7 Nisan 2022 günü Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan çok sayıda Çanakkalelinin düzmece gerekçelerle görevinden uzaklaştırılan Çanakkale Belediye Başkan…
HAYRETTİN GEÇKİN
Öylesine de seversiniz bir kenti. Ama daha çok doğası, insanları, tarihi ve kültürel zenginlikleri yüzünden seversiniz. O kentte; insana, yaşama ve/veya edebiyata, sanata verilen değer, bu anlamda kurduğunuz ilişkiler sizi oraya iyiden iyiye bağlar. Arkadaşlar, dostlar da edindiniz mi etle tırnak olursunuz o kentle. Bir yandan anılar da birikmeye başlar. Oralısınız demektir artık.
Suyun ve rüzgârın kenti Çanakkale’ye yedi yıl önce geldiğimde bazı binalarda, işyerlerinin girişlerinde, sokaklarda, kimi ulaşım araçlarında “Barışın Kenti” ifadesini görmüş, hem çok şaşırmış, hem de eşsiz bir sevinç yayılmıştı içime. Kendi kendime, buraya yerleşmekte geç kalmışsın oğlum dedim.
Bir kent, sahiden de barışın kentiyse, o kentte çağdaş, demokratik davranışlar gösteren, yurtsever ve insanlığa karşı sorumlu kişiler de var demektir. Bunların sayısı hiç de az değildir. Hiç kuşkusuz edebiyat ve sanat da vardır o kentte. Olmasa olmaz çünkü.
Hazıra konmakla iş bitmiyor ama. O kente sen de emek vereceksin. Bir kentte yaşamayı hak etmek öncelikle buna bağlı. Kötülüğün karşısında iyiliği örgütleyeceksin mesela. O kentin sorunlarının çözümünde görev alacaksın. Çorbada tuzun olacak. Sen varsan başkaları da var. Onlarla bulaşacaksın. Baş başa, düş düşe vereceksin onlarla.
Bence Yaşar Kemal bir konuda yanılıyor: O güzel insanların hepsi, o güzel atlara binip çekip gitmemişlerdir. Kesinlikle gitmemişlerdir. Demirin tuncuna insanın picine kalmamıştır hiçbir kent. Çanakkale’de kalmamıştır. Kalmaz da! Her yerin kendine özgü bir sabahı var. Sabahını hazırlayanları vardır çünkü. 7 Nisan 2022 tarihinde Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan çok sayıda Çanakkalelinin düzmece gerekçelerle görevinden uzaklaştırılan Çanakkale Belediye Başkan yardımcısı İrfan Mutluay’ın yanında olduğunu göstermeleri, demokratik tepkilerini ortaya koymaları bu yöndeki düşüncelerimi doğrulamaktadır kanımca.
Kanadalı Alamos Gold Maden Şirketi’nin Kaz Dağları’nda ağaç kesimine başladığını, bundan Çanakkale’nin tarım alanlarının büyük zarar göreceğini; eğer bu kıyım, bu kırım durdurulamazsa Çanakale’nin tek içme suyu olan Atikhisar Barajı’nın da zehirlenme tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını, Çanakkale’nin tarihi ve kültürel dokusunun bozulacağını öğrendiğimde üzerime düşen ne diye düşünmeye başladım ister istemez:
Ağaçların, kurdun kuşun, börtü böceğin, karacaların, sincapların, ve suların imdadına koşmak… Öyle ya! “Ne gelir ki zaten elimizden insan olmaktan başka!” Birçok arkadaşı ve Çanakkale Belediye Başkan Yardımcı İrfan Mutluay’ı böyle bir süreçte tanıdım işte. Bununla övünebilirim! Pekçok kişiyle olduğu gibi İrfan Mutluay’la da çok sürmeden arkadaş olduk. İlişkimiz dostluğa evrildi bile diyebilirim.
Biraz, İrfan Mutluay’dan söz etmeliyim size:
Hayat nerede eksikse İrfan Mutluay orada. Her zaman aramızda, sıramızda, yanımızda… Herkesten biri ama herkesten farklı biri. Bir beyefendi. Zerre kadar kibri yok. Düzgün, saygılı… Tepeden tırnağa insan sıcağı. Ortaya koyduğu çalışmalardan başarılı bir yönetici olduğu o kadar açık ki… Kuşkusuz donanımlı bir ziraat mühendisi olmasının da payı var bunda. İrfan Mutluay kendisini Çanakkale’ye, Çanakkale’nin geleceğine, Çanakkale’nin tarihi ve kültürel dokusunun korunmasına adamış biri. Çanakkale’de bir insanlığın oğlu kısaca… Bir yeryüzülü.
Açıkça söylemek gerekirse onu çok kez Çanakkale ile özdeş biri olarak düşündüm. Çanakkale’nin aydınlık yüzü dedim. Güneşli yüzü, gündüz yüzü, geleceğe dönük yüzü diye geçirdim onu hep içimden…
İrfan Mutluay bir kültür insanı aynı zamanda. Okuyan, düşünen, düş kuran, durmadan kendini yenileyen çok da dinamik biri… Her türlü kültür sanat faaliyetlerinin de içinde. Yetiebildiği her yere yetişiyor. Bir keresinde katıldığım bir konserde türkü söylerken dinlemiştim kendisini. Korodaydı. Bir belediye başkan yardımcısının koroda ne işi olur diye içimden geçirmedim değil. Ama sevincime de diyecek yoktu. Konuşmacı olduğum bir sanat etkinliğinde, baktım İrfan Mutluay orda: Gelmiş, salonda ortalarda bir yer bulmuş kendisine, o kalabalığın içinde beni dinliyor. Kentler öyle insanların böyle etkinliklerde bulunmasına alışık değil. Çok gördük çünkü. O mevkilere gelene veya oralara seçilene kadar o tip yerlerde görünmeyi, fotoğraf çektirmeyi severler yalnızca. Kimseyi azaltmak için böyle söylemiyorum. İrfan Mutluay farkını belirtmek istiyorum yalnızca.
Sanki İrfan Mutluay gibi insanlar bir kentte olmasa, o kentin gülüşü kısılır, iştahı kaçar. Deprem korkuları geçirir sanki o kent. Yağmalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalır tarihi ve doğal güzellikleri. Kaç kez böyle düşündüm onun hakkında! Ama kaç kez! Son karşılaşmamızda; “Yazılarını takip ediyorum ağabey” demişti. Pandemi araya girmeseydi zaman zaman buluşup aşkın, edebiyatın, sanatın incelteceği bir dünyadan da konuşacaktık. Şiirden de konuşacaktık kuşkusuz. Bu konuda Çanakkale’de neler yapabileceğimizden de büyük bir olasılıkla…
Dünyanın önde gelen iklimbilimcilerinden Prof. Dr. Murat Türkeş’le baş başa bir çay sohbeti sırasında söz İrfan Mutluay’dan açılmış; “Alamos Gold, daha başka maden şirketleri, rantiyeciler, onun Çanakkale için ortaya koyduğu çalışmalardan rahatsız olan kimi çevreler; umarız bir bahane yaratıp bu güzel insanın başına bir iş açmazlar” temennisinde bulunmuştuk. Hiç mi hiç unutmam bu konuşmamızı!
İrfan Mutluay Çanakkale’de bir iyilik! Bir vicdan! Vicdandan bir kale. İşin kötüsü birilerinin işine gelmez böyle bir insanın Çanakkale gibi bir yerde etkin olması. Bu bilinen bir şey! Kaz Dağları’nda ağaçlara kıyanların, kurdun kuşun yuvasını bozmaya kalkanların, Çanakkale’nin sularını zehirlemek isteyenlerin istekleri kursaklarında kaldı bir ölçüde çünkü. Bu yüzden öfkeleri çok büyük. Özellikle İrfan Mutluay’a öfkeleri çok büyük..
Geçtiğimiz günlerde bir sabah bilgisayarımı açtığımda Murat Türkeş’in sayfasında şöyle bir paylaşımla karşılaştım:
“Sayın İrfan Mutluay, Çanakkale’nin onurudur. Onu tanıdığım ve bu kentin dağını taşını, börtü böceğini, tarımını, havasını suyunu, toprağını ormanını, yaşam alanlarını, demokratik değerlerini ve kültürünü koruma mücadelesinde onunla omuz omuza yol ve mücadele arkadaşlığı yaptığım için gurur duyuyorum.
Onu ‘yurtsever bir Ziraat Mühendisi ve Belediye Başkan Yardımcısı’ olduğu için -özellikle Kirazlı Balaban’da Kanadalı şirket Alamos Gold’un zehirli altın-gümüş madenine karşı verilen mücadeleden sonra- çeşitli sahte soruşturmalarla yıldırmaya çalışanlar ve son olarak dün düzmece bir olaya ilişkin ihbarla ya da komployla görevden uzaklaştıranlar bir kez daha halka karşı büyük bir yanlış içindeler.
Tüm değerlerine her zaman ve her koşulda sahip çıkan Çanakkale, bir bütün olarak İrfan Mutluay’ın yanındadır ve ona sahip çıkacaktır.”
Sevgili dostum Murat Türkeş İrfan Mutluay için söylenmesi gerekenleri söylemiş zaten. Kaldı ki ona yapılan haksızlık açık ve ortada. Şimdi sorun bizlerle ilgili. Cumhuriyet Meydanı’nda gösterilen tepkiyle sınırlı kalmamalı yapacaklarımız. İrfan Mutluay’a sahip çıkmak, kendimize, kentimize ve geleceğimize sahip çıkmaktır. Kötüler kötü! Ama iyiler susarsa, varlıkları kötülüğe alkış tutmaktan başka bir anlam ifade etmez çünkü.