İlyas Tetik usta canına kıyan kaçıncı müzisyen, farkında mısınız?

Geçen yıl Kasım ayında, müziğin saat 22:00 da bitirilmesini protesto etmek için bir eylem düzenledik arkadaşlarla. Saat 22:00’da Kızılay, Konur Sokak’ta müzik emekçisinin sazlarıyla yapacağı sessiz bir eylem. Günlerce sosyal medyada duyuru yaptık. Gele gele… 10 kişi gelmişti


HASAN BALAN
Onu ilk Ahmet Kaya albümlerindeki muhteşem sololarıyla tanıdım.
Muhteşem bir duygu, ustaca dokunuşlar.
Sonra Yusuf Hayaloğlu şiir albümlerinde… ve bir çok albümde.

Son iki günde, üç müzisyen intihar etti. Pandeminin başından bu yana yüze yakın müzisyenin intihar ettiği bilinmekte.
Hepsinin ortak derdi maddi sıkıntılar, çalışamamak, yoksulluk.
Ve öyle bir noktaya geldi ki, tüm Türkiye’nin tanıdığı, müzik camiasının duayen ustalarından keman virtüözü İlyas Tetik de canına kıydı. Maddi sıkıntılar yüzünden.
Yakın arkadaşlarının söylediği kadarıyla gece yaşantısı, kumarı vs. olmayan mazbut bir hayat süren birisi. Öyle devasa borçları da yok.
Kırk yıldır, Türkiye’nin en ünlü isimlerine orkestra şefliği, albümlerinde yönetmenlik yapmış ve bilinen onlarca bestesi olan bir usta.
Bu güne kadar adsız, daha “sıradan” müzisyenlerin intihar haberleri duyulmuştu.
Şimdi ise ünlü bir müzisyenin intihar etmesi, durumun ne kadar vahim  olduğunu, ünlü ünsüz (tuzu kuru yandaşlar hariç) sanat dünyasının Türkiye’de bitme noktasında geldiğini tokat gibi çarptı yüzümüze.
Bunca ay sonra müzik emekçisinin ne hale geldiğine bir bakın!
Oysa ki İlyas Tetik ustanın maddi sıkıntısı, sıfırdan alıp star yaptığı, milyonlarca lira kazanmasına sebep olduğu, yandaş solistlerin iki aylık kuaför parasıydı belki de.
O da, her müzisyen gibi, para konusunda boynunu bükmüş demek ki yıllarca
O isteyememiş ama emek verdiği, var oluşuna ön ayak olduğu insanlar da görmezden gelmiş.
Ve en büyük neden, ülkede sanatçı emeğinin yok sayılması elbette.
Böyle bir usta en az kırk yılda yetişiyor oysa.
Hayatının en verimli çağında 60 yaşında çekti gitti bu dünyadan.
Müzisyeni orkestrasında süs gibi çalıştırıp kendisi binlerce lirayı tek konserde cebine koyan, var oluşunda nice emeği olan, işin neredeyse tümünü sırtlayan o insanlara hak ettikleri bir yana, üç kuruşluk değeri vermeyen ne kadar çok çakma star var bu ülkede farkında mısınız?
Müzisyenliğin meslek olduğunu daha yeni fark eden, yıllarca tüm sosyal haklardan mahrum kalmalarına göz yuman bir yönetim anlayışı da cabası.

Tek çare; örgütlü bir düzene geçip her müzisyenin hakkı olanı alıncaya kadar mücadele etmek.
Ancak, görünen o ki, müzik emekçisi yine dağınık kalmayı tercih edecek.
Zira, ne meslek birlikleri bu konuda samimi bir çalışma yapıyor ne de müzisyenler başlarına gelenin bir daha, bir daha… tekrarlanabileceğinin farkında.
Günü yaşamaya alışmış insanlarız, belki de bu yüzden bunca yıldır geleceğe dair hiç bir proje üretemedik.
Geçen yıl Kasım ayında, müziğin saat 22:00 da bitirilmesini protesto etmek için bir eylem düzenledik arkadaşlarla.
Saat 22:00’da Kızılay Konur Sokak’ta müzik emekçisinin sazlarıyla yapacağı sessiz bir eylem.
Günlerce sosyal medyada duyuru yaptık. Gele gele… 10 kişi geldi.
İşin acı yanı sağlı sollu barların olduğu sokakta, o saatte işten çıkan müzisyen arkadaşlar “burada ne oluyor” diye dönüp bakmadı bile.
Ve bir hafta sonra tümden kapandı her yer.
Yine aynı akılla – akılsızlık diye de okunur- aynı şekilde davranıldığı sürece, varılacak nokta yine sömürü, yine sefalet, yine bu acı tablo olacaktır.
Ve daha nice usta, müzik emekçisi geçim sıkıntısı çekerek hayata veda edecektir.
Sanatçısı maddi sıkıntılar içinde ölümü tercih eden bir ülke de sanat olur mu?
Cevabı size bırakıyorum.

PAYLAŞMAK İÇİN