Hain mi kahraman mı?

Leonora Christina en az kocası Corfitz Ulfeldt kadar zeki ve eğitimli idi. İngilizce, Almanca ve Fransızca dışında İtalyanca, İspanyolca ve Latince biliyordu. Analiz yeteneği, zekası, bilgisi, yazılı ve sözlü hitaptaki başarısı yanında Avrupa ülkelerinin dillerini ve kültürlerini yakından tanıyordu. Hayatının 22 yılını geçirdiği Hapishanede yazdığı “Buruk Hatıralar”da kadınların siyaset ve diplomaside erkekler kadar becerikli olduklarını, kendisinin de bu kadınlardan birisi olduğunu dile getirmiştir.

 HATİCE BEKTAŞ

“Geçmişi düşünmek her zaman acı verir.
Geçmiş şimdikinden daha iyi ise kabullenmek zordur.
Geçmiş şimdikinden daha kötü ise
yaşanmışlıklar zihnin  bir tarafında
sürekli kımıldanır ve hatırlandıkça acıtır.”

 

Leonora Christina Ulfeldt’in çocuklarına hitaben yazdığı  “Buruk Hatıralar” başlıklı otobiyografi kitabı aşağı yukarı bu sözlerle başlıyor. Kopenhag Sarayı’nda  “Mavi Kule” (Blåtårnet) deki 22 yıla yakın hapishane hayatı esnasında başlayıp manastırda tamamladığı ve yaşadığı zamana ışık tutan bu kitap, üzerinden 300 yılı aşkın bir zaman geçmesine, yazarın kendisini ve kocasını savunan bir anlatım olmasına rağmen edebi olarak da tarihi olarak da büyük önem taşıyor. “Buruk Hatıralar” 1680-90 yılları arasında yazılmış, ilk kez 1868’de ortaya çıkmış ve Danimarka’da klasik başyapıtlar arasında yerini almıştır.

Prenses olamayan kral kızı

Leonora C. Ulfeldt  . Danimarka’nın çok sevilen ve Avrupa’nın  en güçlü krallarından 4. Christian’ın kızıdır. Kral birinci eşi öldükten sonra halktan biri olan Kirsten Munk ile evlendi. Kralın Kirsten Munk’la yaptığı evlilik,aristokrat bir aile mensubu olmadığı için, soylular meclisi tarafından hoş karşılanmadı. Kralın sol eldeki eşi  (morganatik evlilik)[1]  olan Kirsten Munk kraliçe olamadığı gibi, yarı resmi bu evlilikten doğan çocukların kralın tacı ya da malları üzerinde hak talepleri de yoktu.

Leonora Christina bu evlilikten doğan oniki çocuktan dördüncüsü. Babasının gözbebeği olan, zekası ve politik hırsı ile dikkat çeken ve yaşadığı döneme silinmez izler bırakan Leonora Christina, o zamanın geleneklerine uygun olarak yaşamının ilk altı yılını anneannesi Ellen Marsvin’in yanında geçirdi. Anneanne Ellen Marsvin varlıklı bir çiftçi ve tacirdi. Ülkenin en zengin ve güçlü kadınlarından olan Ellen Marsvin birkaç kadın derebeyinden biriydi. Acımasız ve empatiden yoksun olan anneannenin torunlarına ayıracak zamanı yoktu. Üstelik kızının kralla olan evliliği oldukça çalkantılı geçmekteydi. Leonora Christina ilgi ve sevgiye muhtaç bir çocuk olarak yetişti. Ancak oldukça zeki ve öğrenmeye hevesliydi.

Leonora Christina İngilizce, Almanca ve Fransızca dışında İtalyanca, İspanyolca ve Latince biliyordu. Hapishanede yazdığı “Buruk Hatıralar”da kadınların siyaset ve diplomaside erkekler kadar becerikli olduklarını, kendisinin de bu kadınlardan birisi olduğunu dile getirmiştir.

“Sol eldeki eş” kavramı eşlerin miras ya da etiket hakkı olmayan evlilikler için kullanılan bir kavramdır. Kralların ve asillerin ikinci eşleri ya da zengin  kadınların fakir olan eşleriyle yaptıkları evliliklerdir. Çok eşli evliliklerin ölümle cezalandırıldığı ortaçağda yarı hukuksal evlilikler yaygındı.

1588 yılında henüz 11 yaşındayken tahta geçen 4. Christian birçok yeteneklere sahip ve bu yeteneklerini çok iyi kullanabilen bir kraldı. Kraliyetinin ilk yarısında ülkesini ticari, üretim ve mimari açıdan oldukça iyi bir duruma getiren 4. Christian, 1625’de soylular meclisinin itirazlarına rağmen, “Otuz Yıl Savaşları”na katıldı. Ancak çoğunluğu paralı askerlerden oluşan ordusu büyük bir yenilgiye uğradı ve Jutland adası yağmalandı. Kralın sorumsuzluğunun sonucu olarak ülkenin gücünün azaltması ve fakirleştirmesi halk tarafından iyi karşılanmadı. Ancak kral iyi bir hatipti ve yenilgilerini kahramanlık gibi göstermeyi başardı.

“Otuz Yıl Savaşları” başladığında Kral çocuklarını  Hollanda’da yaşayan kız kardeşinin yanına gönderdi. Annesinden sevgi ve ilgi görmeden yetişen Kirsten Munk, savaştan sonra saraya dönen çocuklarına yeterince ilgi göstermedi, evliliğinin sorunlarını çocuklarına yansıttı. Zaman zaman ,  “piç” olduklarını haykırıp, çocuklarını azarlamaktan ve dövmekten çekinmedi. Bu şartlar çocukların, kendi kişilikleriyle ilgili çelişkiler yaşamalarına ve kardeşler arasında kıskançlık ve rekabete yol açtı.

Şımarık ve asil olmayan davranışları, çocuklarına karşı takındığı sert tutum ve üstelik kocasını bir Alman prensiyle aldatması üzerine Kirsten Munk saraydan kovuldu. Çocukların sorumluluğunu ve eğitimini kral üstlendi ve onlarla yakından ilgilendi. Yabancı dil, müzik, matematik ve dans dersleri almaları için özel bir öğretmen görevlendirdi. Öğretmenin yetersizliğine rağmen Leonora Christina zekası ve kurnazlığı sayesinde iyi bir eğitim aldı. “Buruk Hatıralar”da öğretmenini yönetmekten zevk aldığını ve kurnazlıkları ile gurur duyduğunu anlatmış, bencilliği ve kendini beğenmişliği yaşamını şekillendirmiş, kral kızı olmasına rağmen prenses olamamanın acısı  içinde hep bir yara olarak kalmıştır.

Kontes ve sarayın temsilcisi

Kral’ın soylular meclisindeki etkinliğini güçlendirmek için becerikli yetenekli, donanımlı ve diplomasiyi iyi bilen birine ihtiyacı vardı. Leonora Christina,  Avrupa üniversitelerinde eğitim almış, birçok dil bilen, Avrupa kültürlerini yakından tanıyan Corfitz Ulfeldt ile 16 yaşındayken, babasının isteği üzerine evlendi. Varlıklı olmayan bir aileye mensup olan Corfitz Ulfeldt’in borçlarını daha nişanlıyken Leonora Christina mücevherlerini satarak ödedi.

Leonora Christina en az kocası kadar zeki ve eğitimliydi. İngilizce, Almanca ve Fransızca dışında İtalyanca, İspanyolca ve Latince de biliyordu. Analiz yeteneği, zekası, bilgisi, yazılı ve sözlü hitaptaki başarıları yanında Avrupa ülkelerinin dillerini ve kültürlerini yakından tanıyan Leonora Christina, kocasının en yakın arkadaşı ve danışmanıydı. “Buruk Hatıralar” kitabında Avrupa tarihinde yer alan güçlü kadınların başarılarını anlatarak, cinsiyet ayrımına karşı olduğunu, kadınların siyaset ve diplomasi de en az erkekler kadar becerikli olduklarını, kendisinin de bu kadınlardan birisi olduğunu dile getirmiştir.

Corfitz Ulfeldt , yetenekli, eğitimli ancak bir o kadar da bencil ve hırslıydı. Leonora Christina’nın kocası ve kraldan sonra en fazla yetkiye sahip devlet adamıydı. “Vatan Haini” olarak suçlandı, ancak yakalanamadığı için temsili olarak idam edildi. Ren Nehri’nde boğularak öldü.

Corfitz Ulfeldt 37 yaşında devletin en prestijli memuriyeti olan  “Rigshovmester”[2], bugünkü anlamıyla başbakanlığa ve  soylular meclisi başkanlığına getirildi. Leonora Christina da sarayda eksik olan kraliçenin yerini bir kral kızı olarak büyük bir zevk ve başarıyla doldurdu. Çift bir taraftan Danimarka’nın diğer Avrupa ülkeleriyle olan diplomasisinde aktif ve önemli görevler üstlenirken bir taraftan da zimmetlerine geçirdikleri mallar ve paralarla Danimarka’nın en zengin ailesi oldular. Kral askerlerin maaşlarını ödemek için ülke topraklarını uzun süreli komşu ülkelere ipotek edip, tacını bile tüccarlara borç para karşılığında emanete verirken Corfitz ve Leonora lüks içinde yaşamaya devam ettiler. Kral bunun farkında olsa bile olanlara göz yummak zorunda kaldı. 

Corfitz kendi çocuklarından birinin tahta geçebilmesi için Kirsten Munk’la olan evliliğinden doğan çocuklara miras hakkı tanıması için krala  baskı yaptı. Üst üste kaybedilen savaşlar yüzünden gücü azalan kral, kendi başarısızlıklarından damadını sorumlu tuttu. Kralla arası açılan Corfitz gittiği her ülkede kralın gittikçe azalan otoritesinden, kralın ölümünden sonra kendisinin kral olma olasılığından bahsetmeye başladı. Bir taraftan da Avrupa ülkeleri arasındaki etkinliğini pekiştirmek için yatırımlarının bir kısmını yurt dışına taşımaya ve diğer Avrupalı krallara borç para vermeye başladı. Ancak hiç bir zaman güvenilir biri olmadı ve ciddiye alınmadı.

Hammerhus’da hapishane hayatı

Kral 4. Christian’ın ölümünden sonra kralın birinci evliliğinden olan oğlu Frederik meclis tarafından kral seçildi. Ne kral 3. Frederik babası kadar becerikli ne de  alman prensesi olan karısı Sophie Amalie Leonora Christina kadar yetenekliydi. Kraliçe Sophie Amalie Leonora Christina ile sarayın yönetimi konusunda anlaşmazlığa düştü. Leonora Christina çeşitli kurnazlıklarla yeni kraliçeyi küçük düşürmekten ve ezmekten geri kalmadı. Kraliçe Sophie Amalie’nin tac giyme törenine birkaç gün kala yakından görmek bahanesiyle tacı eline aldı ve yere düşürdü. Tacı parçalanan Sophia Amalia aceleyle yapılan basit bir tacla törene katılmak zorunda kaldı. İki kadının arasındaki güç kavgası Ulfeldt çifti ile kralın aralarının açılmasına yol açtı. Corfitz’in yeteneklerine ihtiyacı olan kral 3. Frederik, istemese de karısının baskıları sonucu Corfitz’in hesaplarını ve mal varlığını incelemeye başladı. Corfitz’in siyasi gücünü azaltmak için yeniden mutlakiyeti ilan ederek soylular meclisini feshetti.

Ressam Karel Van Mandel tarafından çizilen Leonora Christina portresi. (Frederiksberg Müzesi).

Corfitz Ulfeldt yolsuzluklarının ortaya çıkacağını anlayınca karısını ve çocuklarını alarak alarak yurt dışına kaçtı ve son olarak İsveç kralının yanına sığındı. İsveç kralına borç para vererek Danimarka’ya savaş açmasına yardım etti. Bu arada Kral 3. Frederik Corfitz ve Leonora Christina’nın Danimarka’daki mallarına el koydu. İsveç ve Danimarka savaşından sonraki barış görüşmelerinde Corfitz İsveç tarafını temsil ederek, Danimarka kralına el koyduğu şahsi mallarının iadesi karşılığında İsveç  aleyhine bir anlaşma teklif etti. Şahsi menfaatleri karşılığında hem kendi ülkesine hem de sığındığı ülkeye ihanet etmişti. Her iki ülkede de vatan haini ilan edildi. Yakalanarak karısıyla birlikte Bornholm Adası’ndaki “Hammerhus”a hapsedildiler. Hapishaneden kaçma teşebbüsleri başarısızlığa uğradıktan sonra ayrı odalarda kalmak zorunda kalan çift, gardiyanlar anlamasın diye kendi aralarında italyanca konuşurlardı. 17 aylık bir hapishane hayatından sonra bütün mal varlıkları ve ünvanlarından vazgeçmek ve ev hapsinde kalmak şartıyla serbest bırakıldılar.

Sürgün hayatı

Corfitz Ulfeldt serbest kaldıktan sonra kralla yaptığı anlaşmaya uymayarak ailesiyle birlikte Hollanda’ya sığındı. Parasının büyük bir kısmını diğer Avrupa krallarına borç olarak vermişti. Bunlardan birisi de İngiltere kralıydı. Leonora Christina İngiltere’ye  borç verdikleri parayı almaya gitti. Zaten ekonomik sıkıntı içinde olan İngiltere kralı borcunu ödemek yerine Leonora Christina’yı tutuklatıp Danimarka’ya gönderdi.

Blåtårnet, Mavi Kule. Rönesans döneminde hapishane olarak kullanılmıştır. Sarayın yanmasından sonra yeniden inşa edilen kule zaman zaman galeri olarak kullanılmaktadır. Adını Turkuaz renkli çatısından almıştır.

Karısının hapsedildiğini öğrenen Corfitz Ulfeldt bütün  çocuklarını sahte kimliklerle farklı ülkelere yerleştirdi. Danimarka’dan sürgün edilen çocuklar yetenekleri sayesinde Avrupa’nın çeşitli kraliyetlerinde önemli görevler üstlendiler.  “Buruk Hatıralar” kitabının orijinali çiftin oğlu Leo Ulfeldt tarafından Avusturya’ya götürüldü, 1922 yılında Frederiksberg Müzesi tarafından satın alındı. Daha sonra Almanca ve İngilizceye çevrildi.

Hapishane’de yazılan ölümsüz eser

Leonora Christina mahkemeye bile çıkartılmadan vatana ihanete yardım etmek suçlamasıyla  Kopenhag Sarayı’ndaki “Mavi Kule” (Blåtårnet) ye hapsedildi. Corfitz Ulfeldt karısını kurtarmak için diğer Avrupalı krallardan yardım istese de kimse tarafından ciddiye alınmadı. Ruh sağlığı da tamamen bozulan Corfitz, Danimarka’ya iade edilerek idam edilmekten kurtulmak için bir kayıkla kaçarken, Ren Nehri’nde boğularak öldü.

Leonora Christina hapishanedeyken zamanını anılarını yazmanın dışında el işleri ve resim yaparak ve bol bol kitap okuyarak geçirdi. Hapishanedeyken yaptığı resim bugün hala Frederiksberg Sarayı’nda asılıdır.

 Kraliçenin ölümünden sonra affedilen Leonora Christina kalan hayatını bir manastırda geçirdi. Çocukları Avrupa’nın değişik yerlerinde sahte kimliklerle yaşamak zorunda kaldılar. Onca yıllık esaretin kendisini yıkmaya yetmediğini ilan edercesine hapishaneden kızının kolunda gün ortasında çıkmayı yeğleyen Leonora Christina 77 yaşında Maribo Manastırı’nda öldü.

Danimarka’lı ressamların yaptığı Leonora portreleri

 Yaşamı, kişiliği ve kaderiyle  birçok esere ilham kaynağı olmuş bir kral kızı Leonora Christina. Zengin dil yapısı ve akıcı anlatımı açısından Danca yazılmış klasikler arasında sayılan  “Buruk Hatıralar”, tarihin belirli bir dönemine ışık tutması açısından da önem taşıyor. Özellikle düşüncelerin özgür olmadığı mutlakiyet döneminde yazılmış bir eser olması da kitabı ölümsüzleştiriyor.  Kitabıyla bütün hataları göz ardı edilip, tarihe bir kara kahraman olarak geçerken, hapse girmesine neden olan Kraliçe Sophia Amalie tarihin sayfalarında kayboldu.

Leonora Christina, hapishanedeki odasında. “Bir Kara Kahraman/En Sort Heltinde”. Ressam Kristian Zahrtman tarafından yapılan onlarca Leonora Christina resimlerinden biri.

Birkaç yıl önce hayatını konu alan tiyatro oyunu dışında Eylül 2021-Şubat 2022 tarihlerinde Frederiksberg Sarayı’nda Danimarka’lı ressamların yaptıkları Leonora Christina portreleri sergilendi. Danimarka’nın ünlü ressamlarından Kristian Zahrtman  “Buruk Hatıralar”  kitabından esinlenerek  Leonora Christina’nın yirmiye yakın portresini yapmış, bu portrelerden bir tanesi ‘Akademik Sanat Ödülü’ne layık görülerek altın madalya ile ödüllendirilmiştir. Portrelerin bir kısmı Danimarka Sanat Akademisi tarafından satın alınmış ve Devlet Sanat Müzesine bağışlanmıştır.

Kitabın gün yüzüne çıkmasına ve yayınlanmasına önayak olan kütüphaneci S. Birket Smith’in  kitabın önsözünde yazdığı gibi: “Sonuç olarak Leonora Christina Ulfeldt’in kişiliği ve kaderi hayal gücü gelişmemiş insanların üzerinde bile silinmez izler bırakacak kadar ilginçti.”

 


[1] Morganatik evlilik servet ve statü olarak dengi dengine olmayan bir evliliktir. Eşler ve doğan çocukların “kendisine bahşedilen çeyiz” dışında servet ve ünvan hakkına sahip olmadığı bir evlilik türü. Çocuklar meşru sayılır, ancak baba ya da annenin ünvanı üzerinde hak sahibi değillerdir.

[2] Rigshovmester – Kralın en yakın yardımcısı. Meclis başkanlığı görevini de üstlenmektedir. Kral 3. Frederik mutlakiyeti ilan ettikten sonra bu ünvan da yürürlükten kalkmıştır.


Kaynakça

Kitap:
“Jammersminde” Leonora Christina Ulfeldt
“Dronninger og andre kvinder “ Palle Lauring
“Leonora Kristina” Herman Frederik Ewald
“Historiske Portrætter”“ Palle Lauring

WEB:
“litteratursiden.dk”
“denstoredansk.lex.dk”
“kongernessamling.dk”

paylaşmak için