonskaya olduğuna emindiler.  

Lili Brik’in Mayakovski’nin en büyük aşkı olması, ona bir yaklaşıp bir uzaklaşması, hiçbir zaman ona ait olmaması, 1929 sonbaharında, evlenmeyi düşündüğü Tatiana Yakovleva’nın başka biriyle evlendiğini öğrenmesi, sonradan Veronika Polonskaya ile olan inişli çıkışlı ilişkisi, uzun süren kimi hastalıkları gibi nedenler intiharının kişisel nedenlerden kaynaklandığını gösteriyor. 

Ayrıca, devrim sonrası Mayakovski’nin başında bulunduğu sol cenah fütüristler bir yandan bütün güçleriyle, Rus kent burjuvasi edebiyatını temsil eden sağ cenahlarıyla kavgaya tutuşuyor, öte yandan kararsız ruhiyatçılığa ve mistikliğe kaçan sanatkârlara cephe alıyorlardı. Ancak ünlü ozan zamanla toplum ölçeğinde kurtuluş kavgasına girişmiş olan kütlelerle bağını kopardığı için, toplum karşısında tek başına bayrak kaldıran bir kahraman, bir birey olarak görmeye başlamıştı. Kimilerine göreyse intihar gerekçelerinin köklerini burada aramak gerekiyordu.

Sokolov N.A. “Portrait of V.V.Mayakovsky”. Oil on canvas. 1968-1970. Academy of Arts. State Museum of V.V.Mayakovsky. Moscow

Mayakovski’nin kendini öldürmesinde sevdiği kadınların yeterince değerbilmezliklerinin, yalnız bırakmalarının, onun tutkulu kişiliğini anlayamamalarının ve çektiği ruhsal bazı sorunların, üzüntülerin de payı vardır.

Dostu Sergey YeseninŞu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm. / Ama pek öyle yeni sayılmaz yaşamak da…” şiirini bırakarak aynı yolla öldüğünde Mayakovski, “Şu yaşamda / en kolay iştir ölmek / Asıl güç olan / yepyeni bir yaşama / başlamak.” dediği halde, ölümünden önceki notlarında da “… bu bir yol değil … ama başka çarem yok.” yazması onun kişiliğinin bir sonucu olsa gerektir.

 

HEPİNİZE

Hepinize… Ölüyorum, ama kimseyi suçlamayın bu yüzden. Dedikodu etmeyin. Merhum nefret ederdi bundan.

Anneciğim, bacılarım, yoldaşlarım; bağışlayın beni, iş değil bu (kimseye de salık vermem), ama başka bir çıkar yol da kalmamıştı benim için.

Lili, sev beni.

Hükümet yoldaş, ailem şu kişilerdendir:

Lili Brik, annem, bacılarım ve Veronica Vitoldovna Polonskaya. Geçimlerini  sağlarsan ne mutlu bana. Bitmemiş şiirleri Brik’lere verin, bulunursa.

İş işten geçmiş ola

derler ya hani, günlük yaşamın akıntısına çarparak
parçalandı
aşk teknesi de.

Yaşamaktan alacağım ne kaldı ki?
Artık anımsamak boşuna
acıları,
felâketleri,
karşılıklı haksızlıkları.
Sizler mutlu yaşayın yeter.

Ataol Behramoğlu’nun Sanat Emeği dergisindeki Nisan 1980 tarihli yazısında belirttiği gibi, Mayakovski, çok yönlü, büyük, gözü ­pek bir yaratıcı yeteneğin, hiçbir zaman yitirmemiş bir içtenliğin, son sınırında bir özveri ve bağlanma erdeminin, ozanın bireyselliğinden hiçbir şey yitirmeden, tersine, onunla öz­deşleştirmeyi, kaynaştırmayı başararak kitlelerin, çağın ateşini, dinamizmini şiire getirebilmenin ölümsüz örneğidir.

Kaç sanatçı, “Şi­ir Nasıl Yazılır” (Yapılır) da, onun yaptığı gibi, kendi zanaatının gizlerini hiçbir büyüklük, kıskançlık, kibir taslamadan sayıp dö­ker? Kaç sanatçı bireysel olanla toplumsal olan arasında onun kurabildiğince canlı bir bağıntı, bir özdeşlik kurabilmiştir? Kaç sanat­çı kuramsal olanla pratik arasında onun aradığınca canlı bir bileş­ke aramış ve kurabilmiştir bu bileşkeyi?

Tüm bu özellikleriyle Ma­yakovski, çağımız sanatında dev bir ışık, bir yol gösterici ola­rak yanıp duruyor. Elli yıldır ışığından hiçbir şey eksilmeden. Hem de nasıl sanatçı olunabileceğini değil, nasıl insan olunabi­leceğini de anlatarak…

 

 

Soldan ikinci Boris Pasternak, hemen yanında Sergey Eisenstein, şapkalı kadın: Lili Brik ve Mayakovski

KAYNAKÇA:

Ataol Behramoğlu, Sanat Emeği, sayı 26, sayfa 12-24, Nisan 1980

Mayakovksi , Lili Brik’e Mektuplar, , Kavram Yay, 1999. Çeviren Bertan Onaran,

Mektuplar, 1915-1917, Mayakovski, Berfin Yay. Temmuz 1997, Çeviren: Ali Rıza Ergüven

Zafer Toprak, Mayakovski’nin intiharı ve Nâzım Hikmet, Toplumsal Tarih, 260 sayı, Ağustos 2015, sayfa 24-31

Mayakovsi, Şiir Nasıl Yazılır, Yaşantı Sanat Kitap Yay, 1983, Çeviren: Yurdanur Salman

http://sanatkaravani.com/neden-aci-cekilmeden-sevisilmez-mayakovski/

https://cvetynvrsk.ru/tr/pchelovodstvo/zagadki-istorii-smert-mayakovskogo-zachem-vladimir-mayakovskii

https://mkr-donskoy.ru/tr/english/istoriya-lyubvi-mayakovskogo-i-tatyany-yakovlevoi-biografiya-zakonotvorchestvo-i

http://literaturniyezapiski.blogspot.com/2014/05/mayakovski-ve-brikler

https://www.haberturk.com/yazarlar/muhsin-kizilkaya-2291/2988371-mayakovskiyi-kim-oldurdu

https://penceretv.com/yazarlar/bahaakiner/vladimir-mayakovski-1158

 

paylaşmanız için