Gorki’nin Yolu İstanbul’dan Geçti

‘Ben Türkiye’yi ve Türkleri çok severim. Esasen gençliğimde Rusya’daki Kazak ve Kırım Türkleri arasında uzun zaman bulundum. Bu yakın temaslar bende Türklüğe kar­şı derin sevgiler uyandırdı. Rusya Türkleri arasında çok kıymetli edip­ler yetişmiştir. Bunların bazı eserleri Rusçaya tercüme edilmiştir’

 

AV. CEM BAYINDIR

Sosyalist gerçekçilik akımının kurucusu Aleksey Maksimoviç Peşkov ya da bilinen adıyla Maksim Gorki yoksul bir ailenin bireyi olarak 1868’de Novgorod’da dünyaya geldi. Küçük yaşta anne ve babasının ölümleri üzerine büyükbabasının yanına verildi. Dede evinde edebiyata düşkün büyükannesinden etkilendi.

Dokuz yaşından sonra yaşamını kazanmaya başlayan Gorki, 12 yaşında evden ayrılarak iş bulmak amacıyla Rusya’nın birçok yerini görecek biçimde dolaştı ve çocuk yaşta kentlerle, insanlarla tanışma ve onları gözlemleme olanağı buldu. Bu kentlerde dalgıçlık, fırın işçiliği, yazıcılık gibi, işlerde çalışarak, toplumun özellikle ezilenlerini, emekçileri, çingeneleri, çocukları, kadınları, serserileri tanıdı ve tüm yapıtlarında bu insanların yaşamlarının yalınlığı ve içtenliği yanında Rus  kentsoylularının ikiyüzlülüğü, sahteliği ve çıkarcılığını üstün bir dille anlattı.  

Sosyalist devrimciliği benimseyen Gorki eylemlerinden dolayı tutuklanıp konduğu cezaevinde 16 yaşında bir ayaklanmaya öncülük etmiş, 1884’te Kazan Üniversitesine girmek istemişse de başaramamış ve artık kendi kendini yetiştirmekten başka yol bulamamıştır.  

1892 yılında Makar Çudra  ve 1895’te de deniz hırsızlarını anlattığı Çelkaş adlı öyküsüyle beklenmedik bir başarı kazanan Maksim Gorki, Skeçler ve Öyküler (1899) adlı ilk kitabının  yayınlanmasıyla iyiden iyiye tanınır. Birçok gazete ve dergide kısa öyküler, skeçler ve oyunlar yazarak geçimini sağlayan Gorki, 1800’lerin sonuna doğru kurulan Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisinin saflarına geçerek, ezilenlerin yanında oluşunu örgütlü zemine de taşır.

Çehov ve Gorki, 1900’de Yalta’da

1902’de Rus Edebiyat Akademisine seçilen Gorki, sonradan hükümetçe kapatılan bu oluşumdan birçok sanatçı arkadaşıyla birlikte ayrılır. Sanat ve siyasal yaşamda iyice tanınan Gorki; Çehov, Tolstoy ve Lenin gibi önemli kişilerle arkadaşlık kurar. 1906’da, sağlık sorunları yanında çarlığın da baskısıyla Capri Adası’na yerleşir. Ardından Amerika’ya gider ve burada ünlü yapıtı Ana’yı bitirirken, Bolşevikler için yardım toplamayı da ihmal etmez.

Ana romanında kocası alkolik olan ve tek çözümü dinsel inançta bulan eğitimsiz bir kadının, oğlu devrimci olup hapse girince, oğlunun eve gelip giden arkadaşlarından etkilenip, devrim savaşımına atılması anlatılır. 1913’te memleketine dönen Gorki, kendi yaşamının ilk yapıtı Çocukluğum’u yazar. 1917 Ekim Devrimi’ni destekleyen sanatçı, devrim sonrası kısa bir süre yurt dışında yaşamışsa da yakın dostu Lenin tarafından ikna edilip, Rusya’ya döner.

Benim Üniversitelerim, Yaz Misafirleri, Güneşin Çocukları, Artamanovlar, Klim Sangin gibi yapıtlar ürettiği bu dönemde yazarlar birliğinin başına geçip, sosyalist gerçekçilik akımının ilkelerini oluşturur. Moskova’nın büyük caddelerinden birine ve doğduğu kente  adı verilir. Büyük sanatçı 18 Haziran 1936’da da ölür. Cenazesini taşıyanlar arasında Stalin de vardır.

İşte, tanınmış Rus yazar Maksim Gorki, ölümünden üç yıl önce İstanbul’a da kısa bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Uzun süre rahatsızlıklarla boğuşan Maksim Gorki, hava değişimi ve tedavi için gittiği İtalya’dan ülkesine dönerken, 14 Mayıs 1933’ü 15 Mayıs 1933 bağlayan gece İstanbul’a uğrar ve burada yaklaşık bir gün kalır.

Cumhuriyet gazetesi, Gorki’nin gelişini 16 Mayıs 1933 günkü sayısında birinci sayfadan, “Büyük Rus edibi Maksim Gorki İstanbul’da” başlığıyla verir. Yeni cumhuriyetimizin, Rusya’ya Rus edebiyatına, sanata ve kültüre bakışını net biçimde gösteren bu haberin içeriği şöyledir:

“Maruf Rus edibi Maksim Gorki evvelki gece oğlu ve gelini refakatinde olduğu halde Jean Taures vapuru ile İtalya’dan şehrimize gelmiştir.

Dün sabah İstanbul vilayeti namına Vali Muavini Ali Rıza Bey vapura giderek Rus edibini ziyaret etmiş, kendisine beyanı hoşamedi eylemiş, limanımızda kaldığı müddetçe Türkiye hükümetinin misafiri olduğunu söylemiştir. Maksim Gorki, hakkında gösterilen alakaya teşekkür etmiş, rahatsızlığı dolayısıyla şehrimizde kalamayacağını bildirmiştir.

Rus sefiri Suriç yoldaş ve Rus konsolosluk erkânı da Maksim Gorki’yi karşılamışlardır. Rus edibi öğleden evvel şehrimize çıkarak Süleymaniye Camisini ve müzeleri gezmiş, sonra gemiye dönmüştür.

Saat on ikide Halk Fırkası Reisi Cevdet Kerim, Halkevi Reisi Hamit, Maarif Müdürü Haydar Beylerle, maarif erkânı ve matbuat mümessilleri Maksim Gorki’yi vapurda ziyaret etmişlerdir.

Bu heyet vapurda Rus sefiri tarafından Rus edebi şerefine verilen ziyafette bulunmuş ve Maksim Gorki ile iki saat kadar samimi hasbıhaller etmişlerdir.

Maksim Gorki bu hasbihaller esnasında Türk edebiyatı ile ve bilhassa sahne edebiyatımızla çok yakından alakadar olmuş, sahne hayatı ve sanatkârlarımız hakkında malumat istemiş, ne gibi tiyatro eserleri temsil edildiğini sormuştur. Kendisine bu hususta verilen izahatı memnuniyetle karşılamıştır.

Rus edibi, kendisini ziyaret eden heyetin alakasından çok mütehassıs olduğunu, rahatsızlığı yüzünden İstanbul’da kalamadığını, ziyaretini Ankara’ya kadar uzatıp Türk inkılabının erkân ve rüesası ile temas edemediğine çok müteessir bulunduğunu, yakından İtalya seyahatini tamamlamak için tekrar seyahate çıkarak avdetinde Türkiye’de fazla kalmak, imkânlarını temin edeceğini ve bu suretle iştiyakını dindireceğini söylemiştir.” 

Maksim Gorki Türkiye ile Rusya arasındaki büyük dostluğa, iki mem­leketin inkılâplarındaki benzeyişlere işaret ederek demiştir ki:

Her İki devletin eski idarele­rinin tazyiki yüzünden her sahada inkişaf edemeyen fıtri kabiliyet ve zekalarının, inkılâbın temin ettiği iyi şartlar içinde inkişaf ettiğini gör­mekle çok haz ve sevinç duyuyorum.

Ben Türkiye’yi ve Türkleri çok severim. Esasen gençliğimde Rusya’daki Kazak ve Kırım Türkleri arasında uzun zaman bulundum. Bu yakın temaslar bende Türklüğe kar­şı derin sevgiler uyandırdı. Rusya Türkleri arasında çok kıymetli edip­ler yetişmiştir. Bunların bazı eserleri Rusçaya tercüme edilmiştir.

Türklerden bahseden eserlerim vardır. Son zamanlarda sıhhatim çok sarsılmıştır. Tek ciğerle yaşıyorum. Kalbimden de muztaribim. Fa­kat buna rağmen Türkiye hakkında yeni bir eser yazmak arzusundayım. Son eserim olan büyük bir romanımın son cildini ikmal etmek üzereyim

Rus edibi dün akşam saat on ye­dide aynı vapurla Rusya’ya hareket etmiştir.

Bir gün sonraki 17 Mayıs 1933 tarihli Cumhuriyet gazetesinde de bir haber dikkati çeker:  

Maksim Gorki’yi Ankara’ya Davet

Edip, Maarif Vekiline telgrafla cevap verdi.

Büyük Rus edibi Maksim Gorki Rusya’ya müteveccihen İstanbul’dan geçerken Maarif Vekilimiz doktor Reşit Galip Bey tarafından hükûmet merkezimizi ziyaret etmeğe davet olunmuş ve Gorki tarafından bu vesile ile kendisine şu telgraf yollanmıştır:

Ankara’da Maarif Vekili Reşit Galip Bey’e:

Hükûmet merkezinizi ziyaretten duyacağım zevki atiye bırakmağı vaziyetim beni maatteessüf mecbur eylemektedir. Güzel memleketinizden ayrılırken genç Türk Cumhuriyeti’nin bütün reislerine en yürekten selamlarımı göndermeyi borç bilirim.”  

Cumhuriyet gazetesinin 18 Mayıs 1933 tarihli sayısının 3. Sayfasında ise “Maksim Gorki’nin Bir Telgrafı” başlıklı bir içerik görüyoruz: 

Meşhur Rus edibi Maksim Gorki, İstanbul’dan ayrılacağı sırada Sovyetler Birliği hükûmetinin Türkiye büyükelçisi M. Suriç’e şu telgrafı göndermiştir:

Çok sevgili yoldaşım,

İstanbul’da hakkımda gösterilen ve hatırası hiçbir zaman silinmeyecek olan samimi kabulden ötürü can ve gönülden teşekkürlerimi İstanbul Vali muavini Ali Rıza Beyefendi ile Cumhuriyet Halk Fırkası İstanbul mümessili Cevdet Kerim Beyefendiye ve İstanbul’daki bütün içtimai mahfillerin mümessillerine lütfen bildirecek olursanız minnettar kalırım.

Bu güzel şehirden ayrıldığım şu sırada Sovyetler Birliği’nin en kuvvetli ve en büyük dostu olan bir memlekette daha fazla kalmak imkanından mahrum olduğuma pek çok acınıyorum.”  

 

 

Kaynak:

  • Cumhuriyet gazetesi 16 Mayıs 1933, sayı 3240 sayfa 1 ve 3
  • Cumhuriyet gazetesi, 17 Mayıs 1933 sayı 3241 sayfa 3
  • Cumhuriyet gazetesi, 18 Mayıs 1933 sayı 3242 sayfa 3

 

paylaşmanız için