Güneşin İlk Günü

Bakmayın siz Nietzsche’ye; umut işkence değildir. Yaşam içgüdüsünden beslenen direnme gücüdür. Ahmakça bir bekleyiş değil bizimkisi, bilinçli ve kararlı bir dik duruştur

 

EMİNE SUPÇİN

Nice umutlarla girdiğimiz şu 2022 sayısının dizilim güzelliğine bakar mısınız? Yok yok ebcet hesabı saçmalıklarına girecek değilim. Başka bir yerden, birlikten ve beraberlikten söz ediyorum. Tek başımıza olmayacağımızı ve omuz omuza yürüyüşümüzden kuvvet doğuracağımızı hissediyorum.

Çünkü biz koskocaman bir halk olarak, hissettiğim şu birlikten güç doğar kavramına birlikte gebe kaldık. Memleketin her zerresi, her köşesi, her birikimi tek tek yok edilirken düştü döl yatağına tohum. Gözlerimizin önünde gerçekleşen büyük soygunlarda gebe kaldık. Kaz Dağları’nın ulu ağaçları buldozerlerin altında can verirken düşen palamutlardan, kozalaklardan gebe kaldık. Ormanlarımız cayır cayır yanarken, “Bizim yangın söndürme uçağımız yok” diyerek yalan söylendiği esnada can veren irili ufaklı hayvanların acısıyla gebe kaldık. O tohum filizlenip göklere boy verirken tutacağız birbirimizin elinden ve yekten ve hepten ve bir elden silip süpüreceğiz karanlığı ülkenin üstünden!

Umut işkencesinin son yılıydı bitirdiğimiz 2021. O korku filmlerinde haçı görünce çığlıklar atan şeytan, o üstüne üstüne yürürken domuz kurşunuyla darmadağın olan zombiler, o uzayın bilmem neresinden gelip insanlığı yok etmeye çalışırken boğazında patlayan bombayla parçalanan yaratıklar gibi yok olacak karanlık.

Biz gördük güneşi. Güneşi bir kere görmek yeter aydınlığa aşık olamaya. Bin gece karanlıkta kalsan da bir kere gördüğün güneşi unutmazsın. Ve kopamazsın sanatın ebruli ışıltısından, bilimin yedi rengi içinde barındıran beyazından. Yok yok, biz gördük güneşi. Güneşi bir kere görmek yeter aydınlığa aşık olmaya.

Cumhuriyetin ve demokrasinin insanlık onuruna en yaraşır yönetim biçimi olduğunu fark ettiğimiz gün gördük güneşi. Özgür düşüncenin tüm insanlık değerlerinin yaratımında temel unsur olduğunu anladığımız gün gördük güneşi. Osmanlı’nın kokuşmuş son döneminden; üstelik kanlı savaşların, kurtuluşun imkansız noktasından bir yıldız gibi doğarak, yokluktan, hiçlikten bir memleket yaratan Mustafa Kemal’in ideallerinde gördük güneşi. Tüm fakirliğe ve yokluğa rağmen, hep birlikte üretime nasıl geçileceğini, ekonomi seferberliğini, bir ülkeyi yeni baştan yaratmanın heyecanını yaşayan dedelerimiz-ninelerimizle gördük güneşi. Güneşi bir kere görmek yeterli…

Elbette hesabı sorulacak 20 yılın. Bedelini ödeyecek herkes ettiği namussuzluğun! Ve çocukların ve kadınların ve ağaçların ve peşkeş çekilen varlıkların ahı yerde kalmayacak. Dağlarımızın gözyaşları, kuruyan nehirlerin ağıtları, içi boşaltılan hazinenin intikamı alınacak. Ve bu memleketi yeni baştan kuracağız. Hep birlikte, el ele!

Bakmayın siz Nietzsche’ye; umut işkence değildir. Yaşam içgüdüsünden beslenen direnme gücüdür. Ahmakça bir bekleyiş değil bizimkisi, kararlı, bilinçli bir dik duruştur.

Tablo: Walter Womacka

PAYLAŞMANIZ İÇİN